ÖZEL HASTANELERDE SENDİKALARIN ÖNÜ MÜ KESİLİYOR? | Mersin Haberci Gazetesi
     
 
 
 
 
 

ÖZEL HASTANELERDE SENDİKALARIN ÖNÜ MÜ KESİLİYOR?


 

Sayıları hızla artan özel hastanelerde sendikal örgütlenme çalışmalarının yasal olarak çok zorlaştırıldığını ifade eden SES Şube Eş Başkanı Özge Göncü, “Sağlık alanı çok fazla farklı branşın olduğu ekip ruhundan uzak bir alan haline getirildi” uyarısı yaptı.

Hediye Eroğlu- Mehmet Nabi Batuk

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Mersin Şubesi Eş Başkanı Özge Göncü, sağlıkta şiddet, sendikal örgütlenme, torba yasa ile meclis gündemine gelen filli hizmet süresi zammını gibi birçok konuda değerlendirmede bulundu. Meclis gündemindeki torba yasadaki sağlık çalışanları ilgilendiren maddelerin alanda eşitsizliğe ve meslek barışına aykırı olduğunu söyleyen Göncü, sağlıktaki şiddetin temel sebebinin ise demokratik alanların daraltılması olarak nitelendirdi. Hem Türkiye’de hem de Mersin’de sayıları hızla artan özel hastanelerde sendikal örgütlenme çalışmalarının yasal olarak çok zorlaştırıldığını ifade eden Göncü, “Genel olarak personeli bölüm parçalayıp örgütlenmeyi dağıtmak gibi bir yaklaşımı var. Çünkü sağlık çok fazla farklı branşın olduğu ekip ruhundan uzak bir alan haline getirildi. Dolayısıyla böyle ayrıştırılmış bir alana nifak koymak daha kolaydır” diye konuştu.

“FİİLİ HİZMET ZAMMI SÜRESİ TÜM ÇALIŞANLARI KAPSAMALI”

SORU: ‘Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ndeki düzenlemelere tepkileriniz var. Neden?

Ö. GÖNCÜ: Bu torba yasada bizim fiili hizmet süresi dediğimiz kamuoyunda daha çok yıpranma payı olarak bilinen kanun teklifinin meclise gelmesini çok olumlu bulduk. Ancak biz fiili hizmet zammı süresinin tüm sağlık çalışanlarını kapsamasını istedik. Ama sadece 1219 sayılı yasa kapsamındaki mesleklere ve hemşire, ebe, doktor gibi gruplara geldi. Sağlık hizmetleri sınıfına ek olarak, yardımcı sağlık hizmeti sınıfı, sosyal hizmetleri sınıfı, teknik hizmetleri sınıfı ve genel idare sınıfı da dahil olmak üzere tüm sağlık emekçilerinin bu paydan yararlanması gerektiğini söyledik. Tepkimiz bu yöndeydi ve bu konuda ayrım yapılmaması gerekiyordu.

İkinci olarak biz yaptığımız açıklamalarda fiili hizmet zammına ilişkin olarak geçmiş çalışma sürelerinin de kapsanmasını talep ediyorduk. Çünkü yıpranmış olduğumuz o zamanlar fiili hizmet zammına dâhil değildi. Bu talep tüm çağrımıza rağmen yasada yer almıyor. Ayrıca torba yasada filli hizmet süresinde her yıl için 60 gün sınırlaması getiriliyor ama biz 180 ile 60 gün arasında düzenlenmesini istiyoruz. Filli hizmetten yararlanmak için fiilen çalışma şartının kaldırılmasını istiyoruz.

Sağlıkta birim ayrımı diye bir durum var ve biz bunun da yansıtılmasını istiyoruz. Torba yasada sadece hekimlere yönelik emeklilikte bir artış söz konusu. Bu çalışma, iş barışını temelden zedeleyen bir şey. Aynı zamanda performansa dayalı sistemin getirdiği o rekabet duygusuyla da birlikte çalışanı olumsuz bir şey. Bizim önerimiz ise bu performans uygulamasından vazgeçilmesi ve bütün sağlık çalışanlarına emeklilikte aynı ücreti verilmesi.

“DİYALOG YOKSA ŞİDDET ARTAR”

SORU: Ülkemizin kanayan yarası sağlıkta şiddet olayları son günlerde yine yaygınlaştı. İnsanları şiddete iten meseleler sizce nedir?

Ö.GÖNCÜ: Şiddet meselesi dediğiniz gibi artık sağlık için değil bir sürü alanda önümüze gelmeye başladı. Çünkü sadece sağlıkta şiddet değil kadına, çocuklara ve hayvanlara yönelik şiddet olaylarında da bir artış söz konusu. Bu yüzden genel olarak ülkemizde artış gösteren bir şiddet ortamı var. Aslında bunun en temel nedeni kültürler ve insanlar arası diyalog alanın azaltılmasıdır. Özellikle siyaset alanındaki kutuplaştırıcı sözler sarf edilmeye devam ettikçe şiddetin ortaya çıkması ve onun sistemli bir hâle gelmesi aslında çok doğal bir durum.

“SAĞLIĞIN BU DENLİ İŞLEMEZ HALE GELMESİNİN SORUMLUSU YANLIŞ UYGULAMALARDIR”

SORU: İnsanlar temel hakkı olan sağlık hizmetini nitelikli ve hızlı alamadıkları için şiddet eğiliminde olduklarına dair savunma yapıyor. Siz neler söylersiniz?

Ö.GÖNCÜ: Sağlık en temel insan hakkıdır. İnsanların bu haktan yeterince faydalanamaması gerçekten çok yakıcı bir sorun. Çünkü burada insanların canları söz konusu. Bunu bir kenara koyalım ama sistemin bu denli işlenmez hale gelmesinin sorumlusu sağlık emekçileri mi? Örneğin Mersin’de sağlık alanı, şehir hastanesinin açılışı ile birlikte bir değişime uğradı. Biz burası daha inşa aşamasındayken; bu kampüs tarzının uygun olmadığını ve şehirden uzakta olduğu ve çok büyük bir yapıya sahip olduğu için başarısız sonuçlar doğuracağını söyledik. Ama bizi hiç dikkate almadılar. Bina büyük olduğu için personel yetersiz kaldı. Özellikle gece saatlerinde üç katta, sadece bir güvenlik görevlisi ve bir hemşire çalışıyor. Böylesine çalışan bir sağlık çalışanının en ufak bir olayda darp edilmesi, tehdit edilmesi kadar doğal bir ortam olamaz. Yeterli ve hızlı sağlık hizmeti alamamaktan dolayı da öfke oluşuyor. Bu hizmeti alamadığında orada hasta yakınlarının karşısında sistemin sorumluları değil de sistemi uygulamak zorunda olan sağlık çalışanı oluyor.

“SORUNLARIN MUHATTABI SAĞLIK ÇALIŞANLARI DEĞİL SİSTEMDİR”

SORU: Geçtiğimiz haftalarda tüm Türkiye’nin gündemine oturan Suruç olayı var. Orada bir asistan hekimin başında kaldırım taşı kırıldı. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ö.GÖNCÜ: Çok vahim ve can güvenliğimizden çok derin bir endişe duymaya başladığımız bir olaydı. İş barışını bozan ve son dönemdeki en kötü olaylardan bir tanesiydi. Çok ağır bir saldırıydı. Şimdi bütün bunlara bütünlüklü olarak bakınca; evet bir öfke var ve bu öfkenin kendisi sağlık hizmetinin niteliğine, ulaşılabilirliğine vs. karşı bir öfkedir. Ama bunun muhatabı sağlık çalışanı değil yaratılan sağlık sistemidir. Bu şiddetin arkasında hastaya hasta gözüyle değil müşteri gözüyle, hastaneye hastane gözü ile değil ticarethane olarak bakan bir bakış açısı var. Bu yanlışların bedelini ise sağlık emekçileri ödüyor.

Öte yandan performans sistemi rekabeti arttırıp iş barışını bozuyor, bir hastaya bakma süresi azalıyor ve sağlık hizmeti kalitesi düşüyor sonra şiddeti besleyen de bir unsur olarak karşımızda duruyor.

“ŞİDDETE KARŞI HAREKETE GEÇMELİ”

SORU: Yani doğru sisteme geçilmediği müddetçe sağlıkta şiddet olaylarını duymaya ve görmeye devam mı edeceğiz?

Ö. GÖNCÜ: Evet destekleyici mekanizmalar derken onu kastediyoruz zaten ama toplumun genel olarak şiddete karşı eğitim ve diğer mekanizmaların kurulması gerekiyor. Şiddete karşı bilinçlenme olabilir, eğitim olabilir, şiddetin kaynağında müdahale olabilir. Burada belki de sosyal hizmetlerin çok hafife alınmasının payı vardır. Çünkü sosyal hizmetler dediğimiz çalışmalar bir sadaka kültürü üzerine kurulu hâle geldi. Halbuki orada toplumsal barışı, şiddeti azaltmayı vs. sağlayacak çeşitli mekanizmaları kurabiliriz. Ama bizim Türkiye’de yaşadığımız sosyal hizmetler sadece sadaka ve oy toplama yöntemi olarak kullanılıyor.

“VATANDAŞIN ŞİKAYET İÇİN YASAL HAKLARI VAR”

SORU: Bizim vatandaş olarak hastanelerden ya da sağlık kuruluşlarından almak istediğimiz sağlık hizmetleriyle ilgili sıkıntımız olduğunda, şikâyetlerimizi bildirmenin en doğru adresi ve yöntemi nedir?

Ö.GÖNCÜ: Böyle bir haksızlık ile karşı karşıya kaldığınızda ilk olarak karşımızdaki sağlık çalışanının da sizin gibi o sistemden mağdur olduğunu aklınıza getirmeniz gerekiyor.

İkinci olarak bu sorunların sebebini kişisel değil, sistemdir. Yani bu sağlıkta dönüşüm dediğimiz yöntemin bir sonucu olarak bunu yaşadığımızı, şahsi bir şey olmadığını düşünmeliyiz.

Üçüncüsü vatandaşların şikâyetlerini ifade edebilmeleri için yasal ve daha etkili yöntemler var. Bu konuda Hasta Hakları birimlerine veya BİMER ile CİMER gibi şikâyet hatlarına sorunlar aktarılabilir. Ama sistem öyle bir hale geldi ki bu şikâyet mekanizmaları sistemin açıklıklarını kapatmak için sağlık çalışanları üzerinde yeni bir şiddet mekanizmasına dönüştürüldü.

Bu yüzden sorunları kişisel olarak görmeden bu sistemin değişmesi için uğraşmak gerekiyor. Biz hem bu noktada hem sokak ayağını hem hukuksal ayağını vs. kullanmaya çalışıyoruz. Ama burada esas olan bütüncül bir mücadeledir.

“OHAL’DE SENDİKAL ÇALIŞMA YAPMAK ÇOK ZOR”

SORU: Bu konularda sağlık çalışanları arasındaki sendikal iletişim ve dayanışma çok önemli. Siz bu alandaki dayanışmayı nasıl görüyorsunuz?

Ö.GÖNCÜ: Günümüzde maalesef sendikal örgütlenme çalışmaları üzerindeki baskı sistemli bir şekilde sürdürülüyor. Personel yalnızlığa itiliyor.

OHAL; hem sendikal hem de demokratik alanın daralmasını neden oldu. Bu süreçte hepimiz güvencesiz sabahlara uyandık. Biz tüm üyelerimizle dayanışıyoruz ama ne zaman işinizden olacağımızı bilemediğiniz günler yaşıyoruz. Ya da hiç açıklanmayacak bir sebeple gözaltına alınacağınızı ya da tutuklanacağınızı bilemediğimiz bir ortamda yaşıyoruz. Barış, diyalog  olmadan örgütlenme özgürlüğünüzü yaşayabilmeniz çok zor.

“KADINLAR BU SİSTEMİN ŞİDDETİNİ BİR KAT DAHA FAZLA YAŞIYORLAR”

SORU: Kadınlar bu süreçte daha dayanışmacı ve örgütlenme çalışmalarına daha da sıkı sarılıyor. Neden?

Ö. GÖNCÜ: Evet, doğrudur. OHAL dönemi kadın hareketinin de yükseldiği bir dönem oldu. Çünkü kadınlar bu sistemin şiddetini bir kat daha fazla yaşıyorlar. Bu yüzden dirençli kadın hareketinin sağladığı ve bize de örgütlenme olarak dönen bir güç oldu. Bu durum bir kadın olarak benim ve sendikam için çok değerli bir şeydir.

“MEZUNLARIMIZ ÇOK DÜŞÜK ÜCRETLERLE ÇALIŞTIRILACAK”

SORU: Yakın zamanda üniversite ve liselerde tercih dönemi yaşandı. Yeni sağlıkçıları ne bekliyor?

Ö. GÖNCÜ: Kamuda çok ciddi bir kadro genişlemesi görünmüyor. Bu anlamda çok ciddi bir özel sektöre kayma ve özel sektörün önünün açılması durumu var. Özel sektörün ise ucuz iş gücü olarak çalıştıracağı bir sürü kadroya ihtiyacı var. Sanırım bu kadroların doldurulması için mezunların özel sektöre geçirilmesine yönelik bazı düzenlemeler yapılacak. Yeni gelecek genç arkadaşlarımızın çoğu da çok düşük ücretlerle ağır iş koşullarına ve örgütlenemeden boyun eğecekler.

ÖZEL SEKTÖRDE SENDİKAYA GEÇİT YOK

SORU: Mersin’de geçtiğimiz gün kapanan bir özel hastanede çalışanların mağdur olduğunu gördük. Özel sektörde birçok hastane var, buradaki örgütlenme çalışmaları nasıl gidiyor?

Ö. GÖNCÜ: Bir dönem Dev Sağlık – İş’in çalışmaları olmuştu. Onun ardından Genel – İş’in bazı çalışmaları oluyor. Ama burada sendikaların işi çok zor. Çünkü genel olarak personeli bölüp, parçalayıp, örgütlenmeyi dağıtmak gibi bir yaklaşım var. Çünkü sağlık çok fazla farklı branşın olduğu, ekip ruhundan uzak bir alan haline getirildi. Dolayısıyla böyle ayrıştırılmış bir alana nifak koymak daha kolaydır.

En son taşeron işçilerin kadroya geçiş sürecinde yaşananların sonuçları yavaş yavaş okunmaya başladı. Şuanda fiilen koşullarında hiçbir değişiklik olmayan bu arkadaşlarımızın sadece bir sürü kadro isimleri oldu. Bu isim farkları tamamen örgütlenmeyi engelleme çabalarına yarıyor. Bunun için bizim SES olarak da temel politikalarımızdan bir tanesi o hiyerarşik yapılanmanın yerine o ekip çalışmasının olduğu örgütlenmenin esas alındığı bir çalışma tipidir. Ancak bu örgütlenme tipi ile bu sistemde başarılı olacağımızı düşünüyoruz.



   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!


  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA