Mersin’de artan kadın cinayetlerine tepki geldi. Eğitim-Sen Şube binasında bir araya gelen kadınlar adına açıklama yapan Eğitim-Sen Şube Yürütme Kurulu üyesi Esra Ergüzeloğlu Kilim, kadına karşı her türlü şiddeti önleme ve kadını korumaya yönelik politikaların yetersizliği ile birlikte mevcut yasaların da uygulanamaz hale gelmesinin, şiddet sarmalının derinleşmesine yol açtığını söyledi.
“MERSİN’DE GEÇTİĞİMİZ YIL 5 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ”
Son 10 yıllık danemde yüzde 1400 artan kadın cinayetlerine geçtiğimiz Perşembe günü bir yenisi daha eklendiğini kaydeden Kilim, “Çamlıbel Kız Meslek Lisesinde müdür yardımcısı olan eğitim emekçisi Kübra Aşkın 2 yıl önce boşandığı eski el tarafından katledildi. Annesinin mezarı başında ‘Kübralar Ölmesin. Yeter’ sesi hala kulaklarımızda çınlıyor. 2018 yılında Türkiye'de 255 kadın öldürüldü. Buna ek olarak 40 şüpheli ölüm ve intihar gerçekleşti. Bu cinayetle in yüzde 60'ı ateşli silahlarla, yüzde 30'u kesici aletlerle işlendi. Daha acı olanı katillerin yüzde 64'ü eş ve sevgililer, yüzde 7'sinin ise, Kübra öğretmenimizde olduğu gibi, eski es veya sevgililer olması. Mersin'de geçen yıl 5 kadın öldürülmüştü. 2019'un ilk aylarında cinayete kurban giden kadınların say sı katlanarak artıyor. Erk diliyle hikaye hep aynı meşrulaştırıcı dil ile anlatılıyor eski eş, eski sevgili, karşılıksız sevgi, kıskançlık, namus gibi. Cinayet ve tecavüz gibi kadın üzerinde uygulanan her türlü şiddet suçları neredeyse her gün bir kadının aramızdan ayrılmasına yol açıyor. Bir o kadar kadın da mutsuz ve travmatik yaşamlara mahkum ediliyor” dedi.
“KADINA YÖNELİK SUÇLARDA CEZA İNDİRİMİ UYGULANMAMALI”
Kadına karşı her türlü şiddeti önleme ve kadını korumaya yönelik politikaların yetersizliğinin şiddet sarmalının derinleşmesine yol açtığını kaydeden Kilim, “Üstüne üstük kadına yönelik suçlarda faillere uygulanan ceza indirimleri ile kadın cinayetlerinin politik boyutları iyice ortaya çıkmaktadır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının ismi dahi ‘kadın’ sözcüğünün bakanlık adından çıkarılmasıyla oluşturulmuştur. Kadına karşı şiddetin önlenmesine yönelik çalışmaların ve kadını koruma yasalarının güçlendirilmesi yerine ‘boşanmaları önleme ve ailenin kutsanması’ ön plana çıkarılmaktadır. Kadın kutsal aile uğruna ‘kol kırılır yen içinde kalır’ anlayışı ile erkin insafına bırakılmaktadır. Mevcut hukuki düzen içerisinde şiddetin korunduğu örneklerin bir tanesi de Şule Çet davasında basına da yansıyan delillerin karartması çabalarıdır. Kadının yasam biçimi hiçbir şekilde suçluyu alaycı olarak değerlendirilemez. Kadına şiddeti toplumsal kabulle görünmez kılan, amalarla ‘haklı2 dedirtecek duruma getiren söylemlerle şiddet normalleştirilmektedir” diye konuştu.
“İDAM TARTIŞMALARI ÇÖZÜM DEĞİL”
Yaşanan her vahşetle gündeme getirilen ‘hadım, idam’ gibi tartışmaların çözüm olmadığını ifade eden Kilim şunları söyledi: “İmzacısı olunan ve kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve diğer tüm uluslararası sözleşmelerin yükümlülükleri yerine getirilsin, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi yasasındaki hükümler uygulansın, erk şiddetine hiçbir şeklide ceza indirimi uygulanmasın istiyoruz. Şunu da eklemek isteriz ki nafaka gibi kadını destekleyici mekanizmaları, erkek mağduriyeti gibi gösterilerek kadını ‘Haksız kazanç’la suçlamak da kadına toplumsal olarak ikinci sınıf gören zihniyetin ürünüdür. Her fırsatta kadınların kazanılmış haklarına saldırıya cesaret veren söylemleri kınıyoruz. Biz kadınlar bu şiddet sarmalına sessiz kalmıyoruz, kalmayacağız. Bir ve bütün olarak, dayanışarak şiddetin yükselen kanlı vahşetine karşı mücadele etmeye, sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz. Sizin biçtiğiniz değil kendi istediğimiz hayatlarla var olmaya devam edeceğiz.”