Tüm Türkiye’de yankı uyandıran Kanal İstanbul Projesi’ne itiraz etmek için CHP Mersin İl Teşkilatı son günü seçti.
GİZEM EKİCİ
İstanbul’da yapılması planlanan Kanal İstanbul Projesi tüm Türkiye’nin gündemine oturdu. Birçok şehirde halk Kanal İstanbul Projesi’nin ÇED raporuna itiraz dilekçesi vermek için Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine akın etti. Dilekçe vermenin son gününde ise CHP Mersin organizasyon olarak dilekçe verdi.
Mersin’de birçok sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve partiler geçtiğimiz günlerde basın açıklaması yaptıktan sonra dilekçe teslimini yapmıştı. Birçok ilde CHP İl Başkanlıkları son güne bırakmadan Kanal İstanbul’a hayır demek için dilekçe teslimlerini yaptılar. Mersin’de ise dilekçe tesliminin son günü örgütlenen CHP’li kalabalık gruplar halinde Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne akın ettiler.
“BU BİR HALK İRADESİDİR”
İtiraz dilekçesi öncesi bir konuşma yapan Mersin CHP İl Başkanı Adil Aktay, “Türkiye’de sürekli tespitini yaptığımız gibi 2 kriz var. Bunlardan biri ekonomik kriz, diğeri ise demokratik kriz. Bugün geldiğimiz noktada halkın istemediği bir projeye ‘İsteseniz de, istemeseniz de yapacağım’ düşüncesi, iradesi Türkiye’de demokrasi krizinin ne kadar derinleştiğini gösteriyor. Diğer bir konu bunun yanında derinleşen ekonomik krize rağmen böyle bir proje üzerinden direnilmesi. Yoksulluk var, açlık var, işsizlik var. tabiî ki bu ülkenin büyük projelere ihtiyacı var ama bu projenin bilim insanları tarafından incelendiğinde birçok sakıncaları var her yönden. Bu bir halk iradesidir” dedi.
“BU BİR TEPKİDİR!”
Bu yapılan dilekçe tesliminin CHP il örgütleri sayesinde değil halkın iradesi sayesinde yapıldığını söyleyen Aktay, “Burada bu bir tepkidir! Derinleşen ekonomik ve demokrasi krizine tepkidir. Bu sadece İstanbul’da yaşayan vatandaşlarımızı ilgilendiren bir proje değildir. Bu tüm Türkiye’yi ilgilendirmektedir. Demokrasi krizi ve ekonomik kriz açısından bugün buradayız. Bu duyarlılık dalga dalga yayılacaktır. Bu demokrasi için ortaya koyulan halk iradesidir” dedi.
Basın açıklamasının ardından Mersin merkez ilçelerden ve diğer ilçelerden gelen vatandaşlara dilekçeler dağıtıldı. İmzalayan vatandaşların dilekçeleri toplanarak müdürlüğe teslim edildi.
PROJE HAKKINDA
Yapılan açıklamaya göre, resmi adıyla Kanal İstanbul, şehrin Avrupa Yakası'nda hayata geçirilecek. Halihazırda Karadeniz ile Akdeniz arasında alternatifsiz bir geçit olan İstanbul Boğazı'ndaki gemi trafiğini rahatlatmak adına Karadeniz ile Marmara Denizi arasında yapay bir suyolu açılacak. Kanalın Marmara Denizi ile birleştiği noktada 2023 yılına değin kurulması öngörülen iki yeni kentten biri kurulacak. Kanalın uzunluğu 40–45 km; genişliği yüzeyde 145–150 m, tabanda ise yaklaşık 125 m olacak. Suyun derinliği 25 m olacak. Bu kanalla birlikte İstanbul Boğazı tanker trafiğine tümüyle kapanacak, İstanbul'da iki yeni yarımada, yeni bir de ada oluşacaktır.
NEDEN İTİRAZ EDİLİYOR?
Düzenlenen itiraz dilekçesinde yer alan ifadeler şu şekilde: “İstanbul İli, Küçükçekmece Gölü – Sazlıdere Barajı – Terkos Gölü doğusunu takip eden güzergâhta yaklaşık 45 km uzunlukta, 20,75 m derinlikte ve 275 m genişlikte bir Kanal açılması için hazırlanan projeye ilişkin ÇED Raporuna aşağıda belirttiğim nedenlerle itiraz ediyorum. Kanal İstanbul Projesi; İstanbul’un yaşam destek sistemleri olan Kuzey Ormanları, su havzaları, su havzalarını besleyen su kaynakları, tarım ve mera alanları yok olacaktır. İstanbul’un önemli su kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı yok olacaktır. Doğal yaşam alanları ve ekosistem bozulacaktır, doğal ve arkeolojik sit alanları, tabiat parkları, milli parklar vb. koruma alanları yok olacaktır. Sadece İstanbul’da değil, Trakya’ya kadar tatlı suların beslediği tarım alanları yok edileceği için bölgede tarım ve hayvancılık yapılamaz hale gelecektir. ÇED Raporuna göre 1.155.668.000 m3 olan kazı materyalinin taşınmasıyla bozulan ekosistem halkın sağlığını tehdit edecektir. Üç aktif fay hattının geçtiği bölgeye nüfus ve yapılaşma baskısı yükleyerek afet riskini artıracaktır. ÇED Raporu, projenin olumsuz çevresel etkilerini bertaraf edecek değerlendirmeler içermemektedir, yukarıda açıklanan sakıncalara dair kaygılarımı gidermekten uzaktır ve bilimsel yeterliliği konusunda şüphe uyandırmaktadır. Bu Rapor ile Projenin hayata geçirilmesi, Çevre Kanunu’nun 3. Maddesinde idareye yüklenen görevlere aykırılık oluşturmaktadır. Anayasa’nın 56. maddesine göre “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir”. Buna göre Anayasa’da, vatandaşların da çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek konusunda ödevli olduğu açıkça belirtilmiştir. Kanal İstanbul doğal çevreyi değiştirerek olumsuz etkileyecek, bir başka deyişle çevre ve halk sağlığını bozacak bir proje olduğundan “sağlıklı çevrede yaşama hakkı”mın ihlal edilmesini kabul etmiyorum. Anayasal yetkilerimi kullanarak Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 11. maddesinin 4. fıkrası çerçevesinde ÇED Raporuna itiraz ediyor, proje için ÇED Olumsuz Kararı verilmesini talep ediyorum”.
Belirtilen nedenlerden dolayı Türkiye’nin birçok şehrinden itiraz dilekçeleri gönderildi.