BURCU KAYA
Ulusal ve Uluslararası Görünürlük İçin Türkiye’nin En Önemli 100 Jeolojik Mirası ve Anahtar Jeolojik Alanlarının Belirlenmesi Çalıştayı, Ankara'da MTA Kültür Merkezi Sadrettin Alpan Salonu’nda, 210 doğasever ve bilim insanının katılımıyla gerçekleştirildi. UNESCO Türkiye Milli Komisyonu (UTMK), Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA), Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) ve Jeolojik Mirası Koruma Derneği (JEMİRKO) tarafından ortaklaşa düzenlenen çalıştayın tamamlanmasının ardından sonuç bildirgesi hazırlandı. Bildirgede mağara ve bataklıkların da bulunduğu Rize’den 1, Gümüşhane’den 4, Trabzon’dan 3 alan Türkiye’nin en önemli 100 jeolojik mirası listesinde yer aldı.
MERSİN LİSTEDE 5 ZENGİNLİK İLE YER ALDI
Türkiye’nin jeoçeşitliliğini gösteren farklı unsurların listelendiği “Ulusal ve Uluslararası Görünürlük İçin Türkiye’nin En Önemli 100 Jeolojik Mirası ve Anahtar Jeolojik Alanlarının Belirlenmesi Çalıştayı”nda Mersin’in; 5 zenginliği yer aldı.
Jeositler / Jeolojik Miras – Genel Sıralamasında Mersin’in Erdemli Cennet-Cehennem çöküntü dolinleri 25’inci, Silifke’deki Göksu Deltası 50’inci sırada, Aydıncık’taki Gilindire Mağarası 149’uncu sırada, Mut’tan Miyosen Havzası Anahtar Alan olarak 6’ıncı ve Korucuk Köyü Devoniyen-Karbonifer Brakiyopod Faunası 147.sıradan listede yer aldı.
PROFESÖR İNAN MERSİN İÇİN ÖNERİLERDE BULUNDU
Mersin Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurdan İnan, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Uluslararası Görünürlük İçin Türkiye'nin En İyi 100 Jeolojik Mirası ve Anahtar Jeolojik Alanları Belirleme Çalıştayı" , 14 Mart 2024 tarihinde MTA Genel Müdürlüğü Salonlarında yapıldı.
İlimizden yaptığım öneriler içinden 4 tanesi listede yer alırken, Mut Miyosen Havzası Anahtar Alan olarak 6. sırasını korudu. Listeye giren diğer alanlarımız; 25. sırada Cennet- Cehennem Çöküntü Dolinleri, 50.sırada Göksu Deltası, 147.sırada Korucuk Köyü Devoniyen-Karbonifer Brakiyopod Faunası ve 149. sıradan Gilindire Mağarası oldu” dedi.
JEOLOJİK MİRAS ÇALIŞTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ
Öte yandan çalıştay sonuç bildirgesinde ise şu ifadelere dikkat çekildi; “ Ulusal ve Uluslararası Görünürlük İçin Türkiye’nin En Önemli 100 Jeolojik Mirası ve Anahtar Jeolojik Alanlarının Belirlenmesi Çalıştayı” 14 Mart 2024 günü, MTA Kültür Merkezi Sadrettin Alpan Salonu’nda, 210 doğaseverin katılımı ile coşku içinde gerçekleştirildi.
UNESCO Türkiye Milli Komisyonu (UTMK), Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA), Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü (TVK), TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) ve Jeolojik Mirası Koruma Derneği (JEMİRKO) tarafından ortaklaşa düzenlenen çalıştayın katılımcıları üniversite, kamu, özel sektörden başta jeoloji mühendisleri olmak üzere harita mühendisleri, coğrafyacılar, mimarlar, şehir plancıları, peyzaj mimarları, öğretmenler, maden mühendisleri ve profesyonel turist rehberleri idi. Türkiye’nin uzak yakın çeşitli illerinden gelen doğaseverlerin çalıştaya gösterdikleri büyük ilgi, jeolojik mirasa verilen değer kadar, düzenleyici kuruluşlara güven ile birlikte jeolojik koruma alanındaki boşluğu göstermiş, açılış konuşmalarında ve bireysel değerlendirmelerde bu husus dile getirilmiştir.
“İKİNCİ YÜZLÜK LİSTE BU YIL AĞUSTOS AYINDA AÇIKLANACAK”
Türkiye’nin zengin jeolojik çeşitliliği ve büyük jeolojik mirası, bir milyar yıla yaklaşan uzun jeolojik geçmişinin sonucudur. Ülkedeki bu jeolojik zenginlik ve uzun geçmiş, kıtalar ile mukayese edilebilecek düzeydedir. Enginleri ve yükseltileri oluşturan kayaların içinde eski kıtaların ve okyanusların kalıntıları bulunduğu gibi, çok sayıda dağ oluşumlarının izleri de yer almaktadır. Bu uzun jeolojik süreçte karalarda ve sularda çok geniş canlı yaşamı doğmuş ve yok olmuştur, kalıntılarını fosiller olarak görüyoruz. Son beş altı milyon yıllık yakın geçmişte ise ülkemizin bugünkü morfolojik iskeleti şekillenmiş, endüstriyel hammaddeleri, volkanik dağları, mağaraları, kanyonları, kısaca bütün yeryüzü şekilleri ortaya çıkmıştır. Yerbilimcilerin uzun araştırmalarla ortaya koyduğu ülkemizin bu muhteşem jeolojik mirası, yerel yönetimler ve vatandaşlarımızca da fark edilmeli, korunmalı, jeoturizm ve jeopark konusu edilerek kalkınmada yararlanılmalıdır. Jeolojik miras, yok olduğunda bir daha asla yerine konulamayan doğal zenginliklerdir. Yerkürenin geçmişini ortaya koymasının yanında doğal afetleri tanıma, iklim değişikliğine uyum gibi küresel sorunlara cevaplar taşımakta, bu yüzden UNESCO ve diğer uluslararası kurumlar tarafından desteklenmektedir. Uluslararası Yerbilimleri Birliği (IUGS) “Dünyanın En Önemli 100 Jeositi Listesi” projesini başlatmış, Kapadokya ve Pamukkale’nin içinde olduğu birinci grubu 2022’de ilan etmiş, ikinci yüzlük liste bu yıl Ağustos ayında açıklanacaktır. Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN), ‘Uluslararası Anahtar Jeolojik Alanlar’ı seçmek ve ortaya çıkacak yerleri dünyaya tanıtmak için başvuru ölçütlerini tamamlanmak üzeredir.
“DOĞA, TEK TEK FERTLERİN VE İLGİLİ BÜTÜN TARAFLARIN KATKILARI KORUNUR”
Türkiye adı geçen uluslararası projelere uzak kalamayacağını bu çalıştay ile göstermiştir. Çabalar ve varılmak istenen sonuç, dünyanın bu önemli projelerinin parçası olmaktır. Çalıştayda ülkemizin önde gelen jeolojik zenginlikleri, ‘jeolojik miras’ ve ‘anahtar jeolojik alan’ olarak seçilmiş ve tercih sırasına konulmuştur. Listelerde yer alma şartı uluslararası yayınlara ve tezlere konu olmalarıdır. Anahtar Jeolojik Alanlar ile Jeolojik Miraslar birbirlerinin alternatifi değil, farklı projelere adaylık şartları gözetilerek belirlenmiştir. Yeni alanların listeye eklenmesi için çalışmalar sürdürülmelidir.
Çalıştayda listelerin ortaya çıkışını takiben yapılan değerlendirmeler iki husus üzerinde yoğunlaşmış olup ilgililere çağrı nitelindedir. Birincisi dar alanlardan başlayarak, kasaba, ilçe, il ve ülke düzeyinde jeolojik miras envanterlerinin ilgili kamu kuruluşları, meslek örgütleri ve sivil toplum desteği ile güvenilir şekilde ortaya çıkarılmasıdır. İkincisi ve önceki kadar değerli olan jeolojik mirasların tescili ve korunması için yerel yönetimlerin katkıları ile gerekli önlemlerin alınması ve bu konuda gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasıdır. Doğa, tek tek fertlerin ve ilgili bütün tarafların katkıları korunur, korundukça da geleceğe güvenimiz artacaktır.”