Hediye Eroğlu – Mehmet Nabi Batuk
Anayasa değişikliği için yapılacak olan referanduma sayılı günler kala Mersin’i adeta karış karış gezen CHP Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu, çalışmalarını ve anayasa değişikliğinin kabul edilmesi halende yaşanabilecekleri gazetemizi anlattı.
Anayasa değişikliği ile ülkenin tek adam rejimine götürülmek istendiğini vurgulayan Kuyucuoğlu, “Bu ülke bu noktalara kolaylıkla gelmedi. Bu Cumhuriyeti bir evet oyu ile feda etmeyelim. Hep beraber hayır diyelim. Hayırlı olacaktır diye de düşünüyorum” cümlelerini kullandı.
TEKRAR PADİŞAHLIK REJİMİNE DÖNÜLMEK İSTENİYOR
SORU: Yapılmak istenen anayasa değişikliği neyi ifade ediyor?
S. KUYUCUOĞLU: Son dönemlerde Türkiye’nin ciddi siyasi, sosyal ve ekonomik problemleri var. Bir darbe süreci atlattık. Hükümetin dış politikası nedeniyle yaşanan ekonomik sorunlar, ordumuzun Suriye’ye girmesi çok ciddi sorunlara neden oldu. Biz şimdi bu gibi sorunlarla uğraşacağımıza maalesef başkanlık sistemi ile uğraşıyoruz. Türkiye yaklaşık olarak 5 -6 aylık bir zamanını boşa harcıyor. Vatandaşın bugün en büyük sorunu başkanlık sistemi değildir. Ama maalesef ülke gündemi bununla meşgul ediliyor.
Şuanda yapılmak istenen de anayasanın değiştirilmesidir. Adına ister sistem, isterseniz de anayasa değişikliği deyin; ancak içeriğine baktığınızda yapılmak istenen bir yönetim değişikliğidir.
1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni, 1923’te de Cumhuriyeti kurduk. Sonra Gazi Mustafa Kemal, egemenliği Dolmabahçe Sarayı’ndan alıp halkın temsilcilerine yani TBMM’ye verdi. Ama bugün Meclis’in kuruluşundan 97 yıl sonra egemenlik yeniden TBMM’den alınıp Beştepe Sarayı’na verilmek isteniyor. Yetkilerin tamamı TBMM’den alınıp bir kişiye verilmek isteniyor. Tekrar padişahlık rejimine geri dönülmek isteniyor. Günümüzde bunun ismine padişah olmayabilir. Ancak verilen yetkiler bir padişahın sahip olduğu yetkilerden daha fazladır. Yani sonuç olarak bu sistemin adına ne derseniz deyin tek adam rejimi ve sistemine dönülmek isteniyor.
SORU: Anayasa değişikliği maddeleri tek tek tartışılıyor ancak, siz bütüncül olarak o maddelerde neler görüyorsunuz?
S. KUYUCUOĞLU: Buradaki en önemli can alıcı nokta; TBMM’nin yetkilerinin büyük oranda cumhurbaşkanına devredilmesidir. Başbakanlık kalkacak, bakanlar cumhurbaşkanı tarafından milletvekili olmayan kişilerden seçilerek atanacak. Dolayısıyla bu bakanlar milletin temsilcileri olmayacak. Bu bakanların sayısı da cumhurbaşkanının keyfine bırakılmış olacak. Cumhurbaşkanı aynı zamanda yardımcılarını, üst düzey genel müdür ve müsteşarları da atayacak. Ancak bürokratlar arasındaki en önemli konu Hâkim ve Savcılar Kurulu olacak. Yani sonuç olarak cumhurbaşkanı tüm hâkim ve savcıları dizayn edebilecek. Kurul cumhurbaşkanının kontrolüne geçecek.
Öte yandan cumhurbaşkanı yayınladığı Karar Hükmünde Kararnameler (KHK) ile TBMM’yi tamamen saf dışı bırakabilecek. Yürütme tamamen cumhurbaşkanının denetimine girecek.
“GÖREVLERİ BİTİYOR AMA DOKUNULMAZLIKLARI DEVAM EDİYOR”
Diğer bir nokta cumhurbaşkanının atadığı bakanların ve yardımcılarının hepsi yeni sistemde dokunulmazlık zırhına bürünüyor. Bakanlardan hesap sorulabilmesi için 400 milletvekilinin imzası gerekecek. Dahası bu bürokratlar dokunulmazlık zırhına sadece görevi sürecinde sahip olmayacak, görevleri bittiğinde de dokunulmazlıkları devam edecek. Bir bürokrat hırsızlık, haksızlık yaptıysa, ülkeye zarar verdiyse biz ona ömür boyu hesap soramayacağız. Hesap sormayıp, yaptığı yanına kar kaldığı zaman adaleti nasıl sağlayacağız? Burada bir garabet vardır.
“ANKARA’YA SADECE MAAŞ ALMAYA MI GİDECEĞİZ?”
Bazı ‘evet’çi milletvekilleri; ‘meclis yasa yapacak ve daha iyi çalışacak’ diyor. Öyle bir durum söz konusu değil. Yasa değişirse milletvekillerinin sözlü soru sorma ve gensoru verme hakkı kaldırılacak. Cumhurbaşkanının KHK yetkisi olacak. Bir KHK çıkarttığı zaman o yürürlüğe girecek. Aynı konuda kanun çıkarsa TBMM’nin ki geçerlidir diyorlar. Ama Mecliste AKP’nin büyük bir grubu var bunu engelleyebilir. Ayrıca cumhurbaşkanının çıkartılan yasayı veto hakkı olacak.
Ben şuanda Mersinlilerin milletvekiliyim. Vatandaşlarımın sorunlarını, kentin sorunlarını meclise taşımak gibi bir görevim var. Benim muhatabım yürütme yani başbakan ve diğer bakanlardır. Mersin’in ihtiyaçları neden giderilmiyor diye başbakan ve bakanlar ile muhatap oluyorum. Ancak yeni sistemde bakanlar TBMM’de olmayacaklar. Peki, ben bu sorunları kime anlatacağım? Karşımda muhatabım olmayacak. Benim onu baskı altına alacağım bir ortam kalmayacak. Belki bundan sonra milletvekillerini bile muhatap almayacaklar. Çünkü ‘bizim muhatabımız Cumhurbaşkanı’dır ve ancak ondan hesap sorabilirsiniz’ diyebilirler. O zaman milletvekillerinin ne fonksiyonu kalıyor. Ankara’ya sadece maaş almaya mı gideceğiz?
“SABAH PARTİDE; AKŞAM SARAYDA”
Ayrıca siyasi parti başkanı olan kişi aynı zamanda cumhurbaşkanlığı yapacak. Yani sabah parti merkezine gidecek partiyi yönetecek, öğleden sonra çıkacak cumhurbaşkanı olarak ülkeyi yönetecek. Şimdi hem ülke için hem de partide talimatları aynı isim verecek. Sonuç olarak sabahları partide öğleden sonraları da sarayda olacak.
SORU: Peki bu şekilde tarafsızlığını nasıl sağlayacak?
S. KUYUCUOĞLU: Anayasamız, ‘Cumhurbaşkanı ülkenin birliğini temsil eder’ diyor. Şimdi burada ülkenin birliğini temsil etmesi gereken kişi herkesin babası rolünde olması gerekirken, bir partinin genel başkanı olarak nasıl tarafsız olacak? Vatandaştan yüzde 51’den oy alacak diyelim peki oy vermeyen yüzde 49 ne olacak? Yüzde 49’un birliğini nasıl temsil edecek? Bir taraf evlat olacak bir taraf üvey evlat olacak.
“AYNISI BİZDE OLUNCA NE DİYECEĞİZ?”
Cumhurbaşkanının parti genel başkanı olabilmesi başka bir tehlike daha getiriyor. Partisi devlet partisi haline geliyor. Devletle özdeşleşmiş bir parti haline geliyor. Bizim batı demokrasisi dediğimiz hiçbir yerde böyle bir şey yok, sadece Ortadoğu’da böyle bir durum var. Örneğin Baas Partisi ve Cumhurun Başkanı Beşar Esad’dır. Bunlar yıllardan beridir hem parti başkanlığını hem de devlet başkanlığını bir arada yürütüyorlar. Biz bunlara diktatör diyoruz, aynısı bizde olunca ne diyeceğiz? Bu durum Türkiye için tehlikeli bir süreçtir. Ülkeyi tamamen bölmeye yönelik bir plandır.
BÖLÜNME TEHLİKESİ DOĞRUYOR!
Cumhurbaşkanına verilen diğer bir tehlikeli yetki; idari sistemleri değiştirebilme yetkisidir. Yani Cumhurbaşkanı istediği kadar bakanlık kurabilir ve bakanlıkları kapatabilir. Mersin’i Belediyelikten çıkartabilir. Mersin Valiliği’ni de iptal edebilir. Bir Çukurova valiliği kurup, bölge valiliğini getirebilir. Bunu da tek bir imza ile yapabilir. Burada böyle bir tehlike ile karşı karşıyayız. Ülkenin bütünlüğünü değiştirebilecek bir durumda söz konusudur. Böyle bir yetkiyi kullanır mı kullanmaz mı onu bilemeyiz ama biz yetki veriyoruz. Biz sistem olarak büyük tehlikelerle karşı karşıyayız.
SORU: Yetkinin tek elde toplanması neden tehlikeli?
S. KUYUCUOĞLU: Yabancılar ve Batı ‘hayır’ı istiyor diyorlar. Doğru; Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya her zaman tek adam ile muhatap olmak ister. Çünkü bir anlaşma olacağı zaman meclise gelir, bakanlar kurulundan geçer, komisyonda tartışılır ondan sonra cumhurbaşkanına gider. Bunu Irak savaşı sırasında tezkere tartışmalarında yaşadık. Dönemin başbakanı ‘tezkereyi meclisten hızlıca geçirelim’ dedi. Ama sonra ne oldu; Amerikan ordusunun tankları İskenderun’a indi! Tezkere TBMM’de reddedilince kriz yaşandı. Şimdi orada sadece cumhurbaşkanının yetkisi olsaydı ne olacaktı? Yani ülke böyle tehlikelerle karşı karşıya kalacak. Onun için ülkemizin insanlarının bu topraklara sahip çıkması gerekiyor. Partileri bir kenara bırakıyoruz. Bu ülke hepimizin bu konuda duyarlı olmak zorundayız.
“TOPLUM OHAL İLE BASKI ALTINA ALINDI”
SORU: Referandumun OHAL sürecinde yapılması için neler söyleyeceksiniz?
S. KUYUCUOĞLU: Dün billboardlarda gördük sıkıyönetim hiçbir zaman olmayacak deniyordu. Ama OHAL AKP’nin yönetim biçimi oldu. AKP bu işi polis ve jandarma vasıtası ile götürüyor. Bir darbe teşebbüsü nedeniyle 140 bin civarında insan devletten atıldı. 45 bin civarında insan ceza evlerinde. Akademisyenler gazeteciler, okuryazarlar ilgili ilgisiz herkes baskı altına alındı. Bunlar hukuk içersinde mi yapıldı? Hayır! Tüm bunlar OHAL’e dayanarak yapıldı. OHAL darbe ile ilgili olarak ilan edildi. Ama durum öyle bir hal aldı ki AKP Hükümet’i araçların lastikleri ile ilgili bir karar da çıkartabiliyor. KHK’lar ile ülke yönetiliyor. Ancak ilgili yasada diyor ki siz darbe ile ilgili konularda KHK yayımlayabilirsiniz. Ama siz bu yasayı çiğneyerek insanları ömür boyu ilgilendirecek ülkenin geleceği ile ilgili konularda karar almaya devam ediyorsunuz. Mevcut yasalar uygulanmıyor. Sekiz aydır yayımlanan KHK’lardan kaçı meclise getirildi? Nereden bakarsanız tutar yanı yoktur.
45 gün sonra OHAL’i kaldıracağız dediler ne oldu çok sevdiler çünkü. Kararnamelerle işleri götürüp işinizi hallediyorsunuz.
“SON İKİ AYDIR MECLİSTE IVIR ZIVIR İŞLER YAPIYORUZ”
SORU: Madem ülke KHK’larla yönetiliyor, milletvekilleri mecliste ne yapıyor?
S. KUYUCUOĞLU: Biz son iki aydır mecliste 15 senedir birikmiş olan uluslararası anlaşmaları çıkartıyoruz. Affedersiniz ıvır zıvır olan; kültürel işbirliği, hava sahaları konularındaki anlaşmaları ele alıyoruz. Çünkü meclise ihtiyaç kalmadı. Çünkü ülke KHK’lar ile yönetiliyor.
“EVET ÇIKARSA 30 GÜN İÇİNDE BAŞKANLIK DEVREYE GİRMİŞ OLACAK”
SORU:Referandumdan ‘evet’ çıkarsa söz konusu düzenlemeler ne zaman yürürlüğe girecek?
S. KUYUCUOĞLU: Herkes söz konusu maddelerin 2019’da yürürlüğe gireceğini sanıyor oysa bu iş referandumda onaylanırsa resmi gazetede yayımlandığı günün ertesi sabahı cumhurbaşkanı bakanlar kurulu ve başbakanın yetkilerini üzerine alacak. Bir yerlere bir şey sıkıştırıyorlar onları da gözden ırak tutarak, kimseye bahsetmiyorlar.
Şimdi elimizde 18 tane madde var. Ama cumhurbaşkanı, başbakan, bakan bunlardan hiç bahsetmiyor, alakası olmayan şeyler söylüyorlar. Peki bu 18 maddede ne var? Neden bu maddeler konuşulmuyor? Bu yasalar referandumda kabul edilirse 30 gün içersinde HSYK üyeleri yeniden seçilecek. Cumhurbaşkanı HYSK’yı yani yargıyı hiç zaman kaybetmeden kontrol altına alacak. 2019 beklemeden 30 gün içersinde devletin tüm kademeleri yeniden dizayn edilip cumhurbaşkanına göre kontrol altına alınmış olacak. Burada artık iyi niyet yoktur. Bu kadar açık bir şekilde kötü niyetle hazırlanmış bu Anayasa’nın ülkeyi nasıl bir felakete götürülebileceğini görüyoruz. Referandumda evet çıkarsa Türkiye karanlığa gidecek. Hayır çıkarsa başbakan yerinde kalacak, bakanlar yerinde cumhurbaşkanı ise yasal sınırları içerisine çekilecek.
“DAHA BAŞKAN OLMADAN DEVLETİN TÜM İMKANLARINI KULLANIYORSUN”
Cumhurbaşkanı bugün tarafsız olmasına rağmen meydanlardan inmiyor, toplantılar düzenliyor ve vatandaşlara evet oyu çağrısı yapıyor. Bir evet kampanyasını yürüten insan tarafsız olabilir mi? Burada evet ve hayır olarak iki seçenek var. Vatandaş bu konuda karar verecek. Cumhurbaşkanı neden bu işe karışıyor? Sen parti başkanı mısın? Eğer cumhurbaşkanı o kadar meraklıysa, bir taraf olmak istiyorsa görevinden istifa eder partisinin başına geçer. Ama mevcut cumhurbaşkanı devlet imkanları ile bir partinin seçim çalışmalarını yürütüyor. Her gün bir bakanına program yaptırıyor. Devletin uçağını, devletin araçlarını, devletin mazotunu kullanıyorsun, bütün televizyonları da çağırıyor, ‘bunu yayınla’ diyorsun. Peki, neden hayır diyenler bu imkânlardan faydalanamıyor?
Hayır çalışması yapan insanlar gözaltına alınıyor, mitingleri toplantıları iptal ediliyor. İnsanların yolları kesiliyor. Hayır çalışmalarının yapılmaması için valilere talimatlar veriliyor.
“İŞ YOK, AŞ YOK”
SORU: Türkiye’nin gizli gündemi hep ekonomidir. Burada durum nasıl?
S: KUYUCUOĞLU: Bir aydan fazla sahada dolaşıyorum. En az 30 bin kilometre yol yaptım. Mersin bütün ilçelerini, çok sayıda köyü gezdim. Bir gün bir Sanayi Sitesi’ne gittik. Orada vatandaşların dükkanların önünde oturarak zaman geçirdiklerini gördüm. Çünkü insanlar iş yapamaz hale geldi. İş yok, piyasa durgun vaziyette, para dönmüyor. Böyle ciddi bir sıkıntı ile karşı karşıyayız. Ama ülkemizin gündemi bir kişi başkan olsun mu olmasın mı?
Ülkemizin yatırımlara ihtiyacı var. Ama yatırımcının gelmesi için önemli etken olan kredi notumuz sürekli düşüyor. Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz bozuldu. Rusya ile yaşanan uçak krizinin ardından hala iyi değiliz. Rusya’nın uyguladığı ticari ambargo hala tüm anlamıyla kaldırmadı. Güneyimizde zaten savaş var …
Oysa AB ile her hangi bir konuda ters düştüğümüz zaman önce düşünmeniz gerekir. Çünkü bizim en fazla ihracat yaptığımız yer Avrupa Birliği’dir. Son olarak Hollanda ile yaşadığımız sorunda gördük ki hemen Almanya, İsveç ve Norveç’ten Hollanda’ya destek geldi.
Bunların hepsi ile kavga ederek ekonomiyi düzeltebilir misiniz? Öte yandan Türkiye’ye en fazla turist Avrupa ve Rusya’dan geliyor. ‘Biz ilişkimizi kestik kendi yağımızda kavrulacağız’ diyebilir miyiz? Böyle bir dünya olabilir mi? Biz onlarla et tırnak gibi olmuşuz. Dünya artık globalleşiyor. Sen bir aşiret yönetmiyorsun, sen bu ülkenin, 80 milyon insanın çıkarlarına ve geleceğine yönelik olarak hareket etmek zorundasın.
“SANDIĞA GİDİN”
SORU: Son olarak neler söylemek istersiniz?
S. KUYUCUOĞLU: Vatandaşlarımızdan, yurttaşlarımızdan şunları bekliyoruz; öncelikle sandıklara gidin, oyunuzu kullanın. ‘Bana ne’ demeyelim. Bu oylama, ülkenin de bizim de geleceğimizi ilgilendiren bir konudur. Ülkemize, cumhuriyetimize, herkesin sahip çıkmasını bekliyorum. Yurttaşlarımız bu bilinçle hareket etmeli, bu ülke bu noktalara kolay gelmedi. Bu Cumhuriyeti bir evet oyu ile feda etmeyelim. Hep beraber ‘hayır’ diyelim. Hayırlı olacaktır diyelim.