Tüm dünya Kudüs’e kilitlendi. Gözler gelecek tepkilerde, yapılacaklarda. Peki olan ne? Hiç! Bir gecede Kuveyt’e karşı birleşen Arap dünyası bırakın bir geceyi 3 gündür aynı cümleyi dahi kuramadı: “Kudüs işgalcilere bırakılamaz!”. Neden? Çünkü herkes gemisini kurtaran kaptan… Herkes, ‘buradan bana ne düşer?’ hesabında. Kimin yanında durursam ne kazanırımın peşinde!... 

Türkiye’de ise durum daha vahim! Zira din üzerinden siyaset ile beslenen iktidar hem nalına hem mıhına vuruyor. Mavi Marmara için ‘giderken bana mı sordular’ diyenler, bugün Kudüs’ün İsrail’in başkenti olamayacağını söylüyor. 
Gündem değiştirme arayışına gerek kalmadan Kudüs meselesinin üzerine atlayarak bundan nemalanan iktidar, ‘EYYY İSRAİL, EYY AMERİKA’ nidaları ile coştukça coşuyor…
Ama yaptırım var mı? Yok! Ekranlardan bağırmakla, kabadayılıkla, Cuma çıkışı protestolarla Kudüs’ü kurtarıyoruz…!

*** 
Reza Zarrab davası Türkiye’de sulandırıldığı bile! Öyle tecavüz haberlerine filan gerek dahi kalmadı! Çünkü kutuplaşmayı besledi. Mevcut siyasi iktidar yanlıları, ‘yol yaptılar’, ‘yediler ama hizmet ürettiler’, ‘onlardan öncekiler yemedi mi?’, ‘iyi yaptılar’ gibi çıkarcı, fırsatçı, toplum ahlakını yozlaştıran söylemlerini bağıra bağıra haykırmaktan utanmadılar.
Mevcut siyasi iktidar karşıtları ise ‘işte biz söylemiştik bunları’, ‘memleketi soyup soğan çevirdiler’, ‘çoluk çocuğun rızkını hırsızlarla paylaşmışlar’ gibi basmakalıp laflardan öteye gidemeyerek yine oturdukları yerden gazal okudular. 
Bir ülkede bunca yolsuzluk, hırsızlık, ahlaksızlık iddiası gündeme gelsin de hiçbir siyasi sorumluluk üstlenmeyerek üzerine düşeni yapmasın, halk gereğini yapmayanlara bu denli etkisiz kalsın!... Olacak iş değil. 
Dedim ya mesele hırsızlığa, arsızlığa değil yine ideoloji kavgası üzerinden kutuplaşmaya döndü! Namus, dürüstlük, ahlak kimsenin sorunu değil! Mesele herkesin haklılığını ispatlaması…

*** 
Mersin’de de durum farksız değil! Cuma çıkışı Kudüs protesto edildi! İktidara yakın sivil toplum kuruluşları İsrail’i kınadı!
İsrail’den fuardan dönenen Çukurovalı ihracatçılar balık çiftlikleri yatırımlarını desteklediklerini açıklayarak, ‘para kazanmanın’ önemine dikkat çekti! 
İsrail tohumuna mahkum edilen çiftçiye hükümet ithal bakliyatta sıfır gümrük kararı ile cevap verdi! 
Narenciye üreticilerinin sorunlarını dinleyen anamuhalefet ortaya somut tespitler ve çözüm önerileri koymadan çekti gitti! 
Türkiye’de Kasım ayında 27 kadın öldürülürken Mersin’de minibüste evet evet hani şu her gün binlerce insanın bindiği bir toplu tayıma aracında herkesin ortasında bir genç kız kolundan sürüklenerek kaçırıldı! Kimse kılını kıpırdatmadı!...
Kömür yardımları sezonu başlamışken, bu yardım işinde dahi arz-talep dengesi kuramayan 5 yıldızlı otellerde buluşup, gelecek kaygısı olmadan yaşayan insanlar, çamur içinde yaşayan Suriyeli tarım işçilerinin yarı aç yarı tok çocuklarına diş fırçası ve macunu dağıttı!
Velhasılıkelam küçük Türkiye olan Mersin’de yaşananlar memleketin halinden farksız değildi. 

Tek bir farkla! Mersin hala direniyor! Biz hala Kudüs’ün işgalci İsrail’e bırakılamayacağını en ağır yaptırımları talep ederek istiyoruz! Askeri, ekonomik yaptırımları uygulanması gibi..
Hükümete, ‘Balık çiftliklerine izin vermeyeceğiz’ sözünü hatırlatarak, “Sözünüzde durun” diyoruz. 
‘Ananı da al git’ denilen çiftçimiz şeftali ağacını keserek, ‘bak işte diyor bak gör bizi ne hale getirdin’ diyerek tepkisini gösterecek kadar cesur davranıyor!
Kadınlar sokaklara çıkıyor! Minibüste kaçırılan Zelal’i kadınların tepkisi kurtarıyor!
Açık tokun halinden anlamadığını yazan manşetler atılıyor!...