Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı…
Yüce Meclisin kuruluşunun da 98. yılı.
Ulusal Egemenlik kavramı tam olarak halkın devlet üzerinde ki gücünün tam ve eksiksiz bir biçimde gerçekleşmesidir. Yani Devlet halktan daha güçlü değil halk devletten daha güçlüdür. Bu güç kavramı kas gücü değil seçme ve seçilme gücünden kaynaklanmaktadır
Dahası, 23 Nisan 1920’de açılan Meclis, millet iradesinin yönetime yansımasının ilk adımıydı.
Ta ki AKP’nin iktidara gelip, yerini sağlamlaştırıncaya dek!
Sonrasındaki gelişmeleri çok iyi biliyorsunuz ve biliyoruz!
Bugün TBMM’nin yalnızca adı kaldı.
Neden mi?
Tek adamlık dönemi başladı da ondan.
Bizim bildiğimiz Tek Adam, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’tür..
Ondan sonra tek adamlığa soyunanlar, olsa olsa çakma tek adam olabilirler.
Günümüzde tek adamlığa soyunanlar, koskoca bir balondur.
Ve de er geç patlayacak ve havaları inecektir!
Türkiye son yıllarda Ulusal Egemenlikten bireysel egemenliğe doğru hızla yol almış ve almaya devam etmektedir.
Aman ha, bireysel egemenliği bireysel emeklilikle karıştırmayın.
Bunun sonucu TBMM yalnızca parmakların kalkıp indiği bir yer olmuştur.
Ve de TBMM, 730 gün sonra 100. Yılı görür mü bilemem.
Görse bile, işlevi olmayacaktır.
İsten kabul edin, ister etmeyin gelinen nokta budur.
Hele hele 24 Haziran’da sandıktan yine AKP-MHP ittifakı çıkarsa, o zaman görürsünüz gününüzü!
Bireysel Egemenliğin hakim olduğu bir ülkede yaşamaya alışmak zorunda kalacaksınız.
Bay Başkan ve yardımcıları ülkeyi yönetecek.
Gerisi fasa fiso…
Cumhuriyetin 100. Yılı mı dediniz?
Tek adamlığın geçer olduğu bir ülkede Cumhuriyetten ne kadar bahsedebilirsiniz?
Demokrasi ne kadar sağlıklı olacak ki?
Demokrasinin olmadığı bir ülkede Cumhuriyetten söz edilebilir mi?
Neyse bunlar ince konular!
Fazla uzatsak da uzatmasak da 24 Haziran’da şapka düşecek kel görünecek!
Ama yönetenlerin keli, ama milletin keli…
Bugün Çocuk Bayramı…
Türkiye dünyada Çocuk Bayramı kutlayan ilk ve tek ülkedir.
Bu da Atatürk’ün dehasını bir kez daha ortaya koymaktadır.
Ne yazık ki zamanla bayram kutlamaları kuşa döndü.
Adeta yasak savar gibi kutlar olduk bayramlarımızı.
Bugün de yine aynı nakarat.
Cumhurbaşkanından belediye başkanına kadar herkes koltuğunu sözüm ona çocuklara devredecek.
Yalnız çoğu devrettiğine pişman olacak!
Türkiye’nin geleceği çocuklarımız, soruları ve yanıtlarıyla onları şaşırtacak!
Ve de onlara çağın gerisinde kaldıklarını anımsatacak!
Çünkü, sorgulayan ve araştıran bir nesil yetişiyor.
Böylesine bir ortamda 23 Nisan daha anlam kazanacak.
İyi ki varsınız ÇOCUKLAR!
Onlara dünyayı versek az, ama Aziz Nesin’in şu dizeleri sanırım çok anlamlı olsa gerek.
ÇOCUKLARIMA
Diyelim ıslık çalacaksın ıslık
Sen ıslık çalınca
Ne ıslık çalıyor diye şaşacak herkes
Kimse çalmamalı senin gibi güzel
Örneğin kıyıya çarpan dalgaları sayacaksın
Senden önce kimse saymamış olmalı
Senin saydığın gibi doğru ve güzel
Hem dalgaları hem saymasını severek
De ki sinek avlıyorsun sinek
En usta sinek avcısı olmalısın
Dünya sinek avcıları örgütünde yerin başta
Örgüt yoksa seninle başlamalı
Diyelim zindana düştün bir ip al
Görmediğin yıldızları diz ipe bir bir
Sonra yıldızlardan kolyeyi
Düşlemindeki sevgilinin boynuna geçir
Say ki hiçbir işin yok da düşünüyorsun
Düşün düşünebildiğince üç boyutlu
Amma da düşünüyor diye şaşsın dünya
Sanki senden önce düşünen hiç olmamış
Dalga mı geçiyor düşler mi kuruyorsun
Öyle sonsuz sınırsız düşler kur ki çocuğum
Düşlerini som somut görüp şaşsınlar
Böyle dalgacı daha dünyaya gelmedi desinler
Dünyada yapılmamış işler çoktur çocuğum
Derlerse ki bu işler bir şeye yaramaz
De ki bütün işe yarayanlar
İşe yaramaz sanılanlardan çıkar.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nız kutlu olsun…