Balık Çiftliklerinin Mersin'in başına bela edilmek istenmesine tepkiler devam ediyor.
Etmeli de zaten.
Eğer sesimizi yükseltip bugün "dur" diyemezsek yarın girecek "temiz deniz" bulamayacağımızı hepimiz bilmeliyiz.
Siz bakmayın balık rantçılarının ve her kesimden topladıkları yalakalarının "söylendiği gibi değil" palavralarına.
Kısa bir inceleme de bile "balık çiftlikleri=felaket" sonucuna ulaşabiliyoruz.
Kısa bir özet sunayım isterseniz;
** Su içerisindeki görüş mesafesini engelleyecek kadar kirlilik üretiyor.
** Yemlerden kaynaklı olarak "yağ ve köpük" denizi kaplıyor.
** Denizdeki biyo çeşitlilik olumsuz etkileniyor.
** Antibiyotik kullanımı nedeniyle başta üretilen balıklar olmak üzere tüm canlılar etkileniyor.
(Bu konuda farklı fikirler var; Şehir efsanesi diyen de var, kontrollü kullanılıyor diyen de, "ne kontrolü kardeşim" diyende.
** Balıkların beslenmesinde GDO'lu ürünler kullanıldığı yolunda yoğun iddialar var.
** Yapışık yaşamdan kaynaklanan hastalıklar ve parazitler nedeniyle kimyasalların kullanıldığı bu nedenle hem balık sağlığında hem de eko sistemde geri dönülemez hasarlar oluştuğu iddiası vahim boyutlarda.
** Bu nedenle sadece yiyenlerde değil çevredeki diğer canlıların ve eko sistemin ölümüne yol açıyor iddiası bile neden balık çiftliklerine "hayır" dememiz gerektiğini bize söylüyor.
Kısacası;
Çitlik kazanıyor.
Doğa kaybediyor.
Ve hiç utanmadan, sıkılmadan "Türkiye'nin üretmeye ve büyümeye ihtiyacı var" diyerek sözümona Ankara'ya mesaj vermeye çalışıyorlar.
Rant gözlerini bu kadar kör etmiş yani.
Elbette ki Türkiye üretecekte, büyüyecekte.
Ama Allah'ın ülkemize, Mersinlilere verdiği eşsiz hazinesi, doğasını da koruyacak.
Unutmayın Ankara'nın da gözleri var.
Elbette ki çevirdiğiniz dolapları görecektir.
Yüksek sesle haykırmanın tam zamanı şimdi;
BALIK ÇİFTLİKLERİNE "HAYIR.."