Hepimiz biliriz: Akdeniz iklimi yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Mersin de Akdeniz iklimiyle kendini şekillendirmiş bir şehrimizdir. Yağmur ilimize nadiren yağar. Ama öyle yıllar vardır ki... Bir yağar, pir yağar.

Nitekim bu yıl da Mersin yağmur bakımından pek ıslak, ıslaklığın ötesinde yollar mini mini bir ırmak, hallice bir dere. Hele açık araziler, seralar, ekili alanlar adeta bir göl.

Olsun varsın, yağmur yağsın. Yağmur bereket demek, yağmur kirden pastan arınmak demek. Ovalara yağmur, dağlara kar düşmezse bu döngü nasıl döner? Bu denli insan, hayvan, börtü böcek, çimen, ağaç... Kendilerini nasıl var edebilir?

Eski Yunan doğa filozofu Thales'in dediği gibi "Doğadaki çokluğun gerisinde bir birlik var. O da (arke) sudur." Su hayattır, su dirimliliktir.

Bir Mersinli olarak yağmura saygılıyım. Yağmurların akıp gittiği derelere, ırmaklara kem gözlerle bakmam.

Lütfen dere yataklarına evler, siteler, bariyerler kurmayalım. Varsın Göksu ırmağı, Müftü ve Çavuşlu dereleri gönlünce suyla dolsun, hatta bu derelerde, ırmaklarda yaban ördekleri, balıkçıl kuşlar keyifle yüzsün, balıklar sevinçle zıplayıp oynasın. Niye bu böyle olmasın ki? Bern'deki aare ve Strazburg'daki Ren nehirleri üzerinde yüzen ördekleri, sörf yapan balıkları gözlerimle gördüm.

Ne yani, burada yaban kuşlarını vururlar mı? Balıklar poşetlerle dolu, zehir akan sularda ölürler mi? Haklısınız. Hiç buralarda yeşil başlı gövel ördeği yüzmesine bırakırlar mı? Alimallah, anında bir avcı güruhu ellerinde pompalılarla o dereleri, ırmakları ördeklerin başına yıkarlar.

İFLASLAR

Akape ile birlikte devlet eğitim ve öğretimde sosyal işlevini iyice askıya aldı. Eğitim ve öğretimde ille de ve mecburen devlet okulları diyorsanız dinci hükümet sizi İmam Okullarına yönlendiriyor. Yok, eğer ben evladımı çağın gerekleriyle, laik, bilimsel, Atatürkçü bir çizgide yetiştireceğim diyorsanız piyasadaki okullar için cebindeki paranın gücüne güveneceksiniz.

Sosyal ve halkçı bir devlet anlayışından fersah fersah uzak akape hükümeti ve başkanlık rejimi eğitim ve öğretimin büyük bölümünü özel sektöre devretmiş durumda. Bunun sonucu olarak ilimizde de mantar gibi özel okullar açıldı, açılmaya devam ediyor.

Sayısı yüzleri bulan paralı okullar bu kadar öğrenciyi, paralı veliyi nereden bulacak? Doğrusu çok merak ediyorum. Ülke derin bir ekonomik krizde. İş yok güç yok, esnaf perişan, insanlarımız eve bir lokma ekmek götürebilmenin telaşı içerisinde.

Kanımca Mersin'de özel okullar bakımından bir enflasyon var. Bence bu kadar öğrenciyi bulamayan bu kurumlar üç vakte kadar iflas bayrağını çeker. Olası iflasın sonrasında çok sayıda öğrenci, öğretmen ve bu işe para yatıran sermayedar mağdur olacak.

İflasların yaklaşan fırtınasını acaba devleti yönetmeye talip olanlar duymuyorlar mı? Sahi şu ana kadar neyi duydular ki yaklaşan bu tehlikeyi de duysunlar?

Ben bir köşe yazar olarak bu işe bir dokunayım istedim.

NİYE

İslam dünyasında bilimin ve felsefenin ışığı niye söndü? Oysa bir zamanlar Avrupa Orta Çağ'ı yaşarken (IX. ve XII. Yüzyıllar arası) Bağdat'ta, Semerkant'ta, Basra'da, İsfahan'da...bilim ve felsefe açısından altın çağ yaşanıyordu. İslam dünyasında tıp, astronomi, matematik, felsefe, kimya, simya...almış başını koşuyordu. Ne oldu da XII. Yüzyılda sönmeye başlayan bu bilim ışığı günümüze kadar bir daha yanmadı? Niçin İslam dünyası sırtını felsefeye, bilime döndü? Gözünü hurafelere dayadı?

Şayet İslam alemi bilimin ve felsefenin sönen bu ışığının nedenlerini bulamazsa, gerekli önlemleri alamazsa ve reformları yapamazsa bu coğrafyada ne açlık, ne haksızlık, ne terör, ne savaş, ne de gözyaşı biter. Böyle olunca da Batılılar Müslüman ülkelerle ve Müselman ülkelerin halklarıyla kedinin fareyle oynadığı gibi oynar.