Tarih : 12.12.2018
E-Mail : sinemm.doğan09@gmail.com
ANTİGONE’Yİ ANLAMAYA ÇALIŞMAK
Yaşadığı şehrin yönetimi, ailenin erkek bireylerince kapışılıp sürdürüldüğünde Antigone, tragedyası başlamamış bir kadındı.
Babası Oidipus kendi gözlerini kör ettiğinde iki oğlu Polyneikes ve Eteokles, Thebai şehrinin yönetimini birer yıllığına dönüşümlü olarak paylaşmaktayken Eteokles artık tek başına iktidar olmak istediğinden cinayet işlemek veya şehit(!) olmak, beraber yaşamaktan daha değerli gelmiş olmalı ki iki kardeş Thebai’yi birbirinden kurtarmış olduğu anda dahi Antigone’nin tragedyası başlamamıştı.
Şehrin yönetimi, tanrıların isteğiyle artık Kreon’a aittir. Antigone’nin dayısı olan Kreon elbette ki erkek olduğu için tanrılarca(!) kral seçilmiştir. Başka bir niteliğinin olmasına gerek yoktur. Antigone’nin tragedyasının burada başlamasını beklerdik. Fakat Antigone’yi kahreden ve Kreon’un emir ve yasağına karşı gelmesine neden olan şey, Polyneikes’in ölü bedeninin, kurda kuşa yem edilerek cezalandırılması kararıdır. Tanrıların koyduğu(!) yasalara, Yunan törelerine aykırı bu karar, kutsal ölüye yapılan bir saygısızlıktır, ruhunun huzura kavuşması içinse toprağa gömülmesi ve yasının tutulması gerekmektedir.
Tanrıların yasalarını da ailesinin yasaları gibi sorgulamamış Antigone; bir yasaya, başka bir yasaya dayanarak karşı çıkar. Yasalar, yasaklar, cezalar koymuş tanrılara sorgusuz sualsiz boyun eğerek, bu nereden ve ne zaman geldiği belirsiz çizgilere, sınırlara saygı bile duyarak yaşayan Antigone, haksızlığa yine bu yasalara dayanmadan da karşı çıkamaz mıydı acaba? Erkek egemenin yasak dediğine boyun eğmeyerek çemberin dışına çıkan sevgili Antigone’yi mi sorguluyorum ben? Hayır, hayır. Sadece çemberi. Bugün bizim hâlâ kıramadığımız, içinden çıkmaya çalıştığımız çemberi.