Bağdar, unutulmuş bir kelimedir. Önceleri halk ozanlarına yönelik kullanılsa da, besteci kelimesinin yerine önerilmiş fakat müzik bilimcilerinin çoğu bunu benimsemeyerek kullanımdan düşmüştür. Bana göre “cı-ci” yapım eki, meslek, taraftarlık vb. durumu gösterdiğinden (Beste-ci) müzisyenler için kullanılması kavram olarak onu eksik bırakmakta. Çünkü müzik, bir meslekten öteye bir yaşam biçimini işaret etmektedir.
Farsça’dan dilimize geçen “dar” eki ise aynı işlevi gören bir ek olmakla birlikte, daha çok bir sahipliği, kendisinde olanı göstermektedir. Bağdar, bir edimde bulunmak üzere müzik yapanlar için kullanılırsa daha uygun olacağını düşünmekteyim. Müzisyenlere, müzikçi demenin eksik kalacağı gibi. Neyse işi ustalarına bırakmalı.
Bu kavramın konuşulduğu yılların en gözde bağdarlarından birisi Ahmet Adnan Saygun’dur.
Saygun, aynı zamanda ilk devlet sanatçılarımızdan birisidir. Yazılmış ilk Türk operasıyla birlikte dünyanın pek çok sahnesinde seslendirilen Yunus Emre Oratoryosu’nun sahibidir. Çeşitli konçertoları, türküleri, başta ülkemizde olmak üzere, Amerika’nın, Avrupa’nın saygın salonlarında defalarca seslendirildi. Oda müziği eserleri ise eksilmeyen ilgiyle seslendirilmeye devam edilmekte. Bugün sizlere sağlığında yarım bıraktığı bir oda müziği eserinden, String Quartet No: 4 op. 77’den bahsedeceğim.
Günümüze kadar eksik seslendirile gelmiş eserin tam hali, Prof. Hasan Tura, Dr. Yiğit Aydın, Bernard Rusam ve bizim de çalışma arkadaşımız olan notist Altay Bayram tarafından Saygun’un el yazmalarının incelenmesiyle gün yüzüne çıkarılıp, yakın zamanda yayımlandı.
Tam versiyonuna kavuşan eser ilk kez, 18. Mersin Uluslararası Müzik Festivali’nde 18 Nisan 2019 Perşembe saat: 20.00’de Mersin Üni. Yenişehir Kampüsü Nevit Kodallı Konser Salonu’nda seslendirilecek. Hollandalı ressam Jacob van Ruysdael’in adıyla kurulan Avrupa’nın ödüllü müzik topluluğu Ruysdael Quartet seslendireceği konserde, Franz Schubert’in String Quartet No.14 "Death and The Maiden” eseri de yer alıyor.
1991 yılında sonsuzluğa uğurladığımız Ahmet Adnan Saygun’u saygıyla anıyorum. Bizlere, üzerinde kendimizi var edeceğimiz önemli bir kültür hazinesi bıraktı.