Eksik olmasın ana akım medyamız, New York’un kovit günlüğünü yakından takip ediyor.Ülkemizin bilgilerini ise sağlık bakanı kendi rutini içinde bizlerle paylaşıyor.
Salgın günlerinin insanlığa hatırlattığı en önemli gerçeklik, insanın dünyanın bir parçası olduğu, yok ettiği doğa birlikte can çektiği, olmalıydı. Son 10 yılda gözden kaçırdığı, sars, kuş, domuz, mers, ebola, zika, salgınlarının dilini çözme becerisini gösteremeyen insan, sanırım korona virüsü de teğet geçecek gibi duruyor. En azından ülkemiz için durum böyle olacak diyebilirim. Bunun göstergeleri şimdiden açığa çıktı.
Zamanlaması pek manidar olan Kanal İstanbul’un ilk ihalesini bir yana koyuyorum, neredeyse iki milyon insanın yaşadığı Mersin’in kalbi Karaduvar’ın polipropilen tesis bölgesi ilan edilmesi, şehrimiz adına kaygı verici bir durum da yarattı.
İlk başta, endüstriyel bir ürünün Mersin’de üretilecek olmasının fazladan ne tür zararı var, diye bilirsiniz. Ömrünün birkaç yılını aynı ve benzeri petrol ürünleri üreten Petkim’in yanı başında, Yarımca’da geçirmiş bir insan olarak ilk başta soluduğunuz havanın değişeceğini, ardından, bölge tarım arazilerini olumsuz etkileneceğini söylemeliyim.
Bu benim, böylesi bir sanayiye bitişik yaşayarak deneyimlediğim ve Mersin için de ön gördüğüm kaygılarımdır. Fakat yine de nihai olarak bilim insanlarının ne söylediğine kulak verilmelidir. Gördüğüm kadarıyla yer seçiminin yanlış olduğu vurgulanıyor. Halk adına karar vericiler, neden konunun uzmanlarını duymazlar? Yeterince gündem olmamışken bölgenin kaderi hakkında karar verilmesi de ayrıca bir eleştiri durumu yaratmaz mı?
…