Türkiye’ de araştırmacı gazeteciliğin öncülerinden Uğur Mumcu’ nun kahpece öldürülüşünün üzerinden 24 yıl geçti.
24 Ocak 1993 ’de öldürülen Uğur Mumcu, Siyaset-Mafya- Polis üçgeninin kurbanlarındandır.
Ne yazık ki bugüne dek cinayetin perde arkasının aydınlanmaması , düşündürücüdür!
Mumcu, yazılarında adeta günümüzde yaşananların bir fotoğrafını çekmiştir.
Ve de Türkiye’nin aydınlanması konusunda önemli çalışmalar yapmıştır.
Günümüz gazeteciliğine baktığımız zaman, Mumcu’nun gazeteciliğinin ne kadar önemli olduğunu çok daha iyi anlarız.
Mumcu, 'MOSSAD ve BARZANİ' yazısının çıktığı 24 Ocak’ ta arabasına bomba konularak havaya uçurulmuştur.
Sürekli dile getirilen ,”Ortadoğu Bataklığı”nda oynanan oyunları çok iyi bilen Mumcu, ölümü göze alarak araştırmalarını sürdürmüş ve bu yazısını yazmıştır.
Sonuç, kahpece bir suikast sonrası ölüm!
Kimin için, ne için?
Tabi ki Aydınlık bir Türkiye için.
Mumcu’yu ölüme götüren yazısından bir bölümü bile Türkiye üzerine oynanan oyunu çok iyi kanıtlamaktadır.
“MOSSAD ve Barzani
Ortadoğu’nun karanlık bir kuyu olduğu her gün biraz daha anlaşılıyor.
Kanıtlanan son ilişki MOSSAD-Barzani ilişkisidir.
MOSSAD, İsrail ’in gizli istihbarat örgütüdür.
Bu örgütün, Kürt lideri Molla Mustafa Barzani ile ilişkileri olduğu söylense daha önce kim inanırdı?
Barzani’nin CIA ile ilişkisi artık belgelendi.
Kimse bu ilişkiye, “Hayır olmadı” diyemiyor.
CIA-Barzani ilişkileri biliniyordu da MOSSAD-Barzani ilişkileri bilinmiyordu.
MOSSAD’ın Barzani ile ilişkileri Londra ve Sydney’de yayınlanan “Israel’s Secret Wars-A History of Israel’s Intelligence Services” adlı kitapta sergileniyor.
Kitap, İngiliz The Guardian gazetesinde 1984 yılından bu yana Tel-Aviv muhabirliğini yapan Ian Black ve Washington’daki Brooking Enstitüsü‘ nde çalışan öğretim üyesi Benny Morris tarafından yazılmış.
Kitapta MOSSAD-Barzani ilişkileri, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve MOSSAD yazışmalarına dayanılarak açıklanıyor.
Önsözde, kitabın yayından önce İsrail ordu yetkilileri tarafından da incelendiği yazılıyor.!”
Şimdilerde ne oluyor, önce İsrail’e kafa tutuyor, sonra paşa paşa iyi ilişkilere giriyoruz!
Barzani’yi de kırmızı halıyla karşılıyoruz!
Gerçekten düşündürücü bir gelişme..
Yalaka medyamız da buna alkış tutuyor.
Vah Uğur abim vah!
Bugünleri görseydin yine yazardın , ama seni hemen içeri tıkarlardı!
Gerçi sen , “Sakıncalı Piyadeydin!”…
Kimseye kolay kolay papuç bırakmaz , gazeteciliğin gereğini yapardın.
Tıpkı yaşarken yaptığın gibi.
Mumcu bir röportajında ;“Siyaset, ticaret ve din üçgeni içinde (…) Türkiye’de (…) Katolik örgütlenmesine benzer yeni bir parasal kaynak bulundu İslamcı ideolojiye (...) “Laiklik son on yılda (80’lerde) devlet eliyle yok edildi” ifadelerini kullanmıştı.
Fetöcülerin nasıl palazlanmaya başladığını , daha o günlerde dile getirmişti…
Ancak, kimse dikkate almamıştı.
Sonrasında , birlikte yürüyenler bile “aldatıldık” diyerek , kendilerini aklamaya çalışsalar da bu o kadar kolay olmayacak!
Sayıları her geçen gün azalsa da elbet bir gün , yalnızca açıklamaları değil, Fetönün ve fetöcülerin ipliğini pazara çıkaracak gazeteciler olacaktır.
Çünkü, gazetecinin görevi halkı doğru bilgilendirmektir!
Mumcu gibi araştırma yaparak yazmaktır!
Yoksa gerisi masaldır!
Asıl olan, sevgili Mumcu’yu yarın bir kez daha, “Ankara’nın taşına bak, gözlerimin yaşına bak” ve “Uğurlar olsun!” diyerek hasret ve minnetle anarak , gazetecilikte çizdiği yolda sapmadan ilerlemektir.
(Sevgili dostlar, bu hafta yurt dışında olacağım için Çarşamba ve Cuma günkü yazılarımı yazamayacağım. Pazartesiye buluşmak üzere hoşça kalın.)