Haber Merkezi
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, katıldığı bir televizyon programında soruları yanıtladı.
İlk olarak finansmana erişim sorununa ilişkin konuşan Kızıltan, “Tabii ki deprem tüm ülkeyi derinden sarstı ve büyük yıkımlar oldu. Devletin yükü de çok oldu. Tabi iş dünyasının çok beklentileri var. Kredilere erişmek zor zor. EYT dalgası geldi, EYT için bir kredi çıkarılacak dendi işverenlere ama ne yazık ki EYT kredileri de dahil olmak üzere hiçbir krediye şu anda erişemiyoruz. Erişmek mümkün değil. İş dünyası önünü göremiyor. İhracatçıların da finansmana erişimde sıkıntıları var. Eximbank kredilerine ulaşmak zor yüzde 40+yüzde 40 kuralı, dövizini bozdur öyle kredi verelim kuralı gelince sanayici ihracatçı da zor duruma girdi” dedi.
“İHRACATÇI GERÇEK DEĞERİNE YAKIN DENGELİ VE SABİT KUR İSTİYOR”
Kurdaki makas sorununun ihracata olumsuz etkisini değerlendiren Kızıltan, “İhracatçı gerçek değerine yakın dengeli ve sabit kur istiyor. Dış rekabette öne geçmek için bu ihtiyacın karşılanması gerekiyor. Ama bir taraftan tabi seçim var. Aldığımız bilgilere göre önümüzdeki bir yıl içinde yüklü miktarda döviz ödemesi olacak. Devletin de hükümetin de yüklü miktarda dövize ihtiyacı var. Böyle bir ortamdayız. Bir taraftan diyoruz ki biz ihracat yapmak için döviz rezervlerimiz olmalı hesaplarımızda çünkü ihracat yapmak için bazı hammaddeleri dışarıdan alıyoruz ve uygun fiyatla bulduğumuzda hemen bu ticareti gerçekleştirmemiz lazım ama biz elimizdeki dövizi bozdurup Eximbank’a yatırdığımızda tekrar TL ile döviz almaya kalkınca kur farkından dolayı maliyet artıyor ve fiyat rekabetinde geri düşüyoruz. Bunların hepsinin dengeli şekilde çözülmesi lazım.
Bu konuda iş dünyasıyla hükümet birlikte oturup çözüm yolu bulmaları gerekir. İş dünyasında birçok önde gelen arkadaşımız birçok öneri getiriyor. Bizim kurumlarımız var. TOBB var TİM var, hükümet bürokratları var, üniversiteler, akademisyenler var. Oturup hep birlikte katılımcı, şeffaf şekilde ülkenin önünü görmesi için bir plan oluşturmamız gerekiyor. Aksi halde yapbozlarla, mevzuat değişiklikleriyle, iş dünyası da değişen mevzuat trafiğinde adeta boğuluyor.
Plan yapmamız mümkün değil. Bunu çözmek için katılımcı şekilde tüm aktörlerin, dinamiklerin içinde olduğu, adeta bir Mutabakat Ekonomi Konseyi oluşturup bu işi çözmemiz lazım. Hangi hükümet gelirse gelsin kim Cumhurbaşkanı olursa olsun tek başına Bakanlar Kurulu’nun bu işi çözmesinin zor göründüğünü düşünüyorum.
“EN BÜYÜK HARCAMALARI DEVLET YAPTIĞI İÇİN DEVLET TASARRUF EDECEK”
Mikro çözümlerle piyasalar biraz rahatlatılabilir ama acı ilaç içmemiz gerekiyor. Bir kez tasarruf gerekiyor. En büyük harcamaları devlet yaptığı için devlet de tasarruf edecek. Tabi depremle ilgili zorunlu harcamaları hariç tutuyorum. Devletin, hükümetin, kamunun gerçekçi bir tasarruf için girmesi gerekiyor. Gerçekçi teşvik sistemleri oluşturmalıyız.
- Yatırım denilince döviz, altın akla geliyor, gayrimenkul akla geliyor. Parası olanlar bir şekilde para kazanmaya devam ederse fabrika kurmayı, üretim yapmayı düşünmez. Bir fabrika yapacağım bir yıl inşaat sürecek bir yıl makine getireceğim, 3-5 yıl pazarlamasını düşüneceğim oysa elimdeki sermayeyi dövize altına yatırınca her gün para kazanıyorum diye düşünür. Bu yolu kesip yatırımcıyı, elinde sermayesi olanları somut, gerçek yatırımlara yönlendirecek destekler, düzenlemeler oluşturmalıyız.
Günlük 2-3-4 gün doları dizginledim ipin ucunu bırakırsam iki saat sonra tekrar değişiyor.
Ücretlere gelirsek zamlar bir türlü enflasyonu yakalayamıyor. Ücretlere yapılan zamlar hep enflasyon artışının altında kalıyor. Bunun hesabı yöntemlerini uzmanlar kurulu yürütmeli. Saplantılarla hareket edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Şimdiye kadar yapılan uygulamalar neyse ileri devletler nasıl bu sistemlerini sağlamışlarsa hepsi irdelenip yeni bir ekonomik yol haritası yapmak lazım. Ama bu haritada da gerçekçi şekilde duraklar oluşturulup bu duraklarda sistemin tamamen oturmuş şekilde sağlanması ve sonraki durağa hareket etmemiz gerekiyor.
Türkiye’de artık planlamalı bir döneme girmemiz lazım. Türkiye’nin her metrekaresi bölgenin özelliklerine göre planlanmalı. Mersin dünya çapında bir lojistik kenti. 35 bin kara aracımız var 12 bin taşıma yetki belgesi olan firmamız var. Mersin limanı en büyük liman. Mersin’in bu avantajını daha da artırıp büyütmek hinterlandındaki şehirlerin de ekonomisini artıracaktır. Bu şekilde planlamalar yapılması lazım” diye konuştu.