Mersin’de kurulmaya başlanan balık çiftliklerinin bir haftada hazırlanan ÇED raporları ile uygunsuz ve güvenilir olmayan belgeler ile ruhsat aldığını kaydeden Mersin Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyesi Abdullah Yılmaz, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yetkililerini uyardı.
Mehmet Nabi Batuk
Mersin Kent Konseyi’nin ‘Doğa’ temasıyla gerçekleştirdiği Genel Kurul Toplantısı’nda kentin en önemli gündemlerinden biri olan balık çiftlikleri ile ilgili önemli ayrıntılar açıklandı. Mersin’in batı bölgelerindeki turizm alanlarına, tarihi ve arkeolojik sit alanlarına kurulmaya başlayan balık çiftlikleri ile ilgili toplantıda bir sunum gerçekleştiren Mersin Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi ve Mimarlar Odası Mersin Şube Yönetim Kurulu Üyesi Abdullah Yılmaz, söz konusu çiftliklerin Mersin’e hançer gibi saplandığı benzetmesini yaptı. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü bürokratlarını uyaran Yılmaz, söz konusu çiftliklerin 1 haftada hazırlanan uygunsuz ve güvenilir olmayan Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporları ile ruhsat aldığını kaydetti.
“BALIK ÇİFTLİKLERİ ORGANİK BESİN OLARAK DEĞERLENDİRİLMEMELİ”
Sunumunun başında 2016 yılında Muğla’dan taşınmaya ve kapatılmaya başlanan balık çiftliklerinin kentte neden olduğu ekonomik sorunları anlatan Abdullah Yılmaz, daha sonra Dana Adası, Yılan Adası ve Anamur ve çevresinde çiftliklerin kurulmaya başladığını kaydederek, “Mersin geçtiğimiz yıllarda hangi argümanlarla bu çiftliklere karşı çıkıyorsa bugünde o yüzden karşı çıkıyor. Balık çiftlikleri doğal popülâsyonu kötü yönde etkileyen tesislerdir. Bu çiftliklerde kullanılan kimyasal maddeler insan sağlığını da olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Kullanılan kimyasal maddelerin balıkların genetik yapısının olumsuz etkilenmesine neden olduğu bildirilmiştir. Uzmanlar ise balık çiftliklerinin kimyasal atıklarının çevreye ve ekolojik hayatı olumsuz etkilemesinden dolayı hiçbir zaman organik olarak değerlendirilemeyeceğini belirtmiştir. Yani tezgâhlarda alacağımız balıkların organik olması mümkün değildir” dedi.
“NESLİ TÜKENMEKTE OLAN DENİZ CANLILARINA ZARAR VERECEK”
Firmaların kişisel rant ve azami kar harcı planlarının çevreyi çevre koruma konularındaki hiçbir sınırı tanımadığını ve doğa üzerinde geri dönüşü mümkün olmayan zararlar meydana getirdiğini kaydeden Abdullah Yılmaz, “Turizm Bölgelerine yakın bölgelerde, önemli tarihi yaşam alanları bulunan, türleri yok olma tehlikesi altında olan Yeşil Deniz Kaplumbağası ve Akdeniz Foku gibi canlıların yaşadığı ve ürediği bölgelerde kurulan bu çiftlikler, Mersin’i dünyadaki diğer kentlerden ayıran önemli etkenleri yok edecektir. Geçtiğimiz yıl yapılan antik tersane keşfi ile tüm dünyanın gözünü kulağını çevirdiği Dana Adası’nda 2016 yılında yapılan arkeolojik incelemelerde dünyada bir benzeri dahi olmayan 274 tane geminin aynı anda inşa edildiği ve bakım onarımının yapıldığı antik tersane kalıntıları keşfedilmiştir. Kalıntıların bir ada üzerinde olması ve adanın arkeolojik sit alanı olması ve özel mülkiyetin ve herhangi bir yapılaşmanın olmaması nedeniyle bugüne kadar insan eliyle bir bozulma burada söz konusu değildir. Ayrıca bölgede su altında antik gemi kalıntılarının da olduğu bilinmektedir. Bu bölgelerde kültür balıkçılığı tesislerinin faaliyete geçmesi, hem bu tarihi değerlerin hem de nesli tükenmekte olan ve bizim bölgemize has olan deniz canlılarını da olumsuz etkileyecektir” diye konuştu.
BALIK ÇİFTLİKLERİ ÇEVRE DÜZENİ PLANI VE SÖZLEŞMELERE AYKIRI
Mersin batı bölgelerde kurulmaya başlanan balık çiftliği tesislerinin en çok bölgedeki turizm ekonomisine zarar vereceğini kaydeden Abdullah Yılmaz, ayrıca 1/100 bin ölçekli Çevre Düzeni Planı’na göre balık yetiştiriciliği için belirlenen 4 bölgeden; 1’inci ve 2’inci bölgelerin önemli doğa alanlarında kaldığı 3’üncü bölge ile 4A ve 4B bölgesinin söz konusu çevre düzeni planında Akdeniz Fokları ve Caretta Caretta üreme ve yaşam alanları olarak belirlendiğini hatırlattı. Yılmaz, “Bu çiftlikler Dana Adası’nda yeni bulunan antik tersane kalıntılarının bölgede yarattığı turizm potansiyeline çok ciddi zararlar getirecektir. Yine kentin anayasasını oluşturan ve uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmış önemli doğa ve yaşam alanları üzerinde balık üretiminin yapılması bu sözleşmelere ve kent anayasasına aykırıdır. 1/100 bin ölçekli Çevre Düzeni Planı’na göre kafeslerde su ürünleri yetiştiriciliği için tespit edilen alanlardan 1’inci ve 2’inci bölgelerin önemli doğa alanlarında kaldığı 3’üncü bölge ile 4A ve 4B bölgesinin de söz konusu planda yaşam alanları olarak belirlenen Akdeniz Fokları ve Caretta Caretta’ların üreme ve yaşam alanlarında olduğu barizdir. Bu alanlar içersindeki canlı türleri ile birlikte yeryüzünün en doğal alanlarıdır. Mersin – Adana Bölgesi Uluslararası Doğal Yaşam Planlama Alanlarında da zengin bir bölgedir. Bu planlama çalışmalarında uluslararası kurumların önderliğinde bilimsel kriterlere göre belirlenmiş uluslararası öneme sahip önemli doğal alanlardır. Uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmış ve kentin anayasasını oluşturan çevre düzeni planına önemli doğal ve yaşam alanlarının gösterildiği bölgelerin balık çiftliklerinin kurulumuna karşı uygun bulunması plan ve hükümlerine aykırıdır” dedi.
“TEKNİK, SOSYAL VE ÇEVRESEL AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMELİ”
Balık çiftlikleri ile ilgili olarak gerçekleştirdikleri son çalıştaydan bilgiler de paylaşan Abdullah Yılmaz, balık çiftlikleri projelerinin kentin biyolojik dokusuna uygun olmadığı konusunda oy birliği ile fikir birliğine ulaştıklarını kaydetti. Hükümetin her geçen gün balığa olan talebin artması ve denizlerde olan balık miktarının sınırlı olması ile doğru orantılı olarak balık çiftliği sayısı artırılarak mevcut kapasiteyi geliştirmeyi hedeflediğini kaydeden Yılmaz şunları söyledi: “Ancak ülkelerin ve denizlerin taşıma kapasiteleri belirliyken, sürekli akan balık çiftliklerinin çevreye etkisinin ne olduğunu, bu çiftliklerin ülkeler açısından güvenlik problemi oluşturup oluşturmadığını ve bütün teknik ve sosyal ve çevresel açısından değerlendirilmesi çalışmaları çok büyük önem arz etmektedir. Çünkü çiftlik yönetimlerinde üretimin yaratacağı etkiler bilinmeli ve bu etkilerin azaltılmasına ilişkin yeni tedbir alınmalıdır. Bunun için Mersin’de yapılması planlanan balık çiftliklerinin tanımlanması, açıklanması ve multidisiplinler açısından ileriye alınması gerekmektedir.”
“ÇEVREYE VE TURİZME OLAN ETKİLERİ KAÇINILMAZ OLACAKTIR”
Ayrıca kentteki balık çiftliği yatırımlarının gizli olarak yapılmasını da eleştiren Mersin Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi Abdullah Yılmaz, “Hiç kimse bu sürece müdahil olamıyor. Ayrıca çiftlik yatırımları hakkında kamuoyunu bilinçlendirme çalışmalarının yapılması ve kent üzerine olan düzgünlüğünün belirlenmesi açısından tasarlanmış sorunlara cevap bulunması ve yatırımların farklı paydaşlar ile birlikte bilimsel ve teknik düzeyde tartışılması gerekmektedir. Özellikle turizm ile aynı ortak çevreyi kullanan sonrasında hızlı bir gelişme gösteren balık çiftliği faaliyetleri içerisinde balık üretiminin tek anlamıyla önce çevreye daha sonra da turizme olan etkileri kaçınılmaz olacaktır. Bu özelliğin yanı sıra çoklu kullanım alanları içerisinde doğal yaşam ve sit alanları da mevcut olabilmekte bu noktada var olan mekânsal alanların kent paydaşları tarafından doğru olarak yönetilmesi gerekmektedir” diye konuştu.
“RUHSATLAR GÜVENİLİR DEĞİL”
Mersin’de kurulmaya başlanan balık çiftliklerinin bir haftada hazırlanan ÇED raporları ve uygunsuz ve güvenilir olmayan belgeler ile ruhsatlama işlemleri yapıldığını kaydeden Mersin Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyesi, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yetkililerini uyararak “ÇED raporları uzun ve çoklu yapıya dayalı karar mekanizmaları ile yeniden değerlendirilmelidir. Aksi halde bugünün sorunları büyüyerek daha sonra çözülmesi çok zor ve daha maliyetli zorlayıcı çözümlerle karşımıza gelecektir. Sorun çok sayıda balığın bir bölgede toplu olarak yetiştirilmesinden kaynaklı olacaktır. Turizme zarar vermemek kaydıyla balık üretiminin artırılmasına ülke olarak ihtiyacımız var ancak turizm potansiyeli yüksek olan yerlerde balık çiftliklerine izin verilmemelidir. Çünkü bilinçli turistler balık çiftliklerinin yakın olduğu yerlerde denize girmeyi tercih etmezler. Unutmamalıdır ki Mersin’de tarihi, kültürel ve doğal alanların ve kıyılarımızın korunması turizm politikamızın ana hedeflerinden bir tanesidir. Ancak gerek söz konusu balık çiftliği işletmelerindeki belirsizlikler gerekse de kentin kültürel ve işlevsel dokusuna uygun olmadıklarını düşünecek olursak projelerin işlevsel sorunlarından dolayı bu şekilde kurulmasından dolayı bu şekilde planlanan balık çiftliklerine Mersin Kent Konseyi olarak karşı olduğumuzu ve Mersin’e yapılmasını istemediğimizi belirtmek istiyoruz. Bizce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu tarz işletmelerin kooperatifler şeklinde bir araya gelerek devletin de desteği ile büyük ölçekte ve derin denizlerde balık çiftliklerinin kurulmasını desteklemelidir. Ancak malasefki Mersin’imiz Atatürk’ün de dile getirdiği Mersinliler Mersin’e sahip çıkınız” dile getirme zorunluluğunun olduğu tek karşılığıdır” şeklinde konuştu.