Mersin'de geçtiğimiz yıl meydana gelen sel hayatı felç ederken, bir ailenin de yok olmasına neden olmuştu. Selde merkez Toroslar ilçesindeki bir köprüden geçerken suya kapılarak debisi yükselen Yalınayak Deresi'ne düşen otomobildeki Serkan ve Fatma Genç çifti hayatını kaybetmiş, 4 yaşındaki kızları Miray ile 25 yaşındaki Sultan Uncu ise sel sularında kaybolmuştu. Sel de ayrıca yüzlerce dönüm tarım arazisi su altında kalmış, çiftçilerin ürünleri sel sularına gömülmüştü.
Selin yıl dönümünde Mersin’de hayati öneme sahip ‘Sel, Taşkın ve Su Baskını Çalıştayı’ düzenlendi. Mersin Kent Konseyi tarafından yürütülen ve Erciyes, Çukurova, Mersin Üniversiteleri öğretim üyeleri ile Mersin’in 15 kamu kurum ve kuruluşlarının yetkililerinin, yerel yönetim temsilcilerinin katıldığı çalıştayda kapalı dereler ve havzalarının imara açılması ön plana çıktı. Çalıştayın ardından yapılan açıklamaya göre; Mersin’in önemli bir sorunu olan taşkın ve su baskınlarıyla ilgili sorunların çözümünde üniversite ve kurumlarımızın birlikte neler yapabilecekleri tartışıldı.
“DERE VE HAVZALARIN İMARA AÇILMASI FELAKET SEBEBİ”
Çalıştayın ilk kısmında yaşanan afetin nedenleri tartışılmış ve aşağıdaki maddeler halinde özetlendi. Geçtiğimiz yıl yaşanan afetin en önemli nedenlerinden biri olarak aşırı yağışlar gösterilirken, küresel ısınma ile daha artacağı belirtildi. Mersin’in coğrafi özelliklerinin sel ve su baskını riskini arttırdığının vurgulandığı çalıştayda, “Mersin’in hem meteorolojik hem de coğrafi olarak riskli bir bölge olmasına rağmen kuru derelerinin imara açılması bir diğer sorun olarak görülmüştür. İmara açılan bu havzaların özellikle doldurularak yapılaşmaya açılması da sebeplerden birisi olarak tespit edilmiştir. Mevcut derelerin şehir merkezi kısmında üstünün dar ve yetersiz kapatılması, üstü kapalı kısımlarının temizliklerinin düzenli yapılamaması aşırı yağışlarda önemli sorunlara neden olmaktadır. Mersin’in mevcut kısıtlarına (meteorolojik, coğrafi ve kuru derelerin imara açılması) karşın yağmursuyu altyapısının yetersiz olması su baskınlarında önemli hasarlara yol açmaktadır. Dereler üzerindeki köprü ve menfezlerin dar ve yetersiz olması da bir başka sorunlu alan olarak değerlendirilmiştir” görüşü en plana çıktı.
BÜYÜKŞEHİRE ÇAĞRI: “MERSİN TAŞKIN YÖNETİM PLANI BİR AN ÖNCE YAPILMALI”
Çalıştayın ikinci kısmında ise bu soruna çözüm olabilecek kısa ve uzun vadeli öneriler tartışıldı. Çözüm olarak, mevcut bütün derelerin kısa vadede tespit edilerek ve ivedilikle planlara yerleştirilmesi ön plana çıkarken, Büyükşehir Belediyesi Meclisinden bu dere yataklarında yapılaşmaya izin verilmeyeceğine dair karar alınması tavsiye edildi. Yine Mersin Taşkın Yönetim Planının bir an önce yapılarak yürürlüğe konulması tavsiye edilirken, akarsuların, derelerin ıslahı ile ilgili görev, yetki ve sorumluluklara dair mevzuatın gözden geçirileceği ayrı bir toplantının Kent Konseyi tarafından yapılması, tavsiyeye değer bir başka konu olarak gündeme geldi. Sel ve su taşkınlarına karşı diğer çözüm önerileri ise şunlar: Derelerin imara açılması ile ilgili olarak kamu kurumları ve sivil toplum örgütleri denetleme işlevi üstlenerek bunu etkin bir biçimde yerine getirmesi sağlanmalıdır. Kent konseyleri ve sivil toplum kuruluşları; belediyelerin imar uygulamalarının takipçisi olmalıdır. Kent konseyleri ve sivil toplum kuruluşları dere yataklarının tespiti ve bunların imara açılmaması konusunda toplumsal duyarlılığın arttırılmasında görev üstlenmelidir. Kayıtlı kayıtsız bütün derelerin ve bu derelerin üstü kapalı kısımları düzenli olarak temizlenmeli uzun vadede üstleri açılmalıdır. Derelerin üstünün kapatılarak ağaçlandırılmasının önüne geçilmelidir. Mersin ili için planlamalarda kullanmak üzere toprak yapısı, bitki örtüsü, altyapı ve topografik haritanın 1/1000 ölçeğinde hazırlanması gerektiği değerlendirilmiştir. Kent içerisinde yeşil alanlar arttırılarak su sızma kapasitesi yükseltilmelidir. Şehrin belli bölgelerinde sel ve taşkına karşı sanat yapılarının yapılması acilen gündeme alınması konusunda girişimler etkinleştirilmelidir. Dereler üzerindeki köprü ve menfezlerin su akışına uygun hale getirilmesi için görevli ve sorumlu kuruluşların bir an önce çalışmalarını yoğunlaştırması sağlanmalıdır. Uzun vadede ise ülkemizin su yönetimi tek bir yasa ile düzenlenmeli, görevli, yetkili ve sorumlu tek bir bakanlığın örgütlenmesi sağlanmalıdır. Bu konuyla ilgili farkındalık yaratmak için, çalıştay, panel ve sempozyum gibi etkinliklere devam edilmesi gerekiyor.”