KESK dönem sözcüsü Bozkurt, “15 Temmuz sonrasında KESK’i ‘darbe destekçisi’ olarak itham edemeyeceklerini bilenler yıllardır kararlıkla sürdürdüğümüz emek ve demokrasi mücadelemizi suç gibi göstermektedir” diye konuştu.
SONER AYDIN
Mersin’de bir araya gelen kamu emekçileri OHAL kapsamında çıkartılan KHK’ların bugüne kadar 4 bin 237 KESK’liyi işsiz bıraktığını belirterek, işten atılan üyelerinin biran önce işlerine iade edilmesini ve OHAL komisyonlarının daha fazla zaman kaybetmeden derhal görevine başlamasını talep etti.
“EMEK VE DEMOKRASİ KARŞITLARININ HEDEFİNDE OLDUK”
Kamu emekçileri adına açıklama yapan KESK dönem sözcüsü Yılmaz Bozkurt “OHAL’de KESK neden hedef alınmıştır? Bugüne kadar toplam 4 bin 237 KESK’li neden KHK’lerle ve Yüksek Disiplin Kurulu Kararları ile ihraç edilmiş, yüzlercesi açığa alınmış, sürgün edilmiştir? Çünkü KESK kurulduğu günden bugüne milyonlarca yurttaşın yararlandığı kamu hizmetlerinin her geçen gün piyasaya daha çok açılarak tasfiye edilmesine, kamu emekçilerinin kısmi iş güvencesinin ortadan kaldırılarak siyasal iktidarların kapı kulu haline getirilmesine, Siyasal iktidarların emekçileri bölmek, parçalamak için emek alanına soktuğu Truva atı, sarı sendikalara karşı en başından beri mücadele eden, tüm baskılara rağmen bu mücadeleden taviz vermeyen kamu emekçilerinin mücadele örgütüdür ve öyle kalacaktır. KESK olarak 78 milyon vatandaşın kamu hizmeti alma hakkı için, 3 milyon kamu emekçisinin hak ettiği insanca yaşam için mücadele ediyoruz. İşte bu nedenle en başından beri emek ve demokrasi karşıtlarının hedefinde olduk. Bugün de, 15 Temmuz sonrasında KESK’i “darbe destekçisi” olarak itham edemeyeceklerini bilenler yıllardır kararlılıkla sürdürdüğümüz emek ve demokrasi mücadelemizi ‘suç’ gibi göstermektedir ” diye konuştu.
“SENDİKAL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER ‘SUÇ’ DEĞİLDİR”
Sendikal hak ve özgürlüklerin Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri ile güvence altına alındığını ve Türkiye’nin de bu sözleşmenin altına imza attığını dile getiren Bozkurt, “Tekrar üstüne basa basa vurguluyoruz. Yönetici ve üyelerimizi haksız, hukuksuz tamamen keyfi olarak açığa alanların, ihraç edenlerin tek bir kriteri vardır. O da başta kamu emekçileri olmak üzere tüm emekçi kesimlerin hak ve özgürlüklerini sınırlayan düzenlemelere seyirci kalmamamızdır. Anayasa ile yasalarla, başta Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri olmak üzere ülkemizin altında imzası bulunan uluslararası sözleşme ve anlaşmalarla güvence altına alınmış bulunan sendikal hak ve özgürlükleri kullanmamızdır. Oysa bir sendikanın, konfederasyonun; anayasa ile yasalarla, ülkemizin altında imzası bulunan uluslar arası sözleşme ve anlaşmalarla güvence altına alınmış bulunan sendikal hak ve özgürlükleri kullanması “suç” değildir. Dolayısıyla, sendikal hak ve özgürlükler mücadelesi yürüttüğü için, ihraç edilen, açığa alınan, sürgün edilen yönetici ve üyelerimiz de ‘suçlu’ değil, kamu emekçileri mücadelesinin onurudur” dedi.
Açıklamanın ardından SES adına 2015 yılındaki çatışmalarda hayatını kaybeden sağlık emekçileri Eyüp Ergen, Şeyhmus Dursun, Abdülaziz Yural’ı anan Bozkurt “Gece gündüz demeden günün yirmi dört saati sağlık hizmeti veren sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak bir halk sağlığı sorunu olan savaşa karşı mücadele yürüttük, yürütmeye de devam edeceğiz. Çünkü bizleri biliyoruz ki savaş hali durumunda sağlıklı olmaktan bahsedilemez. Demokrasinin ve barışın olmadığı bir yerde bırakın sağlıklı olmaktan, yaşam hakkından dahi bahsedilemez” şeklinde konuştu.