YÜKLERİ AĞIR!


 

Mersin’de genç ve dinamik bir yönetim ile göreve gelen çevre mühendisleri, çevreyi tahrip eden, yaşamı zorlaştıran ve sağlığı olumsuz etkileyen çevre sorunları ile mücadelede kararlı!

Hediye Eroğlu – Mehmet Nabi Batuk

Mersin’de 2000 yılında temsilcilik açan 2017 yılında Çevre Mühendisleri Odası Mersin Şubesi çatısı altında biraraya gelen çevre mühendisleri mücadelede kararlı. 

Nükleerden zehirli atıklara, termik santrallerden HES’lere kentin çok sayıda çevre sorununa çözüm üretmek için ağır bir yükün altına giren Çevre Mühendisleri Odası Mersin Şubesi, Başkan Sinan Can’ın liderliğinde yeni süreçte kentin geleceğinde daha aktif rol olmayı planlıyor. 
Başkan Can, yaş ortalaması 31 olan genç yönetim kurulu ile kentteki kemikleşmiş çevre tahribatları ile mücadelede kararlı olduklarını söyleyerek, çalışmalarını ve hedeflerini gazetemize anlattı. 

18 YILDIR TEMSİLCİLİK OLAN ÇMO ŞUBE OLDU
SORU: Eski bir geçmişi olan bir meslek kuruluşu olmasına karşı yeni oda statüsü kazanmış bir sivil toplum kuruluşusunuz. Ne kadar süre sonra bu oda statüsüne kavuştunuz ve bu gelişme ile hem size hem de Mersin’e neler kazandırdı?
S. CAN: 1970’den 1980’e kadar İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) altında mühendislik dalı olarak faaliyetlerimizi sürdürüyorduk. Fakat 1980’den sonra İMO’dan ayrılarak Çevre Mühendisleri Odası kuruldu. Mersin’de ise bizim 2000 yılına kadar temsilciliğimiz dahi yoktu. 2000 yılında kentte çalışan meslektaşlarımız odanın Mersin temsilciliğini kurarak faaliyete başladı. Yaklaşık 18 yıllık bir temsilcilik sürecimiz var. 2010 yılında gerçekleştirilen genel kurulumuzda temsilciliğimizin şubeleşmesi kararı alınmıştı. Ama üye sayısının yetersiz olmasında dolayı bu karar 2017 yılı Aralık ayına ertelendi. Ama bu süreçte temsilciliğimiz bir şube gibi çalıştı. Kentteki çevre sorunları noktasında birçok çalıştaylar, raporlar, demeçler, kamuoyu bilgilendirmeleri yapıldı. 

YÖNETİMDE FARKLI MESLEK DALLARINDAN TEMSİLCİLER VAR
SORU: Yeni yönetimi biraz tanıyabilir miyiz?
S. CAN: Yönetim kurulunu belirlerken farklı meslek dallarından ve farklı yaş gruplarından oluşturmaya dikkat ettik. Belediyelerden, kamu kurumlarından danışmanlık sektöründen, üniversitelerden, iş güvenliği alanında çalışan arkadaşlarımıza eşit bir şekilde yer vermeye çalıştık. Çünkü gençlerin yetişmesi, örgütlülüğü bilmeleri lazım. Tepeden inen insanlar oda faaliyetlerini istenildiği gibi yapamıyor. Yeni yönetim kurulunun yaş ortalamasını bir avantaj olarak görüyoruz. Yönetimiz de 31 yaş ortalaması var. Sekretaryamızı Suna Peker, saymanlığımızı Osman Bucak, yürütme kurulu üyeliklerimizi; Hasan Ateş, Gülpınar Türkoğlu, Yağmur Ergün, Yasin Özay üstlendi. 

“HAYATIN HER NOKTASINDA VARIZ”
SORU: Yaşam alanlarının her noktası sizi ilgilendiriyor ama çevre mühendisinin toplumdaki karşılığı nedir?
S. CAN: Çevre mühendisi hayatın her noktasındadır. Attığımız adım, alıp verdiğimiz nefes bile bir kirlilik oluşturuyor. Bu yüzden çevre mühendisleri her alanında oluyorlar. Ama ne yazık ki aslında bu durum dünyada geride kaldığımız noktalardan bir tanesi. Çünkü dünyada sanayi devrimlerinin büyük bir bölümü 1800’lülerin sonlarında gerçekleşirken bizim ülkemizde ancak 1980’de gerçekleşebildi. Mersin’de ilk çevre mühendisi 1986 yılında göreve başladı. Yani sanayileşmenin etkilerini ve 2. Dünya savaşının çevre üzerinde yarattığı tahribatı biz ancak 1980’li yıllarda konuşmaya başladık. O günlerde çevre üzerinde yaratılan tahribatı bugün yüz yıl sonra şuanda görebiliyoruz. 
Kanunlarımız; her canlının sağlıklı bir çevrede yaşama hükmüne sahip ancak uygulamada yeterli düzeyde değiliz. 

“ÇEVRE MÜHENDİSLERİ KADROLARI ÇEVRE MÜHENDİSLERİNİNDİR”
SORU: Kamuda veya özel sektörde çevre mühendisleri kadrolarının başka meslek mensuplarınca doldurulması yıllardır yaşanan en büyük sorun. Bu konuyla ilgili ne söyleyeceksiniz? 
S. CAN: Bu konuda seçilmiş bir şube başkanı olarak ben kamuda oluşan bakış açısına karşı eleştirel yargımı sunmak istiyorum. Çevre mühendisleri asla çevre görevlisi değildir. Türkiye’de bu sorunu çözmek için 2009 yılında çevre görevlisi ibaresi getirildi. Bakanlık eğitimler açarak veteriner, ziraat mühendislerine kadar eğitim vererek onlara bir çevre görevlisi belgesi verdi. Bu belge ile çevre mühendisi olmamasına rağmen hem özel hem de kamu kuruluşlarında çalışma fırsatı buluyorlar. Sonra ‘çevre mühendisine gerek yok, çevre görevlisine ihtiyaç var’ gibi bir algı oluştu. Bu ibareyi koyan insanlar, çevre mühendisliği alanında çok kritik bir hata yaptılar. Bilimsel bir daldan yönetimsel bir dala doğru bir geçiş oluşmasına neden oldular.

“ÇEVRE MÜHENDİSİ OLMAK İÇİN ZENGİN OLMAK GEREKİYOR”
Geçtiğimiz günlerde yeni mezun olan bir meslektaşımız ile görüşme fırsatım oldu. Bana ‘çevre mühendisi olmak için zengin olmak gerekiyor’ dedi. Çünkü bakanlık bizi birçok eğitime sokuyor ve yüksek ücretler istiyor. Bu belgeleri alamayanlar çalışamıyor. İSG, TGMD belgelerini almak zorundayız ve bunlarda yaklaşık olarak 10 bin lira civarında tutuyor. Bu yaklaşımla işsizlik oranlarımız çok yüksek ve mezunlarımız farklı mesleklere yönelmeye başladı. 
Bizim mühendislik algımız Türkiye’de kamusallaşma anlamında önemli bir noktaya geldi.  Ancak yapılan yanlışlarla birlikte bizim mesleki kaybımızda büyük oldu. Bu yüzden çevre mühendisliğinin daha da kurumsallaşması gerektiğini düşünenlerdenim. 
Bugün Mersin’de çevre mühendisinin olmadığı ilçe belediyeleri var. Koskoca Mersin’de sadece Büyükşehir Belediyesi’nde Temizlik İşleri Müdürlüğünü çevre mühendisi yapıyor. Çevre mühendisi istihdamı konusunda Mersin’de kamu ve özel sektörün durumu içler acısıdır. Ben bir belediye başkanının buraya kimse çevre mühendisi aldıramaz dediğini biliyorum. 

KAMUDA SADECE 4 MÜHENDİSE KADRO VERİLDİ!
SORU: Bu durum karşımıza dağ gibi büyüyen çevre sorunlarını çıkarmıyor mu?
S. CAN: En son ki atamalarda Türkiye genelinde sadece 4 tane çevre mühendisi kadroya yerleştirilebildi. Bu konuda Türkiye’nin yapması gereken ciddi işler var. Çevre politikaları ve hukuk alanının ciddiyetini aşırı derecede görenlerdenim. Bu konuda neler yapılması gerektiği konusunda önerilerimiz de var. Fakat siyasi irade, politikalar, sosyal ekonomik değişkenler bunu farklı noktalarda değerlendirebiliyorlar. Ama bunun mücadelesine devam edeceğiz. Bu konuda bizim kamudaki meslektaşlarımızın özlük haklarını savunma, istihdam ve onların arkasında durma gibi önemli görevlerimiz var.

“ÇEVRE KONUSUNDA ORKESTRA ŞEFİ BİZİZ” 
SORU: Mersin’de geçtiğimiz yıl bir sel felaketi yaşandı. Bu yaşananlar çevre tahribatlarının sonucu mu?
S. CAN: Bu gibi sorunları çözecek mühendislik dallarının başında çevre mühendisleri geliyor. Hocam çevre konularında ‘orkestra şefi’ sizsiniz derdi. Biz sadece çevre alanında yetkili değiliz; İnşaat mühendislerinin, mimarların, ziraatçıların görüşleri de bizim için çok önemli ama bunların orkestra şefi biziz. Türkiye’de bu orkestra şefliğini biz yapıyoruz ama bu alanda gücümüzü daha çok artırmamız gerekiyor. 
Geçtiğimiz yıl yaşadığımız sel felaketinin açıklamasını bize Büyükşehir Belediyesi ve Devlet Su İşleri gibi kurumların yapması gerekiyor. Örneğin KİPA AVM yanındaki fidanlık bölümü orası aslında açık bir deredir. Ama derenin önünü kapatıp fidan dikmişler. Bu gibi derelerin önünün açılması gerekiyor. Ayrıca Tıp Fakültesi Hastanesinin yanındaki kapalı geçit dere yatağına günümüzde binalar yapılıyor. Oranın ıslah edilmesi gerekirken sen dere yatağının üzerine bina yaparsan yağış miktarı artınca oradaki binaların alt katlarını sular basar. Bu çok basit bir durum ama bu gibi izinleri artık 2018 yılına girdiğimizde kimler veriyor. Bunları tartışmamız gerekiyor. Mersin’de bu yüzden kapalı derelerin bir an önce açılması gerekiyor. Bunu hem Büyükşehir Belediyesi MESKİ birimlerinin hem de DSİ’nin bu çalışmaları hiç zaman kaybetmeden yapması gerekiyor. 

“KENTİN SORUNLARINA HAKİMİZ”
SORU: Mersin’de kamuoyu gündemini sıklıkla meşgul eden; Akkuyu nükleer santrali, balık çiftlikleri, kromsan atıkları, termik santraller, yeni çimento fabrikaları gibi çok çevreli sorunlar için neler söyleyebiliriz?
S. CAN:  Bu konudaki bütün sorunlara hâkim bir odayız. Uzman arkadaşlarımız söz konusu çevre sorunları ile ilgili düzenlenen her çalıştaya katılıyorlar. Örneğin balık çiftlikleri ile ilgili raporlama kısmında odamız ciddi mesai sarf etti. Ben kişisel olarak balık çiftliklerine karşı değilim. Çiftlik yatırımlarında çevre yükünden daha fazla kurulum gerçekleştirilmesine karşıyız. Ayrıca balık çiftliklerinin ÇED’den muaf tutulması da tartışılacak bir konudur. Siz bir bölgede 15 adet balık çiftliği kurmak istiyorsunuz ama ‘ÇED gerekli değildir’ diyorsunuz. Bu yanlış bir şeydir. Siz böyle bir organizasyonda kümülatif çevre değerlendirmesi yapmak, yaratacağınız olayın çevreye etkilerini önceden belirlemek zorundasınız. 
 
“TÜM KENT BÜROKRASİSİNİ KARŞILARINA ALDILAR”
SORU: Balık çiftlikleri bir oldubittiye getirilmek mi isteniyor?
S. CAN: ‘Ben burada bunu yaparım, ilişkili olduğum insanlar var, bunu şuradan halledeceğim’ diyorlar. Ama Mersin bunu bu şekilde tartışmaz. Bunu bilmiyorlar. Mersin çalıştaylar yapar, komisyonlar kurar, bütün STK’ları buluşturur. Tartışılır, sonra kente uyumluysa yapılır. Şirketlerin kentin özeline saygılı olarak yaklaşmaları gerekmekte. Öyle yalan beyanlarda, yanlış çıkarımlarda bulunarak, Mersin’e yaklaşmanız bütün bürokrasiyi karşınıza almanız demektir, ki gerçektenden bakanlık da dahil olmak üzere tüm kent bürokrasisini karşılarına aldılar.

HAVA KİRLİLİĞİ ÖLÇÜMLERİ DOĞRU DEĞİL!
SORU: Son günlerde hava kirliliği ile ilgili tepkiler de had safhada. Bu konuyla ilgili ne söyleyeceksiniz?
S. CAN: Geçtiğimiz günlerde genel merkezimiz bir rapor yayınladı. Bizde şube olarak bu raporun Mersin kısımlarını aldık ve kent kamuoyuna sunduk. Mersin ılıman bir yaz kenti olmasına rağmen raporda hava kirliliği oranının çok yüksek olduğunu görüyoruz. Bu kirliliğin en büyük kaynağı ısıtmadan kaynaklıdır. Ayrıca hava kirliliği ölçümlerinde partikül madde 10, partikül madde 2,5, azot, kükürt bileşikleri, karbon monoksit ve ozon gibi kirleticiler var. Mersin’de PM 10 değeri ölçülüyor ama PM 2,5 değeri ölçülmemektedir. PM 2,5 değeri PM 10 değerinden daha kritik sağlıksal etkileri mevcuttur. Burada da bir an önce PM 2,5 değerinin ölçülmesi gerekiyor. Ayrıca kentte azotlu ve karbonlu bileşikler de ölçülmüyor. Türkiye standartlarına göre Mersin’in 127 gün hava kirli hava oluşumu gerçekleşiyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre ise Mersin’in yılın 242 günü havası kirlidir. Burada PM 2,5 değeri ölçüldüğü zaman bu kirlilik değerleri daha fazla çıkacaktır. Bu 242 günün 120 gününü kurtardık diye düşünmeyelim çünkü bu 120 günün 70 günü ölçülmeyen değerlerdir. Azotlu bileşikler PM 2,5, karbonlu bileşikler ölçüldüğü zaman bu değer çok çok yukarı çıkacaktır. Türkiye’de en kirli havayı soluyan kentler arasında yer alabiliriz. Bu yüzden ön yüksek kirletici değerleri olan ısıtma kaynaklı kirliliği önleyici çalışmalar yapılmalı. Yakıt denetimleri yapılmalı. İnsanlara ücretsiz kömür dağıtılacağına doğal gaz yatırımlarına ağırlık verilmeli. Mersin’de kayıt dışı fabrikalar var. bu fabrikaların bir an önce kayıt içine alınması gerekiyor. Verimli bir şekilde incelenen verilerin tespit edilip kamuoyuna sunulması gerekiyor. 

“ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPMAYA HAZIRIZ”
SORU: Son olarak neler eklemek istersiniz?
S. CAN: İnsanın sağlığına bünyesine çevresel sorunlardan dolayı problemleri olsun kim ister ki? Mersin ve çevresinin korunacağını düşünenlerdenim. Zamanla bunun yaratılacağını göreceğiz. Biz yıllar boyunca Mersin’de yaşamaya devam edeceğiz. Mersin’e olan sorumluluğumuz ve bilincimiz çok aydınlıktır. Bu konuda üzerimize hem yerelde hemde genelde ne düşüyorsa yapmaya hazırız.



   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!


  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA