Öte yandan günümüzde kent nüfusunun yoğunluğu ile halk sağlığının belediye başkanlarına emanet olduğunu da vurgulayan Dr. Uğurhan, sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı için yerel yönetimlere büyük görevler düştüğüne dikkat çekti.
HEDİYE EROĞLU – M. NABU BATUK
Mersin Tabip Odası’nın iki dönemdir başkanlığını yürüten ve girilen seçim sürecinde yeniden aday olmayarak Türk Tabipler Birliği Genel Merkezi’nde görev alması beklenen Dr. Ful Uğurhan, sağlık sistemini gazetemize değerlendirdi.
Özellikle sağlıkta kamusal hizmet anlayışından ticari kazanç anlayışına dönüşen sürece dikkat çeken Uğurhan, sağlık sisteminin çökme noktasına geldiğine dikkat çekti.
“TÜRK TABİPLER BİRLİĞİ’NİN DURDUĞU ÇİZGİDEN RAHATSIZ OLANLAR VAR”
SORU: Geçtiğimiz günlerde Türk Tabipler Birliği’ne (TTB) bir operasyon gerçekleştirildi. Birlikte yönetim seçimi yapılması için süreç işlemeye başlamışken bu operasyon ve sonrasında Türk ibaresinin kaldırılarak yeni birlikler kurulacak düzenlemeler getirilmesi manidar olmadı mı?
F. UĞURHAN: Türk Tabipler Birliği’nin durduğu çizgiden rahatsız olanlar var. Bu kesimler bizim her genel kurulumuzda bizim karşımıza çıkarlar çok insafsızca eleştirilerini sunarlar. Ama her defasında da mevcut Türk Tabipler Birliği’nin anlayışı ilk kurulduğu günden beri, her defasında yeniden göreve seçilir.
Birliğimizin durduğu ve sağlığı okuduğu nokta gerçekten de evrensel tıp çerçevesinde ki en doğru noktadadır. Hem meslektaşlar arasındaki ilişkileri düzenleyen ve onların hakkını koruyan, hem de mesleğin etik ilkelerini savunan bir örgüttür. Aynı zamanda halkın sağlık hakkını da savunan bir örgüttür. Bu üçayağı ile TTB bulunduğu yere çok sağlam konumlanmıştır. O nedenle neler yaparlarsa yapsınlar TTB’ye hiçbir şey olmaz. Operasyondan sonra çok üzüldük. Çünkü ülkemizde uzun süredir hiç hoş olmayan şeyler yaşanıyor. Birçok meslek grubundan insanlar tutuklanıyor. Başta operasyon istemediğimiz bir şekilde sonuçlanır mı diye düşündük. Ama 85 yaşındaki hekimlerimiz bile alana gelerek kendi ilkelerimizi savunduk. Bu yüzden hem duygusal bir süreç yaşadık hem de bu süreçten çok güçlü bir şekilde çıktık.
“TABİPLER BASKI ALTINA ALINAMADI”
SORU: Bu süreçte tüm meslek kurumları gibi tabiplerde baskı altına alınmaya mı çalışıldı?
F. UĞURHAN: Öyleydi ama bunun mümkün olmadığını gördüler. TTB’nin kendine ait bir dili vardır. Toplumsal olayları aslında sağlığın en geniş tanımıyla sadece hastalıkların ve sakatlıkların olmadığı değil sosyal anlamda da bunun bir iyilik hali olduğunu anlatıyoruz.
TTB’de bunun üzerinden bir görüş geliştirir. Bu nedenle savaş, doğal afetler, hava kirliliği, göç, iş kazaları, çevre sorunları gibi konulara hep sağlık açısından bakar ama kimsenin ona dayattığı dili kullanmaz. Çünkü TTB olaylara sadece sağlık açısından bakar. Bu görüşlere sahip bir TTB, yöneticileri çok zorluyor.
SORU: Çok farklı gruplar, kesimler bu duruşun, tabiplerin arkasında yer aldı. Bu toplu duruş merkez konsey üyelerinin serbest bırakılmasında etkili oldu mu?
F. UĞURHAN: Görüşler farklıdır, ‘niçin bunu bu zamanda söylediniz’ diyebilirler ama savaşın olduğu zamanda bu savaşın halk sağlığı sorunu olduğunu söylemek bizim görevimiz. Bunu doğru zamanda söylemek zorundaydık. Ama bizim örgütümüzün avukatları bu gözaltı sürecinden önce soruşturma başladığı anda baş savcılığa gidiyor soruşturma başlamış bizden hangi belgeleri ve bilgileri istiyorsanız biz gelelim burada ifade verelim dediler. Çünkü bir hukuk devletinde olması gereken buydu. Ama hepsi insanlık dışı bir şekilde gözaltına alındı. Taner Gören hocamızın o şekilde gözaltına alınması beni çok üzdü. Biz onu karşımızda gördüğümüzde önümüzü iliklerdik ama onu elleri kelepçeli gördüğümde çok üzülmüştüm.
SAĞLIK SİSTEMİ ÇÖKMEK ÜZERE!
SORU: Türkiye’de sağlık hizmetinde yaşanan sorunlara gelelim. En önemli sorun sağlığa ticari bakış açısının güçlenmesi mi?
F. UĞURHAN: Çokta uzakta olmayacak bir süreçte en büyük tehlike; sağlık sisteminin tamamen çökmüş olmasıdır. Çünkü koruyucu sağlığı önemsemeyen, sevk zincirini gerçekleştirmeyen, hastaların istedikleri gibi ve sayıda acil servislere ve polikliniklere başvurmasına iten, gereksiz operasyonların yapılmasına olanak tanıyan bir sağlık sistemi süremez ve sürdürülemez. En önemlisi sağlıkta kamusal anlayıştan uzaklaşarak sürdürülemez. Günümüzdeki en son şehir hastaneleri örneğinde olduğu gibi kamu özel ortaklığı ile hastanecilik sürdürülüyor. Bu örnek Birleşik Krallıktan ithal edilen bir sağlık sistemidir. Ve Birleşik Krallıktaki örneklerini incelediğimizde yıllar sonra bu sistemin çöktüğü görülmüştür. Böylesine bir örnek varken bunu sürdürmek mantıkla değil ticari kaygılarla hareket edilmesi anlamına gelir.
ŞEHİR HASTANESİ HIZLA ÖVÜNÜYOR!
SORU: Mersin Şehir Hastanesi’nde 1 yıl geride kaldı ve kutlama töreninde çok fazla hasta kabulü ile övünüldü. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
F. UĞURHAN: Çok üzücü bir durumdur. Açıklamalarda ‘çok hızlı ve konforlu bir hizmet veriyoruz’ denildi. Sanki bir restorandasınız da; size yemek servisi hızlı ve konforlu yapılıyor. Kullandıkları terminoloji dil bile, sağlık adına çok üzücüdür. Biz hekimler sağlıkta hızdan bahsetmeyiz. Hastaya yeteri kadar süreden bahsederiz. Hastanın derdini dinlemek onun muayenesini yapmak, gerekiyorsa tetkiklerini yaptırmak ve ona bu süreçleri anlatmak bir hız içerisinde olamaz. Bunu günümüzdeki örneklerde çok rahatlıkla görebiliriz. Bir hasta aynı hastalığı için defalarca farklı polikliniğe başvurmak zorunda kalıyor. Ama hasta ilk basamak olan aile hekimi merkezlerine başvursa belki de bu kadar poliklinik gezmesine gerek kalmayacak. Çünkü polikliniklerde insanlar hiçbir şey sorulmadan tomografiye, testlere yönlendiriliyorlar. Bu durum sağlık hizmetlerinin maliyeti kat ve kat daha da arttırıyor. ‘Maliyet artarsa artsın size ne?’ diyorlar. Ama bize ne olur mu? Hem bizim çalışma alanımız, hem de sistem çöküyor. Kapalı alan ne kadar büyük olursa bunun temizliği, ulaşımı ve vakit kaybı büyük oluyor. Tüm bunlar bir hekimin çalışma alanın çökmesine neden oluyor.
SORU: Şehir hastanesi ile ilgili sizin bir anket çalışmanız oldu. Bu çalışmadan neler çıktı biraz bahsedebilir misiniz?
F. UĞURHAN: Yaklaşık 570 kişiyle konuştuk ve hastanede verilen hizmetleri, ulaşımı, yaşananları sorduk. Ankette ayrıca katılımcılara yaşadıkları yerleri, bu hastane yapılmadan önce şehir dışında bir yere bu kadar büyük bir hastane yapılmasını isteyip istemeyecekleri gibi pek çok değişik soru sorduk. Katılımcıların yüzde 80’i kendilerine en yakın yerde hastane istediklerini belirtti. Şehir hastanelerinin hepsinin şehre uzak alanlarda kurulması nedeniyle katılımcıların bir memnuniyetsizliği var.
Ayrıca ankette en çok beğenilen 5 hizmet genellikle destek hizmetleri oldu. Yani koridorlar, doktorlar, kafeterya, tuvaletler beğenildi. Bu tabi ki güzel bir durumdur. Çünkü eskiden hastaneler kirli, yıkık dökük, bekleme alanları olmayan yerlerdi. Ama bunun için şehir hastanesi gibi hantal bir sistem kurmanıza gerek yoktu. Tüm isteklere göre kurgulanacak 600 yataklı bir hastane yapılabilinirdi. Çünkü sağlık sisteminin en verimli çalıştığı hastaneler, 200 ile 600 yataklı binalardır.
“ŞEHİR HASTANESİ İLE İLGİLİ HALKIN BİLGİ ALKA HAKKI ENGELLENDİ”
SORU: Şehir Hastanesi’nde gördüğünüz bu noktaları tartışacağınız bir panel organize etmiştiniz ancak Mersin Valiliği bu etkinliği yasakladı. O süreçte neler yaşandı?
F. UĞURHAN: Biz bir ay öncesinden Mersin Valiliği’ne böyle bir etkinliği yapacağımızı bildirip izin istedik. Ancak valilik yetkilileri bize son güne kadar bir dönüş yapmadı. Etkinliğe 3 – 4 gün kala konuşmacılarımızdan TTB Merkez Konsey Başkanı Raşit Tükel’in gözaltına alınmasını fırsata çevirerek, bize ‘bu etkinliği yapamazsınız’ dediler.
Bu etkinlik kamunun bilgi alma hakkı için yapılan bir etkinlikti. Biz meslek odası olarak teknik görüşlerimizi kanıtları ile kamuoyuyla paylaşacaktık. Ama bu davranış ile halkın bilgi alma hakkı engellenmiş oldu. Ama biz başka yollardan söyleyeceğimiz şeyi söyledik.
KAPANAN HASTANE YENİDEN AÇILIYOR
SORU: Mersin’de kapatılacağı söylenen Toros Devlet Hastanesi’nin kapatılmayacağı ve kapatılarak şehir hastanesine taşınan Kadın ve Çocuk Hastanesinin de bir butik hastane olarak yeniden açılacağı duyuruldu. Bunu siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
F. UĞURHAN: Artan yoğunluğu günlük çözümlerle atlatılmaya çalışılıyorlar. Toros Devlet Hastanesini bilerek kapatmadılar. Çünkü bu hastane şehrin stresini alıyor. Birde insanlar saatlerce yol çilesi çekmek yerine Toros Devlet Hastanesi’ni tercih ediyorlar.
Burada yapılacak butik hastane çok efektif görünmüyor. Çünkü iyi bir hastanenin en az 200 yatak sayısına sahip olması gerekir. Ancak yinede bu hem devletimizin hem de şehrimizin yararına olacaktır.
Burada kamu yarından çok ticari şirketlerin desteklenmesi ve onların kazançları ön planda tutulduğu için özellikle bu çalışmalar gizli özelleştirme çalışmalarıdır. Çünkü Türkiye’de ilk olarak bir kamu hastanesi plastik cerrahi için broşürler bastırarak dağıtmıştır. Siz bir kamusal sağlık hizmetinin ne boyuta geldiğini siz düşünün. Bizim sağlık anlayışımız öncelikle hasta olmama yönünedir.
SAĞLIK; KORUYUCU VE ÖNLEYİCİ TEDBİRLERLE BAŞLAR
SORU: Sağlığın temelinde önleyici ve koruyucu tedbirler yok mudur? Şehir Hastaneleri yerine bu bakış açısını mı getirmeliyiz?
F. UĞURHAN: Bu tarz sağlık hizmetlerinin çökerttiği ilk sistemler birinci basamak dediğimiz aile sağlığı hizmetleridir. Biz daha öncesinde sağlık ocaklarında ekip olarak çalışırdık. Buralarda herkesin bir görevi vardı. Hemşirelerimiz, ebelerimiz, hekimlerimiz ve saha gezilerimiz olurdu. Ama bu sistemi kaldırdılar ve hepimizi bir oda ile bir bilgisayarın karşısına hapsettiler. Buralara yoğun hasta başvuruları olduğu için ilk basamak sağlık hizmetleri reçetelerin yazıldığı sadece kısa tedavi odaklı bir kuruma dönüştü. Burada başarısız olunca devlet hastaneleri gibi ikinci basamak sağlık hizmetlerinde birinci basamak sağlık hizmetleri verilmeye başlandı. Üniversite ve araştırma hastaneleri gibi üçüncü basamak sağlık hizmetleri de ikinci basamak sağlık hizmetlerini aldı. Günümüzde örneğin bir hasta kulağındaki bir kir için kalkıyor en son basamak olan üniversite hastanesine başvuruyor. Ama bu sorun birinci basamakta halledilecek bir problemdir. Son basamakta ileri olmuş hastalıklara çare aranıyor. Kanser gibi ilerlemiş Tümör gibi hastalıklarla uğraşılıyor. Böyle olunca vakalar yaşanıyor, bazı tedavi süreçleri atlanabiliyor ve sistem tıkanmış oluyor.
ACİL SERVİSLER NEDEN YOĞUN?
SORU: Acil servislerde yaşanan yoğunluğun nedeni birinci basamak sağlık hizmetlerinin geri plana itilmesinden mi kaynaklı?
F. UĞURHAN: Öncelikle hastaların pastanelere elenerek gitmesi çok önemlidir. Yaşlıdır kronik hastalıkları vardır bu insanlar değişik bölümlere gidebilir. Ama genç bir insan baş ağrısı için farklı yerlere gidiyorsa sizin siteminiz çökmüştür. Burada sağlık politikasını oluşturanlar samimi olsalar oturttular bu sorunların bilimsel çözümlemesini yaparlar. Ama böyle bir şeyle yüzleşmekten çekiniyorlar.
“AİLE SAĞLIĞI MERKEZLERİNDE TAM BİR ÇIKMAZ YAŞANIYOR”
SORU: Aile Sağlığı Merkezlerinde artık yarı özel bir yapı söz konusu. Bir kaç doktor birleşerek bir aile sağlığı merkezi açabiliyor ama bu iş artık ticarileştirilmeye mi başlandı?
F. UĞURHAN: Tam bir çıkmaz yaşanıyor. Biz eskiden iki hekim eskiden sağlık ocağı olan bir yerde çalışıyoruz diyelim. Belirli bir nüfusu kendimize kayıt ediyoruz ve biz artık o nüfusun sağlığından sorumluyuz. Ondan sonra siz diyorsunuz ki ben buradan ayrılacağım. O hekim kendi sınırları içinde kalmak şartı ile başka bir bölgeye gidebiliyor. Siz başka bir yere gittiğinizde karşınıza bir eczane açılıyor. Binlerce insan siz taşındığınızda yeni yerinize gelmek zorunda kalacak. Böyle bir şey doğunca kirli anlaşmalar olmaya başladı. Bazı hekimler eczanelerle, dükkân sahipleriyle, müteahhitlerle birlikte kirli anlaşmalar yapabiliyor. Mesela binayı müteahhit yapabiliyor ve sana ücretsiz sunabiliyor. Sende bir hekim olarak oraya bir kira ödememiş oluyorsun. Ama burada müteahhitler hekimlere ücretsiz bina verirken karşıdaki dükkânları da 3 katı fiyatına pazarlayabiliyor. Sağlığı böyle bir noktaya getirdikleri için insanların kendi sağlıkları üzerinden ne gibi oyunların oynandığını iyi düşünmesi lazım.
SAĞLIĞIMIZ BELEDİYE BAŞKANLARINA EMANET!
SORU: Sağlık hizmetlerinde yerel yönetimlerin çalışmalarını nasıl görüyorsunuz?
F. UĞURHAN: Aslında bir insanın sağlığını bir doktordan çok bir belediye başkanı belirleyebilir. Bugün nüfusumuzun çok yaşlandığını görüyor ve biz kronik hastalıklarla baş etmeye çalışıyoruz. Kentlerde insanların daha çok yürüyeceği alanların yapılması lazım. Diyelim ki ben istasyonun oradan buraya yürüyerek geleceğim. Ama sağlıklı bir şekilde yürüyüş yapacağım bir ağaç gölgesi bile yok. Bazen kaldırım bile bulmakta zorlanıyoruz. İnsanların daha çok yürüyeceği alanlar yapılsaydı obezite ile kalp hastalıkları ile mücadele daha iyi olurdu. Koruyucu ve önleyici bir tedbir almış olursunuz. Şuan bir yerde bir park yapılıyor. O kadar söyledik deniz kısmına karşı olan tarafı ağaç yapın diye. Çünkü insanlar egsoz gazlarının arasında sahilde yürüyüş yapamıyorlar. Siz bunu yapın ki yürüyüş zamanımız uzasın. Trafiği rahatlatmaya dönük çalışmalar yapın ki insanlar bisikletle işlerine gidip gelebilsinler. Siz akşam saatlerinde Akdeniz’de nefes almakta zorlanıyorsunuz. Oluşan hava kirliliği ile hava yolu hastalıklarına neden oluyorsunuz. İmar planları, çevre düzenlemeleri insan sağlığını direkt olarak etkiliyor.
TÜRK TABİPLER BİRLİĞİ’Nİ DEĞERSİZLEŞTİREMEDİLER
SORU: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
F. UĞURHAN: Türk Tabipleri Birliği’ne yapılanlar ile ilgili bir şeyler eklemek isterim. Bu süreçte Dünya Tabipler Birliği’ne kadar bize destek oldular. Bizi ne kadar değersizleştirilmeye çalıştılarsa da bunda başarılı olamadılar. Çünkü biz bu örgütü emeklerimizle kurduk. Yıllardır Türk tıbbının gelişimine katkı sağlamak için çalışmış bir örgüttür. Bundan sonrada bu çalışmalarına asla ödün vermeden devam edecek bir örgüttür. Sağlığa bakışımızla ilgili olarak da dünyadaki en kıymetli olan sağlığımızı korumaktır. Çünkü sağlık elimizden bir kez gitti mi bununla uğraşmak hem bizi yoruyor hem de çok pahalıdır. O nedenle koruyucu sağlık hizmetleri başta olmak üzere kişilerin kendilerinin önlemlerini alması gerekiyor. Her şeyin başında çok hareketli bir yaşam oluşturması gerekiyor. Doğal yiyeceklerin tüketilmesini sağlamak zorundayız.