Hediye Eroğlu
Mersin’de ve ülkemize iklim değişikliğinin tarımsal üretime etkileri, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO) organizasyonunda gerçekleştirilen “İklim Değişikliği ve Tarımsal Üretime Etkileri” başlıklı konferansta masaya yatırıldı.
Konferansa; İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ile tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım katıldı.
“ÜRÜNLERİMİZ SU ALTINDA KALDI”
Konferansın açılış konuşmasını gerçekleştiren MTSO Yönetim Kurulu Üyesi Sefa Çakır, sektör temsilcileri olarak küresel ısınma nedeniyle yaşadıkları sorunları paylaştı. Küresel ısınma nedeni ile yağmurun geçmiş yıllara göre daha az yağmaya başladığını, yağdığı zaman ise beklenenden daha fazla yağdığı için seraları su bastığını belirten Çakır, “Aşırı yağışlar nedeniyle tarım arazilerimiz su altında kaldı, kirazlarımız çatladı, üzümlerimiz hastalandı, narenciyemiz dalda çürümeye başladı. Bu konuda büyük sorunlar yaşıyoruz. Eskiden 4-5 senede bir dolu yağıyordu şimdi yılda 4-5 defa dolu yağmaya başladı. Don olayları artmaya başladı. Bu bölgede don olayı yaşandığı zaman narenciye paketleme işletmelerimizi kapatmak zorunda kalıyoruz. O sezonu kayıp sezon olarak görüyoruz. Bu nedenle çalışanlarımız işsiz kalıyor, üreticilerimiz mağdur oluyor ve devletimiz bizden vergi alamıyor” dedi.
“BÖLGESEL POLİTİKALAR HAYATA GEÇİRİLMELİ”
İklim değişikliğine karşı projeler üretilerek bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini kaydeden Çakır, “Tarım sorunları ve projeleri konusunda odamızı zorluyoruz. Bölge ve ülkemiz olarak geleceğimizin tarımda olduğunu biliyoruz. Çünkü gıda olmadan hayat olmuyor. Su olmadan da gıda olmuyor. Susuzluk ve küresel ısınmaya doğru çok hızlı bir şekilde gidiyoruz. Ama nereye gittiğimizi kimse bilmiyor, çoğumuz farkında değiliz. Şuanda günü yaşıyoruz. Ürün ekerken 5 yıl sonrasını düşünmemiz gerekiyor. Buna karşı bir farkındalık yaratmamız gerekiyor. Akdeniz bölgesi küresel ısınmada en fazla etkilenecek bölgelerin başında geliyor. Acilen bir şeyler yapmamız gerekiyor. Küresel ısınma bizim yüzümüzden meydana geliyor. Öncelikle insanların bilinçlendirilmesi gerekiyor. Akademisyenlerle birlikte bir ekip oluşturmamız gerekiyor. Bölgesel bir politika hayata geçirmemiz lazım. Bu planlar eşliğinde sektör paydaşları ile beraber bir sistem kurarak üreticilerimize, öğrencilerimize eğitim verebiliriz. Bunu üniversitelerimiz iklim ve su yönetimi ile ilgili daha fazla çalışma yapabilir. Belediyelerimiz politikalarına küresel ısınmayı alabilir. Mersin’i pilot bölge olarak belirleyip Türkiye’ye yayabiliriz. Yapılacak çok fazla şey var” diye konuştu.
“GELECEKTE DE MERSİN’E MANDALİNA YETİŞMELİ”
İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu da konuşmasında, nüfusun artması ile tarımsal üretimin arttığını ve buna bağlı olarak da artan sera gazlarının etkisi ile iklim değişikliği yaşandığını belirtti. İklim değişikliği nedeniyle yaşamın her alanının olumsuz bir şekilde etkilenmeye başladığının altını çizen Prof. Dr. Karaosmanoğlu, “Çevreyi nasıl kirlettikten sonra nasıl temizlerimiz diye düşünmek yerine çevreyi nasıl daha az kirletirim diye düşünmek ve bu konuda önlemler almak lazım. Gelecek nesilleri hesaba katarak üretim yapmalıyız. Gelecekte Mersin’de mandalina yetişmelidir. Çocuklarımız yıllar sonra da Mersin’de mandalina yemelidir. Üretimi günlük düşünmemek gerekiyor. Her şeyin bir çevresel maliyeti var. Üretimi geleceğe göre planlayıp sürdürülebilir üretimi geliştireceğiz. Yani biz tarımsal bir ürünü üretirken sonranda bütün önlemleri alacağız. İklim değişikliğine karşı tarım yapmalıyız. Tarım iklim değişikliğinden etkilenecek sektörlerin başında geliyor. Bu ikilem içerisinde sektöre önlem almak düşüyor, sera gazlarını azaltmak için çalışmalar yapılması gerekiyor. İklim değişikliğiyle uyumlu ürün seçmek zorundayız” ifadelerini kullandı.
“MERSİN’DE KIŞ YAĞIŞLARI AZALIYOR”
İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ise küresel iklim değişikliğinin sadece kutuplardaki ayıların sorunu olmadığını, insanlığın da sorunu olduğunu vurguladı.
Gelecekte en yüksek sıcaklık artışının Güneydoğu, Ege ve Akdeniz’de yaşanacağının altını çizen Kadıoğlu, “Küresel ısınma nedeniyle 2100 yılına kadar Akdeniz Bölgesi’nde hava sıcaklığı 4-7 derece arasında artacak. 2 derecelik sıcaklık artışı bitkisel üretime büyük darbe vuracak türden bir gelişmedir. Çok sıcak günlerin sayısı artarken, özellikle Akdeniz kıyılarında ekim-dikim tarihleri 2 ay öne çekilecek. Aynı zamanda yağışlar azalacak” dile konuştu.
“AFETLER ARTACAK, MTSO BÜNYESİNDE METEOROLOJİ MÜHENDİSLERİ OLMALI”
Ayrıca Mersin’in kıyıları ile ilgili de önemli tespitlerde bulunan Kadıoğlu, gelecek yıllarda denizin 60 santim yükseleceğini ve bunun da kıyıları yaklaşık 60 metre boyunca olumsuz etkileyeceğini, Amerika’nın şimdiden bu gelişmeye karşı önlem aldığına dikkat çekti.
Aynı zamanda meteorolojik afetlerin de artacağını bildiren Mikdat Kadıoğlu, “Yıldırımlar, hortumlar daha çok yaşanacak. Bunlara karşı hazırlıklı olmak, önlem almak, eylem planları hazırlamak gerekir. Bunun için özellikle MTSO bünyesinde meteoroloji mühendisleri istihdam edilmeli, bu mühendisler elde ettikleri verileri üreticiler ile paylaşmalı ve bilginin yararlanılmalıdır” şeklinde konuştu.
“MERSİN, CALİFORNİA’YI ÖRNEK ALMALI”
Ayrıca kentlerde yaşanan afetlerin en büyük nedenlerinden biri olarak eskimiş altyapıyı gösteren Kadıoğlu, “Mersin’in iklim değişikliğinden nasıl etkileneceği şimdiden öngörmeli ve hazırlık yapılmalı. Tarım, lojistik ve turizm başta olmak üzere gelişmekte olan sektörleri geleceğe hazırlanmalı. Verimli tarım arazileri, su kaynakları korunmalı. Mersin’i California’ya benzetebiliriz. Ancak Mersin California’yı örnek alarak özellikle tarımsal üretimde teknolojiyi daha fazla kullanmalı. Örneğin ürettiğiniz her ürünün ayak izini yani doğadaki etkisini bilmeniz lazım. Örneğin su tüketimi yoğun ürünler yerine katma değeri daha yüksek ve daha tasarruflu ürünler üretimi ile daha çok kazanç elde edilebilir. Bugün güneş fakiri Almanya enerjisini güneşten üretme çabasındayken Mersin güneşini sadece su ısıtmak için kullanıyor” şeklinde konuştu.
Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım da, günün kurtaran politikalardan vazgeçilmesi gerektiğini belirterek, desteklerin de bu yönde verilmesi gerektiğini bildirdi.