24 Haziran seçimlerine kısa bir süre kala Mersin Ortopedik Engelliler Derneği Başkanı Nalan Bakır, idareciler, yöneticiler ve siyasilere, “Vitrin olmak istemiyoruz” çağrısı ile seslendi.
HEDİYE EROĞLU – MEHMET NABU BATUK
Engelliler Haftası’nı geride bıraktığımız şu günlerde ülke seçim gündemine kilitlenmişken, Mersin Ortopedik Engelliler Derneği Başkanı Nalan Bakır, idareciler, yöneticiler ve siyasilere, “Vitrin olmak istemiyoruz” çağrısı ile seslendi. Yardım veya para istemediklerini, engellerin ortadan kaldırıldığı, yaşama, üretime dahil olabildikleri bir hayat istediklerini söyleyen Bakır, sorunlarının büyük bir kısmının eğitim ile çözülebileceğini dile getirdi. Eğitim meselesinin ise ülkenin milli sorunu olduğunu ve önceliği haline gelmesi gerektiğini söyleyen Nalan Bakır, “Şaşalı törenler istemiyor, ihtiyaçlarımızın giderilmesini bekliyoruz” diyerek, kendilerine ayrılan bütçelerin yerinde ve verimli kullanılmasını istedi.
“SORUNLARIMIZIN ANCAK EĞİTİMLE ÇÖZÜLÜR”
SORU: Öncelikle okuyucularımız için sizi ve derneğinizi tanıyabilir miyiz?
N. BAKIR: 1996 yılında Mersin’e geldim. Buraya geldiğimde el bebek gül bebek büyütülen biri olarak 25 yaşıma girmiştim. Hayatı çok bilmezken yolum bu dernekle kesişti. O dönemde derneğin bir gazetesi vardı. 12 yıl boyunca Atatürk Caddesi üzerinde derneğimizin gazetesini satarak derneğe gelir sağladım. Bu şekilde dernekte pişmeye başladım. 2008 yılında başkanımızın vefatı ile birlikte gerçekleştirilen seçimde dernek başkanı oldum. Yani 12 yıl gazete sattıktan sonra son 10 yıldır Mersin Ortopedik Engelliler Derneği’nin başkanlığını yapıyorum. Amacımız; engelli bireyleri hayata kazandırmak, eğitimden sağlığa, istihdamdan kültür-sanata her alanda yaşadıkları sorunların çözümüne katkı sunabilmek.
Özellikle eğitime çok büyük önem veriyor, sorunlarımızın ancak eğitimle çözüleceğine inanıyoruz.
“HEM DÜNYADAN HEM DE HAKLARINDAN BİHABERLER”
SORU: Dernekte kaç üyeniz var? Ne gibi çalışmalara imza atıyorsunuz?
N. BAKIR: Kayıt üzerinde 330 üyemiz var. Ama faal olarak çalışan üye sayımız 20 ile 25 arasında değişiyor. Mersin’deki engelli sayısı kent nüfusunun 2,4’ünü oluşturuyor. Ama bu daha yüksek bir rakam. Çünkü kırsal kesimde yaşayan engelli vatandaşlarımız da var ve onlar hem dünyadan, hem de haklarından bihaberler. Toplumdan saklanan, dışarı çıkarılmayan çok fazla engelli bireylerimiz var. Şehirde yaşayan bizler, topluma karışabiliyoruz bu yüzden çok şanslıyız ama artık kırsal kesimde yaşayan engelli vatandaşlara uzanmak gerekiyor.
SORU: Yaşamın içerisinde en fazla karşınıza çıkan zorluklar nelerdir?
N. BAKIR: En fazla sorun yaşadığımız alan, yollar ve kaldırımlar. Maalesef hiçbiri bize uygun değil. Bu konuda bu halimle çok ağır mücadeleler veriyorum. Bizim için kaldırımlar, merdivenler, asansörler en büyük sorun alanlarıdır. Eskiden otobüsler bizim için çok büyük sorundu ama son yıllarda yapılan değişikliklerle birlikte bu sorunu aştık. Engelsiz projeler yapılıyor, uygulanıyor ama tüm bunlar birileri rant elde etsin diye yapılıyor. Biz gerçekte bir şey yapılmasını istiyoruz. Bizim istediğimiz şaşalı tören programları değil. Bizimde ihtiyaçlarımız var bunları belirleyip asıl bu ihtiyaçlarımızın giderilmesini bekliyoruz. Biz sadece bize kapıların açılmasını bekliyoruz.
“BİZDE ÜRETİME DAHİL OLALIM”
SORU: Kentte engellilere yönelik meslek edindirme amacıyla bazı kurs programları düzenlendi ama devamı gelmedi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
N. BAKIR: Birkaç kez eğitim çalışması oldu. Ama burada engelli maaşları kesileceği için insanlar bu kurs programlarına çekinceli kaldı. Bu maaş meselesine devletin bakışı gerçekten sorunludur. Çünkü maaşların yatalak vatandaşlar için olması gerekiyor. Devlet bu maaşları engellilere verdiği sürece onları fosilleştirmekten öteye gidemez. Bizlere o parayı çalışarak versinler, bizde üretime dahil olalım. Bizimde ülke üretimine katkımız olsun. Eğitim merkezleri, ustalık ve çıraklık kursları var. Bu kurslar bize uygun olduğu sürece ben öğretmen, sekreter, santral personeli, sanatçı olabilirim. Bugün Avrupa ülkelerine baktığımızda zihinsel engelli vatandaşların bile üretim sürecine dahil edildiğini görüyoruz. Zihinsel engelli vatandaşlar fabrikalarda çalışıyorlar.
“BİZE SÜREKLİLİK LAZIM”
SORU: Engelliler açısından Mersin’in son 15 yılını nasıl görüyorsunuz?
N. BAKIR: Mersin’deki durum hiç yoktan iyi durumda. Mersin çok düz bir alanda kurulu. Engelli bireyler çok rahat bir şekilde yola çıkabilir ve işine gidebilir. Çünkü ulaşım ve iklim olarak çok rahat bir şehir. Ama bunu bize sağlayacak birimler yok. Yöneticiler basının karşısına çıktıklarında ‘sizi anlıyorum, sizin yanınızdayız’ diye açıklama yapıyor. Ama gerçek hayatta bunlar yetmiyor. Bu açıklamalar bizim birazda olsa gurumuzu okşuyor, iyi hissetmemize neden oluyor ama bize süreklilik lazım, çünkü dünya var olduğu sürece engelli bireyler de var olacak.
“KULÜBEMİZE SANDALYELERİMİZİ ÇEKİP ÇALIŞIYORUZ”
SORU: MTSO Sanat Galerisi’nde bir sergi açılışınız vardı. Kültür sanat çalışmalarına nasıl başladınız?
N. BAKIR: Her zaman engellilerin oturarak boşa zaman kaybettiğini dile getiririm. Zorlama olmadan herkesin görüp kendi tercihi ile gelip üretebileceği bir sistem kurduk.
Yenişehir Belediyesi’nden talep ettiğimiz alanın tahsisi ile şuanda çok güzel bir bahçe içerisinde minik bir kulübemiz oldu. Buradaki kulübemize sandalyelerimizi çekip çalışıyoruz. Burada Yenişehir Halk Eğitim Merkezi’nin önemli katkıları var. Yenişehir HEM usta öğreticilerinden Fatma Sena Can hocamız bize destek oluyor. Kitre Bebek, şiş örgücülüğü, kilim dokuma, keçe gibi dersler alıyoruz. Bu ürünleri de gelir getirici ürünler olarak satıyor ve bu tür sergi etkinlikleri ile kamuoyu ile paylaşıyoruz.
“BU SERGİ İLE ENGELLİLERİN BİR ŞEYLER YAPTIĞINI GÖSTERDİK”
SORU: Sergi süreci nasıl geçti?
N. BAKIR: Yaklaşık olarak 20 ile 25 arasındaki kursiyerlerimizin yaptığı eserlerden iyi tepkiler aldık. Bu çalışmalar hem kaynaşmayı sağlıyor hem de diğer insanlara engellilerin bir şeyler yaptığını gösterdik. Kimimiz, elbise yapıyor, kimisi vernikliyor, kimisi boyuyor. Çünkü her bir tablo 3 ayda meydana geliyor. Böyle böyle öğrenmeyecek dedikleri şeyleri onlara öğretiyoruz. Sonra konu Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’na bir ziyaretimizde gündeme geldi. MTSO Sanat Galerisi Müdürü Seda Şahbaz hazırladığımız eserlerin odanın galerisinde sergiye açabileceğimizi söyledi. Bizde hem ürünlerimiz sergilenir hem de buradan gelecek gelirle eser sahipleri moral bulur diye kabul ettik.
“ENGELSİZ ÇARŞI DİYE BİR ŞEY YAPILABİLİR”
SORU: Bu eserleriniz ekonomiye kazandırılabilir. Buna yönelik çalışmalarınız var mı?
N. BAKIR: Yerel yönetimlerin ulaşılabilir, insanların rahatlıkla görebileceği yerlerde engelli ürünlerini teşhir etme alanları kurması gerekiyor. Örneğin engelsiz çarşı diye bir merkez yapılabilir. Bizim eğitime ve üretime katkıda bulunan herkese kapımız açık. Bize parasal olarak destek olmasınlar bizim kendi ürünlerimizi satabileceğimiz yerler istiyoruz. Kimseye el açmadan kendi hayatımızı ve düzenimizi kurabilmek için destek istiyoruz.
“PEKİ, BUNUN AKÜSÜ, BAKIMI, ONARIMI NE OLACAK?...”
SORU: Engelli bireylerin sağlığa erişiminde nasıl sıkıntılar yaşanıyor?
N. BAKIR: Şimdi kadın engellilerin sorunlarını konuşalım. Normal bir kadının bir jinekologa gittiği gibi engelli kadın gidemiyor. Bir kadın engellinin meme kanserine karşı mamografisi çekilemiyor. Çünkü engellilerin bu cihazların karşısında ayakta durması gerekiyor. İl Sağlık Müdürlüklerinin bu hizmetleri iyileştirmesi gerekiyor. Ayrıca engelliler bir kadın ya da bir erkek olarak görülmüyor. Çoğu yerde aynı tuvaleti kullanmak zorunda kalıyor.
En önemlisi medikal ihtiyaçlarımızı çok yüksek fiyatlarla karşılamak zorunda kalıyoruz. Tekerlekli sandalye dahi alamayan insanlar var. Örneğin insanlara bir akülü araç bağışlıyorlar sonra arkasını dönüp gidiyorlar. Peki, bunun aküsü, bakımı, onarımı nasıl olacak?
“YAŞAM ALANLARI ENGELSİZ OLMALI”
SORU: Engellilerin en önemli konularından biriside spor, kültür ve sanat imkanlarına erişimleri. Bu alandaki çalışma ve destekleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
N. BAKIR: Normal bir insan konservatuara gidebilir. Ama benim konservatuara gitmem için okulun bana uygun olması gerekir. Belki ben müziği, tiyatroyu seviyorumdur, belki de bale bile yapabilirim. Ancak bugün sanat merkezlerine baktığınızda bir kültür merkezine ya da sanat müzesine girmek bizim için imkânsız. Okullarda rampa, asansör yok. Bu alanda o kadar çok eksik var ki sadece bunu konuşsak gün boyunca tartışmamız gerekir. Ben nasıl sorumluğum altındaki derneğimizi engelsiz hale getirdiysem, yerel yönetimlerinde sorumluluk sahalarındaki yaşam alanlarını engelsiz hale getirmesi gerekir.
“CEZA İKİ KATI OLSA BAKIN ENGELLİ İSTİHDAMI NASIL ARTTIRIYOR”
SORU: Önümüzde bir seçim süreci var. Sizin bu süreçten beklentileriniz neler?
N. BAKIR: Siyasiler yanımıza gelecek, ‘Yanınızdayız’ diyecek, basına mesaj verecek, sonra arkasını dönüp gidecek. Bugün insanlar engelli rampasının önüne araçlarını park ediyorsa, engelli yollarının üzerinden geçiyorlarsa, engelli bariyerlerini söküp yerine kendi araçlarını koyuyorlarsa bizim daha yapmamız gereken çok iş var demektir.
Kanunlarımız ‘engellileri işe almazsan ceza keseriz’ diyor. Cezanın ne kadar olduğuna bakıyorsunuz, bin TL. İş yeri sahibi de düşünüyor, engelli birini işe aldığında yemeğiydi, yoluydu, maaşıydı, sigortasıydı derken çok tutan bu rakam karşısında, ‘bin liralık cezayı öder kurtulurum’ diyor. Ama ceza yüksek olsa, bakın bu engelli istihdamını nasıl arttırıyorlar görürsünüz.
“MÜLTECİ ENGELLİLER ÇARESİZ”
SORU: Mülteci engelliler de çok büyük sorunlar yaşıyorlar. Siz neler düşünüyorsunuz?
N. BAKIR: Zengin olanlar yine istediği gibi yaşıyorlar. Garibanlar yine gariban olarak kalıyor. Ben onların durumlarını görünce çok üzülüyorum. Çünkü dil, yol bilmiyorlar. Yapacak hiçbir şeyleri yok çaresizler.
“HERKESİN TAŞIN ALTINA ELİNİ KOYMASI GEREKİYOR”
SORU: Burada tek çare eğitim gibi görünüyor. Peki bu çalışmalara gereken önem veriliyor mu?
N. BAKIR: Yunus Emre’nin güzel bir lafı var. Demiş ki ‘İlim ilim bilmektir, ilim ise kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen bu nice okuma’ yani bu söz gerçekten de bugünü anlatıyor. Eğer sen kendini bilmiyorsan istersen Oxford mezunu ol, istersen ilkokul hiçbir şey yapamazsın. Engelli bireylerin iyileşme durumları yok ama sağlıklı bireylerin engelli olma durumları çok yüksektir. İnsana araba çarpabilir ya da düşebilir. Bunun için engellilerin hayatını kolaylaştırmak için herkesin taşın altına elini koyması gerekiyor.
“ENGELİLER SİZİN O YARIŞTAKİ REKLAM MALZEMENİZ DEĞİLDİR”
SORU: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
N. BAKIR: Seçimlerde yaklaşıyor. Buradan o yarışa girecek isimlere sesleniyorum; Engeliler sizin o yarıştaki reklam malzemeniz değildir. Biz vitrin olmak istemiyoruz. Bize destek vermek istiyorlarsa bunu TBMM’de çıkarabilecekleri yasalarda göstersinler. Bizi iş alanlarında desteklesinler. Biz sadece bunları istiyoruz.