Hediye EROĞLU
Milli Savunma Bakanlığı’nda İktisatçı, Kaymakamlık, Valilik, MHP Mersin Milletvekilliği’nin ardından son seçimlerde İYİ Parti sıralarından milletvekili seçilen Behiç Çelik, yeniden TBMM sıralarında. ye giden Parlamenter Sistemden Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş ile ülke tarihine geçen 24 Haziran seçimlerini ve sonrasında yaşananları değerlendirdi. Seçimin adil ve eşit bir şekilde olmadığını ve demokrasinin gereklerinin tam olarak yerine getirilmediğini savunan Çelik, ülkenin geleceği ile ilgili konularda İYİ Parti olarak hazırladıkları projeler ile ilgili bilgi verdi. Söyleşinin büyük bir bölümünde “19 veya 20’inci yüzyılın söylemleri değil 21’inci yüzyılın söylemleri ile mücadele vereceğiz” diyen Çelik, yerel ve devlet tecrübelerini Mersin’in gelişmesi için kullanacağını iletti.
SORU: 24 Haziran geride kaldı ama gündem hâlâ 24 Haziran. Siz, Cumhurbaşkanlığı ve 27. Dönem Milletvekilliği seçimlerini ülke açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
B. ÇELİK: Seçimler aslında mevcut siyasal iktidarın, yani AKP’nin de aslında yaralandığı, kan kaybettiği bir seçim oldu. Çünkü birincisi 600’e çıkan Milletvekili sayısı içerisinde 295 rakamına kadar ulaştılar. 300’ün altında kaldılar. Bu açıdan bir erime söz konusu. İkincisi de Cumhurbaşkanlığı’nı aldılar ama Cumhurbaşkanlığı gücü ve otoritesi biraz da MHP’ye endeksli hâle getirilmiş oldu. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı sisteminde de tam arzu ettikleri düzeye ulaşmış sayılamazlar.
“NE KADAR DEĞİL NASIL OY ALDIĞINIZ ÖNEMLİ”
Diğer noktada seçim süreci içerisinde sizin ne kadar oy aldığınız değil nasıl oy aldığınız da çok önemlidir. İnanılmaz devlet gücüyle Türk toplumunun üzerine abandınız. Uçaklarınızla, makam araçlarınızla, jammerlarınızla, bürokrasinizle, yargınızla, güvenlik örgütleriyle tamamen halkın üzerine abandınız. Bütün sermaye harekete geçirildi. Dolayısıyla ekonomik anlamda diğer siyasi partilerin nefes alacağı bir alan bırakmadınız.
“MEDYA ALENİ VE AÇIKTAN TARAF OLDU”
Ayrıca tarafsız ve bağımsız olması gereken medya kurumlarına baktığımız zaman, tamamen kontrol altına alınmış bir yapı göze çarpıyor. Basın kurumlarının yüzde 90’ının üzerindeki kesime ulusal basın diyorlar, bu kurumlar havuz medyası hâline gelmiş durumda. Bu havuz medyası ‘Sayın Cumhurbaşkanımız veya Başbakanımız havaalanına indi, yürürken, tuvalete giderken, şunu yaparken, elma yerken’ şeklinde haberler yapıyor. Ancak Meral Akşener’e hiç hak vermiyorlar. Ve kamunun televizyonu olan TRT’de bunu yaptı. Dolayısıyla medya aleni ve açıktan taraf oldu.
“BU BAŞARIYI DEMOKRASİNİN OLMADIĞI BİR REJİMDE GÖZE ALMAK ZOR BİR İŞTİR”
Biz yaptığımız birçok seçim çalışmasında büyük zorluklarla karşılaştık. Miting alanında bin kişi vardı ama çevredeki ağaçların altında ya da sokaklarda üç bin kişi vardı. Onlara “niye gelmiyorsunuz?” diyoruz. Bize “Kameraya görünmeyelim” , “Kimse bizi görmesin”, “Polis çekiyor.” işte “AKP gizlice çekiyor” dediler. Bu şartlar altında biz seçim yaptık ve seçim sonucunda İYİ Parti, özellikle ben kendi partim adına söyleyeyim, büyük bir başarı elde ederek %10’u yakalamayı başardık ve mecliste temsil hakkını elde ettik. Bu başarıyı demokrasinin olmadığı bir rejimde göze almak zor bir iştir. Bu yüzden Meral Akşener sürekli “İYİ Partililer cesur insanlardır.” der. Biz de bu cesurlar hareketi olarak bunu yaptık.
SORU: Cesurlar hareketi bunu 6 ayda yaptı. Yola çıkış sürecinde de çok büyük engellemelerle karşılaşmıştınız. Peki, siz çalışmalarınızda ne gibi faktörlerle karşılaştınız?
B. ÇELİK: Parti kurdurtmadılar, ilçe teşkilatlarını kurdurtmadılar, illerde yetki verdiğimiz ‘il teşkilatımızı kur’ diye yetki verdiğimiz arkadaşlarımızı tehdit ettirip geri çektirdiler. Birçok ilde bunlara benzer olaylar yaşadık.
SORU: Ancak bu sert zeminde İYİ Parti uzlaşmacı, yapıcı taraf olan, karalama kampanyasıyla değil, yapacaklarıyla halka hitap eden bir politika izledi. Bunun halktaki tepkisi nasıldı?
B. ÇELİK: Biz kendi seçim beyannamemizde zaten halka onları madde madde anlattık. Halk politikalarımızdan çok memnun kaldı. Aslında hem parti oyumuz hem de milletvekilliği için aldığımız oy çok yüksekti. Tahminimce yüzde 22 düzeyindeydi. Ancak propaganda döneminde bir düzenek oluşturdular. Bu düzenekte ‘AKP’nin, rakibi mutlaka CHP’li olmalıdır’ şeklindeydi. Muharrem İnce, bunun için biçilmiş kaftandı. Karşıya onu oturttular, sonra da CHP adayını karşıya oturtarak şeytanlaştırarak taşlattılar. Bunun sonucunda ortada hiç konuşturulmayan bir Meral Akşener kaldı. Hâlbuki iş, Meral Akşener ile Tayyip Erdoğan arasında geçecekti ve kesin kaybediyorlardı. Onun için bu sistemi kurdular, buna da yardım edildi.
“EN YÜKSEK OYU ALDIĞIMIZ İLÇE MERSİN’DE”
SORU: Mersin yerelindeki seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
B. ÇELİK: Türkiye’de ilçe bazında en yüksek oyu aldığımız ilçe Mersin’dedir. Bozyazı’da oyların yüzde 26’sını aldık. Anamur ve Silifke’de de yüzde 25-22 düzeylerinde oylar aldık. Yani 2.bölgede İYİ Parti’nin rüzgârı var şu anda. Birinci bölge dediğimiz Merkez ve Tarsus’ta da yine iyi oy aldık ama çok ön plana çıkabilmiş değiliz. Demek ki burada biraz daha çalışmamız gerekiyor. Çünkü Muharrem İnce faktöründen dolayı biz, oylarda düşüş yaşadık. Aslında Mersin’de de çok yüksek oy oranlarımızı mevcuttu ama son on günde oylarımızda bir düşüş yaşandı. Onu gözlemlemiş olduk. Bizim teşkilatımız çok yeni. Yani 8 ayını yeni doldurmuş bir partiyiz. 7 aylıkken bir seçim hazırlığı yaptık teşkilatımızla. Yani il başkanımız seçime başladığımızda bir haftalık il başkanıydı. Yani aldığımız başarılar mucize gibi bir şeydir. 100 yıllık Cumhuriyet Halk Partisi %21 mi aldı %22 mi aldı, MHP 50 yıllık parti %11 alabildi. Yerelde bizim akkurt dediğimiz grup MHP’ye geldi. MHP’deki milliyetçi ve ocak oyları ise bize geldi.
“MERSİN’DE İYİ PARTİ’YE BÜYÜK BİR TEVECCÜH VAR”
SORU: MHP Mersin’de 1 milletvekili çıkarmıştı, ancak daha sonra yurtdışı oylarıyla 2. Milletvekilini çıkarabildi. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
B. ÇELİK: Cumhur İttifakı’ndan dolayı alabildiler onu, değilse alamıyorlardı. Şimdi Mersin’de İYİ Parti’ye büyük bir teveccüh var. Partimizi iyi bir noktada konumlandırdılar. Ama nefesiniz kesiliyor. Yani seçimde nefes nasıl kesilir? Hiçbir maddi imkânınız yok. Bir yere gitmek istiyorsunuz gidemiyorsunuz. Teşkilata siz hazırlık yapın şu konuda imkânımız yok diyorlar, nasıl yapalım? Yani inanılmaz zorluklarla karşılaştık ama buna rağmen inanmış çok güzel insanlar vardı. İyi insanlar vardı. O iyi insanlar böyle bir sonucu almamıza vesile oldular.
“İKTİDARIN ALTERNATİFİ KESİNLİKLE İYİ PARTİ”
SORU: Gazeteci arkadaşlarımızla yaptığımız değerlendirmelerde ben Mersin’deki yerel seçimlerde kilit anahtarının İYİ Parti olduğunu düşünüyorum. Bu kadar yıldır, genelde HDP aslında kilit parti olarak görülürdü. Ama bu koltuğu sizce de İYİ Parti kapacak mıdır?
B. ÇELİK: Evet, İYİ Parti sadece kilit değil ana parti oldu. Türk siyasi partilerini gruplandırdığımız zaman AKP, MHP dolayısıyla CHP’den bu gruba dolaylı bir destek olduğu zaman burada bir cephe oluşuyor ve güçlü bir muhalif, toplumsal ve siyasal bir hareket olarak İYİ Parti öne çıkıyor. Yani iktidarın alternatifi kesinlikle İYİ Parti. Bunu iyi tespit etmemiz lazım. İyi partinin kadroları buna tam inandığı zaman ben eminim ki çok yüksek oy oranlarına çıkacaktır. Çünkü İYİ Parti’nin içerisinde vatanını milletini seven, inançlara saygılı, bayrağını seven, insanların hangi görüşten ve türden olursa olsun siyaset yapacağı bir alan mevcuttur.
“İNSANLARI ROBOTLAŞTIRARAK OY ALMAK EN KÖTÜSÜ VE EN AŞAĞILIK OLANIDIR”
SORU: 24 Haziran’a damga vuran bir diğer başlık da “Ülke çok iyi durumdaysa, ülke büyüyorsa neden seçime gidiyoruz? Seçime gidiyorsak neden aynı partiye oy verelim?” başlığıydı. Siz ne söyleyeceksiniz bu konuda?
B. ÇELİK: Bu çok güzel bir mantık. Yani ülkeyi iyi yönetiyorsanız niye erken seçime gittiniz? Daha bir buçuk yılınız var. Ülke iyi yönetilmiyorsa size oy vermemizin ne anlamı var? Yani bunun mantığı nedir? Bunlar seçim döneminde hep konuşuldu. Ancak bunu toplumun öncü insanları, aydın insanları sorar. Siz medya mensubu olduğunu için siz bunların farkındasınız. Bilinç düzeyiniz yüksek. Ama halk kitleleri daha farklı düşünüyor. Bu tür bir mantıktan ziyade, karşılıklı etkileşimle oy kullanabiliyorlar. Komşu etkisi oluyor, maddi ilişki içinde olduğu esnaftan etkileniyor, şundan bundan derken coğrafyayı veya daha farklı kültür kodlarında oldukları için böyle farklı yerlere oy verebiliyorlar. Ama en kötüsü nedir biliyor musunuz? Bir insanın adeta beynini çıkarıp onun yerine insanları robotlaştırarak oy almak en kötüsü ve en aşağılık olanıdır. Nedir? Göklerden gelen bir emir var. İşte A şahsına oy verin. Yani peygamberden sonra o gelir gibi bir imaj yaratarak biat kültürünü ortaya koyuyorlar. Bu ne Müslümanlığa sığar, ne Kuran’a sığar, ne insanlığa sığar, ne bizim gelenek göreneklerimize sığar. Bu tamamen yoz toplumların, cahil toplumların en önemli göstergesidir ki bugün İslam Dünyası’nın içinde bulunduğu perişanlığın en önemli etkeni de budur. Yani Türkiye Pakistanlaşmamalı, Iraklaşmamalı, Suudileşmemeli.
SORU: Ülkemizdeki ekonomik sorunlarla ilgili sahada nelerle karşılaştınız?
B. ÇELİK: Mersin özelinde de bundan bahsetmek lazım. 3 yıl içerisinde Mersin total sebze ve meyve üretimi %34 düzeyinde azalmış. Bu çok yüksek bir rakam. Şimdi üretimi %34 düşürdüğünüz zaman taşımacılık sektörü de %34 daralıyor. Oradan ekmek yiyen şoförü, muavini, esnafı ve bu sistemi taşıyan kabzımalından işçisine kadar bütün ekonomik faaliyet alanlarını aşağı çekiyor. Ama Mersin bunun yanında Türkiye’nin muz ihtiyacının yüzde 70’ini, limon ihtiyacının yüzde 70’ini tek başına karşılayan bir ildir. Bu üretim hacmi çok büyük rakamlardır. Mut ilçemizde yetiştirilen kiraz, şeftali, kayısı toplanamadı. Çünkü çiftçiye 40 kuruştan ver diyorlar ama tüccarlar bu rakamları dahi kabul etmedi. Burada demek ki tüm bu üretimi sona erdiren bir proje uygulanmış. Burada üretim ekonomisine geçip insanların daha fazla üretmesini sağlamamız gerekiyor. Onun dışında sanayileşmenin Mersin’de çok gerilediğini görüyoruz. Çünkü sanayileşmeyi kentte harekete geçirecek havaalanı, trans Asya kapasitesinde bir lojistik merkez, liman tesviyesi, konteynır limanı gibi otonom yatırımlar yapılmamış. TÜİK verilerine baktığımız zaman yaşam kalitesi açısından Mersin 20 yıl önce 13’üncü sırada yer alıyordu. Ama bugün kentteki yaşam kalitesi 37’inci sıraya gerilemiş. Bu veriler Mersin’deki insanların mutsuz olduğunu gösteriyor. Kentteki vatandaşların hayatlarını rahatlatacak sosyal, ekonomik ve imar alanlarında yeterince çalışma yapmıyorsunuz demektir. İşte tüm bu faktörleri alt alta topladığımız zaman Mersin hak ettiği yere gelemiyor.
SORU: Kentteki turizm potansiyeli yüksek olmasına rağmen hâlâ istenilen seviyeye erişilemedi. Siz neler düşünüyorsunuz?
B. ÇELİK: Kazanlı’da 20 yıl önce temeli atılan bir turizm bölgesi çalışmaları vardı. Ama sadece her seçim döneminde bir temel atıyorlar ve potansiyel olduğu yerde duruyor. Kent genelinde belirlenmiş 6 adet turizm alanı var. Bu alanlardan sadece bir tanesine bir kazma dahi vuramadılar. Ulaşımı iyileştirmek için Karaman üzerinden bir demiryolu hattı vardı o çalışmalar hâlâ tamamlanamadı. Taşucu'na kadar otoban uzatılacaktı ama 1 metre mesafe dahi kat edilemedi. Bugün bir vatandaş Mersin’den Silifke’ye gitmeye çalışınca her iki yüz metrede bir ışıkta beklemek zorunda kalıyor. 45 dakikalık yolu ancak 2 buçuk saatte gidiyoruz. Turizmin gelişmesi için bu gibi sorunların çözülmesi gerekiyor.
“KÖYE HİZMET KÖYLERDE KALMIŞ DURUMDA”
SORU: Büyükşehir yasası ile birlikte kırsal kesimlere yeterince hizmet gidebiliyor mu?
B. ÇELİK: Bir belediye teşkilatı Anamur’un Antalya sınırındaki Kaladran Köyü’ne nasıl hizmet götürecek. Çamlıyayla ile Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin ne alakası var. Bu gibi uzak kırsal bölgelerinin bütçelerinin yüzde 60’ı Büyükşehir Belediyesi’ne aktarılıyor. Şimdi böyle olunca ilçe belediyeleri şube müdürlüğü gibi olmuş, büyükşehir tam yetkili olarak adeta küçük bir devlet haline getirilmiş. Dolayısı ile köye hizmet köylerde kalmış durumda. Mersin merkezdeki bir haneden 150 lira su parası alıyorsan, Sertavul Yaylası’ndaki haneden de aynı parayı almak zorunda kalıyorsun. Şimdi kırsaldaki insanlar yaşamlarını çok cüzi rakamlarla devam ettirmeye çalışıyorlar. Onlara nasıl 150 lira su ücreti yazacaksınız. Bu insanların yıllık gelirleri 10 bin lira yoktur. Yani sen kurduğun sistemle kırsal bölgelerdeki yaşamı pahalılaştırıyorsun. Kent yaşamın pahalılığını tüm il geneline yaymaya mecbur kalıyorsun. Emlak ve çevre temizlik vergilerinde de benzer uygulamalar var. Köy tüzel kişiliği kaldırıldığı için köy orta malları vardı. Bunların hepsi ortadan kaldırıldı. Bu mallar şuanda yağmalanıyor. Hayvancılıkla uğraşan insanlar bugün çok zor durumda kaldılar. Demek ki burada bazı önlemler almanız gerekiyor. 6360 Sayılı Yasada öngörülen belediye sınırlarının ilin genişlemesini kapsamasını değiştirip belediye hangi bölgede daha etkili olursa onun üzerine büyükşehir oturtmanız gerekiyor. Köy yaşamları ancak bu düzenlemelerle yeniden kurulabilir. Köyler eskiden alan yönetimi ile kent yönetimlerinden ayrılıyorlardı. Kent yönetimlerini belediyeler, alan yönetimini özel idareler üstleniyordu. Bu sitem 180 yıldır uygulanan sistemi bunlar alt üst ettiler. 30 büyükşehir belediyesi içerisinde sistemler bozulmuş durumdadır. Ancak 50 ilde eski mevcut sistem sürdürülmeye devam ettirilmek zorunda kalınıyor.
“ÇUKUROVA BİR METROPOLİTEN ALAN OLARAK YENİDEN PLANLANMALI”
SORU: Ülkemizde hem ekonomi hem de Büyükşehir Yasası ile yerel hizmet alımında sıkıntı yaşanıyor. Bizim bu sıkıntıları daha çok anlatmamız gerekiyor?
B. ÇELİK: Biz İYİ Parti olarak kesinlikle köy yaşamını da alan yönetimini de yeniden dirilteceğiz. Ancak Çukurova için tarım alanında bir master plan düşünüyoruz. Mersin’den İskenderun’a kadar olan kısımda sahil ile birlikte 2030 yılında aşağı yukarı 5 milyon kişinin yaşayacağı bir alan oluşacak. Bu 5 milyon insanın ihtiyaçlarını karşılayacak bir imar düzenlemesi yapılması gerekiyor. Bir kişi Mersin’de oturur Yumurtalığa raylı sistemle gidebilir çalışır sonra tekrar evine rahat bir şekilde gelebilmeli. Yani Çukurova’yı bir metropoliten alan olarak özellikle imar ve altyapı konusunda bir çalışma yapacağız. Bu sadece Çukurova için geçerli değil İzmir, Antalya, Bursa ve Kocaeli ile İzmit’i de için alan İstanbul bölgesini bir metropoliten alan olarak yeniden planlamaya ihtiyaç var. Biz 19 veya 20’inci yüzyılın vaatleri ile hareket eden bir parti değiliz. Biz 21’inci yüzyıla hitap edecek, günümüz insanını etkileyecek bir takım yeni değerler manzumesi düşünüyoruz.
“BUGÜN BU İKTİDAR ERZURUM’A KADIN VALİ VERSİN DE GÖREYİM BAKALIM”
SORU: Devletin en büyük hizmet alanı eşit ve adil bir adalet sistemidir. Siz adalet alanında başarılı olduğumuzu düşünüyor musunuz?
B. ÇELİK: Biliyorsunuz son dönemlerde büyük adalet sarayları yaptırıldı ama içlerinde adalet yok. Tabiî ki bir ülkenin en büyük gücü adalet sistemidir. Ama bunun için iyi bir hızlı ve adil bir yargılama sistemini doğuracak bir reforma ihtiyaç var. Biz tüm bu sistemi bir başlık altında toplayıp, iyileştirirsek ancak hukuk devleti olabiliriz. Ayrıca demokrasinin tüm kurulları ve kurallarıyla birlikte işler hâle gelmesi lazım. Demokrasinin değerlerini biz yine farkındalık yaratarak öne çıkarıyoruz. Ancak bunlar yetmiyor. Örneğin kadın konusunda sürekli İslam’ı yanlış yorumlayarak kadın haklarını hukukunu ve özgürlüklerini sürekli olarak gasp eden daha eril bir toplumsal yapı kurdular. İslam dininin doğmasından önceki dönem için cahiliye dönemi deniyordu. Bu dönemde kadın bir birey ve insan olarak sayılmıyordu. Kadınlar evin herhangi bir sandalye veya koltukla eşdeğer olan bir canlıydı. Evinde bulunan eşine ve ailesine yardımcı olan bir otomatik makine gibi görülüyordu. Ancak İslam ile birlikte kadına bir kişi atfedildi. İslam kadın hakları açısından büyük bir devrim getirdi. Burada tarihi Türk Devletlerinden Selçuklu çok önemli bir konumdaydı. 800 yıl öncesinde Kayseri, Erzurum bölgelerinde kadın valiler görev yapıyordu. Bugün bu iktidar Erzurum’a kadın vali versin de göreyim bakalım. Yaşadığımız topraklarda inanılmaz bir geriye gidiş yaşanıyor. Kadının etek boyunun ne olacağı, saçının açık mı kapalımı olacağı, kaç çocuk yapacağı, nasıl nikâhlanacağı, kim tarafından evlendirileceği gibi birçok özgürlük alanını kısıtlayıcı hükümlerden sıyrılarak erkeklerle eşit hale getirilmesi zorunluluğu gasp ediliyor.
SORU: Kadın, hayvan hakları ve diğer benzer konularda siyasi olarak ciddi bir kutuplaşma ortamı yaratılmış durumdadır. Aynı evin içindeki bireyler bile bu kutuplaşma nedeniyle birbirleriyle neredeyse düşman hale gelmiş durumda değil midir?
B. ÇELİK: Biz Mersin’de özellikle Özgecan Aslan olayını yaşamış bir kentte yaşıyoruz. Bu olay sadece bir cinayet değildir. Altında yatan psikolojinin iyi irdelenmesi gerekir. Ne kadar çarpık, çirkef ve kirli kanallardan beslenen zihniyetler kadın ve çocuklar üzerinde tahakküm kurmaya çok yatkın oluyorlar. Dolayısı ile kadın, çocuk ve hayvan hakları hukukunu genişletip geliştirmek için biz parti olarak çok kararlıyız. Bu gibi konularda 20’inci yüzyılın jargonu kavmiyetçi, etnik siteye dayalı, otoriter eğilimleri besleyen, anti demokratik söylemleri var. Biz bu söylemleri parti olarak ortadan kaldıran, 80 milyon insanın bir arada yaşayacağı siyasal, sosyal bir sistemi öngörüyoruz. Dolayısıyla anayasamızda tüm bunları uygulayabilmek için geniş bir tartışma ve istişare zemininin oluşmasını sağlamaya çalışıyoruz. Parlamenter sistemi tekrar getirmeyi taahhüt ediyoruz.
SORU: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mıdır?
B. ÇELİK: Bize milletimiz şu aşamada bir muhalefet görevi verdi. Ben uzun yıllar devlet içinde olan milletvekilliği yapan biri olduğum için hem kenti hem de devlet yapısını iyi biliyorum. Bugün yine bir milletvekili olarak yine hemşerilerimin temsilcisi olacağım. Dolayısıyla bizim gibi insanlara düşen görev, siyasal iktidarı Mersin özelinde hassas davranmaya sevk etmek, kentin ekonomik, sosyal, kültürel ve diğer alanlarda hızla kalkındırılması Türkiye’deki diğer illerin arasındaki hak ettiği mesafeyi biran önce kapatması için bende gayret göstereceğim. Bu konularda iktidardan bize destek talebi olduğu halde elimden gelen her türlü desteği vereceğim. Mersin’in tüm sorunlarının da takipçisi olacağım.