Mehmet Nabi Batuk

Resmi Gazete’de 9 Ağustos 2018 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 17 sayılı kararname ile birlikte yerel yönetim bütçelerinin hazineye bağlanmasını değerlendiren DİSK’e bağlı Genel – İş Şube Başkanı Kemal Göksoy, düzenlemeye tepki gösterdi. 
‘Tek Hazine Kurumlar Hesabı Kapsamına Alınacak Kamu İdareleri ve Hesapların Belirlenmesi Hakkında Karar’ın hükümetin, belediyeler üzerindeki kontrolünü daha da arttırdığına dikkat çeken Göksoy, “Ankara’da oturan bir bürokratın, Mezitli’nin Kuyuluk Mahallesi’nde yaşayan bir vatandaşın altyapı, asfalt, bahçe sorununun ne olduğunu, Toroslar Arslanköy’ün ne ihtiyacının olduğunu nereden bilecek? Bu sorunları en iyi yerel dinamikler bilebilir ve hızlı çözüm üretebilir. Bu temel ihtiyaç alanları bile merkezi hükümet tarafından zapturapt altına alınıyor. Peki, merkezi bürokratın istemediği basit bir işlemi belediye başkanları nasıl yaptırtacak?” dedi.

“HUKUKİ, ADALETLİ, EŞİTLİKÇİ, BARIŞÇIL, ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR UYGULAMA OLMAYACAK”
Yetki kısıtlamasına ilişkin yapılan düzenlemelerin sadece belediyelerle ilgili olmadığını, diğer tüm kurum ve kuruluşların da bu durumdan etkilendiğini ifade eden Başkan Göksoy, “Bu uygulamaların altında her şeyi tek elde tutma düşüncesi var. Yani tüm devlet yönetimlerini kurumları ile birlikte tek elde toplama eğilimleri var. Bunun son örneğini yerel yönetimler olan belediyelerin özerklik yapısı ortadan kaldırılarak iktidarın kontrolüne devredilmesinde görüyoruz. Devredilen yetkilerle aynı zamanda yerelde yapılacak yatırımların, işlerin ve hizmetlerin önüne de bir çizgi koyuldu. Çünkü ne yaparsanız yapın ‘bizim denetimimizde olacak, biz onaylayacağız biz karar vereceğiz’ diyorlar. Bunun için bu uygulama bizim açımızdan hukuki, adaletli, eşitlikçi, barışçıl, özgürlükçü bir uygulama olmayacaktır” diye konuştu.

“TALEPLERİ KARŞILAYAMAZSANIZ TÜM KONTROLÜ KAYBEDERSİNİZ”
Belediyeler üzerinde merkezi idarenin denetimini arttıracak düzenlemelerin ekonomik sorunların yüksek olduğu bir dönemde yapıldığına dikkat çeken Kemal Göksoy, “Ülkemizde yaşanan ekonomik bir çöküş var. Her toplumda böylesine derinleşen krizlerde sosyal patlamalar yaşanabilir. Çünkü toplumu ne kadar kontrol altına alırsanız alın, ne kadar antidemokratik yasa çıkarırsanız çıkarın, insanların ve toplumların taleplerini es geçemezsiniz. Ekonomik krizin neden olduğu toplumsal bunalımın etkileri ortaya çıkmaya da başladı. Örneğin, geçtiğimiz haftalarda kentimizde yaşanan bir olayda bunalımda olan bir kişi üniversiteyi kazanmış çocuklarını ve eşini dahi katledip intihar etti. Bu şahıs için her ne kadar şizofren olduğunu iddia ediyorlarsa da bir ailenin yok olmasına neden olan şey aslında ekonomikti. Bu aileyi yok eden ekonomik krizi biz yaratmadık; tam tersine bu kriz merkezi idarenin yanlış politikaları yüzünden ortaya çıktı” ifadelerini kullandı.

“UCU EMEKÇİYE DE DOKUNACAK”
Söz konusu çalışmaların altında yerel demokrasi güçlerini daha fazla kontrol altına alma düşüncesi olduğunu iddia eden Başkan Kemal Göksoy, “Bu düzenlemeler bir nevi halkın sesinin kesilmesi, halkın kendisi tarafından değil, merkezi idareler tarafından yönetilmesidir. Çünkü bu düzenlemeler yapılırken sadece belediyelerin işlerini denetlemeyecekler, aynı zamanda bu düzenlemelerin ucu emekçilere de dokunacaktır. Biz birçok belediyede örgütlü olan bir sendikayız; önceki dönemlerde son kadro düzenlemesinde olduğu gibi zaten merkezi idarenin neden olduğu sıkıntılarla mücadele ediyorduk. Çünkü merkezi idarenin dahil olduğu her şey başlı başına bir problem haline geliyor. Örneğin, bize belediye iktisadi teşekkülleri üzerinden bir kadro süreci çalışması başlattılar ama bu  çalışmalar kadro değil, tamamen bir aldatmacadan ibaret çıktı. Bizim üyelerimiz eskiden A, B, C, firmalarında çalışıyorlardı şimdi o firmaları ortadan kaldırdılar, belediye iktisadi teşekkülleri adı altında bir şirket kuruldu ve işçiler o şirkette çalışmaya başladı. Düzelen tek şey, sürekli ihale yapmaktan kurtulmuş olmamız. Onun dışında işçilerimizin hiçbir ekonomik, sosyal, çalışma haklarında bir gelişme olmadı. Aynı zamanda Akdeniz, Yenişehir belediyeleri yeni şirket kurdukları için 2020 yılına kadar bizim toplu sözleşme yapma gibi bir hakkımız dahi bırakılmadı” diye konuştu.

“HÜKÜMET, IMF’NİN TÜRKİYE’YE KARIŞTIĞI GİBİ BELEDİYELERE MÜDAHALE EDECEK”
Hükümetin söz konusu düzenlemeler ile birlikte belediyelerdeki ihalelilere bile müdahale edebileceğini söyleyen Göksoy, durumu geçmiş dönemlerde IMF’nin Türkiye’ye uyguladığı yaptırımlara benzeterek şunları söyledi: “IMF o dönemlerde ‘Türkiye’ye kemeri sıkın, işçi ve memur almayın, şunu yapmayın’ gibi politikaları dayatıyordu. Sonra Türkiye’nin satılmadık, özelleştirilmedik ekonomi kurumu kalmadı. En son şeker fabrikaları kalmıştı onu da özelleştirdiler. Ekonomi Bakanı Berat Albayrak geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada tüm kamu kuruluşlarına alınan araçların sayısını ve envanterini istedi. Bunun nedeninin ihtiyaç fazlası olan araçları ayıklamak ve satışa çıkarmak olduğunu da söyledi. Ancak kaynakları bu kadar satılmış, bu kadar özelleştirilmiş bir ülkeyi böyle uygulamalar kurtarmaz. Geriye bir kamu binalarımız kalmış, bunlar satılsa bile içinde olduğumuz durumdan bizi kurtarmaz. Bu araçlar ihtiyaç fazlası çıkarsa bunların nasıl alındığının analizini yapmadan Türkiye’nin kurtuluşunu bu tür suni geçiştirmelerle düşünmek yanlış olur.” 

“TOPLUMUN HİÇE SAYILDIĞI BİR YERDE BARIŞIK BİR ORTAM SAĞLAYAMAZSINIZ”
Sendika üyesi işçilerin de bu durumdan tedirgin olduğunun altını çizen Genel-İş Sendikası Mersin Şube Başkanı Göksoy, önceki dönemlerde iş koşullarına ilişkin merkezi idareden kaynaklanan sorunlarını anlattı. Üyelerinin yıllardır eşit ücret ve zam taleplerinin merkezi idarenin yaklaşımı nedeniyle bir soruna dönüştüğünü kaydeden Göksoy, sözlerini şu cümlelerle sürdürdü: “Biz Akdeniz ve Yenişehir Belediyelerinde şirketler yeni kurulduğu için toplu iş sözleşmesi yapamıyoruz. Toplu iş sözleşmesini yapamadığınız bir yerde işçiye artı ücret alma şansınız yoktur. Şimdi Mersin’de bir belediye başkanı ‘bu işçilerimiz gerçekten de az maaş alıyorlar ve bu yüzden ben bunlara bin lira ek ücret vereceğim’ dese bile böyle bir yetkisi olmayacak, çünkü hükümet her şeyi tekçi bir bakış açısı ile çerçeve altına almış durumdadır. Böyle politikaların olduğu bir yerde toplum her geçen gün daha da yoksullaşır. Çözüm ise istem ve taleplere çare bulmaktır. Toplu iş sözleşmeleri bu işçilerin yasal hakkıdır. Merkezi hükümetin ilk önce bunu sağlaması lazım. Eşit işe eşit ücreti sağlaması, işçinin emeğinin hakkının verilmesi lazım. Şimdi bunları görmezden gelirseniz toplumu hiçe saymış olursunuz. Toplumun hiçe sayıldığı bir yerde vatandaşa barışık bir ortam sağlayamazsınız.”

“ANKARA’DAKİ BÜROKRATIN KUYULUK'TAN NASIL HABERİ OLACAK?”
Yerel yönetimler üzerindeki son yasal düzenlemeler ile kurulan baskının kaldırılmasını ve belediyelerin kendi öz dinamikleri ile yönetilmesinin sağlanmasını talep ettiklerini ifade eden Kemal Göksoy, “Bu işin en doğrusu da insanların taleplerinin ilk olarak yerelden karşılanmasıdır. Yani düşünün Ankara’da oturan bir bürokratın, Mezitli Kuyuluk mahallesinde yaşayan bir vatandaşın altyapı, asfalt, bahçe sorununun ne olduğunu, Toroslar Arslanköy’ün ne ihtiyacının olduğunu nereden bilecek? Bu sorunları en iyi yerel dinamikler bilebilir ve hızlı çözüm üretebilir. Bu temel ihtiyaç alanları bile merkezi hükümet tarafından zapturapt altına alınıyor. Peki, merkezi bürokratın istemediği basit bir işlemi belediye başkanları nasıl yaptırtacak? Bizim bu yansımalara tepkimiz var. Onun için kurtuluşumuz birlik, bütünlü, akılcı düşünme, katılımcı ve çoğulcu demokrasinin olduğu yerlerden geçer. Biz bu inançla mücadelemizi sürdürüyoruz” diye konuştu.