HEDİYE EROĞLU
Mersin’de, Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom ve Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali Akkuyu’nun proje şirketi Akkuyu Nükleer A.Ş.’nin ev sahipliğinde gazetecilere yönelik eğitim semineri düzenlendi.
“Rusya ve Türkiye Geleceğin Enerjisini Oluştururken Modern Nükleer Teknolojilerde Rakamlarla Gerçekler” başlığıyla Mersin Arkeoloji Müzesi’nde gerçekleştirilen seminere Rusya’dan genç gazeteci adayları da katıldı.
Akademisyen ve nükleer uzmanların katıldığı seminerde, nükleer enerji kaynakları, iklim ve sosyal yapı üzerindeki etkileri, NGS teknolojiler başlıkları altında bilgilendirmeler yapıldı.
“ROSATOM SEKTÖRÜNÜN LİDERİ”
Seminerde ilk olarak sunum yapan Rosatom’un Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölge CEO’su Alexander Voronkov, Rosatom’un eşsiz bir şirket olduğunu söyleyerek, “Şirket bünyesinde 40’dan fazla yapı vardır. 200 binden fazla insan çalışmaktadır. Hali hazırda Rosatom 35 enerji bloğunu inşaat etmektedir. Bunlar 35 megavattan fazla enerji üretmektedir. Ve hali hazırda 42 enerji bloğunun inşası ile uğraşmaktadır. 130 milyar dolarlık bir ticaret hacmine sahiptir. Rosatom; uranyumun zenginleştirilmesi, araştırma, reaktörlerin inşasında ve yüzen atom enerji santralleri, nükleer santral işletmesi ve söküm alanında dünya çapında lider pozisyondadır.
Rosatom; yeşil enerji sağlanabilmesi için de sürdürülebilir enerji alanlarında da çalışma yürütmektedir. Örneğin şuanda Rusya’da rüzgar parkları oluşturmaya çalışıyoruz. Bu proje yaklaşık 2 milyar dolarlık bir yatırım gerekmektedir. Bu projeyi gerçekleştirme oranı şuanda yüzde 65’dir.
“AKKUYU BAŞARI İLE İLERLİYOR”
Akkuyu’da da kullanılacak teknolojinin temeli Almanya’da 1960’larda kurduğumuz santralinde atılmıştır. Bugünkü kuşak ise bu teknolojide 3 artı teknolojisidir.
Akkuyu’ya referans olan 3 artı teknolojisine sahip Novovoronezh Santrali 2 yıl önce ticari işletmeye alınmıştır. Pasif ve aktif güvenlik standartlarını tamamını içermektedir, bunlar uluslararası kurum kuruluşlarca onaylanmış güvenlik önlemleridir, hem de Fukuşima Nükleer Felaketi’nden sonra.
Rosatom çalışmalarını sadece nükleer enerji santrallerinin inşaatı ile sınırlandırmamaktadır. Buna paralel olarak bölgedeki diğer ülkelere yeni teknolojiler, yeni işbirlikleri sunmaktadır. Ayrıca bilimsel araştırma çalışmalarını sürdürülmesi alanlarında da işbirliği sunmaktadır.
Fas, Tunus, Cezayir’de nükleer altyapı hazırlık çalışmaları yürütülmektedir” diye konuştu.
“NÜKLEER DİYE TUTTURAN BİR CAMİA DEĞİLİZ”
Hacettepe Üniversitesi Nükleer Mühendislik Fakültesi’nden Prof. Dr. Şule Ergün de, “Nükleer Enerji ve NGS, Nükleer Enerji NGS’lerin ABC’si” konularında bilgi verdi.
Öncelikle üyesi olduğu Nükleer Mühendisler Derneği ile ilgili bilgi veren Ergün, “Türkiye’nin 519 tane nükleer enerji mühendisi var. 1986 yılından buyana Hacettepe üniversitesi eğitim veriyor. Son 6 yıldır Türk sanayine yönelik etkinlikler yapıyoruz. Hiç kapris yapmadan, acayip taleplerimiz olmadan, hiç kimseyi ayırmadan bize sorulan soruları cevaplamak üzere toplantılara gidiyoruz” dedi.
Rosatom’un rüzgarla ilgili de yatırımlar yaptığını, bunun da nükleer teknolojinin diğer teknolojileri dışlamadığını gösterdiğini bildiren Ergün, “Nükleer camia olarak nükleer diye tutturan bir camia değiliz. İnsanlığın yararına he türlü teknolojiyi desteklemeye çalışıyoruz
Dünyada 454 tane nükleer enerji santrali var. Kapatılan nükleer enerji santrallerinin çoğu Amerika Birleşik Devletleri’nde, bunun da sebebi ekonomik ömürlerini tamamlamış olmaları ve ömür uzatma izni verilmeyen santralleri. Ancak Amerika Birleşik Devletleri’nde nükleer santral inşaatları sürüyor.
“OLABİLECEK EN KÖTÜ SENARYO DÜŞÜNÜLEREK, ÖNLEMLER ALINIYOR”
Nükleer güç santrallerinde güvenliği sağlamak için yaptığımız şey, olabilecek en kötü kaza durumun düşünmek. Olma olasılığı çok düşük olsa da birkaç kazayı belirleyip, radyoaktif maddelerin santralin dışına çıkmasını önlemek için çalışıyoruz. Bu da bir çok güvenlik sistemini santrale eklemenizi gerektiriyor.
Peki güvenlik nasıl sağlanıyor? Yüksek kalite imalat ve inşaat ile. Kapsamlı testler, bütün santral için yapılan güvenlik değerlendirmeleri, her aşamada güvenlik kurallarının takip edilmesi, ülkenin düzenleyici yönetim ve yönetmelikler ile. Derinliğine savunma ilkesi doğrultusunda; radyasyonun karşısına farklı bariyerler koymak ve bu bariyerlerin sağlamlığından, radyasyonun bu bariyerleri geçemeyeceğinden emin olmak ilkesiyle çalışılıyor.
Güvenlik önce gelir. Nükleer güvenlik ile ilgili. Güvenlik, para, güvenlik tartışmasını güvenlik her zaman kazanmalıdır” dedi.
“KULLANILMIŞ YAKITLAR AZ YER KAPLIYOR”
Nükleer santrallerde taze yakıtların tümünün kullanılmadığını, kullanılan yakıtların yeniden kullanımının da sağlandığını dile getiren Ergün, “Yaptığımız araştırmalar bize; Akkuyu’da kullanılacak kullanılmış yakıt miktarının, Hacettepe Üniversitesi’nin havuzu kadar olacağını gösteriyor. Bu kullanılmış yakıtların tehlikesiz olduğu anlamına gelmiyor ama kontrol edilebilir düzeyde olduğunu anlatmaya çalışıyorum.
Kullanılmış yakıtların bertaraf edilmesi sadece teknolojik bir sorun değil. Sadece nasıl bir politika ve kararla bunu yapacağınız önemli. Kullanılmış yakıtların yüzde 95’i geri dönüştürülebilir. Amerika dağın altına gömme işlemini sonlandırdı artık yer üstü saklama yapılabiliyor.
Ayrıca; nükleer santral teknolojilerini, deniz suyunun arıtılması gibi farklı alanlarda da kullanabilirsiniz. Nükleer güç santrallerinin sahaları ve atık hacimleri de küçüktür.
Nükleer güç santrallerinin en önemli çevre etkisi, termaldir. Çokça yüksek miktarda üretilen ısı enerjisi dışarı atılmaktadır. Çevreyi ve su kaynaklarını çok fazla ısıtmadan bu sistemi çalıştırmak mümkün. Bir de çokça tartışılan radyasyon konusu var. Türkiye eğer bir nükleer santralin çok yakınında duruyorsanız. İstanbul’dan Kocaeli’ye taşınmaktan daha az radyasyona maruz kalırsınız. Doğadan radyasyon alıyoruz. Nükleer güç santrallerinden insanların aldığı radyasyon miktarı çok az bir kısımda.
“LİSE MEZUNLARI DA SANTRALLERDE ÇALIŞABİLİR”
Ayrıca; Türkiye’de ki insan kaynağı ile ilgili durumu da sunumuma eklememi istemişlerdi. Türkiye’de farklı aşamalar için ekipman üretiminden, denetime, bakım onarıma, işletmeye, akademiye ait çok geniş bir yelpazesinde insan ihtiyacı belirlenmesi sistematik bir şekilde yapıldı.
Nükleer güç santrallerinde, nükleer mühendisleri çok az sayıda çalışır. Kimya, makine, elektrik mühendisleri daha çok çalışır. Santrallerde çalışan insanlar, yüksek lisans veya mise mezunu olabilir” dedi.
“AKKUYU NGS’NİN GÜVENLİ BİR ŞEKİLDE İŞLETİLMESİ İÇİN TÜRKİYE SORUMLULUK ALDI”
Daha sonra söz alan Rosatom Energy International’ın Mühendislik Projeleri Departman Direktörü Mikhail Cherdantsev, “Akkuyu Nükleer Güç Santrali Proje Tarihi, Yapısı, Güncel Durum” ile ilgili bir sunum yaptı. Yaklaşık 4 yıldır Akkuyu’da çalıştığını bildiren Cherdantsev, “Türkiye’yi yakından tanıdım. Burada yaşayan insanlarla bir araya geldim. Kendi şirketim gibi bu projenin başarılı olmasın istiyor ve tüm gücümüzle çabalıyoruz. Santralimiz 4 bloktan oluşuyor. Her bir blok bin 200 megavat güce sahip olacak. Hepsi işletmeye alındıktan sonra toplam kapasitesi 4 bin 800 megavat elektrik enerjisi üretimi olacak. 12 Mayıs 2010 tarihinde Rusya ile Türkiye arasında, Akkuyu sahasına nükleer güç santrali tesisi ve işletimine dair işbirliği anlaşması imzalandı. Bu bir sahip ol ve işlet projesi. Anlaşması imzalandı. Tüm sorumluluk gerek inşaat gerek işletme gerekse de sonra söküm için tamamıyla Rusya tarafına sorumluluk verildi. Aynı yıl Akkuyu Nükleer Güç Santrali AŞ kurulup, tescil edildi. Bugün bu projenin sahibi bu şirkettir, Türk hükümeti ve Türk halkı dünya kamuoyu önünde güvenli bir şekilde bu NGS’nin inşa edilip, işletimi ile ilgili sorumlum taşımaktadır. Santral inşaatı için 2010’da Türk hükümeti tarafından arazinin tahsisi sağlandı.
“BİLGİLENDİRME MERKEZİ GEREKSİZ KORKUYU GİDERİYOR”
2012 Aralık ayında Mersin’de Akkuyu NGS ile ilgili bir bilgilendirme merkezi açıldı. Bu merkezde insanlar öncelikle de genç kuşak, okul çağındaki çocuklar atom enerjisinin çalışma prensipleri, teknolojisi hakkında temel bilgiler aldı. Atom enerjisi ile ilgili her türlü gereksiz korkuyu gidermek için hala çalışmalarını sürdürmektedir bu merkez.
2014’de de önemli bir aşama daha tamamlandı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, ÇED Raporu’nu onayladı. Bu raporu değerlendirilmesinde 45-46 farklı kurum-kuruluş yer aldı. Türkiye üniversiteleri kendi değerlendirmelerini yaptılar. Soru ve şüphelerini ifade ettiler ve tüm bunlar bu rapor ile ortaya kondu. ÇED’de tüm ekolojik faktörlerin hesaba alınmasını kast ediyoruz. Ürünler, günlük faaliyetler, Mersin halkının etkilenme düzeyi, kat sayısı belirlendi. Bahçecilik, bostancılık, meyvecilik, balıkçılık, hayvancılık Mersin’de oldukça yaygın ve zengin bir kent.
2015’de bir önemli aşama daha kat edildi; Akkuyu NGS Deniz Hidroteknik Yapıları’nın ihalesi yapıldı. 10 üst düzey Türk mühendislik firması katıldı. İhalenin kazanın Cengiz İnşaat oldu ve temel atma töreni yapıldı. Türk müteahhitlere 500 milyon dolarlık bir finansman sağlandı ve çalışmaya başladı. Bu yıl ilk tesisi, doğu iskelesini teslim etti bu firma. 2017’de Akkuuy NGS AŞ’ye elektrik üretim lisansı verdi. 2018’de ise Atom Enerjisi Kurumu, Akkuyu NGS’nin birinci ünitenin inşaatı için inşaat lisansını takdim etti. Ve temel atma töreni devlet başkanlarının katılımı ile gerçekleştirildi. Projeden sorumlu, mülk sahibi olarak Akkuyu Nükleer AŞ yer almaktadır. Türk şirketleri yakın zamanda genişleyecekler. İnşaat tempolarının artması ile geniş ve etkin bir liste hazırlanmış olacak.
“AKKUYU’NUN DEPREM RİSKİ, RUSYA’DAN FAZLA”
Akkuyu arazisi ile ilgili lisans, Türk düzenleyici kurum tarafından 1982’de verilmiştir. 2011’de ise Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti düzenleyici kurum ile birlikte bu kararı bir kez daha teyit etmiş ve bu tahsisi yapmıştır. Yapılmış olan sismik, çevresel ve diğer doğal açılardan incelenerek bu tahsisatı yapmıştır. Burası sismik açıdan yüksek deprem riski olan bir bölgedir ancak 9 şiddetinde dayanıklı bir yapıdan bahsediyoruz. Ayrıca burada kar ve buz yükü adına ciddi bir tehdit olmamakla birlikte proje buna da dayanıklı hala getirilmiştir. Bu proje rüzgar etkilerine karşı da ender bulunan olağanüstü, kasırga, fırtınalara karşı da güvenliği yüksek derecede sağlamaya uygundur. Akdeniz koşulları hesaba katılmıştır. Oldukça ender rastlansa da olası senaryolar hesaba katılmıştır. İlk hidroelektrik tesis Aralık ayında teslim edilecektir” şeklinde konuştu.
NÜKLEER İLE İLGİL ŞEHİR EFSANELERİNE PROFESÖRDEN TEPKİ
Rusya Ulusal Nükleer Araştırmalar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Roman Fomin de, “Akkuyu NGS ve Nükleer Enerji Hakkında Kamu Endişeleri ve Masalları” başlıklı bir sunum yaptı.
Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nde de kullanılacak 3 artı nesil nükleer güç santrali modelinin, 9 şiddetindeki bir depreme dayanıklı olduğunu söyleyen Fomin, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Nükleer santrallerin soğutma suyunun denizlere bırakılması ile tüm balıkların zehirleneceği, bio çeşitliliğin azalacağı, eko sistemin yok olacağı söyleniyor. Denize atılan su soğutulmuş bir sudur. Hiçbir kimyasal işleme tabi olmamıştır. Fransa’da, Finlandiya’da yıllardır NGS’ler çalışıyorlar, bio çeşitliliğe hiçbir kötü etkisi tespit edilmemiştir.
Ayrıca Rosatom’un Mersin’de Çernobil gibi bir nükleer santral inşa edeceğine dair bir şehir efsanesi var. Akkuyu NGS’nin iki referansı vardır, Rusya’da. Özellikle Novovoronezh Santrali referans santraldir. Kullanılan teknolojiler aktif ve pasif sistemlere sahiptir.
Diğer bir efsane; nükleer santralin olduğu yerlerde turizmin baltalanacağına dair. Uluslararası turistik beldelerin çok yakınında, 100 km olmayan mesafede santraller vardır. Tam tersine, siz artık elektriği çok daha uygun bir fiyata aldığı için hem halkın refahı artacak. Hem de ekonomi bir ivme kazanacaktır. Bunun örneği Fransa’dır. Nükleer güç santrali Paris’e 100 km uzaklıktadır. Diğer bir söylenti, nükleer güç santralinin tarımı kötü etkileyeceği yönünde. Ancak santrallerin 5 kilometrenin ötesinde rahat rahat tarım veya hayvancılık yapılabilir. Olası bir kaza halinde radyasyondan etkilenme oranının azaltılması için 5 km belirlenmiştir. Ayrıca santrallerin yapıldığı yerlerde yöre halkının, bu santrallerin hiçbir ekonomik faydasını görmeyeceği veya yerli halkın santrallerde iş bulamayacağı efsanesi de var. Nükleer güç santrallerinde çalışan bir kişi, ortalama olarak yan sektörde 10 kişi için iş imkanı yaratmaktadır. Daha sonra hizmet, ürün üreten yerli halk, daha fazla ürünü, hizmetini daha fazla kişiye ulaştırabilmektedir” dedi.
Seminerde son sunumu ise Rusya Bilimler Akademisi Nükleer Enerji Güvenliği Enstitüsü’nden Sayın Elena Melihov, nükleer enerji ve ekoloji ilişkisi hakkında bilgiler verdi. Bilimler Akademisi’ne bağlı bir kuruluşta çalıştığının altını çizen Melihov, “Radyasyon faktörü; kimya veya başka bir alanın insana etkisi en iyi incelenmiş alandır. Başka bir alan bu kadar incelenmemiştir. Bu alandaki çalışmalar neredeyse emekli olma yaşına gelmiştir” dedi.