Hediye Eroğlu
Kadın Çalışmaları Derneği’nin Birleşmiş Milletler (BM) Kadın Bölgesel Programı kapsamında hayata geçirdiği, “Mülteci Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Medya Dilini ve Zihniyetleri Değiştirebilmek” projesinin kapanış toplantısı yapıldı.
Kültürhane’de düzenlenen kapanış etkinliğine; Kadın Çalışmaları Derneği Başkanı Ülker Şener Özbek, proje uzmanı Dr. Pınar Yıldız ve N. Ceren Salmanoğlu Erol, kadın dernekleri temsilcileri başta olmak üzere çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı.
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Ülker Şener Özbek, “Her zaman biz projede çalışanlar, Ankara’dan gelenler konuşuyor. Ama biz bu defa sizi dinlemek istiyoruz” diyerek, sözü projeye katılan kadınlara bıraktı.
KADINLAR HAKLARINI ÖĞRENDİ
Daha sonra söz alan Dr. Pınar Yıldız ise projenin amacı ve hedefleri ile ilgili söz alarak, “Amacımız; şiddete uğrayan mülteci kadıları yasal hakları konusunda bilgilendirmekti. Bu kapsamda ilk olarak kadına yönelik şiddete karşı bir atölye çalışması gerçekleştirdik ve kadınları yasal hakları konusunda bilgilendirdik.
İkinci atölyemizi yerel medya ile yaptık. Hem hak odaklı hem de kadın odaklı haberciliği konuştuk. Mülteci kadın veya kadına dair ayrımcılı bir dil olduğunu konuştuk. Mülteci olmanın ayrı sorunları var ama sorunlarımız ortak ve dayanışmanın da ortak olması gerekiyor.
Daha sonra ortak bir atölye gerçekleştirdik ve mülteci dernekleri ile medya mensuplarını bir araya getirdik. Son olarak da kültürlerarası bir buluşma etkinliğine imza attık. Çünkü önyargıların öncelikle yüz yüze aşılabileceğine inandık. Bu final buluşması ile projeyi bitiriyoruz” dedi.
Yıldız’ın sunumunun ardından mülteci kadınlara yönelik hak odaklı haberciliğe yönelik info grafik sunumu yapıldı.
“AYRIMCILIK BİÇİMLERİ DEĞİŞTİKÇE BİZİM MÜCADELE BİÇİMİ DE DEĞİŞİYOR”
Daha sonra, “8 Mart 1910’dan 8 Mart 2019’a Süreklileşen, Değişen ve Dönüşen Ayrımcılık Biçimleri” konulu panele geçildi. Panelin açılışında konuşan Kadın Çalışmaları Derneği Başkanı Ülker Şener Özbek, “Bir hakkı elde ediyorsunuz ama zaman içinde başka haklar çıkıyor. Ayrımcılık biçimleri değiştikçe bizim mücadele biçimlerimizde değişiyor.
Örneğin kadınların toplumsal cinsiyet eşitliği alanında ilk elde eteği hak eğitimdi. Neden çünkü ‘iyi kadın yetiştirelim ki iyi çocuklar yetiştirsin’ anlayışı gündeme geldi.
Ancak eğitim hakkını elde ettikten sonra ayrımcılık ortan kalktı mı? Hayır, bu defa de nitelik gündeme geldi. Kim hangi eğitimi alıyor, soruları doğdu. Keza 18’inci yüzyıldan buyana kadınların istihdama katılmasından bahsediyoruz. Temsil ve karar alma mekanizmalarında ki kadın oranı da ayrı bir sorun. Cinsiyet kotasının uygulanması gerekiyor. Ancak kadın derneklerinin hala en önemli gündem maddesi şiddet. Ayrıca toplumun giderek muhafazakarlaştırıldığı, her alanın yandaşlar tarafından işgal edildiğine, giyim kuşam müdahalelerine, kürtaj hakkının engellenmesine dair endişeler var. Yüzyıl önce yapılan tartışmalar hala değişen bir dil veya amaçlarla yeniden yeniden yapılıyor” diye konuştu.
“GÜÇLÜ OLMAK İÇİN BİR ARADA OLMANIZ GEREKİYOR”
Panelde ilk olarak Günebakan Kadın Derneği’nden Derya Alpaslan, “Kadınların gündeminde ne var? Ne yaşıyoruz, neler yapıyoruz?” başlıklı bir sunum yaptı.
Derneğin Toroslar ilçesi Halkkent Mahallesi’nde 25 Kasım 2008’de kurulduğunu aktaran Alpaslan, “Halk Eğitim Merkezi ile birlikte annelere eğitimler verilip, kadınlara ulaşılmaya çalışıldı. Tiyatro gösterileri, kültürel buluşmalar düzenlendi. Yine bir proje kapsamında 500 kadın ile yüz yüze görüşmeler yapıldı. Erkekler ile kahve toplantıları yapıldı.
Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlamak adına Toroslar Belediyesi ile iş birliği yaparak 40 kadın ve 40 erkeğe tekstil sektöründe iş sağlandı.
Mersin’in karnesinin çok iyi olmadığı çocuğa yönelik istismar ve şiddet ile kadına yönelik şiddete karşı önemli çalışmalar yapıldı.
Şiddetin dili, dini, ırkı, eğitimlisi, eğitimsizi yok. Tüm kadınlar şiddete uğrama potansiyeline sahipler.
Kadınların hayatlarında farkındalık yarattık. Yerel yönetimlerle birlikte Kent Konseylerinde yer almaya çalışıyoruz. Mersin’de yeterli olmayan sığınma evi ve kadın dayanışma merkezlerinin sayılarının arttırılması için çalışıyoruz.
İstismara uğrayan çocuklar ile şiddete uğrayan kadınların yanın da kimse yok. Biz onların yanında olmaya çalışıyoruz. Güçlü olmak için bir arada olmanız gerekiyor.
Dernek olarak gündemimiz kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması” dedi.
“TEMSİLDE YÜZDE 50 CİNSİYET KOTASI İSTİYORUZ”
Sosyal Demokrasi Derneği’nden Fatma Yüksel Akın da, “Yerel yönetim seçimlerine giderken: Siyasal karar alma mekanizmalarında neden yer alamıyoruz?” başlıklı bir sunum yaptı.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en çok yaşandığı alanlardan birinin siyasal alan olduğuna vurgu yapan Akın şöyle konuştu; “Geçen dönem meclis üyesi adayıydım bu dönem olamadım. Yenişehir Belediyesi’ndeydim. 31 meclis üyesi içinde 5 kadındık. Ama bu sayı iyiymiş çünkü bu dönem sadece 2 kadın var. Yenişehir olarak nüfus olarak sınırı aştığımız için toplam 37 meclis üyesi seçilecek.
Neden temsiliyette bu kadar azız? Olanlar nasıl olmuş? Bu dönem Yenişehir’deki meclis üyelerinin sayısı 60 ancak bunu sadece 12’si kadın.
Kadınlar neden seçilecek yerlerde olamıyor? Çünkü kadınların iki ayrı görevleri var. Birincisi işleri yani kariyer veya siyaset yapmaları ama asil görevleri annelik ve ev kadınlığı. Her kadın bu çift sorumluluğu kaldıramıyor. Bunun yanında toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve parti içi demokrasilerin olmaması.
Kadınlar neden siyasette olmak istiyor? Özellikle yerel yönetimlerde olmak istiyoruz çünkü genel siyasete geçişin kilit noktası yerel yönetimler. Ayrıca kenti, sokakları en çok kadınlar kullanıyor. Sorunları daha çok biliyoruz. Sorunlarımıza biz daha çok vakıfız, siz bizim adımıza karar vermeyin.
Biz kadınlar bu toplumun yarısını oluşturuyorsak yüzde 50 cinsiyet kotası istiyoruz”.
“BİZ TOPLUMUN EN ÇOK AYRIMCILIĞA UĞRAYAN KESİMİYİZ”
Mersin LBGT 7 Renk Derneği’nden Tuna Şahin de, “Ayrımcılık sarmalında trans kadın hareketinin dünü/bugünü” başlıklı bir sunum yaptı. “Biz toplumun en çok ayrımcılığa uğrayan kesimiyiz” dedi.
Radikal Parti’nin binasında 10 trans kadın 15 gün boyunca yaptığı açlık grevi ile mücadelelerinin görünür olduğunu belirten Şahin, “Günümüzde bu ayrımcılık artık had safhaya ulaştı. Sokakta yürürken sadece trans olduğu için bireyler karakola götürülüp ceza yazılıp eve gönderiliyor, akşam 7’den sonra evden çıkamıyor. Karakolda ifadesi alınmıyor. Mahkeme sürecinde hakimin karşısına erkek kimliği ile çıkmak istemediği için davasından vazgeçiyor. Kadın derneklerini daha çok mücadele etmesi gerekiyor. Siz önümüzü açacaksınız ki siz kara alma mekanizmalarında yüzde 50 cinsiyet kotası isteyip aldığınızda biz de yüzde LGBT-i kotası, yüzde 10 engeli kotası, veya gençlik kotası talep edebileceğiz.
Ne yazık ki kadınlar hakların altın tepside sunulmasına alışmışlar” şeklinde konuştu.
SURİYELİLER SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ İÇİN İŞBİRLİĞİ YAPMAK İSTİYOR
Kawakibi Center for Human Rights derneğinden Fatema Karanfil de, ‘Mülteci kadın olmak kadın olmaktan nasıl farklılaşıyor? Mültecilere yönelik ayrımcılık pratikleri, dile gelenler-saklananlar’ başlıklı bir sunum yaptı.
Suriyeli mültecilerin karşılaştığı sorunlardan bahseden Karanfil, “Karşılaşılan en büyük engel dil konusu. Ayrıca buraya gelen mültecilerin birçoğu vatansız kaldıkları için işsizlik, yoksulluk, aile kaybı ile büyük travmalar yaşadı. Suriyeli kadınların sorumluluğu daha fazla, Gerek eşlerini kaybetmeleri gerekse de eşlerinin yurtdışına gitmesi nedeniyle aileye hem anne hem baba olmaya çalışıyor. Ayrıca bazı Türk erkekleri yasa dışı ikinci evlilik yaparak, kadınları kullanıyorlar.
Dernekte yaptığımız çalışmalar ile kadınları bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Derneğimizde karşılıksız yardım hizmeti sunan avukatlar gibi birçok değişik meslek kolundan uzmanlar var.
‘Biz kullanılıyoruz’ şikayetleri çok fazla. Biz burada misafiriz ve buranın adetlerine, kültürüne adapte olmak zorundayız. Kawakibi Derneği bir çok STK ile işbirliği yapma çabasında. Türklerin bazıları Suriyelilere karşı önyargılı olabiliyor. Onlara kendimizi anlatmak isteriz.
Derneğimizin yaptığı çalışmalara göre Türkiye’de Suriyeliler ile yapılan yasal evlilik sayısı 17 bin 749. Bazı kadınlar çaresiz kaldıkları için ikinci evlilikleri kabullenmek zorunda kalıyorlar. Yaptığımız çalışmalar ile kadınlara bunun doğru olmadığını, fayda sağlamadığını anlatmaya çalışıyoruz.
Önyargıları kaldırmak ve sorunları çözebilmek için işbirliğine açığız” dedi.
Gazeteci Hediye Eroğlu da panelde son olarak medyada mülteci kadınlara yönelik ayrımcılık ile ilgili söz alarak, medyanın dilini değiştirmesi için yardıma, desteğe ihtiyacı olduğunu dile getirdi.