Haber Merkezi
Türkiye’de bu alanda ulusal ölçekte faaliyet gösteren 3 firmadan biri olan ePati Bilişim Teknolojileri, yaygın kullanıcı ağı ve kamu kurumlarındaki kullanım ağırlığı ile de rakiplerinden bir adım önde.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO) aylık yayın organı MTSOHABER’de yer alan habere göre; 2004 yılında akademisyenlerin evinde başlayan yazılım yolculuğu bugün Mersin Teknopark’ta Türkiye genelinde verilen hizmetlerle devam ediyor. Zaman zaman yurtdışına da ürün satışı gerçekleştiren firma, önümüzdeki yıllarda yurtiçi ve yurtdışında distribütörlük anlaşmaları yaparak satış ağlarını genişletmeyi hedefliyor. ANTİKOR markası adı altında yeni nesil güvenlik duvarı yazılımı ile sektöre adım atan firmanın bugün ANTİKOR L2 Tünelleme ve ANTİKOR Loglama olmak üzere 3 farklı ürünü bulunuyor.
Devlet Malzeme Ofisi (DMO) katalogunda yer alan ePati Bilişim Teknolojileri firmasına ait ürünler aynı zamanda Savunma Sanayi Başkanlığı tarafından kurulan Türkiye Siber Güvenlik Kümelenmesi içerisinde de yer alıyor.
Alanında çok sayıda ilklere de imza attıklarını anlatan ePati Bilişim Teknolojileri Yönetim Kurulu Başkanı Özkan Kırık, bunlardan bir tanesinin de geliştirdikleri çoklu dil desteği ile yaşandığını söylüyor. Mevcut durumda ürünlerinin Türkçe, İngilizce ve Arapça olmak üzere üç dilde hizmet verdiğini kaydeden Kırık, dünyada Arapça destekleyen ilk ve tek güvenlik duvarı olduklarını ifade ediyor. Kırık, firmalarının nasıl doğduğunu ve bugünlere gelene kadar hangi süreçlerden geçtiklerini şöyle anlatıyor:
“HER ŞEY KENDİ İHTİYAÇLARIMIZIN ÇÖZÜMÜ ADINA BAŞLADI”
2006 yılında Mersin Teknopark’ın hayat bulmasıyla birlikte kurulan ilk şirketiz. ePati Bilişim Teknolojileri olarak yerli ve milli siber güvenlik ve bilgisayar ağları çözümleri üretiyoruz. Aslında her şey 2004 yılında başladı. Mersin Üniversitesi Bilgi İşlem departmanında görevliyken çevremizde teknik yeterlilikte kişiler olmadığı için gerek duyduğumuz zamanlarda görevi devredecek birisini bulamıyor ve izin kullanamıyorduk. Bunun üzerine mesai arkadaşlarım Kutluhan Kibrit ve Nasır Can Kırık ile birlikte daha kolay kullanılabilir,
Türkçe ara yüze sahip, teknik bilgi seviyesi daha düşük kişilerin de internet güvenlik önlemi
alabileceği bir yazılım geliştirmeye karar verdik. Üçümüz de üniversitede akademisyeniz. Üçümüzün de sorunu aynı olunca tamamen mesai saatleri sonrasında, hafta sonları evde çalışmaya başladık. Kendi imkanlarımızla yeni bir ürün geliştirdik. Aynı apartmanda otuyor olmamız da büyük bir avantajdı. Sürekli bir arada olunca hem aynı dili konuşuyor birbirimizi anlıyor hem de aynı sorunları paylaştığımız için ortak çözüm geliştirmek adına daha çok birlikte vakit geçirebiliyorduk. Çok geçmeden Mersin Üniversitesi’nin ihtiyacını karşılayabilecek güvenlik duvarı yazılımını geliştirdik. Bu yazılımla üniversitede kendi ihtiyaçlarımızı karşılayacak düzeye geldik. Ardından da ürünü üniversitede kullanmaya başladık. Bu sayede izin alabilmeye ve beraberinde de nefes almaya başladık.
“TİCARİLEŞME FİKRİ BİZİ HEYECANLANDIRDI”
Üniversitede kendi yazılımımızı kullanmaya başladığımız dönemde Serkan Gürsoy isimli bir
araştırma görevlisi ile tanıştık. O dönem tam Mersin Teknopark’ın kuruluş aşamasıydı ve dönemin Rektör Yardımcısı Teknopark çalışmalarının takibi için bu kişiyi görevlendirmişti. Bu arkadaş bizim ürünümüzü duyunca neden ticarileştirmediğimizi sordu ve Teknopark diye bir oluşumdan bahsederek bize detayları anlattı. Çok heyecanlanmıştık.
Oysa Serkan bize bunu anlattığında Mersin Teknopark’ın henüz Bakanlıktan onayı dahi çıkmamıştı. Bizim için bir hayal gibiydi ama o kadar çok heyecanlanmıştık ki artık bunu yapmak istiyorduk. Sonunda 2006 yılında Mersin Teknopark, Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi (MTOSB) içerisinde kuruldu. Üniversiteye mevki olarak oldukça uzak bir mesafe olduğu için izin alıp da oralara gitmemizin zor olacağını biliyorduk. Ama bildiğimiz bir şey daha vardı ki üniversite içinde de Teknopark inşaatı başlamıştı ve bu tarafa taşınabilme imkanı vardı.
“TEKNOKENTE İLK BAŞVURAN FİRMA OLDUK”
Bunun üzerine Teknokentlerin başvuru formlarını alarak araştırmaya başladık. İşin mevzuatını araştırdık ve Mersin Teknopark teknik olarak faaliyete başlayınca ilk başvuru formunu biz doldurduk.
O zamanki başvurumuz girişimci başvurusuydu. Yani şirketi açmadan iş fikri ile başvurmuştuk. Teknopark projeyi kabul ederse şirketi kuracaktık. Başvurumuz değerlendirilip kabul edildi. Çok sevinmiştik ama bu kez karşımızda ikinci bir sorun duruyordu. Üniversitede akademisyen olunca Teknopark’ta faaliyet gösterebilmemiz için resmi olarak görevlendirilmemiz gerekiyordu. Asılında mevzuatta bununla ilgili maddeler var. İlgili kanun maddesini gösterip başvurumuzu yaptık. Ama yine de mevzuatı değerlendirme süreci yaklaşık 8 ay sürdü. Bu, üniversite tarihinde ilk kez olunca doğrudan onaylamaya çekindiler. Başka kurumların görüşü alındı, mevzuat yorumlandı derken görevlendirmemiz yapıldı. Böylece, bizden sonraki akademisyenler için de bir kapı aralamış olduk. Bizden sonraki başvuruların tamamı anında kabul edildi.
Bunun üzerine OSB’deki ofisimiz için gerekli hazırlıkları yapmaya başladık. O tarihlerde öz kaynaklarımızla hareket ettik ve şirketi kurarken finansal destek almadık. Bu arada üçümüz de akademisyen olarak çalışmayı sürdürdüğümüz için ofisin sürekli açık kalmamsı adına Tarsus’ta oturan bir de elektrik elektronik öğretmeni ile çalışmaya başladık. Ofis irtibat amaçlı açık kalıyordu ama biz ar-ge çalışmalarını Mersin’de sürdürüyorduk.
“İLK NOTERLERLE ARDINDAN ÜNİVERSİTELERLE ÇALIŞTIK”
2008 yılında üniversite kampusu içindeki Teknopark binası tamamlanınca biz de taşındık. Ürünümüzün markasının ise ANTİKOR olmasına karar vermiştik. Firma ismimizi kullanmadık çünkü yeni ürünler çıkarmamız önünde engel olabilirdi. Her şey yolundaydı artık diye düşünürken bu kez de ürünü geliştirsek de nereye satacağımız sorunuyla karşılaştık. Sonunda noterde çalışan bir arkadaşla konuşurken ürünümüzü onlara satmayı başardık ve ardından onun aracılığıyla Mersin’deki diğer noterlerle de çalışmaya başladık.
Daha önce ticaret yapmadığımız için şirket yönetim tecrübemiz de finans tecrübemiz de pazarlama tecrübemiz de yoktu tabii. Sadece ürün geliştirmeyi biliyorduk. Bu nedenle kendimiz üniversitede çalışıyor olmamıza rağmen diğer üniversitelere ürün pazarlamak aklımıza bile gelmemişti. Ta ki Van 100. Yıl Üniversitesi’nden sipariş gelene kadar. Van 100. Yıl Üniversitesi, yabancı bir ürünle çalışmış ve sorun yaşamışlar. Ardından yurtdışı
ile bağlantıya geçmişler ama sorunun çözümü için 1-2 ay bekleme süresi olunca yerel bir üretici var mı diye araştırıp bizi bulmuşlar. Van ile çalışmaya başlayınca bu kez bizde bir aydınlanma oldu ve ürünümüzü üniversitelere tanıtmaya başladık.
Doğu pazarı öncelikli olmak üzere bir yayılım politikası başlattık. Kars, Hakkari, Iğdır derken en batıda Yalova’ya kadar üniversite pazarında ciddi yol aldık. Yerli ürüne karşı halen güven sağlanmış değildi ama bizim üniversitedeki başarılarımızı gördükleri için güvendiler. Akademisyen olmamız ve kişisel yakınlık duymaları nedeniyle de rahat ettik.
“COMMON CRİTERİA SERTİFİKASINA SAHİBİZ”
2008 yılında Telekomünikasyon Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu (BTK) tarafından onaylanan ilk içerik filtreleme yazılımı olduk. 30 ülke tarafından kabul edilmiş olan ISO 15408 Common Criteria (Ortak kriterler) Sertifikasyonu ile ürünümüzün güvenlik zafiyeti içermediğini belgeledik. Bu, uluslararası bir sertifika. Bu sertifikanız olmadan Avrupa’da satış yapamıyorsunuz. Ayrıca bu belgenin seviyeleri de var. Biz ürün sınıfımızdaki EAL4+ seviyesi diye adlandırılan en üst seviyeyi aldık. Sıkı bir denetimden geçiyorsunuz. Bu nedenle belgeyi almamız 2 yılı buldu.
“DMO İLE BİRLİKTE KAMUDAKİ GÜCÜMÜZ ARTTI”
Yıl 2011 olduğunda daha yüksek kapasiteli ürünler geliştirmeye başlamamızla ürün fiyatlarımız da yükseldi. Kurumlar ürünü almakta zorlanmaya başladı. Satın alma yöntemlerinin kısıtlı olması nedeniyle ihaleye çıkmaları gerekiyordu. Çözüm olarak DMO kataloguna girmemiz gerektiğini anladık ve girişimlere başlattık. DMO Mersin Şube Müdürlüğü ile görüştük. O sırada Mersin’den tedarikçi olarak başvuran ilk firma olduğumuzu
öğrendik. Bu da sanıldığı kadar kolay değilmiş. Başvuru sırasında 52 farklı evrak hazırlamak gerekiyordu ve bunu 3-4 ay gibi bir sürede tamamlayabildik.
Bürokrasiye rağmen yılmadık ve DMO Katalogunda yer alarak tedarikçisi olduk. Bu, bize kamuya açılma fırsatı sundu. Elimizdeki bu güçle birlikte üniversiteler dışına çıkmayı
düşünmeye başladık. Katalogda olmak ürün tanıtımına da yardımcı oldu. Ardından yıllık izinlerimizi alarak aktif pazarlamaya başladık.
“TÜBİTAK DESTEĞİ 2’NCİ ÜRÜNÜ GETİRDİ”
2011 sonrasında artık bir taraftan ürünümüzü geliştirirken diğer yandan yeni bir ürüne yöneldik. ANTİKOR markası ile farklı bir ürün. Bu ürün de bir firmanın başka şehir ya da ülkedeki şubelerinin birbiriyle güvenli bağlantı kurmasını sağlayacaktı.
Bu alanda yapacağımız çalışma için TÜBİTAK 1507 KOBİ AR-GE Desteği’ne proje başvurusu yaptık ve kabul edildi. Projeden aldığımız destekle personel sayımızı da artırdık. Aynı zamanda ikinci ofisimizi de kiralama imkanımız oldu. Bugün çalışmalarımızı 9’u mühendis ve yüksek mühendis olan 16 kişi ile sürdürüyoruz. Teknopark bünyesinde 5 ofisimiz bulunuyor. Önümüzdeki iki yılda ise Ankara ve İstanbul’da da birer şube açmayı düşünüyoruz. Kamudaki tanıtımlarımız da bir yandan devam ediyordu. Bu kez Tarım İl Müdürlüğü, Çevre İl Müdürlüğü gibi kendi şehrimizdeki tüm il müdürlüklerini ziyaret ettik. Ardından Türkiye genelindeki müdürlüklere ulaşmaya çalıştık. Özellikle sağlık sektöründe, savunma sektöründe ve üniversitelerde çok güçlü olduğumuzu söyleyebilirim. Türkiye genelinde ürünümüz 200’ün üzerinde hastanede kullanılıyor. Üniversitelerin yaklaşık yüzde 10’unda varız. 2012 yılından itibaren pazarlamada biraz daha yol alabilmek adına düzenli fuar katılımlarına başladık. İstanbul’da düzenlenen CEBİT Avrasya Fuarı’nda stant açtık ve bu noktadan itibaren satış ve pazarlama konusunda ciddi bir ivme yakaladık. Bu tarihten itibaren her Akademik Bilişim Konferansı’na stantlı katıldık.
“TERZİ USULÜ, KİŞİYE ÖZEL ÇALIŞMIYORUZ”
Bizi en çok kamçılayan, yabancı ürünler. Yabancı ürünlerle rekabet için yabancı ürünlerin fonksiyonlarını sağlamaya çalışıyoruz ve üzerine de ülkemizin sektörel mevzuatlarına özel ve müşterilerimizden gelen talepler doğrultusunda yeni fonksiyonlar geliştirerek ilerliyoruz. Bu nedenle dünya piyasasını iyi izleyip yabancı ürünlerin özelliklerini iyi bilmemiz gerekiyor. Bununla birlikte her gelen talebi de değerlendirmiyoruz. Yani terzi usulü çalışmıyoruz. Eğer bir iyileştirme yapıyorsak yalnızca bir kişinin sorununu gidermek yerine bir sektörel ihtiyacı karşılaması gerektiğine inanıyoruz.
“YURTDIŞI OPERASYONLARIMIZ DA OLDU”
Bununla birlikte yurtdışı operasyonlarımız da oldu. Yaklaşık 3 yıl önce Ekonomi Bakanlığı’nın uluslararası rekabeti geliştirme programına dahil olduk. Ortadoğu ve Türki Cumhuriyetleri’ne gittik. Suudi Arabistan, Katar ve Dubai’de ziyaretler gerçekletirdik. Suudi Arabistan’da fuarlara katıldık. Ve bir distribütör anlaşması yaptık. Şu anda Güney Afrika ile bağlantımız başladı. Orada distribütör adayı ile görüşüyoruz. Türk Cumhuriyetlerine de bir çalışma planlıyoruz.
Aynı zamanda yıllık güncelleme lisansları satıyor, servis hizmeti de veriyoruz. Çalıştığımız ülkede bu cihazı kullanmak isteyenlere eğitim de veriyoruz. Bu nedenle çoklu dil yazılımı geliştirdik.
Şu anda Türkçe, İngilizce ve Arapça olmak üzere 3 dilde çalışıyoruz. Bundan sonrasında dil eklememiz kolay çünkü yapı kuruldu. Arapça özelliği sayesinde ilk ve tek Arapça destekleyen güvenlik duvarı olduk.
“SAVUNMA SANAYİNDE GÜÇLÜYÜZ”
Ardından Yerli Malı Belgesi alarak kamu ihalelerinde avantaj sağlamaya başladık. Gerçi bu da kolay olmadı çünkü Yerli Malı Belgesi alabilmemiz için sanayi sicil belgemiz olması gerekliydi oysa bizim nace kodumuz farklıydı. Sanayici değildik.
Konuyla ilgili çok kez Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile görüştük. Sonunda mevzuatta yapılan düzenlemelerle bu sorunları da aştık. Savunma Sanayi Başkanlığı’nın kurduğu Türkiye Siber Güvenlik Kümelenmesi içine yerli üretici olarak katıldık. Bu kümelenmeye katılmak için siber güvenlik alanında ürün, eğitim ya da hizmet üreticisi olmak gerekiyor. Siber güvenlik kümelenmesiyle kamuda tanınırlığımız arttı. Üst düzey kurumlarla daha rahat çalışmaya başladık. TÜBİTAK BİLGEM Siber Güvenlik Enstitüsü ile çalışmaya başladık. Siber Küme aracılığıyla Türkiye Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Başkanlığı ile irtibat kurabildik. Onun yönlendirmesiyle şu anda ürünümüz Cumhurbaşkanlığı Bilgi İşlem Daire Başkanlığı tarafından değerlendirme aşamasında.
Bunun dışında şirkette ISO 27001 ve ISO 9001 standartlarına sahibiz. Havelsan’ın iş ekosisteminde tedarikçi olarak yer alıyoruz. Aselsan ile işbirliği yapmaya başladık.
“DİSTRİBÜTÖR AĞIMIZI GENİŞLETMEK İSTİYORUZ”
Her yıl kendimizi geliştirerek yolumuza devam ediyoruz. Sürekli işimize yatırım yapıyoruz. 5 yıl önce profesyonel bir yönetici ile çalışmaya başlamamızla ivmemiz daha da arttı. Bu yıl ülkede yaşanan ekonomik sıkıntılara rağmen personel sayımız yüzde 25 arttı. Önümüzdeki süreçteki hedeflerimize de değinecek olursak yurtiçi ve dışındaki distribütör ağımızı genişletmek istiyoruz. Türkiye’deki kamu kurumlarının en az yarısında yerli ve milli güvenlik duvarına geçişinde rol üstlenmek istiyoruz.
“YAZILIMDA YERLİ VE MİLLİ ÜRETİM ÖNEMLİ”
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, Mersin Teknopark’ta faaliyet gösteren ePati Bilişim Teknolojileri Firmasını ziyaret ederek Yönetim Kurulu Başkanı Özkan Kırık, Yönetim Kurulu Üyesi Kutluhan Kibrit ve Genel Müdür Umut Oğur’la bir araya geldi. Bir süre sohbet ederek çalışmalar hakkında bilgi alan Başkan Kızıltan, Teknolojide yerli ve milli ürün kullanımının ekonomik olduğu kadar güvenlik açısından da büyük önem taşıdığına dikkat çekti. Çin ile Amerika arasında yaşanan teknolojik çatışmaları hatırlatan Kızıltan, Türkiye’deki bütün teknolojik altyapının yabancılar eliyle yürütüldüğüne dikkat çekerek, herhangi bir sorun yaşanması halinde yaşanabilecek
risklere değindi. Bu nedenle yerli üretimin desteklenmesinin önemini vurgulayan Kızıltan, ePati Bilişim gibi firmaların sayısının artması gerektiğine inandığını, bu tür üreticilerin ürünlerinin desteklenmesi gerektiğini söyledi.