HEDİYE EROĞLU
150-160 yıllık Türk gazetecilik tarihinde; en özgür ve bağımsız basın, 1960-2000 yılları içinde yaşandı.
Ancak temelde 1990’lardan itibaren vücut bulan ‘Medya patronluğu’ ile anayasal ve yasal sansürün dışında ‘oto-sansür’ ve tekelleşme devreye girdi!
Tekelleşme ile gazeteler ‘araca’ dönüştürülerek bugünün dev holdinglerinin amaçlarına ulaşmasının ne yazık ki gücü oldu!
Medyanın sorunlarına kafa yormak ve çözüm üretmeye yönelik kişi, kurum ve kuruluşların adeta ‘koltuk’ sevdasına kapılması, meslek örgütleri ve cemiyetlerin içi boşaltılarak ‘tabela’ derneğine çevrilmesi, Türkiye’deki sendikasızlaştırma kıyımından gazetecilerin de nasibini alması bizleri bugün YOK OLMAYA kadar getirdi!
BASIN-YAYIN SEKTÖRÜ DAR BOĞAZDA!
Tüm bu sorunların büyüdüğü süreçte özellikle basın yayın faaliyetlerinin başta kağıt olmak üzere temel ihtiyaç maddelerinin üretimine odaklanılmaması, ithalata ağırlık verilerek bağımlı hale gelinmesi, sanayileşme hamlesinde basın sektörünün atılım yapacak teşvik ve desteklere erişememesi, keza aynı şekilde teknolojiyi geriden takip etmesi kaliteyi ve verimi düşürdüğü gibi basın yayın sektörünü içinden çıkılmaz bir dar boğaza sürükledi!
GAZETECİLERDEN İŞSİZLER ORDUSU YARATILDI!
Çok sesliliğin demokrasi gereği olduğu nidaları ile ardı ardına açılan gazetecilik fakülteleri, kalifiye eleman ihtiyacını gidermekten yoksun eğitimde kayıp yıllar sonrası işsizler ordusu yarattı!
Hiç kimse bu gençlere sektörün yan kollarından bahsetmediği ve bu yan kollardaki eğitim alanlarına yönlendirmediği için grafiker, sayfa teknisyeni, foto muhabiri vs.. gibi bölümlerden bihaber binlerce genç BÜYÜK GAZETECİ olma umuduyla büyükşehirlerin yolunu tuttu! Ancak orada karşılaştıkları sömürü ise utanılacak dereceydi!
Sosyal güvencesiz, iş huzuru ve barışı olmadan, asgari ücretin dahi altında, can güvenliğini tehlikeye atan uzun mesai saatleri ile tam bir modern kölelik sistemine dahil olduğunu fark eden gençler, bu bataklıktan çıkmakta pek başarılı olamadılar!
Bugün halen yerelden yaygına gazete, radyo, televizyonlar, internet sitesi veya büyük medya kuruluşlarında çalışan gazeteciler TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ hakkından yoksun olarak kendilerine veril(m)en ücret ve haklar mahkum edilmiş vaziyette!
“GAZETECİLİK SUÇ DEĞİLDİR”
Üstüne üstlük mesleği rant ve kendi çıkarları için kullananlar ile aynı kulvarda! Gerçeği halk için arama ilkesiyle cezaevine girmeyi, işsiz kalmayı, toplumdan dışlanmayı göze alarak hem de!...
Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) açıkladığı rakamlara göre Türkiye’de bugün 134 gazeteci cezaevinde!
Bir yandan fişlemeler (SETA Raporu gibi) devam ederken diğer yandan halkın haber alma hakkı için gazetecilik yapan kişilerin hukuk nezninde SUÇLU’ya dönüştürülmesi her geçen gün daha kolay hale getirilmekte! Camiadan cılız da olsa birkaç, ‘gazetecilik suç değildir’ sesi çıksa da örgütsüz mücadele tabiî ki tabanda ve tavanda (Ankara’da) karşılık bulamamakta!
YEREL MEDYA DİRENİYOR!
Tüm sorunlarla boğuşurken yaygın basın daha çok kar elde edebilmek için tüm şartları zorlayıp basın-halkla-ilişkiler-reklam-pazarlama ayağı ile ayakta kalarak farklı bir yapıya bürünmekte!
Bu duruma direnen ise sadece ve sadece YEREL MEDYA!
Her dönemin iktidarının önünde adeta el pençe duran yaygın medyaya inat GAZETECİLİK İLKELERİ’ne bağlılık ile var olma mücadelesi veren YEREL BASIN oluşturduğu tehditkar yapı ile sansürden, ekonomik darboğaza çeşitli engellerle yok edilmeye çalışılmakta!
YENİ ENGEL YARGI REFORMU TEHDİDİ!
Anadolu’da dileyenin tek bir dilekçe ile (şikayet olmadığı müddetçe) hiçbir kanun, hukuka uymaya gerek duymaksızın, denetlenmeden gazete çıkarıldığı günler yaşanırken, günden güne kuşa dönen birkaç kuruş devlet desteği alan gazeteler bun destekten de yoksun bırakılmak istenmekte!
Üstelik bu desteği aldığı adeta cezalar tepesinde Demokles’in kılıcı gibi sallanan ve en ufak bir hatasında gözünün yaşına bakılmadan eski parayla milyarlarca TL ceza kesilen RESMİ İLAN YAYINLAMA HAKKINA SAHİP GAZETELER, bir yandan sansür, diğer yandan otosansür, kalifiye eleman yetersizliği, girdi maliyetlerinin yüksekliği, hammadde temininde dışa bağımlı hale gelinmesi ile uğraşırken bu engellere bir yenisi da eklendi!
Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde resmi ilan statüsündeki icra ilanlarının, gazetelerde yayınlanma zorunluluğunun kaldırılması gündeme getirildi!
BİK DENETİM GÜCÜNÜ KULLANMALI
Sektör, camia ayağa kalktı! Kimisi dedi ki, “Anadolu’da okunurluğu olmayan, birilerinin elinde güce dönüşmüş veya sadece resmi ilan almak için kurulmuş gazeteler yaygara çıkarıyor..!”
Kimisi ise, “Bu madde geçerse yerel basın biter! Demokrasi yara alır! Çok seslilik olmaz…”
Evet ilk söylemlerin haklılık payı var. Lakin bu işi bu hale getiren devlettir! Kanunları istediği zaman istediği yerde istediği kişiye değil eşit olarak herkese uygulamalıdır! Özellikle Basın İlan Kurumu (BİK) gazetelerden yayınladığı resmi ilan karşılığında yüzde 15 alarak aracı kurum görevi yürütmekten öteye gitmelidir! Elindeki denetim gücünü gerçekten işini doğru yapmayan gazeteler için kullanmalıdır!
OKUMUYORUZ!
İkinci söylemde ise yerel basının bu ilanları alamaması ile biteceği tespiti doğrudur! Ancak burada da ne yazık ki halkın payı göz ardı edilmemelidir! Ülkemiz ne yazık ki hala daha okur-yazar (okuma yazma bilmeyen anlamında değil okuyup, anladığını yazmak konusunda) insan oranında dünya sıralamasının çok gerisindedir!
Özellikle Anadolu’da kentlerin hafızası, sesi, gücü konumundaki yerel gazetelere kent ileri gelenleri başta olmak üzere sakinlerinin sahip çıkmaması zaten işi bu raddeye getiren en önemli unsurlardandır!...
İŞTE TALEPLER!
Sonuç olarak; ne yazık ki bugün halen bazı kesimler tarafından adına ‘bayram’ denilse de gerçek gazeteciler için mücadele günü olan 24 Temmuz’da bir kez daha taleplerimizi haykırıyoruz:
BASKI VE SANSÜRE SON VERİN!
SENDİKALAŞMANIN ÖNÜNÜ AÇIN!
SOSYAL HAKLARIMIZI GERİ VERİN!
TEŞVİK VE DESTEKLER YARATIN
RESMİ İLANLARI AZALTMAYIN, ARTTIRIN!
TUTUKLU GAZETECİLERİ SERBEST BIRAKIN!
Gazetecilerin düşünceleri ve haberleri nedeniyle hedef gösterilmediği, işten atılmadığı, gözaltına alınmadığı, tutuklanmadığı bir Türkiye istiyoruz.