Mersin Üniversitesi (MEÜ)Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Murat Durukan, yeni kitabı “Olba: Hanedanlık ve Sonrası”nda, Mersin’in Silifke ilçesinde bulunan Cennet-Cehennem obrukları ile ilgili önemli tespitlerde bulundu. Kitabında yer alan tespitlerle ilgili açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Durukan, Cennet obruğunun herhangi bir inşai faaliyet gerçekleştirilmeden, tamamen doğal haliyle bir tapınak olarak kabul edildiğini ve bu doğal tapınağın antik çağda bereket ile ilişkilendirilen Tanrı Pan için Anadolu’da tespit edilebilmiş olan tek tapınak olma özelliğini taşıdığını vurguladı.
“CENNET MAĞARASININ İÇİNDE İKİNCİ BİR TAPINAK VAR”
Obruğun yukarısında var olan ve blok taşlarla inşa edilen ikinci bir tapınak daha bulunduğunu ifade eden Durukan, bu tapınakların farklı özellikler barındırdığını dile getirdi. Durukan, “Yaptığımız çalışmada ikinci tapınağın Cennet-Cehennem’de geçen mitolojik öyküde rol alan Zeus, Hermes ve Pan’ın birlikte ibadet gördüğü bir tapınak olduğunu tespit ettik. Cennet mağarasının, yani Pan tapınağının içerisinde ise M.S. 5. yüzyılda inşa edilmiş bir şapel var. Bu şapel neden Tanrı Pan’ın tapınağının merkezine inşa edilmiş sorusu akıllara gelebilir. Çünkü Hristiyanlık dini ortaya çıktıktan sonra özellikle engelli doğan çocukların tanrı tarafından lanetlenmiş olduğu, bunların toplum tarafından dışlanması gerektiği gibi bir inanış söz konusuydu. Karanlık çağın bu batıl inanışına göre, keçi bacaklı ve boynuzlu olan Tanrı Pan da lanetlenmiş bir tanrıydı ve şeytanla özdeştirilmişti. Tanrı Pan’ın tapınağının tam merkezine veya kalbine bir şapel (kilise) inşa edilmiş olması, şeytanı etkisiz hale getirmek için yapılmış bir dini faaliyettir. Cennet mağarasına bu şapelin inşa edilme amacı budur” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Durukan, düşmanın içine korku düşürüp, onu paniğe sevk eden, hata yaptıran ve kaybetmesine sebep olan Tanrı Pan efsanesinin, dünyanın bütün önemli dillerinde var olan “panik” kelimesine ilham kaynağı olduğunu da belirtti. Cennet obruğunun yukarısında yer alan ikinci tapınağın duvarlarında yazılı isimlerin Tanrı Pan için düzenlenen yarışmaları kazananların isimleri olduğunu da belirten Durukan, önemli bir mitolojik öykünün geçtiği Cennet-Cehennem obruklarının dünya çapında daha fazla tanınmayı hak ettiğinin altını çizdi.
“BU ÖYKÜNÜN, MERSİN SINIRLARI İÇİNDEKİ CENNET-CEHENNEM OBRUKLARINDA GEÇTİĞİNİ DÜNYAYA HATIRLATMAMIZ LAZIM”
“Cennet-Cehennem obrukları dünya çapında örtülü bir şöhrete sahip” diyen Durukan, mitolojide çok önemli bir hikayenin burada geçtiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
“Tanrıların en büyüğü Zeus ile canavarların en büyüğü Tifon bir savaşa tutuşuyor, bir iktidar mücadelesi oluyor. İlk savaşı canavarların en büyüğü Tifon kazanıyor ve Zeus’un tendonlarını keserek buradaki mağaraya hapsediyor. Sonra devreye Hermes ve Pan giriyorlar. Tendonları tekrar Tifon’dan çalıp Zeus’u iyileştiriyorlar ve yeniden yapılan savaşta Hermes ve Pan’ın da desteği ile Zeus canavarların en büyüğünü mağlup ediyor ve tanrılar kazanmış oluyorlar. Tanrılarla canavarların savaşı iyiler ile kötülerin savaşı gibi değerlendirilebilir. Mitolojiye bu şekilde yansımıştır. Bu mitolojik öyküyü bütün modern dünya bilir, ancak bu öykünün orada, yani Mersin sınırları içindeki Cennet-Cehennem obruklarında geçtiğini dünyaya hatırlatmamız lazım. Cennet-Cehennem obrukları dünya çapında bir turizm merkezi olabilecek potansiyele sahip.”
Durukan, Cennet-Cehennem, Adamkayalar, Kız Kalesi gibi önemli kültürel miras alanlarına sahip çıkmamız ve bu bölgelerin tanıtımının daha iyi yapılabilmesi halinde Mersin’e gelen yabancı turist sayısında da artışı yaşanacağını kaydetti. (iha)