Mersin için ise Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin yapımından vazgeçilerek, kentin yüzünü tarım ve turizme dönmesinin sağlanması gerektiğini vurgulayan Antmen,bu kapsamda Uluslararası Çukurova Bölgesel Havalimanı’nın da bir an önce açılmasını istedi.
HEDİYE EROĞLU
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Mersin Milletvekili Alpay Antmen, kendisi gibi avukat olan eşi Yeşim Antmen ile birlikte Mersin Tenis Yelken ve Yüzme Kulübü’nde düzenlediği toplantıda, meclisteki bir yıllık çalışma döneminde yaptıklarını anlattı. Antmen ayrıca, bir yıllık çalışma sürecini kitaplaştırdığı “Faaliyet Raporu”nu da kamuoyuyla paylaşarak, güncel ve siyasal konular üzerine açıklamalarda bulundu.
Öncelikle kendisine verdiği destek nedeniyle eşine teşekkür eden Antmen, kadın, çocuk, çevre ve basın özgürlüğü vurgusu yaptı. Antmen, “Kadının olmadığı hiç bir yerde başarı şansınız yok. Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın var derler ama aslında öyle değil, her başarılı erkeği başarılı yapan annesi, eşi, kadındır. Kadının olmadığı hiçbir oluşumdan çok da hayır beklemeyin, Bu nedenle kadına şiddete aslında hayvana, insana, çevreye her türlü şiddete karşı sıfır tolerans olmalı” dedi.
BİR YILDA MECLİSE 175 SORU ÖNERGESİ, 14 KANUN TEKLİFİ SUNDU
2018’in Haziran ayında seçimlerden sonra milletvekilliği görevine başladığını anımsatan Antmen, mecliste bir yılın çalışmak isteyen milletvekilleri için zor geçtiğini söyleyerek, “En azından yoğun çalışmak isteyenler için bir yıl hiç de kolay geçmedi” dedi. Antmen, 175 soru önergesi, 14 kanun teklifi sunduğunu bildirdi.
“TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN AYDINLANMASININ TEMELİ; SANAT, ÇAĞDAŞLIK, İLERİCİLİK”
Konuşmasının bir bölümünde çalışmaları ile ilgili bir videoyu da gazetecilerle paylaşan Alpay Antmen, klibin müziğinin Ulvi Cemal Erkin’in Türk köçekçesi eserini olduğunu söyleyerek, “Bu eser, Türk halk türkülerinin batı anlamında çok sesli sazlara uyarlanması ile yapılmış ve genç Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli sanat faaliyetlerinden bir tanesidir. Genç Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra İran şahı ilk Türkiye’ye geldiğinde Atatürk tarafından ona hediye olarak bir İran efsanesinin operalaştırılması talimatı üzerine bu eser ortaya çıktı. Bir opera iki yılda yapılırken Türkiye Cumhuriyeti sanatçıları bir ayda bu operayı sahnelediler. İşte Türkiye Cumhuriyeti’nin aydınlanmasının temeli; sanat, çağdaşlık, ilericilik” dedi.
“HİÇBİR ASKERİ DARBE SAVUNULAMAZ”
Toplantının yapıldığı tarihin 12 Eylül olması nedeniyle darbelere de değinen Milletvekili Antmen, “Türkiye’de 1960’da, 1980’de silahlı darbeler oldu. Daha sonra 28 Şubat ve en son 15 Temmuz hain darbe kalkışması yapıldı. Kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun hiçbir askeri darbenin, demokrasiye müdahale eden gücün, erkin savunulacak bir durumu yoktur. Tüm darbeleri kınıyor, lanetliyorum.
Türkiye 12 Eylül darbesi öncesi ve sonrasında çok büyük acılar çekti. Ama 15 Temmuz alçak, hain darbe girişimi sonrasında bir nevi siyasi darbe ile OHAL getirildi. Bu süreçte Anayasa Komisyonu’nda tüm mücadelelere rağmen, virgülün değiştirilmesinin yeri dahi kabul görmeden kanun yapıldı” dedi.
YERELDE İKTİDAR CHP
17 yıldır siyasi iktidar olan AKP’nin 31 mart seçimlerinde CHP’ye kaptırdığı 251 belediye ile bugün partisinin yerelde iktidar olduğnunu da altını çizen Alpay Antmen, konuyla ilgili şunları söyledi; “Millet ittifakı ile birlikte yüzde 70 oranında nitelik ve nicelikte Türkiye’yi yerelde idare eden partidir CHP. 2020’de erken seçimden bahsediliyor ama olmazsa 2023’te CHP, Türkiye cumhurbaşkanlığını kazanacaktır.
Ama bu süreçte CHP belediyeleri sonuna kadar sosyal demokrat belediyecik hizmeti yapacak, halka kendini ispat edecekler ve bundan sonra Türkiye’ye tekrar demokrasi gelecek”.
“ADALETİ OLMAYAN BİR ÜLKENİN BİR ÜLKENİN BAĞIMSIZ BİR DEVLET OLARAK DEVAMLIĞINA OLANAK YOKTUR”
Konuşmasında bağımsız yargının önemine de işaret eden Alpay Antmen, “Neden adalet çok önemli? Türk hukuku anlamında en üst merci olan Anayasa Mahkemesi’nin bir kararı var; Barış akademisyenleri kararı. Görüşlerini kabul ederiz etmeyiz ama Anayasa Mahkemesi kararlarını ‘uygulamam’ denildiği zaman,yargıya müdahale ettiğinizde Türkiye’de adaletten söz edemezsiniz.
Eğitim Türkiye’de kötü. PİSA sonuçlarına göre sonuncuyuz neredeyse. Ekonomi çökmüş durumda, Hiç kimse ‘Türkiye’de ekonomi iyi, işsizlik yok, herkes refah içinde’ diyemez. Kimse ay sonunu getiremiyor, milletvekilleri dahil.
Ama adalet çökerse, tuz kokmuş olmaz, her şey kokmuş olur. Ekonomiyi düzeltiriz, parmağımızdaki alyansı satar hazinenin borçlarını öderiz. Eğitimde seferberlik başlatır, çocuklarımızı yeniden eğitiriz.
Ama 2016’dan 4 bin 500 hakim ve savcı ihraç edildi. Bunların yerine 9 bin 500 tane 0-3 yaş kıdemde hakim ve savcı atandı ki bunların hiçbiri adaleti, hukuku bilmiyor, hiç biri doğru düzgün yargılama yapamıyor. Hiç biri Saraya bakmadan, talimat almadan karar veremiyor. Bunları yeniden eğitebiliriz. Ama adaleti yok ederseniz, Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi; ‘adaleti olmayan bir ülkenin bir ülkenin bağımsız bir devlet olarak devamlığına olanak yoktur’
Çünkü herkes kendi hakkını almaya kalkar. Biz bunu yeniden sağlamak zorundayız. Sayın genel başkanımız, 70 yaşındaki bir adam ‘hak, hukuk, adalet’ diyerek yayan yapıldak 500 kilometre yürüdü.İşte o gün aslında Türkiye’de bir şey değişmeye başladı. Türkiye’de adaleti tekrar yerine getirmek, tekrar adil yargılanmayı kurmak zorundayız. Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, adalete güvenmeliyiz.
Adalete güvene endeksi, Yargıtay başkanına göre bile yüzde 30’lara düşmüş durumda. Siyasi görüşümüz farklıdır ama adliyenin içinde siyaset olmaz. Hakimin kendi siyasi görüşü vardır, olmadır ama siyasi görüşünü dosyasına, kararına koyamaz, gösteremez. Tarafsız, bağımsız, etki altında kalmadan vicdani kararını verir, doğru veya yanlış önemli değil, bir Allah’tan korkar o kadar. Kanunlara ve vicdana bağlıdır, onun sesini dinler.
3. Yargı Reform Paketi geliyor. Türkiye’de bu 3. yargı reformu paketi olacak. Ama siz Adli Yargı açılışını Saray’da yaparsanız artık yargı mensupları da kafalarını kaldırıp siyasi iktidara, partili cumhurbaşkanına bakar. Her şeyi yapabilirsiniz ama yargıyı; yürütmenin yanına, altına koyamazsınız. Türk yargı sisteminin siyasi iktidarların güdümünden kurtarılması gerektiğine ısrarla işaret etmek istiyorum” diye konuştu.
“MECLİSTE BİLE HERŞEYE YÜZDE 100 ZAM GELDİ”
Ekonomiye değinmeyi de ihmal etmeyen Antmen, açıklamasını şöyle sürdürdü; “İşsizlik, hayat pahalılığı had safhada. Zamlar her gün artıyor. Mecliste her şey ucuz deniliyor ama orada bile her şeye yüzde 100 zam gelmiş. Hiçbir şey artık bu hayatta ucuz değil. İnsanlar ay sonunu getiremiyorlar. Cumhurbaşkanının damadı eğer ekonomiyi biliyorsa Türkiye’de neden bu halde diye düşünmek lazım?
Türkiye’de ekonominin düzelmesinin en önemli şartlarından biri yargının bağımsız olması ise ikincisinin ekonominin, merkez bankasının bağımsız hale getirilmesidir.
Vergiler insanların canını yakıyor, bir milyon TL’nin üzerinde vergi borcu olanların sayısı artık 10 binlerle anlatılıyor. Ama yandaşların vergi borçları siliniyor, olan garibanlara oluyor. Şuan günlerde yüzlerce mesaj alıyorum çek mağdurlarından. Çekler ekonomik kriz nedeniyle ödenemiyor. Bir yanda alacaklılar diğer yanda borçlular mağdur. Esnaf çekini ödeyemediği için hapse giriyor.
Ekonominin çarklarını işletmek zorundayız, bu da öncelikle bağımsız yargı ve ekonomi yönetiminden geçer”.
“BASIN ZORDA”
Basının sorunlarına da değinen milletvekili Alpay Antmen, Türkiye’nin dünyada en çok tutuklu gazeteci olan ülke olduğunu anımsattı. “Baskıları, tutuklu gazetecileri vazgeçtik, eskiden gazeteleri elimize alırdık bir ağırlığı vardı, şimdi gazeteler 3-4 yaprak çıkabiliyor” diyen Antmen, basına verilen kağıttan KDV ve malzemelerden özel tüketim vergisi alınmasını eleştirdi.
Türk tank ve palet fabrikasının ’50 milyon dolar bulunamadığı için Katarlılara satılmasını da eleştiren antmen, “Bu kadar mı yerli-milliyiz? Bu kadar mı vatansever, yurtseveriz.
Genel başkanımız ‘bir hafta içinde 50 milyon doları hazineye koyarım’ dedi. Ama bu 50 milyon dolar meselesi değil, bu Türk milli silah sanayisinin yabancılara devredilmesi. 50 milyon doları bu ülke 5 milyar dolar olarak bir hafta içinde toplar, hodri meydan” dedi.
“HİÇBİR DEVLET BU KADAR KONTROLSÜZ GÖÇE İZİN VEREMEZ”
Suriyeli mülteciler ile ilgili de iktidara yüklenen Antmen, “Hiçbir insanı darda bırakmayalım, hiçbir çocuk gözyaşı dökmesin, hiçbir anne. Ağlamasın, savaş korkusu yaşamasın. Sınırlarımızı açalım, kucaklayalım. Ama hiçbir devlet bu kadar kontrolsüz göçe izin veremez. Kamplarda misafir edersin. Hepimiz misafir edelim, ağırlayalım, masrafını biz verelim ama geçici sığınma kamplarında.
Savaş bitti, bitmek zorunda, Türkiye müdahil olup, tüm tarafları buluşturup bu savaşı bitirmek zorunda. Ondan sonra da sığınmacı kardeşlerimiz nasıl güle oynaya Türkiye’ye geldiyse o şekilde evlerine yolculamak zorundayız.
Neden? 40 milyar dolar harcamışız. Tank palet fabrikasın için 50 milyon dolar bulamıyor, tank palet fabrikanı yabancı bir ülkenin ordusuna veriyorsun ama 40 milyar dolar harcıyorsun. 40 değil 400 milyar doların helali hoş olsun. Fakat şuan Türkiye’deki 5 milyon Suriyeli 2030’da 10-15 milyon olduğunda ne yapacaksınız? Buna yeni siyasette; silahsız işgal diyorlar.
İnsanlarımız aç, insanlarımız açıkta. Bu nedenle tıkanan bu siyasi iktidarın artık gitmesi, değişmesi gerekiyor” dedi.
“HAVALİMANI BİR AN ÖNCE AÇILMALI”
Mersin’in en önemli gündem maddesi havaalanını sorununu da pas geçmeyen Antmen, “Uluslararası Çukurova Bölgesel Havalimanı’na pırpırlar bile inmiyor. Neden yapamıyoruz? Kaçtır ihaleye girenler orada batıyor. Pistleri hazır ama binaları yok, ekipmanı yok. Hiçbir şeyi yok. 3-4 kere temel atıldı, 2020’de seçim olursa bir temel de o zaman atarız. Çukurova Bölgesel Havalimanı’nın uluslararası olarak yapılıp, bitirilip, açılması, Adana havaalanının kapatılması gerekiyor. Ve bundan sonra da Mersin’de turizmi, tarımı canlandırmalıyız.
Bir; turizm, tatil, sanat, tarih kenti olabilir Mersin. Neden bunları öteliyoruz. Yanı başımızda Kıbrıs var.
Ayrıca Kıbrıs çevresindeki doğalgaz alanları Türkiye’nin namus meselesidir, burada siyaset olmaz, bu konuda CHP gerekli adımı atan herkesin yanındadır, uluslararası alanda iç çekişmelere yer yoktur sonuna kadar Türkiye’nin milli menfaatlerinin peşindeyiz.
“NÜKLEER SANTRAL İLE PARAYI ONLAR KAZANACAK, BİZ YANACAĞIZ”
Mersin’i tarım, turizm kenti yapalım diyoruz ama Akkkuyu Nükleer Güç Santrali’ni yaptığınız zaman çevresinde tarım yapılamayacak. Turistte gelmeyecek.
Diyorlar ki ‘burası iş imkanı sağlayacak’. Evet inşaat yapılırken 2 bin kişi istihdam edilecek ama inşaat bitince ne olacak? Oraya 5 otel yapın, en az bin 500 kişi yılda 12 ay orada çalışabilir. Bu otellere gıda üretecek çiftçi kalkınır. Çevre halkı kalkınacak ve doğa kirlenmeyecek.
Nükleer santraller zararlı değil deniliyor. Buraya nükleer santral yaptıklarında lagos, mercan, barbun yiyemeyeceksiniz. Akdeniz’in suyu 2 dere ısınacak. Her şey haşlanacak. Nükleer kaza olmasa bile çevreye salınacak gazlarla oradaki çocuklarımızın lösemi olma ihtimali kat kat artacak. Onlar yapacak biz yanacağız. Parayı onlar kazanacak, biz yanacağız.
Ruslar yüzyıllardır sıcak denizlere inmek istiyorlardı işte Akkuyu’yu deniz üssü haline getirecekler.
Rusya ile yaptığımız anlaşmaya göre burası ne yerli ne milli olacak. Teknoloji transfer edilmeyecek, Türk uzman çalıştırılmayacak. Anlaşmada bunlar kapı gibi yazıyor. 3,5-4 cente aldığımız elektriğin kilovatı 12 cente satılacak Türkiye’ye. Yerli ve milli, hem ekonomik anlamda hem yaşamsal anlamda Akkuyu, Türkiye için pimi çekilmiş el bombası olacak.
Türkiye için çok çalışmamız gerekiyor. Tek bir amacımız var Türkiye’nin daha iyi yerlere gelmesi”. Sözleri ile konuşmasını tamamladı.