HEDİYE EROĞLU
Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) 28-29 Mart'ta yapılacak 37. Olağan Kurultayı için geri sayım başladı. Kurultay süreci yaklaştıkça parti içinde genel başkanlık kulisleri de hareketlendi. CHP Genel Başkanlığı için adaylığını açıklayan ilk isim eski Mersin Milletvekili ve parti içi eğitim sorumlusu Aytuğ Atıcı oldu. Ancak parti içinde birçok isim, adaylık için zemin yokluyor.
Demokrasi öyküsü yazmak için yola çıkan CHP Genel Başkan aday adayı Prof. Dr. Aytuğ Atıcı ise, “Sessiz kalma özgür kal” diyerek partililerden destek bekliyor.
Mercan TV’de yayınlanan Arka Plan Programı’na konuk olan atıcı, sorularımızı içtenlikle yanıtlayarak, ülke siyasetine ışık tutacak fikirlerini paylaştı.
“HEPİMİZİN BU DEVLETE, MİLLETE BORCU VAR”
SORU: Sizi adaylığa iten, getiren nedir?
A. ATICI: Hepimizin bu devlete, millete borcu var. Ne yapsak az, yaptıklarımızı yeterli bulmak doğru değil. Ben Adana’da varlıklı olmayan bir ailenin çocuğuydum. Bu devlet sayesinde okudum doktor oldum. Daha sonra bu millet beni kendine vekil tayin etti. Yani Türkiye’de milyonlarca insanın hayallerini süsleyen makama geldim ama gördüm ki en güzel mevki insanların yüreğiymiş. Yüreğe girmişsem ne mutlu bize.
TÜRKİYE’YE REFORM GEREKİYOR
SORU: CHP Genel Başkan aday adaylığınızı bir öykü ve reform olarak anlatıyorsunuz. Peki CHP’de neden böyle bir reforma ihtiyaç var, sizi bu noktaya getiren ne oldu?
A.ATICI: Aslında reform CHP’ye lazım değil, Türkiye’ye lazım olduğunu düşünüyorum. Önce CHP’de reform olur ise yani parti içi demokrasiyi daha üst seviyelere çıkarabilirsek, o zaman Türkiye’ye demokrasi getirebilme iddiamız inandırıcı olabilir. bu yüzden reform önce CHP’de yapmalıyız. Neler yapmak istiyoruz? Öncelikle parti içi demokrasiyi en üst seviyeye çıkarmak istiyoruz. CHP’de tabi ki demokrasi var. Şuan da parlamentoda gurubu bulunan partiler arasında parti içi demokrasiyi en çok hissettiren CHP’dir. Ancak CHP’deki uygulamalarda bize yetmiyor. Bu yıllardır kurduğum bir hayal. Demokratik olma konuşmalarını CHP’nin benzer toplantılarında da duyuyoruz. Beni tanıyanlar benim çizgimden çıkmayacağımı çok iyi biliyorlar. Somut hareketlerimizi bir manifesto vasıtasıyla anlattım. Bu manifestoyu web sitemde bulabilir incelemek isteyenler. 14 aydır çalıştığım, bütün duygularımı çok özet bir şekilde anlattım.
SORU: Manifestoda neler var?
A.ATICI: İlk olarak parti içi demokrasiyi daha üst seviyeye taşımak gerektiği var. CHP milletvekilleri, belediye başkanları, il genel meclis üyeleri, belediye meclis üyelerinin tamamı üyelerin katıldığı bir ön seçim ya da bir eğilim yoklamasıyla belirlenmeli. Aksi taktirde reform yaptık denemez. Parti üyeleri kendi yöneticilerini de doğrudan seçebilmeliler. Bugün siyasi parti kanununa göre bir delegelik sistemi vardır. evet bu delegelik sistemi devam etmek zorundadır ancak biz bütün bireylerin katıldığı bir seçimle; il başkanını, genel başkanımızı seçebilirsek, kurultay delegelerini, parti meclisi üyelerimizi seçebilirsek reform budur. Bugüne kadar söylenmemiş şeyleri söylüyorum. Yani bütün yöneticilerimiz üyelerle seçilmelidir, delegelik sistemi kaldırılmalıdır. Peki delege seçimleri nasıl olmalı? Sandık başında yapılmalı. 3-5 kişinin bir araya gelip sen delege ol denilerek yapılması olmuyor. Bazıları sandık koyuyoruz diyor. Mahallede 500 tane üye var, diyelim ki 10 tane delege seçilecek, 10 tane delege ve onların tanıdığı 30 kişi geliyor ve 10 kişi delege seçiliyor. Çünkü kimsenin haberi yok. Ben bunları her söylediğimde hemen genel merkezin suçu olduğu söyleniyor. Bu hepimizin suçu. Ben siyasi yaşamım boyunca hiçbir zaman bir CHP’li ile kavga etmedim ve etmeyeceğim. Hiçbir CHP’liye doğrudan doğruya saldırmayacağım. Genel başkanlarım da buna dahil, hiçbir zaman onlar üzeriden siyaset yapılmasını da doğru bulmadım. Bu nedenle benim bütün derdim sistem üzerinedir. Aytuğ Atıcı sadece genel başkan koltuğuna yürümüyor. Sistemi sorguluyor ve sistemi değiştirmek istiyor. Çünkü bu sistem genel başkan koltuğuna oturulduğunda değişir ancak. Ben çok radikal bir sistem değişikliği, doğrudan doğruya parti içi demokrasiyi getirecek bir reform sistemi öneriyorum.
“DAR KADRO, EKİP HAREKETLERİ YÜZÜNDEN BİZ BURADAYIZ”
SORU: Sizin bu değişiklikleriniz için size inanan birileri de gerekiyor. Bunun için ne gibi hazırlıklar yaptınız?
A.ATICI: Ben bir manifesto hazırladım. Lütfen bunu okuyun ve bu manifestoya imza atan herkesi yanıma bekliyorum. Bu manifestoya inanan ve tamda böyle bir şeye ihtiyacımız var diyen herkesi yanıma bekliyorum. Bugüne kadar yapılan dar kadro, ekip hareketleri yüzünden biz buradayız. Siz aynı partinin üyesi değil misiniz, hayalleriniz mi farklı, Atatürk sevginiz mi farklı? Neden 3-4 gurupsunuz? Siz ilkeleri ortaya koyduktan sonra ‘ben daha iyi yaparım’ diye yola çıkmalısınız. Ekip çarşaf listeyle oluşmalı. Çarşaf listeyle seçilecek olan bütün parti meclisi üyeleri bu manifestonun altına imza atmak kaydıyla gelsinler, yarışsınlar. Sonra bu manifestoyu el birliğiyle harekete geçirelim.
“TABANDAN TAVANA DEMOKRASİ UMUDUM ÇOK AZALDI”
SORU: Sizin dediğiniz değişim modelinin yukarıdan aşağı olması, tabandan yükselme hareketine karşı değil mi?
A.ATICI: Aslında sosyal demokrat, sol hareketlerde tabandan tavana doğru bir değişim olur. Ben de bu amaçla yıllardır uğraşıyorum. Tabandan oluşacak hareket tavanı etkilemelidir ama yıllarca yaptığım çalışmalarda bir tülü tabandaki demokrasi anlayışını yerleştirme şansım olmadı. Çünkü tüzüğümüz insanları bu şekilde davranmaya itiyor. Bu nedenle tabandan tavana demokrasi umudum çok azaldı. Hiçbir genel merkez yöneticisi üyelere, ‘gidin aranızda anlaşın ve delege yazın’ demiyor ama yazılıyor. Hiçbir tüzük maddesi, ‘il kongrelerini tek adayla yapacaksınız’ demiyor, ama yapılıyor. Çünkü tüzükte böyle bir açıklık var. Tek adayla yarışa girmeyi ben çok tehlikeli buluyorum. Her baba yiğit bu partinin ilçe başkanı olmak ister ve istemelidir de ancak nasıl bir yöntem uygulayacağını anlatmalı.
Öyle bir sistem kursak ki CHP sosyal demokrat ilkelerini yani; özgürlük, adalet, dayanışma duygularıyla ve 100 yıllık geleneğiyle ve Atatürk’ün asla vazgeçemeyeceğimiz ilkeleriyle harmanlasa, bir de Anadolu’nun kadim geleneğiyle şöyle bir harmanlasa bu tüzük böyle değişikliklerle örneği olmayacak bir manifesto olur.
Ben yarın CHP Genel Başkanı olsam sistem böyle kaldığı sürece ben de bir şey yapamam. Sadece o onurlu koltuğa otururum, tarih beni yazar, mezar taşımda da CHP Genel Başkanı yazar o kadar. Ben dahi hiçbir şey yapamam. O yüzden benim hayalim, sistemi sosyal demokrat ve CHP’ye yakışır bir şekle getirmek. Sistem değişikliğinden bahsettiğim tabi ki tüzük değişikliği ve tabi ki bu tüzüğün tam uygulanması, tam uygulanan tüzüğün de artık gelenek haline gelmesi. Bu yüzden tabandan yukarıya doğru bir hareket umudum azaldı. Bu yüzden bide bunu denemek istiyorum, tavandan aşağıya olur mu, olabilir? Bizim milletimiz biraz da Osmanlı’dan gelen birtakım alışkanlıklarla yukarıdan aşağıya doğru olan hareketleri de kabullenebilir. Bu hareketler demokratik hareketler ise o zaman kabul görme ihtimali daha da yüksek olur.
“FİKRİ CHP ÜRETİYOR, AKP OY ALIYOR, BİRBİRİMİZİ KANDIRMAYALIM”
SORU: Böyle bir reformun Türkiye’de estireceği rüzgara dair sizin hedefleriniz, öngörüleriniz, yapmak istedikleriniz ne olur?
A.ATICI: Çok güzel projeler ürettik biz. Son 10 yıla baktığınız zaman muazzam projelerimiz var. Örneğin asgari ücret 800 küsur lirayken 1500 lira olacak dedik, herkes bize güldü. İnandı, bu olabilir dedi fakat millet bize, CHP’ye değil AKP’ye oy verdi. Yani CHP’ye dedi ki; ‘Çok teşekkür ediyorum, çok güzel bir proje ama bunu senin yapacağına inanmıyorum, AKP’nin yapacağına inanıyorum’. Ve gitti AKP’ye oy verdi. Birbirimizi kandırmayalım.
Yine emekliye 2 maaş ikramiye dedik önce herkes bize güldü. Ama ne oldu, ikramiye verildi. Kim yaptı? AKP yaptı. Nasıl yaptı? Millet oy verdiği için. Fikri bizden alıyorlar, uygulamayı başkasına yaptırıyorlar. Neden? Çünkü bize yeterince güvenmiyorlar.
CHP içerisinde oyunun kuralları net bir şekilde ortaya konur ise o zaman millette şöyle bir algı oluşabilir, ‘ya bu CHP dediğini yapıyor’. ‘Cumhurbaşkanını üyelerle seçeceğim’ dedi, hakikaten üyeleriyle seçti. ‘Gençlik, kadın kotasını yükselteceğim’ dedi ve yaptı, helal olsun. ‘Partide yükselmenin temel koşulu eğitimdir’ dedi, gerçekten eğitim alanları partide bir yerlere getirdi. ‘Genel başkan, il başkanı, ilçe başkanı için başarısızlık kriteri koydu’ ve yaptı. Bunların hepsi benim hayallerimdir, bu başarısızlık kriterleri ortaya çıktığında vatandaş, ‘vallahi istifa ediyor bunlar, Allah Allah bu nasıl bir parti haline geldi? Dediğini yapıyor, yeni projeler üretiyor, ben bu partiye güvenirim’ diyecektir. İşte bu aşamadan sonra bizim oylarımızın artma ihtimali vardır. Ancak, ‘CHP, tam demokratik bir parti oldu, demokrasi çıtasını kendi içinde yükseltti’ diye halk bize oy vermeyebilir. Halkın bize oy vermesi için de daha halka yönelik reformlar yapmamız lazım.
CHP’NİN SOKAK ÖRGÜTLENMESİNE İHTİYACI VAR
SORU: Manifestonun ikinci kısmı da bu konuda ile ilgili, halka yönelik reformlar. Nelerdir bunlar?
A. ATICI: Bunun için de çok kafa yordum ve 2-3 tane çok önemli nokta yakaladım ki ikisi çok çok önemli. Bunlardan bir tanesi CHP’nin örgütlenme modelidir. Parti nasıl örgütlenir, örgütlenme ağını nasıl genişletir, onu anlattık burada. Şu anda bizim örgütlenme modelimiz, sadece mahalleye kadar, yani muhtarlık bölgesinde örgütlüyüz, daha aşağısında değiliz. Benim önerim, örgütlenmeyi muhtarlık bölgesinin daha aşağısına yani sokağa indirmektir, bu projenin de adı sokak projesi örgütlenmesidir. Yani biz sokakları öbek öbek örgütleyeceğiz, her bir öbeğin içerisinde 400 seçmen olacak şekilde. Kocaman bir cadde ise o zaman biz bu caddeyi 400 seçmenlik öbekler halinde böleceğiz. Küçücük sokaklar da ise 2-3 sokağı birleştirip 400 seçmene ulaşınca 400 seçmeni bir öbek haline getireceğiz. Böylece her öbekte 400 seçmen, tahminimize göre 120-130 civarında hane olacak. Bu 120-130 hane için bir örgütlenme görevlisi görevlendireceğiz. Üyelerimize veya gönüllülerimize, ‘hadi sokağa iniyoruz’ diyeceğiz. Yani bu öbekleri, partililerimize emanet edeceğiz.
İkinci önemli konu çalışma modelidir. CHP olarak şuanda Türkiye genelinde bir çalışma modelimiz yoktur. Bu çok ciddi bir sorundur, Biz 1950 yılından beri, tam 70 yıldır tek başına iktidar olamamış bir partiyiz ve artık başka şeyler yapmanın zamanı geldi. Kadın kollarımızın broşür dağıtmasına, gençlik kollarımızın afiş asmasına, adaylarımızın esnaf, köy ziyareti yapmalarına, genel merkezin, belediyelerin proje üretmelerine ek olarak iki şey yapmamız lazım.
İnsanımız öyle bir hale geldi ki seçim zamanı kapı çaldığı zaman pencereden bakıyor, kim gelmiş, siyasetçi; elinde bir şey var mı, yok. Var mı var. Bu duruma gelmemek lazım. Seçim zamanı vatandaşa gidip, ‘nasılsınız iyi misiniz, ben CHP’den geliyorum, ismim Aytuğ Atıcı, bana oy verin’ demek yanlış. Vatandaş, ‘Ben sana niye oy vereyim, sen 4 senedir neredeydin, partin nerdeydi, niye benim kapımı çalmadınız?’der.
“KOMŞUNU TANI, ONU DİNLE VE İYİLİK YAP”
Şimdi bu çalışma modelinde sloganımız şu; komşunu tanı, onu dinle ve iyilik yap. Komşuyu tanımadan komşunun oyunu isteyemezsiniz. Yani bir milletvekili adayı, bir belediye başkanı adayı bütün hanelerin içine tek tek giremez ama ben bu 400 seçmenlik öbeğimde eğer ziyaret edilmesi gereken bir kişi varsa ben adayımı bu eve sokarım. İşte bunları bilmek için komşuyu tanıyacağız. 2, vereceğimiz eğitimde komşu dinlenecek. Biz sürekli konuşuyoruz, gidiyoruz komşulara anlatıyoruz, anlatıyoruz CHP şöyle iyidir, Ak Parti şöyle kötüdür, işte Tayyip Erdoğan şu kadar kötüdür, Kılıçdaroğlu bu kadar iyidir. Bunları televizyonlar bangır bangır söylüyor zaten. Bizim hedef kitlemiz bir partiye sıkı sıkıya bağlı olmayan seçmendir ve bu da az değildir Türkiye’de, yüzde 30 civarındadır.
Bu insanlara gidip, ‘Nasılsınız? Komşuyuz, bir ihtiyacınız olursa söyleyin elimden geleni yaparım’ diyeceğiz. Daha sonra bir iyilik yap bölümüne geçeceğiz. Komşunu tanıdın, onu dinledin ve bir iyilik yapacaksın. Örneğin ‘Bizim çocuk İngilizce’den zayıf alıyor’ diyorsa hemen ilçedeki görevli listesine bakacaksın. Her ilçede ‘ben kapı kapı gezemem ama CHP’ye destek olurum’ diyenlerin listesini oluşturacağız. Doktorlar, ebeler, hemşireler, öğretmenler, avukatlar, efendim tamirciler, taksiciler, elektrikçiler, muslukçular kim varsa. Onlardan destek isteyeceğiz. Bütün bunlar bizde var ama harekete geçmiyor, ben bunları harekete geçireceğim. Komşumuzu tanıdık, onun derdini dinledik ve bir iyilik yaptık. Bakın önce partiyi demokratik hale getirdik sonra sahaya indirdik. Sokak örgütlenmesiyle ve bu şekilde sistemli bir çalışmayla halka ulaştık. Bunun önünde kimse duramaz. Bu benim partimin iktidar olması demektir.
TÜRKİYE’NİN EN ÖNEMLİ SORUNU DEMOKRASİDİR
SORU: Peki tüm bunlar ülkeyi nereye götürecek?
A. ATICI: Aytuğ Atıcı sadece CHP’nin genel başkanlık koltuğuna mı oturmak istiyor? Hayır! Diyelim ki partiyi iktidara taşıdık. Manifestonun 3.bölümünde de iktidarı aldıktan sonra Türkiye’yi nasıl yöneteceğimiz kısmı var. Biz Türkiye’yi öz gücümüzle yönetebiliriz. Ülkenin neye ihtiyacı var, herkes ’ekonomi, para, geçim, işsizlik’ diyecek. Evet bunların hepsi çok önemli ancak eğer bir ülkede demokrasi yok ise bunların hiçbirinin anlamı yoktur. İstediğiniz kadar çocuğunuza iş bulun, eğer demokrasi yoksa yarın belediye değiştiği anda çocuğunuz kapı dışarı atılır. Artık kimse kimseye güvenmiyor. Çünkü demokrasi yok, demokrasi kültürümüzü giderek kaybediyoruz, yani biz demokratik bir yönetimle, şeffaf ve liyakata uygun atamalar yaparsak belediye başkanlığına kim gelirse gelsin o kişiyi işten çıkaramaz.
Türkiye’nin en önemli sorunu demokrasidir. Neden, çünkü istediğiniz kadar zengin olun, demokratik bir ülkede yaşamıyorsanız mallarınıza bir günde el konabilir, istediğiniz kadar iş güç sahibi olun ertesi gün hapse girebilirsiniz.
İkinci sorunumuz, özgürlüktür. Yani biz ekmeksiz yaşayabiliriz ama Türk milletini hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakamaz. Herkes özgürce yaşamak zorundadır ve eşit yaşamak zorundadır.
“SESSİZ KALMA ÖZGÜR KAL”
SORU: Bir de sloganınız var, “Sessiz kalma özgür kal” diye. Ne anlatmak istiyorsunuz bu slogan ile.
A. ATICI: Sesimizi biraz yükseltmek lazım. Sessiz kalmanın anlamı bağır, çağır, küfret, genel başkana 2 tane laf gönder, falanca adaya 3-5 tane laf söyle değil, sessiz kalma, sözünü yükselt sözünü, ne yazdın sen, nasıl bir CHP hayal ediyorsun, bu CHP’yi iktidara nasıl taşımak istiyorsun, iktidara geldiğinde bu ülkeyi nasıl yönetmek istiyorsun? Sözünü yükselt, çünkü sözünü yükseltirsen özgür kalırsın. Eğer sözünü yükseltmezsen, susarsan, ‘o beni desteklesin susayım, o diğerini desteklesin sesimi çıkarmayayım, ondan 10 tane imza gelecek, ben bunu söylemeyeyim, belediye başkanının desteği olursa ben ancak imza bulabilirim o halde belediye başkanları ile ilgili seçimle ilgili konuşmayayım’ falan dersen ben o zaman sesini yükseltmemiş, özgür kalmamış olursun.
“MANİFESTOYU DESTEKLİYORSANIZ YANIMA GELİN”
SORU: Son olarak söylemek istediğiniz şeyler var mı?
A.ATICI: Herkese sessiz kalmayın, özgür kalın diyorum. Lütfen manifestomu değerlendirin, beni yaklaşık 10 yıldır siyasetin içerisinde görüyorsunuz. Duygularım, ilkelerim, hayallerim değişmedi asla değişmez, sadece gelişir. Eğer bu manifestoyu destekliyorsanız yanıma gelin, bu Manifestoyu destekliyor iseniz lütfen bu Manifestonun hayata geçmesi için çaba sarf edin. Hiç kimse kurtarıcı değildir, ben asla kendimi bir kurtarıcı olarak görmem, asla elimde bir sihirli değnek yok, benim elimde Manifesto var başka hiçbir şey yok, bu Manifestoyu da ancak CHP’liler ile yaparım. CHP’liler bu Manifestoya evet derse o zaman ben bu işi başarabilirim. Aksi takdirde ne ben başarabilirim, ne de bir başkası.