Haber Merkezi

DİSK Genel -İş Mersin Şube Başkanı Kemal Göksoy, Gezi Direnişinin 7.yıldönümü sebebiyle Emek ve Demokrasi Platformu adına bir basın açıklaması yaptı. Gezi Direnişini unutmadıklarını ve unutmayacaklarını vurgulayan Göksoy; “Gezi Direnişinde yitirdiklerimiz onurumuzdur şiarıyla bu mücadeleyi daha da yükselten daha da büyüten bir yerde mücadelemize devam edeceğiz” dedi.

PARANIN EGEMEN OLMADIĞI, KARDEŞLİĞİN, EŞİTLİĞİN, ÖZGÜRLÜĞÜN TÜRKİYE’SİNİ YARATTILAR

Göksoy açıklamasında, 28 Mayıs 2013 tarihinin gerek Türkiye’de gerekse de emek ve demokrasi güçlerinin dünya ölçeğinde verdiği mücadelelerden biri olduğunu belirterek; “Kimileri tarafından 3-5 ağacın hesabını sorma girişimi kimilerine göre de darbe girişimi ama bize göre de eşit ve özgür bir dünyanın kurulmasının geri dönülmez bir adımıydı bu tarih. Binlerce yıllık insanlık tarihi, inişli çıkışlı ve kimi zaman zafer kimi zaman yenilgilerle sonuçlanmıştır. Tıpkı 28 Mayıs 1871’de Paris Komünü’nde ölen on binler ya da 1972’de Kızıldere’de ölen canlarımız gibi tarihe yazıldı 28 Mayıs 2013 Gezi Direnişi. İktidarın tek bir insan yaratma girişimi, doğayı, çevreyi, insanı yok sayma mantığı çok ciddi bir darbe aldı. Gezi Direnişi ile 2 aya yakın bir süre direnen insanlar mücadele ettiler, dayanıştılar, kolektif kurdular. Paranın egemen olmadığı, kardeşliğin, eşitliğin, özgürlüğün Türkiye’sini yarattılar” dedi.

“BİZİM SORUNUMUZ, DİNİ SİYASETE ALET EDİP DİNİ DUYGULARI SÖMÜRENLERLE”

İstanbul’da yaşları 15-25 arasında 8 gencin toprağa verildiğini hatırlatan Göksoy; “ Kimileri yenildiğimizi sanıyor Gezi’de ama biz o günden sonra daha inançlı, daha kararlı bir şekilde her haksızlığa karşı sesimizi yükseltmeye, tek adam rejimine karşı çıkmaya ve aklın, bilimin, emeğin, dayanışmanın, eşitliğin özgürlüğün ve barışın öncülüğünde kurulacak yeni bir dünya için mücadele etmeye devam ediyoruz.  Mücadelemizi bölmek ve halk ile aramızı açmak için provokasyonlar içerisinde İzmir’deki bir camiden okunan Ciao Bella marşında yapıldığı gibi bizi din düşmanı gibi göstermeye çalışanlara bir kez daha sesleniyoruz. Bizim, halkın manevi yaşamı ile dini, duyguları, düşünceleri ile bugüne dek hiçbir sorunumuz olmadı, bundan sonra da olmayacak. Bizim sorunumuz, dini siyasete alet edip dini duyguları sömürenlerle. Onlara karşı mücadelemiz sonuna kadar sürecektir.  Bu provokasyonlardan sonuç alamayacağını çok iyi bilen iktidarın denediği yollardan biri de direnen, sesini çıkaran, mücadeleye öncülük eden tüm dinamiklere saldırmak, gözaltına almak ve ele geçirdiği hukuk ile bu insanların tutuklanmasını sağlamak. Özellikle son dönemde HDP’nin İlçe, İl ve Genel Merkez yöneticilerine karşı yapılan operasyonlar, bu mantığın ürünüdür ve bizim açımızdan kabul edilemez gelişmelerdir” diye konuştu.

“ERİL TAHAKKÜME CEZASIZLIK, GÜVENCE ALTINA ALINMAYA ÇALIŞILMIŞTIR”

Haksız ve hukuksuz şekilde uygulanan bu gözaltı ve tutuklamalara bir an önce son verilmesi gerektiğini ifade eden Göksoy şunları söyledi:

“Bugüne dek hukuksuz bir şekilde cezaevlerine atılan aydınlar, gazeteciler, düşüncelerinden dolayı tutuklananlar ve tüm siyasi tutsaklar bir an önce serbest bırakılmalıdır. İktidarın ikiyüzlü kanunları bu dönemde iyice artmıştır. Bir yandan sosyal medyadan düşüncelerini barışçıl bir şekilde ifade edenler tutuklanırken diğer yandan komşularını ve 50 kişiyi ölüm listesine yazdığını belirtenlere dokunulmamaktadır. Bir yandan polis ve bekçi baskıları gün geçtikçe artarken diğer yandan mezarlıklara ve halkın kutsal saydığı değerlere yapılan saldırılara karşı hiçbir önlem almamaktadır. Bir yandan Gezi sürecinde camilerde içki içildiği, ayakkabıyla gezildiği, türbanlı kadınlara saldırıldığı rivayetleri yayılırken diğer yandan camilerde futbol oynayanlardan söz bile edilmemektedir. Kısaca her yönüyle ikiyüzlü politikalar ile ülke, yönetilmeye başlanmıştır. 15 Temmuz bahanesiyle yaşanan sivil darbe sonrası on binlerce kamu çalışanı Kanun Hükmünde Kararnameler(KHK) ile ihraç edilmiş, ihraç edemediklerinden de mücadelesini sürdürmeye çalışanları sürgün ile cezalandırmaya başlamışlardır. Yine bu dönemde kadınlara ve LGBT-İ bireylerine karşı artan sistematik şiddete de tanıklık ediyoruz. Görünen odur ki eril tahakküme cezasızlık, İstanbul Sözleşmesi’ne atılmış olan imzanın geri çekilmesi ile güvence altına alınmaya çalışılmıştır. Pandemi döneminde evde kapanmaya bağlı ev içi şiddetin artması da dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Yine Diyanet’in LGBT-İ bireylerin yönelik aşağılayıcı sözlerini eleştiren barolar gerekçe gösterilerek baroların Türkiye Barolar Birliği’ni(TBB), diğer meslek odalarını yasal düzenlemeler ile tehdit ederek iktidar partisi dışında bir partiden belediyeler ile kayyum atama ve ekonomik ambargolara işleyemez hale getirme çabaları da bu dönemin anti demokratik uygulamalarından olmuştur.”

“GÜCÜMÜZÜ, GEZİ DİRENİŞİNDE KAYBETTİĞİMİZ BERKİN ELVANLARDAN, ALİ İSMAİL KORKMAZLARDAN ALIYORUZ”

Emek ve Demokrasi Platformu olarak bugüne dek tüm haksız ve hukuksuz uygulamalara karşı seslerini yükselttiklerini belirten Göksoy; “Son 3 aylık süreçte Korona salgını nedeniyle çıkamadığımız sokakları, unuttuğumuz ya da sokaklardan vazgeçtiğimiz asla düşünülmesin. Pandemi sürecinin bitmesi ile birlikte halkın sağlığını tehlikeye atmadan yine sokaklarda olacağız, yine sözümüzü söylemeye devam edeceğiz ve eşit, özgür bir ülkede barış içinde, kardeşçe, bir arada yaşama mücadelesini kararlılıkla sürdüreceğiz. Bizler gücümüzü Gezi Direnişinde kaybettiğimiz Berkin Elvanlardan, Ali İsmail Korkmazlardan ve bugüne değin bu mücadelede kaybettiğimiz yoldaşlarımızdan alıyoruz” dedi.