AYŞENUR ÖNAL
Mersin Nükleer Karşıtı Platform, 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle yürüyüş ve basın açıklaması düzenlendi.
Sloganlarla Taş Bina önünden başlayıp, Saat Kulesi’nde açıklama yapan doğa aktivistleri, ‘Nükleer Santral İstemiyoruz’ sloganları eşliğinde yürüdü. Açıklamayı okuyan Aycan Özkan, “Birleşmiş Milletler 1972 yılında İsveç'in başkenti Stockholm'de bir çevre Konferansı düzenlendi 133 ülkenin katıldığı konferansta 5 Haziran Dünya Çevre Günü olarak kabul edildi. Dünya çevre günlerinde çevreciler, ekolojistler, doğa dostları, nükleer karşıtları, demokratik kitle örgütleri çevreyi, doğayı ve yaşamı savunmak üzere sokaklarda oluyor. Genel ve yerel iktidarların resmi kurumları ile sermayenin kurum ve kuruluşları ise protokollü, törenli, nutuklu, parklı bahçeli ‘kutlamalar’ yapıyorlar. Her 5 Haziran Dünya Çevre Gününde doğayı ve çevreyi nasıl mahvettiklerinin kutlamasını yapıyor olmalılar” dedi.
“DOĞANIN VE YAŞAMIN TALANINA DEVAM EDİLİYOR”
Kapitalizmin her geçen gün doğayı tahrip ettiğini vurgulayan Özkan, “Yeryüzünde ve yer altında canlı cansız ne varsa metalaştırdığı gerçeği ile yüz yüzeyiz. Dolayısı ile Dünya Çevre gününü yaşanılabilir bir kent ve doğa talebi ile seslendiğimiz bir mücadele günü olarak görüyoruz ve bir gün değil her günün kapitalist yağmaya karşı mücadele günü olması gerektiğini buradan bir kez daha İlan ediyoruz. Bu yıl 5 Haziran Dünya Çevre Gününde dile getirilen ekolojik yaşam savunusunun zorunluluğunu net olarak gördüğümüz bir süreçten geçiyoruz. Bütün dünya covid-19 pandemisi ile mücadele etmeye çalışıyor. Salgın bir halk sağlığı sorunu fakat dünyayı yönetenlerin salgını ele alış biçimi ekonomik ve politik çıkarlarının ötesine geçmiyor. Corona virüsün kaynağının doğaya ve yaban hayatına müdahale olduğu ve önlem alınması gerektiği bilim insanları tarafından sık sık dile getiriliyor olsa da doğanın ve yaşamın talanına devam ediliyor. Bilim ve halk ne derse desin rant için, kar için ormanlar yok ediliyor. Toprak ve su bilinçsizce tüketiliyor, hava kirletiliyor” diye konuştu.
MERSİN TALAN EDİLİYOR!
Türkiye'de de durumun farklı olmadığını belirten Özkan, “AKP iktidarı ve onunla palazlanan sermaye grupları için bu dönem yeni yağma projeleri açısından bir fırsat olarak değerlendiriliyor. Bu durumu da Pandemi süreci içerisinde, maden ve enerji üretimi adı altında yaşam alanlarını yok eden 21 projenin ÇED raporlarının olumlu kararı verilmesinden görüyoruz. İçerisinde yaşadığımız kentte de insanların, hayvan dostlarımızın sağlığını tehlikeye atan ve doğayı felakete sürükleyen 2 proje daha pandemi sürecinde onaylanmıştır. Biri Karaduvar Mahallesi'nde Tekfen’e tahsis edilen arazi üzerine kurulması planlanan polipropilen tesisi, bir diğeri ise Biçer Elektrik A.Ş’nin Tarsus Yeşil Mahalle sınırları içerisinde, Karabucak ormanı civarında kurmayı planladığı Biyokütle Termik Santrali. Bizler, sadece nükleer karşıtları değil, Karaduvar’da, Tarsus'ta yaşam alanlarına sahip çıkanlar olarak ne pahasına olursa olsun Bölgemizi doğayı gözleri kardan başka bir şey görmeyenlere karşı daha çok yan yana gelerek savunacağız” diye vurguladı.
Santral taşeronlarının çırpınışlarının boşa olduğunu söyleyen Özkan, “Akkuyu nükleer santralinin tüm Yüklenici firmalarının manipülatif bilgileri dışında ellerinde bir şey kalmadı artık. Bizlerin de elinde direnmekten, gerçekleri söylemekten başka bir seçenek yok. Bu 5 Haziran’da da Akkuyu Nükleer Santral inşaatı Rosatom ile ‘yerli ve milli’ işbirlikçileri tarafından sürdürülüyor. Santralin sadece inşaatı dahi doğaya geri dönülmez zararlar vermekte ve bölge halkına yaşamsal ve ekonomik yıkımlar yaşatmaktadır. Gelecekte yaratacağı yıkımlar da halkımız tarafından çok iyi bilinmektedir” dedi.
“MERSİN HALKININ YÜZDE 90’I NÜKLEER SANTRALE KARŞIDIR”
Mersin halkının yüzde 90’ının nükleer santrale karşı olduğunu belirten Özkan, “Halkımızın kitlesel direnişi nükleer kapitalistlerine inat doğayı ve yaşamı yeniden filizlendirecektir. Akkuyu’daki doğa ve çevre yıkımından, halkın uğradığı ve uğrayacağı yaşamsal ve ekonomik kayıplardan Rosatom ile birlikte yerli ve milli kar ortakları taşeronlar, Rusya ve Türkiye’deki siyasi iktidarlar zincirleme sorumludurlar. Nükleer santral inşaatının hafriyat ve Akkuyu Koyunu doldurma işlerini yapan Cengiz Holding, Nükleer reaktörün iki kez çatlayıp yamanan temel betonun döken Mersinli MEFA şirketi, Rosatom’un bugünkü taşeron kapitalisti İbrahim Çeçen Holding (İÇTAŞ) ve bu firmaların taşeronları sadece Rosatomun önlerine attığı rantın ortağı değil, bu coğrafyadaki ekolojik yıkımın ve ileride yaşanacak nükleer felaketin de suç ortağıdır” diye isyan etti.
“DOĞAYI VE YAŞAMI HALKIN DİRENİŞİ KURTARACAKTIR”
Mersin halkını mücadeleye davet eden Özkan, şunları ekledi;
“Nükleer santral inşaatı Mersin halkının kitlesel mücadelesi ile durdurulacaktır. Doğayı ve yaşamı halkın direnişi kurtaracaktır. 5 Haziran Dünya Çevre Gününde bir kez daha doğayı ve yaşamı yok edecek nükleer Santrallere, Termik Santrallere, HES’lere, JES’lere, doğa katliamına HAYIR diyoruz. Yaşamı, doğayı savunanlar yan yana gelerek bu ekolojik yıkımı durduracaktır.
Mersin Nükleer Karşıtı Platform olarak, Sinop’ta, Kazdağları’nda, Salihli’de, Kirazlıyayla’da, Artvin’de, Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında direnen yaşam savunucularını ve nükleer karşıtı mücadeleyi yürüten nükleer karşıtı platformları selamlıyoruz. Şu anda eş zamanlı olarak sokakta olduğumuz Sinop Nükleer Karşıtı Platformla birlikte bir kez daha söylüyoruz: ülkemizi nükleere teslim etmeyeceğiz!”