AYŞENUR ÖNAL
Yeni tip koronavirüs ile mücadele sürecinde dezavatajlı grupta yer alan başta Suriyeli olmak üzere sığınmacıların yaşadığı sorunlara ve taleplerine ulaşmada önemli çalışmalara imza atan Maya Eğitim Kültür Araştırma Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, ‘Pandemi Döneminde Mülteci Olmak’ konulu söyleşi düzenledi.
Kültürhane’de düzenlenen ve Moderatörlüğünü akademisyen Bediz Yılmaz’ın yaptığı söyleşiye Dernek Başkanı Volkan Gültekin de katıldı.
TÜRKİYE’DE, 4 MİLYONA YAKIN SURİYELİ VAR
20 Haziran’ın Dünya Mülteciler Günü olduğunun altını çizen Yılmaz, dünya 80 milyona yakın insanın yerinden edildiğini söyledi. 26 milyon mültecinin sınır aşarak başka ülkelerde sığındığını söyleyen Bediz Yılmaz, “45 milyonu ise kendi yurdunda yerinden edilmiş durumda. Türkiye’de 4 milyona yakın Suriyeli ile dünyanın en çok yerinden edilmiş nüfusunu barındıran ülke konumunda. Bu da Türkiye’yi önemli deneyimlere sahip bir ülke konumuna koyuyor. Mersin’de tüm nüfusun yüzde 11’inden fazla, yani 1 milyon 800 bin ve resmi rakamlara göre 212 bin Suriyeli bulunuyor. O yüzden Mersin Türkiye’nin en fazla mülteci barındıran şehrilerinden biri” dedi.
Uzmanların mültecilerin pandemiyi yaşamasına ‘Afet üstüne, afet şekilde yorumladıklarını söyleyen Yılmaz, “Aynı zamanda ‘Çifte kriz’ olarak da ele alındı. Hem mültecilerin süreç içinde yaşadıkları kendine has sorunları vardı, hem de üzerine bütün toplumu etkileyen böyle bir süreç yaşandı” ifadelerini kullandı.
SURİYELİLERE DANIŞMANLIK DESTEĞİ
Maya Derneği hakkında bilgi vererek konuşmasına başlayan Gültekin ise, “Maya 2017 yılında Mersin’de kuruldu. Kurulduğu günden bu yana özellikle çocuk ve kadın üzerine çalışmalar ilerlettik. Bizim aslında hikayemiz Adanalıoğlu bölgesinde mevsimlik tarım işçilerinin ailelerine ve çocuklarına dönük projelerle başladı. Son dönemlerde projelerimiz Mersin kent merkezine de ulaştı ve biz yaklaşık 6 aydır Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü (UNHCR) ile birlikte proje yürütmekteyiz. Bu proje kapsamında kaydı olamayan mültecilerin yönlendirilmesi için çalışıyoruz. Tabi pandemiden dolayı saha çalışmalarına çok çıkamıyoruz ama mültecilerin bu durumdan en az etkilenmesi için telefondan danışmanlık yapıyoruz” diye konuştu.
“MERSİN’DE HİÇ İŞ İMKANI YOK, ZORLANIYORUZ”
Yaşadıkları sıkıntıları anlatmak için konuk olan Sığınmacı Melal de, pandemi sürecinin kendilerine çok ağır geldiğini ifade etti. Türkiye’ye geldiklerinde ilk olarak İstanbul’a gittiklerini söyleyen Melal, “Kimlik çıkaramadığımız için yaşayamadık. Mersin’e geldik ve geçici koruma kimliği aldık. Çocuklarım eğitime devam edemedi, aynı zamanda iş olanakları az olduğu için çalışamadık. Çocuk işçiliği yasak olduğu için çok fazla zorlandık. Çocuklarımın eğitim hayatına devam edebilmesi için gerekli evrakları Gaziantep’ten almamız gerekiyordu, alamadık” dedi. Maddi durumlarının pandemiden önce de çok kötü olduğunu söyleyen Melal, “Ramazan ayına da pandeminin denk gelmesi ile yaşam koşullarımız çok daha kötüleşti. Salgın süreci başladıktan sonra zaten az olan iş imkanı bitti. Çocuklarımın çalışması da yasak yaşları küçük olduğu için. Sadece beslenmeyi, kirayı ve faturaları ödemek bile çok zor oldu. Ev sahibi ile konuştuk, ev sahibi birazcık empati gösterdi ama sonra yine parayı istemeye başladı. Kısa bir süre Mersin’de çalıştım ama sonrasında Türkçe bilmediğim için devam edemedim. İstanbul’da iş imkanları vardı ama kimlik olmadığı için buraya döndüm. Yaşamımızı sürdürebilmek için çocuklarım bir süre çalıştı ama Covid-19 süreci ile çocuklarım da işsiz kaldı” diye açıkladı. Pandemi sürecinde hiçbir yerden yardım almadıklarını vurgulayan Melal, “Pandemi başladıktan sonra önlemlere uymaya başladık ve buradaki arkadaşlarımın yardımlarıyla süreci ilerletebildik. Hiçbir yerden yardım alamadık, sadece yakın arkadaşlarımdan yardım aldım” dedi.
“LİSANS MEZUNU OLMAM RAĞMEN İNŞAATTA ÇALIŞTIM”
5 yıl önce savaştan kaçmak zorunda kaldıkları için geldiklerini belirten diğer Suriyeli konuk Abdullah ise, “Evliyim 2 çocuğum var. İlk başta direk güvenli bir yer bulmak için geldik buraya. Buraya gelir gelmez kimlik almaya çalıştık. Hem kalmamıza yasal hale getirmek için, hem de yardımlardan yararlanabilmek için. İş aradım ama çok zordu durum. İlk inşaatta işçi olarak çalıştım, lisans mezunu olmama rağmen. Sonra geçici okullarda çalıştım ve ardından Türkiye’deki okullara alındım. Türk okullarda öğlen 2’ye kadar çalıştım ve temel ihtiyaçları karşılayabilmek için ikinci bir iş buldum. Durumumuz çok iyi değildi ama diğer insanlara bakarken iyiydi. Salgın sürecinde ikinci işimi kaybettim ve durumumuz git gide zorlaşıyor” dedi. 2 çocuğunun da ilkokula gittiğini söyleyen Abdullah, “Çocuklarım şimdi uzaktan eğitim görüyorlar. Uzaktan eğitim yeni bir yöntem olduğu için çok zorlukları oldu. Ben çocuklarıma destek olaya çalıştım. Hem dil de, hem iletişim de zorluk yaşadık. Evimizde gerekli ekipmanlar vardı ama evinde gerekli ekipmanlar olmayan birçok kişi var yardımcı olmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
SURİYELİLERİN YÜZDE 87’Sİ İŞİNİ Mİ KAYBETTİ?
Salgın sürecinde Sağlık Bakanlığı’nın belirttiği önlemlere uymaya çalıştıklarını söyleyen Abdullah, “Sürecin en başında para vererek aldık maskeyi ve diğer korunma malzemelerini ama sonradan eczanelerde bize tanınan maske hakları vardı ve bir defa maskeyi bedava aldık. Evim Viranşehir’de olduğu için her yere yakındı ve sağlık hizmetlerine kolay ulaşabildik” dedi. Bir araştırmaya göre salgın sürecinde Suriyelilerin yüzde 87’sinin işlerini kaybettiği üzerine konuşan Abdullah, “Zaten benim kaybettiğim işim ek işimdi. Ekonomik olarak bizi zor etkiledi bu durum. Suriyelilerin çoğu Mersin’de lokantada, nakliyede çalışıyordu. Salgın sürecinde işlerini kaybettiler ve elimde sayıca oran yok ama sayıca epey çok kişi işini kaybetti. Çevremdekilerin çoğu yardım alamadı bu süreçte. Kaynak çok az, belirli kurumların dağıttığını duyduk ama benim çevremde hiç kimse bu yardımlardan faydalanamadı” dedi.