MÜCADELE DOLU 34 YIL!


 

Mücadele dolu 34 yıllarını kutladıklarını belirten İHD Mersin Şube Başkanı Hakkı Demir, “Bu mücadelede ısrarlayız, inatçıyız ve umutluyuz” dedi.

AYŞENUR ÖNAL

İnsan Hakları Derneği (İHD), Mersin’de mücadele dolu 34 yıllını kutladı. “Bu mücadelede ısrarlayız, inatçıyız ve umutluyuz” diyen İHD Mersin Şube Başkanı Hakkı Demir, 17 Temmuz 1986’da kurulduklarını belirterek, “Kurucularımızdan yaşamını yitirenleri sevgi ve minnetle anıyoruz” dedi.

Yıl dönümlerinde konuşan Demir, “İHD, 17 Temmuz 1986 tarihinde 98 insan hakları savunucusunun imzasıyla kuruldu. Kurucular arasında mahpus anneleri ve yakınları, aydınlar, yazarlar, gazeteciler, yayıncılar, akademisyenler, avukatlar, hekimler, mimar ve mühendisler, öğretmenler vardı. Kurucularımızdan yaşamını yitirenleri sevgi ve minnetle anıyoruz” dedi.

1986 yılından beri Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları sorunu olduğunu ifade ettiğini söyleyen Demir, “İnsan hakları ve demokrasi mücadelemizin en önemli amaçlarından birisi 82 Anayasasının reddi üzerinden yeni ve demokratik bir Anayasa yapılmasına katkı sunmaktı. Ancak Türkiye temel sorunlarını çözemediği için demokratikleşme yerine daha anti demokratik bir anayasal rejime kaymış durumdadır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi diye tabir edilen bu sistemin en bariz karakteri anti demokratik olmasıdır. Bu durum sorunların barışçıl yollarla çözülmesi inancına ağır darbe vurmuştur” diye konuştu.

“ÖZGÜRLÜĞÜNÜN MUTLAKA SAĞLANMASI GEREKİR”

İHD’nin her zaman barış hakkını savunduğunu söyleyen Demir, 34’üncü yıla özel bazı talep ve tavsiyeler verdi. Demir şu tavsiye ve talepleri sundu;

“Türkiye’nin, Kürt sorununu kabul edip çözecek yeni bir barış sürecine ihtiyacı bulunmaktadır. Bununla birlikte, başta Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı talepleri olmak üzere ötekileştirilen tüm toplum kesimlerinin insan hakları taleplerini kabul edecek yeni bir siyasi iradeye ihtiyaç vardır. Türkiye’nin gerçek bir çatışma çözümü ile birlikte yeni ve demokratik bir Anayasaya ihtiyacı bulunmaktadır. Yeni ve demokratik Anayasa yapılmadığı sürece darbeci generaller tarafından yapılmış 82 Anayasası üzerinde yapılacak değişikliklerin çözüm getirmesi mümkün değildir. Şu anda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Modeli diye isimlendirilen anayasa ifade özgürlüğü demokrasinin temelidir. Demokrasiye giden yolun açılabilmesi için ifade değişikliklerinin bariz özelliği anti demokratik tek kişi yönetimi olmasından ibarettir. Özgürlüğünün mutlaka sağlanması gerekir.

“NEFRET SÖYLEMİ YASAKLANMALI”

Terör tanımının belirsizliğinin giderilmesi, yayın kuruluşları üzerindeki RTÜK baskı ve sansürünün sona erdirilmesi, Kürt ve muhalif basın yayın kuruluşları üzerindeki yargı baskısının ortadan kaldırılması, sosyal medyayı daha fazla boğma girişimlerinden vazgeçilmesi elzemdir. Düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğü başta toplumsal cinsiyet eşitliği alanında yaşanan ihlaller olmak üzere diğer ayrımcılık sağlanmadan demokrasiye giden yolun açılması olası gözükmemektedir. Türlerinin yol açtığı ihlallerin ve her türlü ayrımcılığa yol açan politikaların, pratiklerin ortadan kaldırılmasının son derece önemli olduğunu vurgulamak isteriz. Ayrımcılığın temelleri arasına etnik köken, cinsel kimlik, her türlü inanç veya inançsızlık eklenerek nefret söylemi yasaklanmalı ve nefret suçları yeniden düzenlenmelidir. Siyasi iktidar mensuplarının nefret söyleminden vazgeçmesi bu alanda atılacak ilk önemli uygulama olacaktır. Her türlü kadına yönelik şiddetin önlenmesinde önemli bir kazanım olan ve toplumsal cinsiyet-ayrımcılığa karşı mücadelemiz kesintisiz bir şekilde devam edecektir. Rollerini tanıyan Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesinin tartışmaya açılarak, bu sözleşmeden çıkılması için çeşitli dini referanslarla hareket eden çevrelerin önerilerine karşı çıkılması ve tam tersi iç hukuki düzenlemelerin İstanbul Sözleşmesi ile uyumlu hale Türkiye’de 2019 yılında yapılan seçimler göstermiştir ki demokrasi, insan hakları ve getirilmesi sağlanmalıdır.

Siyasi iktidarın açıkladığı yargı reformu stratejisinin tam tersi istikamette düzenlemeler yapılmış, Covid-19 salgını bahanesi ile siyasi mahpusların aleyhine infaz kanunu değişiklikleri yapılmış, çoklu Baro ve seçim yöntemine müdahale ile yandaş Baro yaratacak kanun değişikliği yapılmıştır. Bu gelişmeler yargının tamamen siyasi iktidarı etkisine almak istediğini göstermektedir. Yargının ise siyasi iktidarın bu yönelimine uygun davrandığı, giderek uluslararası sözleşme ve protokollerde düzenlenen standartlardan uzaklaştığı, anayasa 90. Maddeye aykırı kararlar ürettiği, AİHM karar ve içtihatlarına aykırı kararlar aldığı (örneğin; Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala kararları) oldukça vahim bir durum yaşanmaktadır.

“OHAL’İN ETKİLERİ SİLİNMELİ”

Covid-19 salgını nedeni ile işsizlik ve yoksulluk daha da artmıştır. İşçi ve emekçilerin vazgeçilmelidir. Haklarının verilmemesi için de otoriterleşmede ısrar edilmekte, temel ekonomik istatistikler üzerinde manipülasyon yapılarak ağır hak kayıplarının yaşanmasına neden olunmaktadır. Covid-19 salgını göstermiştir ki, bu dönem ekonomik ve sosyal hak mücadelesi artarak işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden pratiklerde bilhassa OHAL’in ilanından sonra devam etmelidir.  Ciddi bir artış olduğu hak ihlalleri raporlarımızla belgelenmektedir. Benzer şekilde, zorla kaybedilme vakaları da tekrar yaşanmaya başlamıştır.

Hapishanelerdeki ağır hasta mahpusların sayısı giderek artmış ve tespit edebildiğimiz kadarı ile 600’ü geçmiştir. Ağır hasta mahpuslara yönelik çürütme politikası onların ölümüne sebep olmakta, siyasi iktidar bu durumu ağır insan hakkı ihlali olarak siyasi iktidar, darbe girişiminin bastırılmasına rağmen ilan ettiği OHAL’i 2 yıl uygulamış görmemektedir.  Ardından 7145 sayılı yasa ile OHAL’i adeta 3 yıllığına uzatmıştır. OHAL sürecinde KHK’larla işinden ihraç edilenlerin yaşadığı çalışma hakkı, sağlık hakkı, seyahat hakkı vb. ile ilgili sorunlar devam etmektedir. OHAL’in etkilerinin silinmesi için başta OHAL İhraçları olmak üzere tüm haksız ve hukuksuz uygulamaların geri alınması ve mevzuatın gözden geçirilerek normalleşmeye geçilmelidir.

“BU MÜCADELEDE ISRARLAYIZ, İNATÇIYIZ VE UMUTLUYUZ”

Ayrıca, LGBTİ+ bireylerin örgütlenme ve 4 gösteri hakkına yönelik baskı politikaları ve uygulamaları da iktidar zihniyetinin yansıması Covid-19 salgını dünyada ve Türkiye’de insan hakları ihlallerinin artmasına sebep olmuş, olmaya devam etmektedir. Çatışan haklar bahane edilerek temel hakların sınırlandırılmasında otoriter yönetimlere fırsatlar vermiştir.

İHD olarak, doğanın korunmasının temel bir insan hakkı olduğunu Türkiye’de insan hakları bilinci ve kültürünün gelişmesine oldukça önemli katkıları olduğunu bir kez daha belirtmek isteriz.  İHD’nin ve insan hakları savunucularının insan haklarını savunma hakkı kabul edilmelidir. İnsan hakları savunucularının İHD çatısı altındaki 34 yıllık mücadelesi insan onuruna dayanan özgürlük, eşitlik, adalet ve barış talebi ile artarak devam edecek ve Türkiye’nin insan haklarına dayalı demokratik bir rejime kavuşması mücadelesi sürdürülecektir. Bu mücadelede ısrarlayız, inatçıyız ve umutluyuz.”



   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!


  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA