AYŞENUR ÖNAL
Halkevleri Mersin Şubesi, pandemi döneminde yurttaşların yaşadıkları sıkıntılara dikkat çekmek ve bu sıkıntıların çözülmesi için basın açıklaması düzenledi. Pandeminin başından itibaren yoksulluğun daha da derinleştiğine, sağlıktan eğitime her alanda eşitsizliğin daha yoğun hissedildiğine ve doğanın yağmalanmasının hız kesmeden devam edildiğine dikkat çekmek için toplanan Mersin Halkevleri, bu uçurumların kapanması için taleplerini haykırdı.
Covid-19’un bir işçi sınıfı hastalığı haline gelmesine dikkat çeken Halkevleri Mersin Şube Başkanı Ceren Seyran İnan, “Bir yanımızda salgın hastalığın bulaşma riski diğer yanımızda salgınla birlikte saldırganlığı giderek artan neoliberalizm ve onun uygulayıcısı bir iktidar var. Salgından kendimizi korumayı başarsak bile ya bir iş cinayetinde ya bir erkek şiddetinde ya da doğanın tahrip edilmesi sonucu yaşanan bir felakette ölmeye devam ediyoruz. Pandemiyi kendi iktidarını ayakta tutmak için fırsata çeviren bir iktidar var. İktidarın uyguladığı politikalar sonucu pandemi bir işçi sınıfı hastalığı haline gelmiştir. Salgın en çok işçilerin, yoksulların yaşadığı mahallelerde yaygın haldedir. Eşitsizlik, adaletsizlik, yoksulluk, yoksunluk, anti demokratik uygulamalar pandemi bahanesi arkasında giderek artmıştır” dedi.
“İŞÇİLER AÇLIĞA MAHKUM EDİLDİ!”
Pandemiyi bahane eden patronların kazançlarına kazanç kattığına dikkat çeken İnan, “İşçilerin çalışma koşulları her gün biraz daha zorlaştırılıyor, güvencesiz hale getiriliyor. Emeklerinin karşılığı gün geçtikçe eriyor. AKP, pandemi döneminin başından beri çıkardığı yasa, yönetmelik ve KHK’larla patronların yanında olduğunu gösteriyor. İşsizliğin giderek büyümesine rağmen istihdamı artırmaya yönelik hiçbir politika uygulanmıyor. İşlerini korumayı başaran işçiler ise her gün hastalığı kapma riskinin yanında giderek ağırlaşan çalışma koşullarında iş cinayetlerinde ölmeye devam ediyor. Artan işsizlik sayısını patronlar işçiler için bir tehdit unsuru haline getirdi. İşten atmakla tehdit ettikleri işçileri daha düşük ücretlerle daha güvencesiz koşullarda çalışmaya zorunlu bırakıyorlar. AKP ise yaptığı düzenlemelerle işçileri patronlar karşısında daha fazla güçsüz hale getiriyor. Kısa çalışma ödeneği bile fazla görülüyor, ücretsiz izin dayatması ile işçiler açlığa mahkum ediliyor.
“EN AZ 294 İŞÇİ COVİD-19 NEDENİYLE HAYATINI KAYBETTİ”
Özellikle pandeminin ilk aylarında AKP ve patronlar Covid-19’u bir fırsat olarak gördü ve birçok işçiyi işte attı. Bu da yetmedi esnek ve kuralsız çalışmayı bir çalışma biçimi haline getirdi. İşsizlik fonu patronların hizmetine sunuldu. İSİG Meclisi raporuna göre şu ana kadar en az 294 işçi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. İşçilerin payına ölüm, esnek ve güvencesiz çalışma, ücretsiz izin, kısa çalışma ödeneği, iş yüklerinin artması ve işsizlik düşerken patronların payına teşvikler, vergi indirimi, KDV indirimi, borç indirimi, kredi ve vergi borçlarının ertelenmesi düştü. COVİD-19 işçilerin kaptığı bir hastalık değil patronların her şeyi fırsata çevirdiği bir salgın sürecine de dönüştü.
Eğitimde ise eşitsizlik, adaletsizlik var. Parası olan eğitim hizmetlerinden yararlanabilirken yoksul halkın çocuklarının geleceği adeta yok ediliyor. Özel okullarda sağlanan koşullar devlet okullarında sağlanamadığı gibi EBA TV gibi uygulamalar da yürütülemiyor. İnternet ve tableti olmayan binlerce çocuk eğitim hakkından faydalanamıyor. Çocukları evde kalan çalışan ebeveynler ise ne yapacaklarını bilmez haldeler. Bir tarafta çocukları diğer tarafta işten atılma korkusu insanları çaresiz bıraktı. Eğitim hakkından faydalanabilmek için çatılardan düşerek ölen çocukların olduğu bir memleket olduk artık.
“SALGIN SÜRECİ DOĞANIN YAĞMASINI ENGELLEYEMEDİ”
Pandemi koşullarında doğanın ve kentlerin talanı ve yağması ara verilmeden devam etti. Pandemi başladığından bu yana 100’den fazla proje için ÇED onayı verildi. Bacası olmayan termik santraller halen zehir saçmaya devam ediyor. Kapatılması gereken termik santraller iktidar açısından adeta görünmez oldular. Akkuyu’daki nükleer santral inşaatı ise işçilerin ölümleri göze alınarak devam ettiriliyor. Hukuken tıkanan projelerde Cumhurbaşkanı bizzat müdahale ederek şirketler için acele kamulaştırma yaparak köylülerin topraklarını gasp ediyor” dedi.
“EŞİTLİK İSTİYORUZ! ADALET İSTİYORUZ! DEMOKRASİ İSTİYORUZ!”
“Eşitlik istiyoruz! Adalet istiyoruz! Demokrasi İstiyoruz!” diyen İnan konuşmasını şu şekilde sürdürdü;
“Halkevleri olarak memleketin dört bir yanında aşağıdaki taleplerimizi hayata geçirmek için herkesi birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz. Nerede haksızlığa uğrayan bir işçi varsa yanında olacağız. Nerede katledilen bir işçi varsa patronlardan hesap soracağız. Hastanelerde sağlık çalışanlarının nefesi, güvencesiz öğretmenlerin sesi olacağız. Yağmaya ve talana karşı köylülerle jandarma barikatının en önünde olacağız. Savaşa, ırkçılığa karşı dik duracağız. Kadın dayanışmasını büyüteceğiz. Bir kişi daha eksilmeyeceğiz.
BU TALEPLER ACİLEN UYGULANMALI!
Ve bizler diyoruz ki;
COVİD-19 tüm insanlar için yaşamsal bir tehdittir. Sadece çocuklara ve risk grubundaki insanlara sağlanacak koruma ayrıcalıklarına tahammül edebiliriz. Geri kalan herkes için hastalık riski eşitlenmelidir.
Derhal günlük çalışma süresi 4 saate düşürülmeli, işçinin net ücretinde hiçbir eksiltmeye gidilmemeli, istihdam artırılmalıdır. Vardiyaya bölünebilecek bütün işler 4 saat olarak vardiyalandırılmalı, işe başlangıç saatleri sektör sektör farklılaştırılmalı, işçiler için ulaşım parasız hale getirilmelidir.
İşten çıkarma tam olarak yasaklanmalı; işçiler, çalışma süreciyle bağlantılı her hangi bir durumda COVİD-19 riskiyle karşı karşıya kaldıklarında kıdem tazminatlarını alarak istifa edebilmelidir.
Ücretsiz izin işçinin rızasına bağlanmalıdır. Kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin desteği en az asgari ücret seviyesinde tutulmalı ve geçen süre prim gününe eklenmelidir.
COVİD-19 her sağlık çalışanı için “meslek hastalığı”, fiilen iş yerinde çalışan her işçi için de “iş kazası” sayılmalıdır.
Kültür, sanat ve eğlence gibi pandemide çalıştırılmayan emekçilere destek sağlanmalıdır.
Uzaktan eğitime erişim şartları tüm öğrencilere sağlanmalı, okullarda yüz yüze eğitimin başlaması için gerekli bilimsel önlemler bir an önce alınmalıdır.
Hasta, yaşlı, çocuk bakımı ve eğitim gibi temel hizmetler pandemi koşullarına uygun şekilde kamusallaştırılmalıdır, kadınlar üzerindeki bakım emeği yükü kaldırılmalıdır.
Kadınların ücret ve gelir düzeyi en az erkeklerin gelir düzeyine getirilmelidir.
Sermayenin karı için yaşam alanlarımızın yağmalanmasına son verilsin. Doğayla barışık yaşamak istiyoruz.
Taleplerimiz net. Sermayenin ve saray rejiminin çıkarları için değil halkın çıkarı için halkın yararına politikalar istiyoruz. Güvenceli ve insanca yaşadığımız bir ülkeyi kurmak için herkesi örgütlenmeye, omuz omuza mücadele etmeye çağırıyoruz.”