HEDİYE EROĞLU - AYŞENUR ÖNAL
Mercan TV’de yayınlanan Hediye Eroğlu’nun sunduğu Arka Plan Programı’na konuk olan, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası Mersin Şube Başkanı Kemal Göksoy, işçinin kazanımı olan kıdem tazminatının ellerinden alınmasına yönelik çıkarılan torba yasaya dair açıklamalar yaptı. 25 yaş altı ve 50 yaş üstünü ilgilendiren maddelerin geri çekilmesinin örgütlü mücadele ve tepkiden olduğuna değinen Göksoy, dünyanın birçok yerinde devletlerin sermayeden yana tavır aldığını vurgulayarak, “Eğer bu yasa geri çekilmeseydi emin olun işçiler pandemiyi de kimseyi de dinlemezdi. Bizi corona öldürmese, işsizlik yoksulluk öldürecek, anti demokratik yasalar öldürecek. Öyle öleceğimize hiç yoksa onurumuzla ölelim” dedi.
“ASIL MESELE SERMAYE YANLISI İKTİDAR”
SORU: Torba yasının içerisinde işçiyi ilgilendiren maddeler nelerdir, siz ne istiyorsunuz?
K. GÖKSOY: Biraz geriye gitmek istiyorum. Bizim asıl meselelerimiz, aslı dertlerimiz sermaye yanlısı iktidar. Sermaye yanlısı iktidarın asıl dertleri kıdem tazminatını yok etmektir. Bu talep sermayenin talebidir. Sermaye bunu neden talep ediyor? Sermaye işçileri güvencesiz kuralsız çalıştırmak üzere elinde koz tutmak istiyor. Simdi kıdem tazminatı 1936 yılından beri işçilerin bedeller ödeyerek kazandığı bir haktır. Bu kıdem tazminatı hakkı kazanırken kimse tepside sunmadı. Canını veren, oldu işinden olan oldu, yargılanan oldu, meslek hastalığına yakalanan oldu. Yani ağır bedeller ödendi. Bu kıdem tazminatı hakkı işçinin güvencesidir, işçinin birikmiş hakkıdır, işçinin yıpranmayı payıdır ve hepsinden önemlisi bizden geçmişten kalan bir mirastır. Bizim de çocuklarımıza bırakabileceğimiz bir mirastır. Çocuklarımızın umududur, geleceğidir.
“KIDEM TAZMİNATI İŞVERENE YÜK DEĞİL”
Bunu neden yok etmek istiyorlar? Çünkü kıdem tazminatı olduğu zaman, kıdem tazminatının olduğu yerde kolay kolay işten atılma olmayacak. Neden? Çünkü işçinin çalıştığı her bir yıl için bir aylık brüt ücret üzerine ödenmesi gereken bir paradır. 20 yıl 15 yıl her neyse bir işçiyi işten çıkartırsanız veya iş yerini kapatırsanız nedeni ne olursa olsun, o kıdem tazminatını ödemek zorundasınız. Buda işverenler için bir maddiyat, bir yük olarak gözüküyor. Aslında onlar içinde bir maliyet değildir. Çünkü bu işçilerden kesilen bir para aslında işçi onu biriktiriyor.
“KIDEM TAZMİNATI FON GİBİ”
Bir fon gibi aslında. Yaratılan her fon sermayeye aktarılıyor. Yani diyelim ki bizim işsizlik fonu var işsizlik fonundaki paralar işsiz kalan işçiye aktarılan paralar sermayeye aktarılmış bunu da bir fona devredip işçinin hakkını gasp ederek, işçinin hakkını küçülterek iş hakkını da güvencesizleştiriyor. Bir şeyler yapmak istiyorlar bunu kim yapmak istiyor, sermaye yapmak istiyor. Sermaye bunu yapmak isterken nerden talep ediyor bunu? Mevcut iktidardan. Bu Özal döneminde de vardı Tansu Çiler döneminde de vardı. Bu dönemde daha da katmanlaştı. Neden? Çünkü bu dönemdeki iktidar reel anlamdan sermayeden beslenen bir iktidar. Aynı zamanda onu besleyen, kollayan, onun için özel torba çıkartmaya çalışan bir iktidardan bahsediyoruz. Oysa bu ülkenin yüzde 57 vergisini işçiden, kamu emekçisinden, esnaftan, çiftçiden alıyor. Kriz dönemlerinde de söylüyorduk, Türkiye’de krizi yaratanlar, krize sebebiyet verenlerden yüzde 1’lik patronlardır. Yüzde 99’u da yüzde 67 vergiyi ödeyen işçi, çiftçi, emekçi, köylü. Şimdi bunun böyle olduğu bir yerde, aslında iktidarın işçiden emekçiden esnaftan, çiftçiden, kadından, gençten öğrenciden yana alacağı tavrı, sermayeden beslendiği için sermayeden yana kullanıyor.
“İŞÇİ SINIFININ ZAPT EDEMEZSİNİZ”
Son on gündür torba yasasının komisyondan geçip, meclise gelmesiyle birlikte devrimci işçi sendikası konfederasyonu bütün bağlı olduğu sendikalarla alanlardaydı. Pandemi olmasına rağmen iş yerlerindeydik, iş yerlerini gezdik. Sokaklarda İzmir’den İstanbul’dan basın açıklamaları yaparak alanlardaydık, pandemi sürecine rağmen. Pandemi koşullarını gözeterek kurallı, disiplinli açıklamalar yaptık. Anacak işçi sınıfının zapt edemezsiniz. Eğer bu yasa geri çekilmeseydi emin olun işçiler pandemiyi de kimseyi de dinlemezdi. Bizi corona öldürmese, işsizlik yoksulluk öldürecek, anti demokratik yasalar öldürecek. Öyle öleceğimize hiç yoksa onurumuzla ölelim.
“DİSK BOYUN EĞMİYOR, DİZ ÇÖKMÜYOR”
SORU: DİSK’in öcülüğü var bu konuda, evet. Güzel bir refleks gösterdi ama diğer konfederasyonları da sürükledi beraberinde bu birazdan taban hareketiyle mi ilgilidir?
K. GÖKSOY: Kesinlikle. DİSK’e biz bunu defalarca söyledik. Diğer sendikaların ismini vermeye gerek yok ama devletten belenen, hükümetten beslenen sendikalar var. Bir de ezilenden, yoksuldan, işçiden beslenen sendika var, o da DİSK’tir. Görüyorsunuz zaten özellikle asgari ücret komisyonlarında, tespitlerinde, toplu sözleşme görüşmelerinde cumhurbaşkanı sendikaları çağırırken DİSK’i çağırmıyor. Neden? Çünkü DİSK boyun eğmiyor, diz çökmüyor, her olumsuz durumlarda olumlu gibi yaklaşmıyor. Tabandan bir basınç var. Çünkü insanların, işçilerin, emekçilerin kaderleri, bir görüşleri, düşünceleri farklı olabilir ama emek boyutuyla, ekmek boyutuyla AKP’linin de, CHP’linin de, HDP’linin de MHP ‘linin de, alevinin de, Sünni’sinin de yani her kesimden insan, her görüşten her inançtan sorunu aynı sorundur, emek boyutuyla.
“BİRLİKTELİK, ÖRGÜTLÜ GÜÇ BUNA GERİ ADIM ATTIRDI”
Eğer kıdem tazminatı kaldırılmış olsaydı bu saydığım kesimlerinde hepsi kaybederdi. Ve daha basit bir örnek diyelim ki doğal gaza zam geliyor, elektriğe zam geliyor, gıdaya, tarıma zam geliyor. Ayırt etmiyor ‘Sen kimsin’ diye? Simdi doğal olarak diğer sendikalarında tabanını da etkisi altına aldığı için tabandan ciddi bir basınç oluşuyor. Bizim yıllardır kazancımız, umudumuz, geleceğimiz, iş güvencemiz bu elimizden gidiyor ne yapıyorsunuz? DİSK’in ilk meclis önünde açıklamasında müdahale oldu. Basına da müdahale oldu. Sonra da milletvekililer gelmiş. CHP’li milletvekili vardı, HDP’li milletvekililer vardı, TİP milletvekillileri vardı onlarda tartaklandı. Genel başkanımız Arzu Çerkezoğlu’nu yaka paça aldılar. DİSK genel iş sendikası başkanını top gibi attılar, adam tekrar o hırsla barikatı aşmaya çalıştı. Bunların böyle olduğu bir yerde, bunları görür işçi sınıfı. Hangi sendikadan hangi inançtan olursa olsun, yorumlarını izledik, oradaki dehşetleri izledik. Bunu bizim gördüğümüz gibi diğer sendikalar ve hükümette gördü, iktidar da gördü. Ciddi bir destek vardı, ciddi bir sahiplenme vardı. İşçi sınıfının olduğu DİSK varsa yanındayız, bizde buradayız. Kimse olmasa da ölümüne ordayız gibi yorumlar vardı. Birliktelik, örgütlü güç buna geri adım attırdı.
“KIDEM TAZMİNATI İŞÇİNİN CAN DAMARIDIR”
Bunun daha geçmiş örneğini biliyorsunuz 15-16 Haziran. Eğer bu yasalar geri alınmasaydı, geri çekilmeseydi o 1970 15-16 Haziran işçi direnişçilerinin aynısı Türkiye’de olur muydu? Evet olurdu. Niye? Çünkü sorun aynı sorun, aynı işçi, alınmak istenen haklar aynı haklar. Bu yeni değil, dönem dönem ısıtılıp önümüze koyuluyor. Bildiğiniz gibi İzmir depremi yaşandı. Oradaki kaosta da pandemi meselesi. Acaba bu arada kaynar mı gibi düşündüler kaynamaz, kaynatamazlar. Çünkü bu gerçekten işçinin can damarıdır. Geleceğidir, kırmızıçizgisidir, mirasıdır, iş güvencesidir, çocukların geleceğidir gibi önemli bir yeri var kıdem tazminatının. Onun için buna müsaade edemezler, o diğer maddeleri de zaten kıdem tazminatını geçemeseler de, kısmi çalıştırmayı, belli bir sürede çalıştırmayı, esnek çalıştırmayı yasallaştırarak kademeli olarak yine kıdem tazminatını ortadan kaldırmaya çalıştılar. Devrimci sendikalar bunu gördü. Ve bunun görüldüğü bir yerde, zaten işçilerin filozof olmasına gerek yok. Anlattığında süpürgecice bunu anladı, kamyoncu da, şoförcü de herkes anladı zaten anında refleks gösterdi.
“EKONOMİK KRİZİ İŞÇİYE YÜKLEMEK İSTİYORLAR”
SORU: Kabul edilebilir değil yani, böyle bir emeğin yok sayılması, görmezden gelinmesi, güvencesiz bırakılması şuan hani 21’inci yüzyıla girmiş gelişmiş, büyüyen bir, ülkede çok garip değil mi, böyle bir cesaretten yola çıkmak?
K. GÖKSOY: Kesinlikle öyle ama kapitalizmin özü var. Şimdi kapitalizmin özünde sömürge yatar. Sömürgeyi daha da katmerleştiriyorlar. Dünya ekonomik kriz içerisinde, bir taraftan pandemi bahanesi de var. Bunun çilesini kime çektirmek istiyorlar, bunu sorumluluğunu kime yüklemek istiyorlar; emekçilere. Bunun kaybettikleri karı nerden kazanmak istiyorlar, emekçiler üzerinden. Kapitalizmin özü bu ama yöneten iktidarların, sadece Türkiye için demiyorum. Dünyanın birçok yerinde böyledir. Aynı zamanda onlarda sermaye yanlısı tavır sergiliyorlar.