Haber Merkezi

İYİ Parti Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı, Akdeniz açıklarında gerçekleşen 5,3 büyüklüğündeki ve Çamlıyayla’da gerçekleşen 4,1 büyüklüğündeki depremlerin ardından Mersin’in depremselliğini gündeme getirdi. Konuyla alakalı geçtiğimiz ay Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un yanıtlaması için soru önergesi sunmuştu.

Depremlerin ardından konuyu yeniden gündeme taşıyan Sıdalı, önergede şunlara değindi;

“Kamuoyuna yansıyan bilimsel değerlendirmelere göre: Türkiye'de 550 aktif fay hatta olduğu ve ülkenin yüzde 95'inin birinci ve ikinci derece deprem bölgesi üzerinde yaşadığı söylenmektedir. Bu kapsamda Mersin'in de bilinenin aksine deprem riski yüksek bir kent olduğu belirtilmektedir. Mersin'in Kuzeyinde Orta Anadolu Fay hattının uzantısı olan Ecemiş-Namrun, Mut-Anamur fay hattı bulunurken, içerisinde Silifke Ovacık fay hattı, Doğusunda Doğu Anadolu Fay hattı, Batısında ise Ölüdeniz Fay hattı geçmektedir.

“MERSİN İÇİN NAMRUN FAY HATTININ ÖNEMLİ BİR DEPREMSELLİK RİSKİ YARATTIĞI İDDİA EDİLMEKTEDİR”

Bilimsel değerlendirmelere göre 1998 yılında 6,2 şiddetinde gerçekleşen Adana Ceyhan depremi Namrun fay hattının uzantısı üzerinde gerçekleşmiş. Ceyhan'a 95 km uzaklıkta bulunan Mersin'in bina stoku da o depremden olumsuz etkilenmiştir. O nedenle Mersin için Namrun fay hattının önemli bir depremsellik riski yarattığı iddia edilmektedir.

“AKKUYU NÜKLEER SANTRALİNİN DEPREM RİSKİ YÜKSEK ALANLARDA KURULDUĞU GÖRÜLMEKTE”

Mersin'de bulunan Soli Pompeiopolis, Olba ve Anemurium antik kentlerinde yapılan kazılarda hem deprem hem de tsunami kalıntıları tespit edilmiştir. Bu tarihsel birikime rağmen bugün olası deprem riskleri karşısında Tarsus'tan Anamur'a Mersin'in zemini tartışmalı bir durumdadır. Kıyı şeridi kentsel alanlarının hepsi alüvyon topraklar üzerine inşa edilen çok katlı bir kentsel dokuya sahiptir. Dolayısıyla İzmir örneğinde acı bir şekilde tecrübe ettiğimiz üzere denizel yönlü bir depremin hem deprem hem de tsunami etkisiyle Mersin'e ağır hasarlar verme riski vardır. Bu perspektiften bakıldığında Mersin ekonomisinin can damarı Mersin limanı ile imalat ve kimya sanayisi ayrıca yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santralinin deprem riski yüksek alanlarda kurulduğu görülmektedir.”

Sıdalı, Kurum’un yanıtlaması için şu soruları sordu;

“Bakanlığınızın Mersin'in depremselliğine yönelik 1970'li yıllarda hazırladığı deprem riski düşük kent tanımlaması 2020 yılının bilimsel ve teknolojik gelişmeleri koşullarında geçerliliğini korumakta mıdır? Bakanlığınızın Mersin'in depremselliğine yönelik bilimsel görüşü nedir? Mersin kaçıncı derece deprem bölgesidir? Bakanlığınızın Mersin için Mersin'in çevre illerinde yaşanacak bir depreme karşı etkilenebilirlik analizi mevcut mudur? Mersin'de yaşanabilecek olası bir deprem karşısında riskli bina sayısı kaçtır? Mersin'in deprem acil eylem planı var mıdır? Mersin'in olası depremler karşısında toplanma alanı yeterli midir? Olası bir depremde nüfusun yüzde 56'sının yaşadığı içme suyu bakımından da çevre ilçelere bağımlı olan Mersin merkezde bulunan dört ilçenin içme suyu nasıl temin edilecek, içme suyuna kanalizasyon atıklarının karışmaması nasıl önlenecektir? Bakanlığınız Tarsus'tan Anamur'a Mersin kıyı şeridinde konuşlanan kentsel alanlara yönelik 6306 sayılı kanun kapsamında kentsel dönüşüm yapmayı planlamakta mıdır? Bakanlığınız Mersin'in sanayi yatırım alanlarında bulunan bina stokunun deprem yönetmeliğine uygunluğunu denetlemiş midir? Bakanlığınız Mersin Limanı ile imalat ve kimya sanayinin konuşlandığı yatırım alanlarının depremselliği konusunda risk yönetim planı var mıdır? Bakanlığınız Akkuyu Nükleer Santral yatırımının hem denizel hem de karasal depremselliği konusunda bilimsel değerlendirmeler yapmış mıdır? Bakanlığınızın Mersin için hazırladığı bir Tsunami Risk Haritası mevcut mudur? Bakanlığınız Mersin kıyı şeridinde olası bir tsunamiye karşı herhangi bir önlem almış mıdır?”