HEDİYE EROĞLU – AYŞENUR ÖNAL
Mersin’deki 980 eczacının sahip olduğu 670 eczanedeki en az 3 çalışan ile yüzlerce kişinin ekmek yediği sektörün çatı kuruluşu olan Mersin Eczacı Odası, zordaki sektör için destek çağrısı yaptı.
Mercan TV’de yayınlanan Arka Plan Programı’na konuk olan Mersin Eczacı Odası Başkanı Özgün Sağır, sektörün yaşadığı zorlu süreci değerlendirerek, taleplerini dile getirdi. Pandemi sürecinin başından beri eczacıların yaptığı hiçbir fedakarlık ve çabanın karşılığını hem maddi hem de manevi olarak alamadığını savunan Başkan Sağır, sektörün zorda olduğunu söyleyerek ekonomik taleplerine cevap verilmesini istedi.
“İNSANLAR İLK BİZE GELİYORLAR”
SORU: Korku dolu bir ortam yaşıyoruz ama en ön saflarda sizlerde yer alıyorsunuz. Pandemi sürecini siz nasıl görüyorsunuz Türkiye’de?
Ö. SAĞIR: Son vaka sayılarının açıklanmasıyla gerçekler gün yüzüne çıktı. Bu bir telaş da yaratıyor, diğer taraftan sağlık sistemine de ciddi bir yük getirdiğini görüyoruz. Biz eczacılar olarak sürecin başından beri en ön safta yer aldık. Bunun neden özellikle altını çiziyorum? Çünkü sadece hastalandığınızda hastaneye gidiyorsunuz ama ilaç dışı bir şey almak istediğinizde de eczaneye gidiyorsunuz. Bunların yanı sıra grip vakalarının da görülmeye başlanmasıyla insanlar ‘grip miyim, yoksa Corona mı?’ diye endişelenmeye başladılar. Çünkü semptomlar çok birbirine benziyor. İnsanlar hastanelere gittiklerinde Covid’in bulaşma riskini çok daha büyük gördükleri için danışman olarak bize geliyorlar.
“HİÇ BİR ÇABAMIZIN KARŞILIĞINI ALAMADIK”
SORU: Bu süreçte eczacılar neler yaşadı?
Ö. SAĞIR: Süreci başından beri yorumladığımızda öncelikle eczacılar hiçbir şeyin karşılığını alamadı. Bu karşılık maddi değil, manen bir karşılık. Çünkü ciddi bir emek veriyor eczacı, bu emeğinin karşılığında bir teşekkür, takdir görmek istedi ya da ihtiyaçlarınız neler ihtiyaçlarınız için neler yapabiliriz bile denmedi. Sürecin başında özellikle bizi rahatsız eden bir konu vardı ki, eczacıların hiçbir şekilde dahil olmadığı bir konu. Fahiş fiyatlı satılan ürünler. Ki o dönemde maske, dezenfektan konusu bize mal edilmek istendi. Ülkede yoktu ki biz perakende kısmıydık bunların. Depodan gelen fiyat üzerine satıyorduk ki o ürünün fiyatını biz yükseltmişiz gibi bir tepki verildi. Diğer taraftan insanların fazla danışmanlığı ve gelmesiyle beraber eczane içerisindeki yoğunluğumuzda arttı. Bu yoğunluktan dolayı personellerimizin kendi sağlıklarını ve ailelerinin sağlıklarını düşünmelerinden dolayı korunma refleksleri arttı. Ayrıca Türkiye’de ilk Covid-19’dan ölen ilk kişi eczacıydı. Bugüne kadar 21 eczacımız vefat etti tüm Türkiye’de. Bize yansıyan bilgilere göre bunların 3’u ecza teknikerimiz. Mersin’de ise yaşamını kaybeden eczacı ya da tekniker yok.
İLAÇ BULUNUNAMIYOR
Öte yandan ilaçların bulunamamasıyla da ilgili sorun yaşıyoruz. Zaten her yıl ilaç zammı olacağı zaman firmalar üretimlerini durdururlar, piyasaya az ürün verirler, biz b u sıkıntıyı yaşıyorduk. Fakat pandeminin çıkmasıyla ve pandemide yoğunlukla kullanılan spesifik ilaçların bulunamaması da eczacıların yaşadığı çok ciddi bir sorun. Neden? Hastanızla karşı karşıya geliyorsunuz, hasta zaten Covidli, elinde kağıt reçetesi eczane eczane gezerek toplum sağlığı anlamında bir bulaş oluşturuyor zaten. Diğer taraftan hasta, hasta psikolojisi, moral motivasyonu çok kötü, neyle karşı karşıya olduğunu bilmiyor ve eczaneye geldiğinde siz ona ilaç yok diyorsunuz. İlaç yok diyince de sanki o Mart dönemindeki fiyatların sorumlusu bizmişiz gibi, ilaçların yok olmasının sorumlusu da bizmişiz gibi hastayla karşı karşıya kalıyorsunuz. Bu da yıpranmayı ve moral motivasyonu çok daha zedeliyor.
MADDİ MANEVİ BİR ÇÖKÜŞ YAŞANIYOR
SORU: Sağlık kahramanları alkışlandı ama burada sizler yok sayıldınız. Şu an sizde bir çöküş içerisindesiniz. Maddi manevi mi?
Ö. SAĞIR: Maddi olarak şöyle, eczanelerin işleri düştü. Zaten eczacının şu anki tek karı sattığı ilaçtaki yüzdelik kar ve bu karı da biz belirlemiyoruz, Sağlık Bakanlığı belirliyor. Tabi insanlar evinden çıkmıyor, mecbur kalmadıkça eczaneye de gelmek istemiyor. Hastaneler efektif vakaların hiç birine bakmıyor, ekonomik yönden sıkıntı yaşıyoruz. Buna paralel olarak giderlerimiz azaldı mı? Hayır, tam tersi giderlerimiz arttı. Ekonomik yönden ciddi bir sorunla karşı karşıyasınız. Asıl yaşadığımız diğer bir problem ise reçeteli hastaların hekime gitmemesinden kaynaklı şu an eczanelerimizde ciddi bir şekilde miyat sıkıntısı yaşıyoruz. İlaçlarımızın son kullanma tarihi yaklaşıyor ve maalesef bizim ülkemizde son kullanma tarihi dolmuş ya da yaklaşan ilaçlar için bir prosedür olmadığı için bu ilaçların hepsi de eczanelere maddi olarak bir eksi yazılıyor. Çünkü sizin cebinizden gidiyor onun paraları. Diğer taraftan reçetesiz ilaç dediğimiz bir kavram vardı. Normalde bu Temmuz’a kadardı ama yeni bir tarih belirleyip Şubat’a kadar uzattılar. Burada da şunu biz hep dile getirdik; olabildiğince bulaşı oluşturabilecek malzemeleri ortadan kaldırmamız gerekiyordu. Nedir bunlar; kağıt reçete ya da herhangi bir kağıt. Şimdi hasta eczaneye geliyor, eğer raporlu ilaçları varsa sistemden görüp ona veriyoruz, verdiğimiz zamanda çıktı alıp hastaya veriyoruz, hasta bize onu imzalayıp geri veriyor. Yani o bulaş riski olan kağıdın ortadan kaldırılması gerekiyordu, gerçekleşmedi. Yine aynı şekilde söyleyecek olursak bir defa eczanelerin verdiği hizmetle ilgili kısımda eski alışkanlıklar vardı. Vatandaşlardan ricamız eski alışkanlıklarını lütfen bıraksınlar. Hala terazide tartılmaya gelip, sohbet etmeye gelenler var. Eczanelerin bulaş riskinin çok yüksek olduğunun farkına varmaları gerekiyor. Eczanelerde geçirecekleri süreyi optimum seviyede tutup çıkmaları gerekiyor. Eczanelerinize gelip bir şey sormayacaksınız demiyoruz, ama ziyaretlerin kısa tutulması lazım. İhtiyaçlarımızı görüp çıkarsan hem eczacıyı, hem eczanede çalışanların hem de vatandaşımız kendisini bira daha korumuş olur.
KORUNMA DESTEĞİ ALAMADIK
SORU: Eczacılar kendilerince korumalar almaya çalışıyor. İp çeken var çizgi çeken var ama belirli bir standardı yok bunun. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?
Ö. SAĞIR: Biz o konuda eczacılarımızı serbest bıraktık çünkü eczanelerimizin hepsinin yapısı homojen değil. Homojen olmadığı için de bazı arkadaşlarım kapıdan hizmet vermek zorunda kalıyor. Ama öyle eczanelerimiz var ki 100 metre kare, 2-3 kapısı var ve rahatlıkla havalandırabiliyor. Bu arkadaşımız da 1,5-2 metrelik farkı koruyacak şekilde vatandaşla o mesafeyi korumaya çalışıyorlar. Standardın olmamasının sebebi bu aslında ama bu işler yapılırken biz bu koruma tedbirlerini alırken her hangi bir destek almadık. Keşke bu konularda da bizlere destek sağlansaydı. Ama biz sürecin başından belediyeler ile konuşarak belirli periyotlarda eczanelerin dezenfekte edilmesini sağlamıştık. Belediye başkanlarımız bu konuda teşekkür ediyoruz. Bu konuların artmasıyla birlikte tüm belediyelere bir kez daha yazdık, aynı hizmeti tekrar istediğimizi özellikle istedik. Çünkü eczaneler çok fazla insanın girip çıktığı yerler, bu virüs havada da asılı kalabiliyor.
“ÖDEME ALAMIYORUZ”
SORU: İlaç sektörünün de ilaç alamamak yönünden çok ciddi sıkıntıları vardı. Size bu durum nasıl yansıdı?
Ö. SAĞIR: Ekonomik olarak sağlık Bakanlığı nezdinde zaten bizim pandemiden öncesinden beri çok ciddi sıkıntılarımız var. En basitinden her yıl gelecek zamlardan dolayı biz ilaç bulamıyoruz. SGK’nın en azından bu geçiş sürecine karşılık olarak bir tık daha zamlı ya da ödeme yapması karşılık bulmadı. Eczanelerin verdiği ekstra hizmetten dolayı teminde ya da ihtiyacı karşılık bumladı. Açıklanan ekonomik destek paketlerinden eczaneler yararlanamadı. Maalesef eczaneler ticaret odalarına bağlı olmadıkları için yararlanamadı. Esnaflara hep bir karar alınıyor ama eczacıların boyutu farklı olduğu için hep es geçiliyor. Kredilerde, destek paketlerinin hiç birinden eczacılar yararlanamadı. Biz kendi birliğimizden ya da kendi ölçeklerimizle bir şeyler yapmaya çalıştık ama bu yapılanda eczacının derdine çözüm olabilecek parametreler değildi. Ancak çok ciddi sıkıntılar yaşayan meslektaşlarımıza bir nebze nefes aldırdı.
“BAZI ECZANELER EVİNE EKMEK GÖTÜRECEK İŞİ BİLE YAPAMIYOR”
SORU: Bankalar üzerinden bazı destekler gündeme geldi. Eczacılar bunlardan yararlanabildi mi?
Ö. SAĞIR: Kredileri ayrı ayrı paketler halinde sunuyorlar. Eğer çıkan pakette esnaf yada ticaret odasına kayıt gibi şart oluyorsa biz yaralanamıyoruz. Bizim özel durumumuza istinaden paket çıkması gerekiyor. Biliyorsunuz hastanelerimiz pandemi hastaneleri ilan edildi. O hastane çevresinde yaklaşık 30 eczane var ve 30 eczanenin işleri bir anda sıfırlandı. Evine ekmek götürecek işi bile yapamıyor şu anda. Bunlara özel bir paket istedik biz. En azından hastane karşısındaki eczacılarımız birer paket talebinde bulunduk o da karşılık bulmadı. 980 civarında üye eczacımız var, eczanesi olan eczane sayısı 670. Her eczanede ortalama 3 personel çalışıyor bir de eczacı 4 kişi oluyor. Her eczaneden 16 kişi ekmek yiyor.
İFLASLAR OLABİLİR Mİ?
SORU: Kapanmalar, iflaslar gündeme gelebilir mi?
Ö. SAĞIR: Olabilir kapanmalar, onun dışında meslek değiştirme değil ama alan değiştirme olabilir. Sağlık Bakanlığı’na atanmak istersiniz ama daha yakın bir zamanda toplu bir atanma yaptı. Meslektaşlarımız öncelikle hazırlarını tüketiyorlar. Bulabildikleri her türlü krediyi almaya çalışıyorlar. Meslektaşımın ciddi bir ekonomik problemi var. Çünkü onlarında ailesi vaer. O işletmeyi orada iyi görmek gerekiyor. Zorlananlar var, mesela çok sıkıntı yaşayıp da personel destek paketinden faydalanan meslektaşlarımda oldu. İŞKUR mesela bin 100 gibi bir rakam verdi. Şu an iflas eşiğine gelen eczacım yok ama şunu biliyorum ki; hazırını tüketen, başa baş seviyesinde kendini korumaya çalışan eczacılarımız var. Buradan bir kez daha onlar için ekstra bir kredi ya da bir paket geri ödemesiz ya da belli bir dönem ödemesiz paketin çıkarılması gerekiyor.
HALA ŞİDDETE MARUZ KALIYORUZ
SORU: Eczacılar için de Covid-19 meslek hastalığı kabul ediliyor mu?
Ö. SAĞIR: Bizleri de kapsıyor meslek hastalığı olması ama çok geç kalınmış bir süreç. Biz de yasa çıkıyor ama yasayı uygulamak ve denetlem ek ve yasanın sahada can bulup bulmadığı önemli. Şiddetle ilgili yasa çıktı. yasa çıktıktan sonra ben belki 10 diyeceğim ama yine sağlıkta şiddet sürüyor. Ne değişti? Ben yine eczanemde hastamla sözlü yada fiziksel şiddete maruz kalıyorum. Hala aynı şekilde devam ediyor. Yasa çıkmıştı demi? Ne değişti? Çıkan yasanın sahadaki yansımasını görmek gerek. Onu görünce daha rahat yorum yapabiliriz.
“FİKRİMİZ ALINMADAN KARAR VERMEK YANLIŞ”
SORU: Pandemi sürecinde paydaşların fikirleri ile ortak bir akıl oluşturulamadı gibi görünüyor. Sizce durum nedir?
Ö. SAĞIR: Öncelikle biz sürecin başından beri söylüyorduk, bu pandemi ayıplanacak bir şey değil, tüm dünyada görülüyor. O yüzden şeffaf olmak gerekiyor. Bu şeffaf yönetimi sergilerken de paydaşların mutlaka fikirlerinin alınması gerekiyor. Bu paydaşlar kimdir? Sahada çalışan eczacının fikrini almadan ilaçla ilgili ya da tedavi ile ilgili kısımda istediğin kadar karar almanın anlamı yok. Hekimin, sağlık çalışanının hastanede yaşadıklarının realitesini görmedikten sonra karar almanın önemi yok. Bu yüzden şeffaflık çok önemli. Hala insanlarımız bu hastalığa inanmıyor. Bir defa bu hastalığın bir gerçekliğini kabul etmek gerekiyor. Korunmasızsanız bulaşı çok kolay. Maske mesafe ve hijyen ile korunuyorsunuz. Bu kadar basit olunca bulaşması da basit oluyor.
“YAPTIĞIMIZ FEDEKARLIĞI GÖRÜN”
SORU: Son olarak neler söylemek istersiniz?
Ö. SAĞIR: Öncelikle eczacılar olarak bu süreçte çok emek verdiğimizi herkesin bilmesini istiyoruz. Maddi bir amaç için değil manen gerçekten de yaptığımız için görülmesini ve vatandaşlarımız tarafından bilinmesini istiyoruz. Bizim de ailemiz olduğunu, bizim de çocuklarımızla kucaklaşamadığımızı bilmenizi istiyoruz. Herkesin üzerine düşen sorumlulukları bilmesi gerekiyor. bunun yanı sıra kullandığınız her ilaç size sağlık vermeye bilir. O yüzden sağlığınıza dair ne ürün varsa eczacınıza danışın. Eczaneler dışında içeriğinin ne olduğunu bilmediğiniz ürünleri lütfen alıp kullanmayın.
Son olarak da meslek odaları ile ilgili pazifize etme çalışması var. Bu ilk başta barolar ile başladı. Arkasından gelen süreçte bu bizlere de sirayet edecektir. Vatandaşımızın şunu çok iyi bilmesini istiyoruz; kamu niteliğindeki meslek odaları kamu yararı için çalışırlar. Amaçları kendi adımıza daha sağlıklı bir toplumdur, mimarlar için ise daha sağlıklı bir kentleşmedir, mühendislerin amaçları daha sağlam yapılardır. Bizler bunun için çalışırız. Bu yüzden de meslek odalarına yapılan saldırılarda vatandaşımızı da yanımızda görmek isteriz.