Tarsus Cezaevi’nde en temel insan hakkı olan suyun bile içilemeyecek kadar kirli bir şekilde mahpuslara verildiğini iddia eden İHD Mersin Cezaevi İzleme Koordinasyonu, Ocak ayında mahpusların yaşadığı hak ihlallerini gözler önüne serdi.
AYŞENUR ÖNAL
İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Cezaevi İzleme Koordinasyonu, Ocak ayında Tarsus Cezaevi’nde yaşanılan hak ihlallerini bir kez daha gözler önüne serdi. En temel ihtiyaç olan suyun bile mahpuslara temiz verilmediğine dikkat çeken koordinasyon, ayrıca insan hakları ile bağdaşmayan çıplak arama uygulamasının da yapıldığını vurguladı.
Yaşanılan hak gasplarını tek tek gözler önüne seren koordinasyon, Adalet Bakanlığı ve Tarsus Cezaevi Kurumuna seslenerek; “temel besin kaynağı olan suya erişimlerinin gecikmeksizin sağlanması, hukuksuz ve dayanaksız aramalarla özel hayata saygı hakkını ihlal eden davranışlardan kaçınmaları, sağlık hakkına erişimin ivedi şekilde yerine getirilmesi, insan onuruyla bağdaşmayan çıplak arama uygulamasından dönülmesi konusunda gerekli adımları atmaya davet ediyoruz” çağrısı yaptı.
Mersin Cezaevi İzleme Koordinasyonu adına basın açıklamasını okuyan Avukat Halil Güngör, “Türkiye’de her geçen gün keyfi ve hukuksuz idari uygulamalar artmakta, bu uygulamalarla toplumun susturulması ve baskılanması amaçlanmaktadır. Otoriterleşen idari yapı ve bu idari yapı eliyle bağımlı hale getirilen yargı, bu hukuksuz uygulamaları görmezden gelmekte, hakların korunması konusunda görev ve sorumluluklarını yerine getirmemektedir. Yaşanan yargı sorunuyla birlikte cezaevlerinde geçmişten bu yana var olan insan hakları ihlalleri giderek artmakta ve bu ihlaller yaşam hakkını tehlikeye atmaktadır.
2020 yılı içerisinde İnfaz Kanunu’nda yapılan düzenlemelerin mahpuslar arasında yarattığı eşitsizliğin ortadan kaldırılması, cezaevlerinde artan ve ağırlaştırılan insan hakları ihlallerinin sonlandırılması ve Türkiye’deki cezaevlerinde devam eden tecrit ve izolasyon uygulamalarına son verilmesi amacıyla 27 Kasım 2020 tarihinde mahpuslar tarafından süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemi başlatılmıştır. Bu kapsamda Tarsus Kampüs Kapalı Cezaevinde 74. gününe giren açlık grevleri 30 aşkın mahpus grubuyla devam etmektedir” sözlerine yer verdi.
“HASTA MAHPUSLARIN SEVKLERİ ERTELENİYOR”
Güngör Ocak ayında yapılan görüşmelerde çıkan sonuçları şu şekilde paylaştı;
“Mahpusların revir hakkının engellendiği veya geciktirildiği ve hastaneye sevklerin idarece ertelendiği veya yerine getirilmediği, cezaevi idaresi tarafından sevklerin ötelenmesi nedeniyle hasta mahpusların durumunun ağırlaştığı, açlık grevi süresince sağlık kontrollerinin yapılmadığı, grevcilere yeterli besin kaynağının sağlanmadığı ve grev sonrası alınması gereken besinlerinin cezaevi idaresince verilmediği,
Cezaevi idaresi tarafından mahpusların fiziki koşulların yetersiz olduğu koğuşlarda tutuldukları, koğuşlardaki mahpuslara içme suyunun yeterince verilmediği, verilen suyun içilemeyecek kadar kirli olduğu ve temel insan hayatı kaynağı olan suyun ihtiyaçları karşılamaya yetmediği, pandemi sürecinde su kotası konulduğunu, açlık grevleriyle birlikte suyun sık sık kesildiği ve sıcak suyun verilmediği,
“İLK ANDAN PSİKOLOJİK BASKI UYGULANIYOR”
Mahpuslara cezaevine ilk geldikleri andan itibaren psikolojik olarak baskı uygulandığı, cezaevine ilk girişlerde mahpusların darp edildikleri, cezaevine yeni gelen mahpusların çıplak aramadan geçirildiği, gardiyanlar tarafından sürekli olarak kalabalık gruplarla koğuş aramaları yapıldığı, aramalarda; dolapların ve sair eşyaların dağıtıldığı, kişisel eşyalara el konulduğu, arama esnasında hijyen kurallarına dikkat edilmediği, gardiyanlarda eldiven ve galoşun olmadığı, koğuşlarda banyo ve temizlik ihtiyaçlarını karşılayamadıkları, temizlik malzemelerinin yeterli olmadığı, koğuşların dezenfekte etme işlemlerinin göstermelik yapıldığı,
Cezaevi düzenini ve güvenliğini tehlikeye sokmadıkları halde, sırf açlık grevine girdikleri için, her defasında disiplin cezaları verildiği, disiplin cezalarının giderek arttığı ve baskı aracı haline dönüştüğü, özellikle açlık grevinden sonra cezaevi idaresinin mahpuslara karşı sert ve olumsuz tutumlar sergilediği,
KANTİNDE FAHİŞ FİYATLAR!
Koğuşlara verilen yemeklerin ve su miktarının az olduğu, kantinden aldıkları eşya fiyatlarının çok yüksek olduğu, ürünlerin kalitesiz olduğu ve cezaevi idaresinin buna sessiz kalarak ya da bilinçli olarak fiyat artışlarıyla mahpusları ekonomik olarak zor durumda bıraktığı,
Mahpuslara ait olan ajanda, mektup, defter ve benzeri eşyaların keyfi olarak verilmediği, verilen ajanda ve kitap kapaklarının yırtılarak ve çok geç ya da sınırlı olarak verildiği, kendilerine iade edilmeyen eşyalarla ilgili bir bilgi verilmediği ve bu eşyalarının akıbetinin bilinmediği, Yeni Yaşam ve Evrensel gazetelerinin kendilerine verilmediği, koğuşlar arası iletişimin ve mektuplaşmanın engellendiği belirlenmiştir.
5275 sayılı İnfaz Kanunu ve bu kanuna dayanak olarak çıkarılan Yönetmeliklere aykırı infaz uygulamalarının sebep olduğu tecrit ve insan hakları ihlalleri uygulamalarının sonlandırılması, hukuk devleti anlayışı gereği insan yaşamına ve onuruna dönük infaz uygulamalarıyla yasaların uygulanması zorunluluktur. Bilinmelidir ki tutsak olmak temel insan haklarından muaf tutulmaya hiçbir şekilde bahane edilemez.”
“GEREKLİ ADIMLARI ATMAYA DAVET EDİYORUZ”
Güngör Adalet Bakanlığı ve Tarsus Cezaevi İdaresine seslenerek, “Adalet Bakanlığı ve diğer ilgili kurumları tecrit, adil ve eşit olmayan infaz uygulamaları ile insan hakları ihlallerinin sonlandırılması, devam eden açlık grevi eylemleri nedeniyle yaşam hakkına dönük ağır sonuçların doğmaması için bir an önce adım atmaya, mahpusların ulusal ve uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını ivedi şekilde yerine getirmeye,
Tarsus Cezaevi İdaresi yetkililerini, temel besin kaynağı olan suya erişimlerinin gecikmeksizin sağlanması, hukuksuz ve dayanaksız aramalarla özel hayata saygı hakkını ihlal eden davranışlardan kaçınmaları, sağlık hakkına erişimin ivedi şekilde yerine getirilmesi, insan onuruyla bağdaşmayan çıplak arama uygulamasından dönülmesi konusunda gerekli adımları atmaya davet ediyoruz” sözlerine yer verdi.