HEDİYE EROĞLU
“Kadının yok sayıldığı, haklarının erkekler ve egemenler tarafından sürekli gasp edildiği bir dünyada bir şeyleri değiştirmek yine kadınların önceliği olmalı...” inancıyla 13 yıl önce yola çıkan Günebakan Kadın Derneği, alanında mücadelenin öncü ismi oldu.
Kadının bağımsız, özgür ve etkin bir birey olarak toplumsal hayatın her alanında var olabilmesini isteyen ve bunu da hayata geçirdiği projelerle sağlayan dernek, kadınların öncelikle kendi sorumluluklarını üstlenmesi ve haklarını talep etmesi gerektiği düşüncesi ile çalışmalarını sürdürüyor.
Mercan TV’de yayınlanan Arka Plan Programı’na konuk olan Zübeyde Akpınar, çalışmalarını anlatarak, soruları yanıtladı.
DAHA GÜZEL BİR DÜNYA MÜMKÜN…
SORU: Günebakan fikri nasıl ortaya çıktı?
Z. AKPINAR: Günebakan Kadın Derneği, Kadına Karşı Uluslararası Şiddetle Mücadele Günü olan 25 Kasım 2008 yılında kuruldu. Toplumsal mücadelede yer alan bir gurup kadının bir araya gelerek kurduğu derneğimiz; Mersin’de bir kadın hareketi nasıl olmalı, neler yapılabilir tartışması üzerine çalışma yapmak için yola çıktı.
Aydınlık çağrısı yaptığı için de Günebakan ismini tercih ettik.
SORU: Bu 12 yılla yakın neler yaptınız?
Z. AKPINAR: Kurulduktan sonra yaklaşık 4-5 yıl Toroslar ilçesi Halkkent Mahallesinde çalışmalar yürüttük. Sağlık taramasından kanser bilgilendirmesine, çocuk tiyatrolarından anne çocuk eğitimlerine, dil kurslarına kadar sahada pek çok faaliyete imza attık.
Aynı zamanda faarkındalık çalışmaları yaptık. Şiddetle ilgili neler yapabilirler? Şiddete karşı nerelere başvurulabilir? Bunlarla ilgili bilinçlendirme çalışmaları yürüttük. Daha çok kadının güçlenmesine yönelik çalışmalar yaptık. Daha sonra Yenişehir bölgesine taşındık ve projelerimizi sürdürdük.
Mersin Kadın Platformu içerisinde aktifiz, Türkiye çapında birçok platformun üyesiyiz. Toplumsal cinsiyet eşitliği alanında çalışan kadın örgütleriyle iş birliği halindeyiz.
Bu yaz biten iki yıllık bir projemiz vardı ki burada Sivil Toplum Geliştirme Merkezi ile birlikte bir program içerisinde yer aldık. Bu bizim için çok iyi oldu çünkü Türkiye çapında yaklaşık 400 örgütün başvurduğu bir programda 42 örgütten birisi olduk.
Bir iki yıl kurumun güçlendirme programıydı, bu anlamda bize çok destek sunan bir program oldu. Ondan önce İstanbul Başak Kültür Sanat Vakfıyla Urfa Kadın Yaşam Merkezi Günebakan olarak iki yıl kadına yönelik şiddetle ilgili bir proje yürüttük. Psikolojik danışman sağladık, hukuki destek sağladık, mahallerde bu konuyla ilgili çalışmalara yürüttük.
Bunları neden yapıyoruz? Aslında temel amacımız; kadınların güçlendirilmesi ve hakları konusunda farkındalık yaratmak. Hem toplumda şiddetin tamamen ortadan kalkması, hem de daha barışçıl, eşitlikçi bir ülkede yaşamak için bunları yapıyoruz. Daha güzel bir dünya mümkün. Farklıklılarımızla bir arada durmayı başarmalıyız.
Özellikle kadına dair sorunların çözümünde dernekler ve sivil toplum örgütleri çok önemli. Resmi kurumlarda kendini rahat hissetmeyen, sözünü rahat rahat dile getiremeyen kadınlar, bir sivil toplum örgütünde daha rahat. Bu anlamda kadın örgütlerinin güçlendirilmesi gerekir.
KADIN MÜCADELESİ YÜKSELİŞTE
Ancak sorun yaşayan insanların önce kendi sorununa sahip çıkması gerekir. Kendi sorununa sahip çıkmakta ancak kurumlar örgütler aracılığıyla olur. O yüzden kadınların örgütlenmesinin desteklenmesi gerekiyor. Bu konuda İstanbul Sözleşmesi de Hükümete yerel yönetimlere STK’larla iş birliğine yönlendiriyor aslında. Bu gelinen noktada tabi ki sıkıntılarımız çok özellikle son çıkan sivil toplum örgütleri için çıkan yasayı sizlerde biliyorsunuz, bu dernekler üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Her an kapatılabilme riskiyle karşı karşıya, kayyum atanabiliyor, kapatılabiliyor bunlarda sivil toplum üzerine ciddi bir baskı oluşturuluyor. Örgütlenme, bir araya gelme, danışma, sözünü söyleyebilmedir. Çünkü kadınların kendi yaşadığı özgün sorunları var. Yaşam alanlarında kadınlar ikincileştirdi.
Ancak son yıllarda kadın mücadelesi gerçekten yükselmiş durumda. Örgütlenmeden korkmamak gerekiyor. Yani bir araya gelip ortak sorunları birlikte söyleyebilmeli, çözüm arayabilmeliyiz. Kadın dayanışması açısında kadınların güçlenmesi açısından önemli.
“ÜYE OLSUN OLMASIN KADINLAR İÇİN VARIZ”
SORU: Derneğinizin faaliyetlerinden yararlanmak için üye olmak şart mı?
Z. AKPINAR: Üye olmadan da katılabilirler, Kadınların daha güçlü toplumda yer alması bizim içinde çok önemli. Üyelik önemli tabi ama üye olmaları şart değil. Olsun olmasın biz dayanışıma göstermeye çalışıyoruz. Yaptığımız faaliyetler bütün kadınlara açık.
Mersin’de ki avukat arkadaşlarımız ile örneğin mağdur kadınlara acil durumlarda psikolojik destek sağlıyoruz. Burada üyeliğe bakmıyoruz. Yapabildiğimiz kadar yanlarında yer almaya çalışıyoruz. Davaları takip ettiğimizde genelde kadınlar yalnız mücadele ediyorlar. İstismar vakalarında kadınlar hep tek başına çocuklarıyla birlikte. Mersin Kadın Platformu da bu konuda iyi şeyler yapıyor. Biz birlikte hareket ediyoruz, kadınlar bunu hissediyorlar çünkü yalnız olmak zor bir şey, böyle bir süreçte yalnız olmak çok zor.
“YEREL YÖNETİMLER İLE İŞBİRLİĞİ ARTMALI”
SORU: STK’ların yerel yönetimlerle ilişkisine dair ne söylersiniz?
Z. AKPINAR: Olmak zorunda diyelim. Son dönemde bir tık hareketlenme oldu ama yeterli değil. Bu adımın gelişeceğini düşünüyoruz. Büyükşehir Belediyesi bu anlamda gerçekten adım atmaya başladı. Bizim kadın dairesi talebimiz hep vardı. Bir daire başkanlığı kuruldu en azından, bu önemli bir şeydi çünkü kadın sorununa özgün farklı çalışmalar yapılması gerekiyor. Diğer belediyelere de öneriyoruz bunu.
Toroslar Belediyesi ile de bir iki toplantı yaptık. Onlarda derneğimizden toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde çalışanlar talep ettiler şimdi onu hazırlamaya çalışıyoruz. Mart ayında başaklayacak. Buda güzel bir şey STK’larla bir işbirliğin önünü açmış oluyorlar.
“KADIN CİNAYETLERİ ARTIYOR, ERKEKLER DEĞİŞMEK ZORUNDA”
SORU: Kadın katliamları her geçen gün artışta, ne yapılmalı?
Z. AKPINAR: Kadın cinayetleri Türkiye çapında çok artmış durumda, bunda biraz; kadınların özgürleşme, birey olmak istediğinin de etkisi var.
Kadın cinayetlerine baktığımızda; eski eş, eski sevgili, ayrılmak üzere olan koca gibi aile yakınlığı olan kişilerin öne çıktığını görüyoruz. Burada kadının birey olmasını kabullenemeyen erkek egemenliği var aslında, o yüzden zihniyet dönüşümü çok önemli. Kadınlar ciddi anlamda adım attılar, geliştiler ama erkekler eşitlikçi bir topluma ulaşmakta, gelişme noktasında hala ayak diriyorlar. Bu değişimin dönüşümün onlara da yansıması gerekiyor. 2020 yıllında 300 kadın öldürüldü, 176 şüpheli ölümler var. Bunların büyük çoğunluğu da aslında kadın cinayetleri, Mersin’de de 13 kadın öldürüldü.
Bu mücadeleyi yükseltmek zorundayız. Bunun için İstanbul Sözleşmesi uygulansın diyoruz. Bu sözleşmede çok güzel yasalar var ama hayata karşılığı yok, pratiği yok yani uygulama yönünde ciddi sıkıntılar var. Biz bu noktada adım atılmasını istiyoruz. İstanbul Sözleşmesi bütünlüklü bir politika aslında yani bir yol haritası ve çokta güzel bir yol haritası. Hükümete, yerel yönetimlere ve STK’lara görevlerini hatırlatıyor. İstanbul Sözleşmesi uygulansın diyoruz.