BİRLİKTE YAŞAM MÜMKÜN!


 

Suriye’de iç savaşta 10 yıl geride kalırken Mersin’de özellikle Adanalıoğlu’ndaki tarım arazileri üzerinde ki çadırlarda mevsimlik işçi olarak yaşamaya tutunan Suriyeliler, sorunlarına çözüm bekliyor. Geçici koruma altındaki Suriyeliler için sorunlara dayanışma ruhu ile çözüm arayan Maya Derneği Proje Koordinatörü Özgür Yılmaz, “Birlikte yaşam mümkün!” diyerek, özellikle yerel yönetimleri çözüm üretmeye çağırdı.

HEDİYE EROĞLU

 

Mercan TV’de yayınlanan Arka Plan Programının bu haftaki konuğu Maya Eğitim Kültür Araştırma Yardımlaşma Dayanışma Derneği Proje Koordinatörü Özgür Yılmaz oldu.

Suriye’de savaşın 10’uncu yılı geride kalırken açık kapı politikası ile kabul edilen geçici koruma statüsündeki milyonlarca Suriyeli’nin entegrasyonu için çalışan önemli sivil toplum kuruluşlarından olan Maya Derneği’nin çalışmalarını anlatan Yılmaz, entegrasyon için birlikte yaşamayı öğrenme çağrısı yaptı.

 

GÖNÜLLÜLER, DAYANIŞMA RUHU İLE ÇALIŞIYOR

SORU: Maya Derneği nasıl ortaya çıktı?

Ö. YILMAZ: Derneğimiz bir gurup gönüllünün dayanışma ruhu ile 2017’de ortaya çıktı. Mevsimlik tarım işçisi olarak çadırlarda yaşayan mülteci ailelerle dayanışmak adına çalışmalara başladık.

Gönüllülerimiz arasında sahada araştırma yapan akademisyenlerden kamuda çalışanlara kadar farklı meslek gruplarına pek çok isim var.  

Duyarlı insanların yan yana gelmesiyle kurulan  derneğimiz, dayanışma ruhu ile; hak savunuculuğu yapıyor. Temel olarak insani yardım çalışmaları yürütüyoruz. Fakat bunu da içine alan ama sadece bununla da sınırlı olmayan kültür, sanat, kent hakları, vatandaşın yerel yönetimlerde söz sahibi olması, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konularda da toplumda farkındalık oluşturmak gibi bir amaçta taşıyoruz.

 

YAŞAM KOŞULLARI ÇOK KÖTÜ

SORU: Mersin’de mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan Suriyelerin son durumu nedir?

Ö. YILMAZ: Mersin’in farklı bölgelerinde mevsimlik tarım işçileri yaşıyor fakat yoğun olarak Adanalıoğlu bölgesinde bulunuyorlar. Tarım arazisi üzerine kendi kurmuş oldukları çadırlarda kötü şartlarda yaşıyorlar. Bu ailelerin yaşam koşulları aslında çok kötü. Yazın sıcakla, kışın da soğuk ve yağmur, çamur ile zor durumda kalıyorlar. Bizde bu ailelerin yaşam koşullarına kayıtsız kalmıyor, temel ihtiyaç malzemelerini yardımlar örgütleyerek gidermeye çalışıyoruz. Özellikle çocuklar için bot, kıyafet, atkı, bere gibi temel yaşamsal ihtiyaçları gideriyoruz.

Bölge zaten daha önceden de mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı bir alan. Türkiye’nin değişik bölgelerinden mevsimlik tarım için gelen aileler var. Buradaki yerel halkın da bir kısmı Arap, bir kısmı Türk yani aslında orada çok çeşitli aidiyetlerin birlikte yaşadığı bir durum söz konusu.

Ancak burada da ülke genelinde olduğu gibi mültecilere dair bir önyargı ve yer yer ayrımcılığa varan söylemler var. Bu ayrımcılık aslında vatandaş eliyle yayılan bir ayrımcılık değil. Burada siyasi otoriterlerin söylemleri ve manşetler ile sosyal medyada yayılan doğru bilinen ama kesinlikle yanlış olan yayınlar önemli etkenler.

 

MÜLTECİLERİN DE HAKLARI VAR

Biz ayrımcılık karşıtı bir derneğiz. Topluma bir şey anlatırken, şu örneği veriyoruz; savaştan kaçsaydınız, evinizden zorla edilmiş bir birey olsaydınız hayatınızı nasıl devam ettirebilirdiniz? Çocuklarını nasıl koruyabilirdiniz? Bunu söylüyoruz bu çok değerli, buna karşı değiliz fakat bu geçici bir süre ve etkisi kişiden kişiye değişebilir. Empati dediğiniz şeyin temelinde acıma gibi duygular yatıyor.

Mültecilerin beğenilse de beğenilmese de aslında Türkiye Cumhuriyetinin altına imza attığı sözleşmelerden doğan hakları var. Bu insanlar bir şekilde bu ülkeye sığınmış, geri gönderme yasağı var.

Biz duruma hak temelli yaklaşıyoruz. Bu insanların haklarının savunuyoruz, kamuoyuna da bunu doğru anlatmak gerekiyor.

 

KİRALARI MÜLTECİLER Mİ ARTTIRDI?

SORU: Doğru bilinen yanlışlar dediniz bu konuyu biraz açar mısınız?

Ö. YILMAZ: Kamuoyuna belirli araklarla yayılan doğru bilinen yanlışları iyi anlatmak gerekir. Mülteciler geldiği için mi kira fiyatları yükseldi? Algısı var örneğin. Ama sanmıyoruz, çünkü hiçbir mülteci gidip de ev sahiplerine ‘hem bizim için hem burada daha önce yaşayan vatandaşlar için kiraları arttırın, daha fazla para öderiz’ dememiştir. Burada aslında birazda kurnazlık eden ev sahiplerinin rolü var.

 

DOKTOR, MÜHENDİS AMA ÇALIŞAMIYOR

Zaten mevsimlik tarım alanından başta olmak üzere mülteciler aslında ucuz işgücü gerektiren işlerde genellikle çalışıyorlar. Biz bu durum ile alanda çok karşılaşıyoruz Suriye’de hukuk eğitimi almış, dişçi olan, öğretmen olan, mühendis olan birçok mülteci var fakat denklik olmadığı için bu ülkede çalışamıyorlar. Burada hayatlarını devam etmek zorundalar. Bu noktanda aslında mecburen ucuz işgücü olarak çalışıyorlar ve bunu fırsata çevirmek isteyenlerde de aslında piyasaya mültecilere oklar yöneliyor. Onların suçuymuş gibi. Bunu doğru anlatmak gerekiyor.

 

ADANALIOĞLU’NDA 3 BİN TARIM İŞÇİSİ VAR

SORU: Adanalıoğlu’nda yaşayan bugün yaklaşık kaç kişiden ve nasıl bir kitleden bahsediyoruz?

Ö. YILMAZ: Aslında rakamları değişiyor. Yani 2015 ile 2016 yılındaki rakamlar ile bugünkü rakamlar aynı değil. Bölgede yaklaşık olarak 3 bin kişinin yaşadığından bahsedebiliriz ama dediğim gibi bu alanda hem mevsimlik tarım işçisi aileler var hem de yerleşik tarım işçisi aileler var. Çadır yerleşimleri değişebiliyor ama temelde aslında birden fazla 40-50 çadırın yaşadığı kümelendiği alanlar var. Fakat bu alanlar son zamanlarda çeşitli nedenlerden dolayı yer değiştirdi. Bazı alanlar toprak sahipleri tarafından tekrar seraya çevrildi.

 

YEREL YÖNETİMLER ADANALIOĞLU’NA EL ATMALI

SORU: Adanadıoğlu’ndaki çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Neler yaptınız?

Ö. YILMAZ: Biz 2017 yılından 2020 yılına kadar düzenli olarak sahada çalışma yürüttük. Mültecilere dair yardım organizasyonlarını örgütlerken ve savunuculuk yaparken, bölgenin teknik altyapısıyla ilgili temelde savunuculuk, farkındalık çalışması da yürütmeye çalışıyoruz. Çünkü bu insanlar çadırda yaşıyor ve bu alanlarda daha güvenli yerleşim birimlerinin yapılması, en azından devlet yetkililerinin, yerel yönetimlerin buna el atması gerekiyor.

Bölgede ki insanların bazı yardımlardan yararlanılabilmesi için adres kayıtlarının olması gerekiyor fakat adresleri yok. Bu durum bir çıkmaza dönmüş durumda.

Bu zamana kadar orada bir konteynır kent kurulabilirdi çünkü yaklaşık on yıldan bahsediyoruz. Bu geçici bir durum değil aslında. Bu alanda çok gerideyiz maalesef.

 

“SÜRDÜRÜLEBİLİR POLİTİKALARLA ÇÖZÜMLER ÜRETİLMESİ GEREKİYOR”

Son bir iki yıldır bu bölgeye dair farkındalık oluştu biraz, bunun için çok mutluyuz. Kentte bizim dışımızda da çalışma yürüten, mülteci çalışmaları yapan çok kıymetli örgütler var. Biz temel olarak bütün çalışmalarımızı bu dayanışma ruhunun yanında iş birliği üzerinden de yapmaya çalışıyoruz. Çünkü tek başına bir derneğin çözebileceği sorunlar değil. Uzun süreli, sürdürülebilir politikalarla çözümler üretilmesi gerekiyor.

 

YERELDE YAPACAK ÇOK ŞEY VAR

Ama yerelde de yapılacak çok şey var. Bunun başında ağ, kamuoyu oluşturmak bu alanda faaliyet yürüten kurumların derneklerin yan yana gelmesi çok önemli. Aynı zamanda yerel yönetimler gibi kamu kurumlarıyla iş birliği yapmak çok önemli çünkü belediyelerin hem organizasyon yeteneği çok büyük hem bütçeleri hem de kamuoyu destekleri var. Doğru anlatarak, bu iş birlikteliğini doğru örgütleyerek biraz daha kalıcı çözümler üretebiliriz.

En başta oradaki insanların temiz içme suyuna, elektriğe erişimleri çok önemli. O bölgede altyapı çalışmaları yapılması gerekiyor. Büyük oranda çocukların hiçbiri eğitime ulaşmıyor. Ancak temiz kıyafete dahi ulaşamıyorlar.

Bunlar aslında çok büyük olmayan bütçelerle birazda kalıcı çözümlerde sağlanabilir.

 

GERİ DÖNÜŞ İSTEĞE BAĞLI OLMALI

SORU: Süreç ne getirecek? Türkiye’de kalmayı tercih edenler için ne yapılmalı?

Ö: YILMAZ: Suriyelilerin tamamı aslında geçici koruma atında, biz tabi ki ilkesel olarak bu kişilerin tamamına mülteci diyoruz. Şartların iyileştirilmesiyle ilerleyen zamanlarda mülteci statüsüne de alınmalılar. Temel olarak herhangi bir insanın sahip olması gereken haklara sahip olmalılar. Yani eğitime, sağlığa, barınmaya erişim gibi fakat genel olarak düşündüğümüzde bazı haklara değiller.

Peki, sonrası ne olacak? Bu insanların geri gönderilmesi elbette doğru değildir. Bu isteğe bağlı olmalıdır.

 

“BİRLİKTE YAŞAMANIN YOLLARINI KONUŞMAMIZ GEREKİYOR”

Geçici koruma dediğiniz geçici bir önlemdir. Durum 10 yıla yaklaşıyor. Artık birlikte yaşıyoruz, birlikte yaşamanın yollarını konuşmamız gerekiyor aslında. Toplumun büyük bir çoğunluğunun birlikte yaşamaya karşı olduğunu sanmıyorum. Birlikte yaşama olanakları kesinlikle mümkün. Birbirimizin kültürünü öğrenerek, saygı duyarak sadece tek bir dilin, tek bir kültürün, tek bir inanışın değil aslında farklılıklarımızın yaşadığı ortamları sağlayarak uzun vadede iyi sonuçlar alabiliriz. Burada önemli olan bu insanların gitmeyeceğini bilmek, gitmeleri isteğe bağlı ama belki de uzun yıllar boyunca yaşadıkları ülkede hala kendilerini yaşamsal olarak tehlike altında görebilirler, işkenceye, kötü muameleye maruz kalacaklarını düşünebilirler.

Birde şöyle bir durum var; düşünki siz bu ülkede on yıl yaşıyorsunuz bir gün birleri size diyor ki ‘hadi toparlanın ve gidin’. Bu da insan haklarıyla çok bağdaşmaz.

Burada doğan, Suriye’yi görmeyen çocuklar artık bu ülkeyi ülkeleri olarak görüyorlar. Bu ülkenin biraz mensubu haline gelmiş durumdalar. Korkulacak bir durum yok birlikte yaşamın dinamiklerin iyi örülürse halklar zaten bir biriyle uyum içerisinde yaşıyorlar.

 

TEHLİKE; UYUMSUZLUK, ÖNYARGI, AYRIMCILIK

SORU: Bunların hepsini toplum olarak yapmazsak karşımıza çıkacak olan nedir, öngörünüz nedir?

Ö. YILMAZ: Bundan kötü sonuçlar doğabilir toplumlar arasında. Uyumsuzluk, önyargı, ayrımcılık olur ve belki de mültecilerin geri gönderilmesinde büyük kampanyalar oluşabilir. En tehlikeli görebileceğimiz durum budur diye düşünüyorum. Bu konuda empati yoluyla yaklaşmak önemli ama en temelinde hak yoluyla yaklaşmak gerekiyor. Bu insanlar haklarıyla birlikte bu ülkede varlar bizimde burada haklarımız var ama bu haklar birbirinin alternatifi değil, çatışmak zorunda değil, tüm haklar bir arada herkesin kendi haklarına ve ihtiyaçlarına erişebildiği bir şekilde yaşanılabilir.

İstanbul’da İzmir’de Antep’te farklı illerde buna benzer çalışmalar var ama neden Mersin bu konuda öncü olmasın. Bunu eleştiri olarak her zaman taşımamız gerekiyor. Bu bizim hakkımız. Tüm kamu kurumlarını, hükümeti bu konuda Mersin’e yatırım yapmak, politika üretmek konusunda eleştirmek ve teşvik etmek gerekiyor. Biz inanıyoruz ki ilerleyen yıllarda aslında yerel yönetimler de dâhil olmak üzere Mersin’de tüm faktörler buna dair çok etkili çalışmalar yapacak, üretecek ve birlikte yan yana çalışmaları örgütleyebilecektir.

 

“BİRLİKTE YAŞAM MÜMKÜNDÜR”

SORU: Son olarak birlikte yaşamak adına ne söylemek istersiniz?

Ö. YILMAZ: Burada bulunmak çok önemli ve bizim içinde keyifliydi. Biz aslında yaptığımız çalışmaların noktasında tekrar altını çizmek istediğim konuda, bu ülkede yaşayan her bir insanın haklarıyla var olması gerektiği yani onurlu bir yaşam sürmek her insanın hakkı, farklılıklarını yaşamak her insanın hakkı bunu da birlikte paylaşarak yapabiliriz. Birbirimize karşı olarak değil farklılıklarımızı öğrenerek sevgi ve saygı besleyerek yapabiliriz, haklarımızı da savunarak yapabiliriz. Birlikte yaşam mümkündür.


   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!


  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA