Haber Merkezi
Önceki gün açıklanan “tam kapanma” uygulamasına dair Mersin Tabip Odası’ndan, iktidara “Desteksiz, korumasız kapatma çözüm değildir!” tepkisi geldi.
Açıklanan paketin sadece bazı ekonomik önlemleri ve güvenlik söylemlerini içermesini eleştiren Tabip Odası Başkanı Dr. Mehmet Antmen, ekonomik ve sosyal destek ve dayanışmaya ilişkin bileşenlere herhangi bir biçimde yer verilmemesine tepki gösterdi.
“YOKSULLUK VE HASTALIK EVLERE KAPATILDI”
Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. Mehmet Antmen, yazılı açıklamasında, “Düzenli geliri olmayanların, ancak gündelik kazanabilenlerin, yoksulların günlük zorunlu gereksinimlerini karşılamadan; toplum hareketliliğinin kısıtlanması başta olmak üzere salgın önlemlerini tartışmak yeterli değildir.
Sosyal ve ekonomik destekten yoksun, çarkların dönmeye devam ettiği ‘tam kapanma’ kararı, eşitsizlikler ile COVID-19'dan da ölmeyen halkı açlığa mahkum etmek, yoksulluk ve hastalığı evlere kapatmak anlamına gelir!
Oysa salgınla mücadele mümkündür! Bulaş zinciri kırılabilir! Pandeminin başından beri ifade ettik!Mücadelenin epidemiyoloji bilimi ışığında bir algoritması var. Ancak salgınla mücadele önlemlerinin yaşayan bir organizma olan kocaman bir toplum içinde uygulandığını da unutmayalım” dedi.
TEST SAYISI ARTTIRILMALI
Hastalıkla mücadelede salgının nasıl sınırlandırılması gerektiğini tekrar anımsatan Antmen, aktif sürveyans, filyasyon, hastaların izolasyonu ve temaslıların karantinasının bu mücadelenin epidemiyoloji bilimi ışığında atılması gereken adımlar olduğunu vurguladı. “Bu yöntemlerin günümüze dek uygun biçimde yaşam geçirilmediğini görüyoruz” diyen Antmen, “Son günlerde yapılan test sayısının azaldığını kaygıyla izliyoruz. Yapılması gereken Dünya Sağlık Örgütü’nün de önerdiği gibi özellikle riskli gruplarda yaygın olmak üzere çok sayıda test yaparak aktif bir biçimde hastaları tespit etmektir.
Tanı alan ama hastaneye yatması gerekmeyen kişilerin izolasyonu ev koşulları uygun değilse kamusal koşullarda bakım almaları sağlanacak yurtlar, misafirhaneler, oteller gibi kamu/özel kurum ve kuruluşları hizmete açılmalıdır. Bunun sağlanmadığı koşullarda tanı almış kişiler evde birlikte kaldıkları aile bireylerine kaçınılmaz olarak hastalığı bulaştıracaklardır” dedi.
EVLER HASTALIK BULAŞMA MERKEZİ OLACAK
Toplumun hareketliliğinin sınırlanmasının salgınla mücadelede uygulanan yöntemlerden biri olduğunu da aktaran Dr. Mehmet Antmen, “Biz hekimler buna ‘sokağa çıkma yasağı’ demiyoruz. Açıklanan ‘tam kapanma’ toplumun en dezavantajlı kesimlerini koruma özelliği taşımıyor. Hastalığın bulaşması kapalı mekanlarda bir arada geçirilen süre ile yakından ilişkilidir. Evlerde fiziksel mesafeye dikkat edilmesi, maske kullanılması olanaklı olmayacaktır. Karantina, izolasyon, tecrit gibi salgınla mücadele önlemlerinin kamusal bir bakış açısı ve sorumlulukla yerine getirilmediği koşullarda gerçekleştirilen bir ‘tam kapanma’ evleri hastalık bulaşının merkezi haline getirecektir.
“BU SORULAR YANIT BEKLİYOR”
Salgınla mücadelede ayrıca, hangi sektörlerin üretime devam edeceği, hangilerinin üretime ara vermesi gerektiğine karar verirken şu sorulara yanıt vermek gerekir: Bu sektör ya da ortam hayatın devamı için ne kadar kritik ya da elzem?
Bu sektör ya da ortam Covid-19 bulaşmasına ne kadar katkıda bulunuyor?
Bu sektör ya da ortam kapandığında dezavantajlı gruplar ne kadar zarar görür?
Ancak açıklanan listede üretime devam edeceği belirtilen sektörlere bakıldığında üretim, imalat ve inşaat sektörlerinin yer aldığı izlenmektedir. Burada temel ölçütün salgının yayılmasını azaltmaya yönelik bir önceliklendirme olmadığı görülmektedir.
AÇIK HAVADA GEZMEK BELLİ ÖLÇÜDE SERBEST OLMALI
‘Tam kapanma’ diye tanımlanan bu uygulamada insanları eve kapatıp istisnalar vererek dolaşımlarına izin vermek yerine kritik ve elzem olmayan sektörleri kapatıp insanları olabildiğince dışarıda tutmak çok daha akılcı, salgınla mücadelede etkili ve vicdani olur. Çünkü COVID-19 çok büyük oranda kapalı ortamlarda bulaşmaktadır. Bu kapanmanın iki amacı olmalıdır:
Toplumsal dolaşımı yavaşlatmak, bulaşmanın en fazla olduğu mekanları kapatmak için kritik ve elzem olmayan sektörleri kapatıp kritik ve elzem sektörleri açık bırakmak
Evler arası ziyaretleri önlemek için çok iyi bir iletişim kampanyası sürdürerek insanların olabildiğince sokağa çıkmasına, açık havada gezmelerine belirli ölçülerde ve mesafe önlemleriyle izin vermek.
Toplumsal hareketliliğin kısıtlanmasını gerektiren kollektif bir korunma uygulamasında her türlü şehirlerarası ve şehir içi seyahat ve dolaşım sınırlanmalıdır. Yani kritik ve elzem sektörlerde görevli olunmadığı (ve doktora gitme vb. zorunluluklar olmadığı) sürece toplu taşıma kullanılmaması beklenir. Şehirler arası seyahatler de ölüm, hastalık vb. durumlar hariç kısıtlanmalıdır” diye konuştu.
GELİR DEVLET TARAFINDAN KARŞILANMALI
İş yerleri açısından ise yukarıdaki kriterlere göre sektörlerin üçe ayrılması gerektiğini bildiren Tabip Odası Başkanı Antmen, kritik sektörlerin: Sağlık, güvenlik, itfaiye gibi sektörler olduğunu tam açık olması gerektiğini kaydetti, Ulaşım, internet, telefon, elektrik, su gibi altyapı sektörlerinin mümkün olan en düşük kapasitede açık olması gerektiğini söyleyen Mehmet Antmen, gıda tedarik zincirinde ise tarladan markete kadar olan süreçte görev alanların yasaktan muaf olması gerektiğini bildirdi.
“Diğer sektörler: bankalar, çoğu devlet daireleri, adliyeler, çoğu dükkanlar, AVM’ler, restoranlar, oteller, okullar kapalı olmalıdır” diyen Dr. Mehmet Antmen, “Bu uygulamada çalışmasına izin verilmeyen, iş yeri kapalı tutulan herkes için en azından temel ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde bir gelir devlet tarafından karşılanmalıdır. Buna devlet memurları kadar yevmiye ile çalışan işçiler de dahildir. Ayrıca, devletin finanse ettiği sosyal dayanışma ağları çocuklar, özel ihtiyaçları olan bireyler, kadınlar ve yaşlılar için yerel yönetimlerin koordinasyonu ile organize edilmelidir.
TAM KAPANMA AKILCI VE VİCDANİ DEĞİL
Önerilen ‘tam kapanma’da akılcı ve vicdani kapanma kriterlerinin kullanılmadığı görülmektedir: Gündelik gelirle yaşayan insanlar evde tutulur ve küçük esnafın iş yerleri kapanırken “üretim ve imalat tesisleri ile inşaat faaliyetleri ve bu yerlerde çalışanlar” istisna tutulmuş, insanların sokağa çıkma yasağı ile evlere hapsedilmiş, evde tutulan insanlara temel gelir yardımı yapılmamıştır. Bu uygulama ile COVID-19’un yayılmasına katkıda bulunan sektörlerin kapanması öncelenmemiş, zedelenebilir gruplar gözetilmemiştir. Uygulama büyük sermaye güçlerinin üretim çarkına zarar gelmeyecek şekilde düzenlenmiş, en büyük yük en zedelenebilir grupların omzuna yüklenmiştir. Yani zenginler evinde otururken yoksullar çalışacak, çalışamayanlar açlıkla karşılaşacak, evde çocuklarına bakmak zorunda kalan kadınlar işsiz kalacak, aileler günlerce evlere hapsedilecek, bu sırada ekonominin çarkları dönecektir.
“YASAKLAR ETKİLİ VE HAKKANİYETLİ DEĞİL”
COVID-19’un en fazla kapalı ortamlarda bulaştığını göz önünde bulundurmadan uygulanan sokağa çıkma yasakları hem etkili hem de hakkaniyetli değildir. Sokağa çıkma yasağı içeren üç haftalık bir kapanma 2020 ilkbaharında Hindistan tarafından denenmiştir. İnsanlar kolluk kuvvetleri gücü ile evlerde tutulurken yüzlerce insan açlıktan hayatını kaybetmiş, sosyoekonomik düzeyler arasındaki uçurum açılmıştır. Bu uygulama vaka yayılımını bir miktar yavaşlatmış olmakla birlikte bu açıdan da geçici bir çözüm olmuştur. Bugün Hindistan dünyada Türkiye ile birlikte vaka görülme hızı en yüksek ülkelerden biridir.
BU ÖLÜMLER ENGELLENEBİLİR
İSİG Meclisi verilerine göre Pandeminin Türkiye’deki seyrinde emekçilerin ağırlıklı olarak hastalığa yakalandıkları ve yaşamlarını yitirdikleri görülmektedir. Sağlık, ticaret, büro, eğitim emekçileri, belediye işçileri, güvenlik görevlileri... Toplu taşıma ve fabrikalar hastalığın en sıklıkla bulaştığı mekanlardır.
Her gün Covid-19 nedeniyle 350’nin üzerinde yaşam yitirilmektedir. Bu ölümler engellenebilir ve bu nedenle de kabul edilemez ölümlerdir” diye konuştu.
İŞTE ÖNERİLER
Bu bağlamda çalışma yaşamına dair önerilerini de kamuoyuyla paylaşan Tabip Odası Başkanı Dr. Mehmet Antmen, bunları şöyle sıraladı; “İşçilerin, işsizlerin, yoksulların yaşamlarının ve sağlıklarının olumsuz etkilenmesini engelleyecek ücretsiz su-ısınma-elektrik giderlerinin karşılanması gibi destekler; açıklanan ‘tam kapanma’ boyunca sağlanmalıdır.
Gündelik işlerde, kayıt dışı çalışan insanların sosyal ve ekonomik açıdan desteklenmesi yaşamsal önem taşımaktadır.
Tek başına yaşayan yaşlıların günlük yaşamsal gereksinimlerinin karşılanmasına yönelik kamusal önlemlerin alınması sağlanmalıdır.
Engelli, kronik hastalığı olan kişilerin, çalışmak zorunda olan ebeveynlerin çocuklarının gündüz bakımı sağlanmalıdır.
Aşılama mutlaka hızla yaygınlaştırılmalı ve yaşlarına bakılmaksızın en çok risk altındaki emekçileri kapsamalıdır.
Sağlık emekçilerinin aileleri mutlaka en kısa zamanda aşılanmalıdır.
Parklar, açık alanlarda fiziksel mesafeye dikkat ederek zaman geçirebilmek olanaklı olmalıdır.
Türkiye'de "sosyal destek kalkanı" toplam covid desteğinin yüzde 1'inden biraz fazladır. Kısa çalışma ödeneği ve benzeri kalemlerle verilen doğrudan destek bütün "canlandırma desteği"nin yüzde 10'unun altında kalmaktadır. Kapanma sırasında gelir kaybına uğrayan ve işini kaybedenlerin zararı tazmin edilmeli, talep edenlere gelir seviyeleri göz önünde bulundurularak destek verilmelidir.
Formel işgücünün önemli bir kısmı 50 ve üstü işçinin çalıştığı işyerlerinde çalışmaktadır. Yalnız İstanbul’da bu alanların toplumsal istihdamdaki oranı %40’a ulaşmaktadır. Fiziksel mesafe, havalandırma, kişisel koruyucu donanım olmaksızın bu işyerlerinde çalışmaya zorlanma kabul edilemez. Yaşamsal olmayan sektörlerdeki üretim mutlaka durdurulmalıdır.
Belli bir sayıdan fazla işçinin bir araya geldiği yerlerde de özel havalandırma, yarı kadro / tam ücret, dönüşümlü üretim kurala bağlanmalıdır. İşyerlerine servis tesis etme mecburiyeti getirilmelidir.
İşyeri covid-19 kümelenmeleri tespit edilmelidir. Pandemide işçi sağlığı önlemleri halk sağlığı, salgın politikası demektir.
DEVLET, SOSYAL DEVLET OLMALI
Biz hekimler sağlığın toplumsal belirleyicilerinin ne kadar önemli olduğunu en yakından biliyoruz. İnsanlarımızı sadece virüsün değil, yoksulluğun, işsizliğin, yetersiz beslenmenin, yetersiz barınma koşullarının, kötü çalışma koşullarının, eşitsizliğin, ayrımcılığın, sömürünün öldürdüğünü biliyoruz. Bu nedenle bizler hastalıkla mücadele için elimizden geleni yaparken, devletin de sosyal devlet olmayı anımsaması ve bir an önce hayata geçirmesi gerektiğini söylüyoruz”.