Kadınlar, Türkiye’nin dün itibariyle İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını sokağa inerek protesto etti. Mersin’de kadınlar, “Biz bitti demeden bitmez!” diyerek, iktidarı geri adım atmaya çağırdı.
HEDİYE EROĞLU
ARBEDE ÇIKTI
Ülke genelinde olduğu gibi Mersin’de de kadınlar dün itibariyle Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden çıkmasına tepki gösterdi.
Kentte ilk olarak Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi İstanbul Sözleşmesi ile ilgili Adliye içindeki baro odasında yaptıkları basın açıklaması ile karara tepki gösterdi.
Kadın avukatlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Anayasaya aykırı olan bu işlemi kaldırmaya davet etti.
Akşam da Kadın Meclisleri Özgecan Aslan Meydanı’nda bir araya gelerek, “Anayasadan, Yasadan, Sözleşmeden Vazgeçmiyoruz” sloganıyla protesto gösterisine imza attı.
Akşam son olarak Mersin Kadın Platformu öncülüğünde çok sayıda kadın derneğinin katılımıyla, Kuşimato Sokağında “İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz” demek için bir araya gelindi. Buradan Özgecan Aslan Meydanı’na yürüyen kadınlar, “Biz bitti demeden bitmez!” diyerek, “Bugün de yarın da İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz. Hukuksuz kararınızı tanımıyoruz; Asla itaat etmiyoruz!” diyerek iktidarı karardan geri adım atmaya çağırdılar.
POLİS BARİKATINI AŞARAK YÜRÜDÜLER
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi ülkenin bir çok yerinde olduğu gibi Mersin’de de kadın örgütleri tarafından protesto edildi.
Mersin Kadın Platformu tarafından çok sayıda kadın derneğinin katılımıyla Kuşimato Sokağında, “İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz” eylemi gerçekleştirildi.
Eylemde polis geniş güvenlik önlemi alırken Kuşimato Sokağında toplanan kadınlar ellerinde
“İstanbul Sözleşmesi bizimdir vazgeçmiyoruz”, “kadın cinayetleri politiktir”, “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” pankartları ile sloganlar eşliğinde, Özgecan Aslan Meydanına yürümek istedi. Polis barikat kurarken yapılan görüşmeler sonucunda kadınların yürümesine izin verildi. Adnan Menderes Bulvarı girişinde polis barikat kurarken kadınlar yürümeye devam etti. Burada kısa süreli arbede yaşanırken polis barikatını aşan kadınlar Özgecan Aslan Meydanı’nda bir basın açıklaması yaptı.
“YAPILIYORLAR”
Burada grup adına basın açıklaması Zeliha Korkmaz ve Elmas Kara tarafından okundu. İlk olarak söz alan Korkmaz, “Bugün de yarın da İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz. Hukuksuz kararınızı tanımıyoruz; Asla itaat etmiyoruz!” diyerek, kararın geri çekilmesi için çağrı yaptı. Korkmaz, “Önceleri sinsice, sonrasında alenen süregelen cinsiyetçi, homofobik ve transfobik politikaların sonucu olarak 19 Mart 2021’i 20 Mart’a bağlayan gece yarısı cumhurbaşkanının keyfi ve hukuksuz Kararı’yla Türkiye’nin, 2011 yılında ilk imzacısı olduğu, 2014 yılında mecliste oybirliğiyle kabul ettiği İstanbul Sözleşmesi’nden ‘çekildiği’ ilan edildi.
Geçtiğimiz gün, aksi artık düşünülebilir bile olamayan bir şekilde Danıştay’ın da ‘Cumhurbaşkanı’nın kararları Anayasa’ya aykırı olsa bile biz karışamayız’ diyerek yürütmeyi durdurmayı reddetmesiyle bugün 1 Temmuz 2021 itibariyle bu karar kesinleşti.
Devletin ve sözde hukukun erkek yasama, erkek yürütme ve erkek yargının tahakkümcü ittifakının sonucu olarak birileri bugün biz kadınlar ve LGBTİ+ların haklarımızı elimizden alarak şiddet faillerinin alanlarını genişletebileceklerini, bizi erkek şiddeti karşısında daha da korumasız bırakarak sesimizi kısabileceklerini, sindirebileceklerini, susturabileceklerini, hayatlarımızı rehin alabileceklerini sanabilir. Ancak yanılıyorlar.
İstanbul sözleşmesinden çıkmak demek Elmalı’daki istismara zemin hazırlamak demektir. İstanbul sözleşmesinden çıkmak demek çocuğu, kadını, LGBTİ+yı toplum kurallarını bahane ederek erkek şiddetine karşı savunmasız bırakmak demektir.
“ELMALI KARARI DURDUK YERE KENDİLİĞİNDEN ÇIKMADI!”
İstanbul sözleşmesinden çıkarak Rahmi Akman ve benzerlerinin sözde aile değerlerine teslim etmiş oluyorsunuz o çocukları. Bu kararların, bu politikaların hiçbiri birbirinden bağımsız değildir. Elmalı kararı durduk yere kendiliğinden çıkmadı!
Şirin Ünal, Zaynal Abakarov, Musa Orhan, Tolga Ağar gibilerinin cezasızlığının verdiği pervasızlıkla Rahmi Akmanlar türüyor ve çocuklara, kadınlara, LGBTİ+lara hayatı dar etme hakkını kendinde buluyor.
Bu ülkede maalesef Hukuk dediğimiz şey anca bu zihniyetin türemesine hizmet ediyor. Tam da bu sebeple artık iyice ayyuka çıkmış bu hukuksuz kararınız bizim nezdimizde yok hükmündedir! Buradan bir kez daha ilan ediyoruz: Bizim için bitmedi. Biz her gün yeniden başlıyoruz, hayatın her alanında, her yerde, her an mücadele ediyoruz. Çok iyi biliyoruz ki biz İstanbul Sözleşmesi’ni uygulatacağız. Yüzyıllardır süren bu mücadele emeğimizle, bedenlerimizle, kimliklerimizle, arzularımızla eşit, özgür, erkek-devlet şiddetine maruz kalmadan yaşayana kadar da bitmeyecek.
Biz lütuf değil eşitlik istiyoruz. Bir kere daha söylüyoruz: İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet temelli şiddetle mücadelede bugüne kadar kaleme alınmış en kapsamlı ve en temel hukuksal metin ve uluslararası sözleşmedir. Temelini ise kadınların ve LGBTİ+ların yüzyıllardır savundukları eşitlik talebi oluşturuyor. Eşitlik talebi reddedilerek erkek şiddetiyle mücadele edilemez yalnızca şiddet yeniden üretilir.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği sebebiyle erkekler hiç üstlerine vazife olmadığı halde tanıdıkları, tanımadıkları kadınların ne giydiklerine, günün hangi saati, nerede olabileceklerine, kiminle, ne şekilde görüşeceklerine müdahale etme cüretini kendinde bulabiliyor. Bu toplumu çürüten; kadınların giydikleri şort, dışarıda oldukları saat ya da yürüdükleri sokaklar değil, erkeklerin tahakkümcü zihniyeti, erkek devletin şiddeti/tacizi/tecavüzü meşrulaştıran politikalarıdır” dedi.
TEMEL NEDEN; TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ
Açıklamanın devamını okuyan Elmas Kara da, erkeklerin “gece o saatte orada ne işi vardı”, “yemeğin tuzu eksikti”, “beni terk etmeye kalktı” gibi gerekçelerle kadınları öldürme, toplum değerini bahane ederek LGBTİ+’lara şiddet uygulama cüretini kendilerinde görmelerinin temel nedeninin toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğunu söyledi. “Bununla mücadele eden sözleşme ve yasaları uygulamak yerine ‘Biz başka eylem planı yapacağız’ demek kadınların, çocukların ve LGBTİ+ların hakları ve hayatlarıyla alay etmektir” diyen Kara, “Devlet her bir yurttaşı eşit kabul etmek ve yaşam haklarını korumakla yükümlüdür. İstanbul Sözleşmesinden çıkmak demek devletin kadınlar, çocuklar ve LGBTİ+ları eşit yurttaş olarak kabul etmemesi, itaate, ikincil olmaya zorlaması demektir.
“BU MÜCADELE BİZİM HAYAT MÜCADELEMİZDİR!”
Bunu asla kabul etmiyoruz. İşte bu yüzden bizi cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, konuştuğumuz dil, yaşadığımız hayat üzerinden ayrıştırma çabalarının karşısında, birimizin şiddet gördüğü koşulda hiçbirimizin güvende olmadığının bilinciyle, hep birlikte yan yanayız. 20 Mart’tan beri katilleri değil kadınları, tacizcileri değil gökkuşağını, mafya çetelerini değil LGBTİ+ları engellemek için yaptıkları her şeye rağmen sokaklardayız, her yerdeyiz. Bizleri ekonomik şiddetle terbiye etme çabalarınıza, 150bin TL’yi aşan para cezalarınıza rağmen meydanlardan da, birbirimizden de, İstanbul Sözleşmesinden de vazgeçmiyoruz! Çünkü bu mücadele bizim hayat mücadelemizdir!
Tıpkı bugünden önce olduğu gibi 1 Temmuz’dan sonra da buradayız, eşit ve şiddetsiz yaşamak için hayatın her alanında mücadeledeyiz. Sözleşmeyi iptal edenler ‘aile yapısı bozuluyor, toplum değerleri parçalanıyor’ gerekçeleriyle şiddeti bir ‘değer’miş gibi pazarlamaya, topluma içkin kılmaya, normalleştirmeye çalışıyorlar.
“TOPLUMU DÖNÜŞTÜRME ÇALIŞMALARIMIZA DEVAM EDECEĞİZ”
Ancak bizler bizi eşitsizliğe mahkûm eden cinsiyetçi, homofobik ve transfobik yargıları değiştirmek, yalnızca fiziksel değil her türlü erkek şiddetine karşı dayanışmamızı büyütmek, şiddete uğrayan kişinin diline, dinine, kıyafetine, ırkına, medeni durumuna, vatandaş olup olmamasına, sınıfına, cinsel yönelimine, cinsiyet kimliğine göre ayrıştırılmasına izin vermemek, devletin İstanbul Sözleşmesi’nden doğan yükümlülüklerini yerine getirmesi için mücadeleden asla vazgeçmemek için dişimizi tırnağımıza takıp var gücümüzle bu eşitsizliklerle mücadele edip toplumu dönüştürme çalışmalarımıza devam edeceğiz. Cinsiyetçi, homofobik, transfobik politikalarınızı görüyor ve tanıyoruz. Eşit yurttaş olarak görmediğiniz ve toplumun en az %50 sini oluşturan biz kadınlar ve LGBTİ+ların sizlerle ve cinsiyetçi politikalarınızla hesabımız burada bitmedi. Biz bitti demeden de bitmez. Bu gücü haklı eşitlik talebimizden ve birbirimizden alıyoruz.
Nasıl bu sözleşmeyi mücadelemizle var ettiysek, bugünden sonra da daha eşit, daha özgür günleri birlikte var edeceğiz. Yaşasın kadın dayanışması!” diye konuştu.