Hediye Eroğlu
Kesişim” temasıyla bu sene 7’ncisi tamamlanan Onur Haftası’nın kapanışı Mersin Adnan Menderes Bulvarı Beşiktaş Meydanı’nda yapıldı. LGBT+ bireyler “Trans cinayetleri politiktir”, “İklim krizinin faili aynı zamanda transların failidir” yazılı pankartlar açtı.
Mersin Onur Haftası Komisyonu adına konuşan Azize Çağan, böylesi ağır gündem koşullarında “sırası mı şimdi?” diye düşünenlere neden “şimdi tam da sırası” olduğunu anlatarak başlamıştık haftaya. Sonu gelmeyen ırkçı saldırılar, kadın katliamları ve bir türlü kontrol altına alınamayan salgın ve süregelen yangınlar. Aslında biz LGBTİ+ların gündelik hayatının bir özeti nerdeyse. Çünkü en çok biz LGBTİ+lar biliriz kundaklanan yangın yeri hayatlarımızdan sağ çıkmayı, yerinden edilmeyi, darp edilmeyi, yakılmayı ve buna rağmen hayatta kalmayı, yaşama tutunmayı ve hayatlarımızı birbirimizden aldığımız güçten yan yana gelerek yeniden yeşertmeyi” dedi.
“BİZ EZİLENLERDEN BAHSEDERKEN YANAN ORMANLARDANDA BAHSEDİYORUZ”
Bizler ezilenlerden bahsederken: sadece LGBTİ+lar, kadınlar, çocuklar, kürtler, göçmenler, aleviler ve işçilerden değil, katledilen flamingolardan, kusan denizlerden, yanan ormanlardan da bahsettiklerini ifade eden Çağan, “Ancak bizler derelerimizde, dağlarımızda, bedenlerimizde türlü türlü yöntemlerle tahakküm kurma haddini bulanlara; mafyalara, iktidarlara, nefrete, kutuplaşmaya inat yaşam alanlarımızı koruyor ve elimizden geldiğince kesişiyoruz. Birbirimize benzemek, ya da kendimize uydurmak değil gayemiz. Tam aksine bütün farklılıklarımızla bir arada yaşamı örmek niyetindeyiz” ifadelerini kullandı.
“SON YILIMIZ SADECE İZOLE DEĞİL ZORBALIKLA GEÇTİ”
Pandemiyle geçirdikleri son yılın özellikle LGBTİ+’lar için sadece işsiz, sağlıksız, güvencesiz ve izole değil ayrıca baskıyla, şiddetle ve zorbalıkla geçtiğini vurgulayan Çağan, “Tam da bu sebeple Onur Haftalarından vazgeçme payımız yok. Uzun mücadeleler sonucu kazandığımız alandır Onur haftaları. Eşit yurttaşlık taleplerimizi somutlaştırıp haykırdığımız zamanlardır… Her şey bir yana buradayız: vardık, varız, var olacağız diye haykırdığımız zamanlardır” şeklinde konuştu.
“ONUR HAFTALARINI SAVUNMAKTA KARARLIYIZ”
Tıpkı haftalarca sokaklarda İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceklerini haykırdıkları gibi dünyadaki bütün Onur Haftalarını savunmakta da kararlı olduklarını ifade eden Çağan şöyle devam etti: “Tek adamın kararıyla çıkarıldığımız İstanbul Sözleşmesinde: devletlerin; kişilere “cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, cinsel yönelim, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın yasaların uygulanmasını sağlayacağı” güvence altına alınmıştır.
Sözleşmeden çıkarılmış olsak da bizler için konu burada kapanmamıştır: biz hiçbirimiz haklarımızdan, varoluşlarımızdan, özgürlüğümüzden, cinsel kimliklerimizden ve cinselliklerimizden vazgeçmiyoruz. Çünkü İstanbul Sözleşmesi Biziz. İstanbul sözleşmesinden de, Onur haftasından da vazgeçmiyoruz. Çünkü Onur haftalarında komisyon olarak bütün kesişimselliğimizle farklı seslerden, farklı sözlerden, farklı renklerden haftayı yani hayatı birlikte örmeyi deneyimliyoruz.”
“TUTUNDUĞUMUZ TEK GÜÇ MÜCADELEMİZ”
Devlet eliyle örülen tüm bu tehditler ve saldırılara, gökkuşağına dair her şeyi suç unsuru gibi göstermeye çalışanlara karşı var olmaya çalıştıklarını anlatan Çağan şunları söyledi: “Bu coğrafyanın tek bir Lubunyasına bile alan açabildiysek, tek bir Lubunyanın bir gününü bile şenlendirebildiysek.…Başka türlü bir hayatın mümkün olduğunu biliyoruz. Çünkü tutunduğumuz tek güç, inandığımız tek şey mücadelemiz. Birlikte büyüyor, büyütüyoruz bu büyük sevdayı”.