HEDİYE EROĞLU
Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın, atanamayan öğretmenlerle ilgili eleştirilere, “Atanamayan öğretmen yok, fazlası var” dedikten sonra 15 bin öğretmen atanacağını açıklamasına Mersin’den eğitimci Sinan Muşlu, “15 bin öğretmen ataması yeterli değil, en az 100 bin öğretmen atamsı yapılmalı” tepkisi verdi.
138 BİN ÖĞRETMEN ATAMASINA İHTİYAÇ VAR
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası’nın (Eğitim-Sen) Mersin’den yönetimine giren Genel Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri Sinan Muşlu, 15 bin yeni öğretmen atamasının yeterli olmadığını, MEB’in açığı kapatmak için ücretli öğretmen istihdamını tercih ettiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın “Öğretmen açığımız yok, fazlamız yok” değerlendirmesinin yerinde ve doğru olmadığını söyleyen Muşlu, “Sayıştay raporları bu konuda elimizdeki en net belge. Sayıştay’ın 2020’de yayınladığı ve 2019 verileri ışığında hazırladığı Milli Eğitim Bakanlığı Denetim Raporuna göre 138 bin öğretmene ihtiyaç var. Aynı Sayıştay 2017, 2018 ve2019 yıllarında Milli Eğitim Bakanlığını bu öğretmen açıkları konusunda uyarmıştır. Ama buna rağmen gerekli öğretmen atamaları gerçekleştirilmemiştir” dedi.
ÜCRETLİ ÖĞRETMEN, UCUZ İŞ GÜCÜ OLDU
Ücretli öğretmen çalıştırarak, bunları ucuz iş gücüne dönüştüren sistemin, ekonomik tasarruf yapma gayretinde olduğunu söyleyerek bu durumu eleştiren Muşlu, +Ücretli öğretmen, dönemsel olarak MEB’in açıkta kalan öğretmen ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla gerçekleştirmiş olduğu öğretmen alımladır. Ama burada şöyle bir fark var; lisans ve ön lisans mezunu tüm herkes başvurabiliyor. Bu aynı zamanda eğitimin niteliğini de düşüren bir durum. Eğitim fakültelerinden mezun olup atanmayan öğretmen arkadaşlarımız mecbur kalıp ücretli öğretmenliğe başvurduğu gibi başka alanlardan mezun olmuş ama iş bulamamış lisans ve ön lisans mezunu insanlarımız iş bulamamaktan kaynaklı ücretli öğretmenlik başvurusu yapmaktalar. Bu yıl da örneğin 7 Temmuz’da ücretli öğretmenlik için başvurular başladı. 26 Ağustos’ta tamamlandı. Yakında MEB kaç bin ücretli öğretmen aldığını açıklayacak. Bu arkadaşlarımızın kadrolu veya sözleşmeli çalışan arkadaşlarımız gibi hukuksal, özlük hakları söz konusu değil. Yani iş güvenceleri yok. İş gelecekleri amirlerinin iki dudağı arasında ve ek ders saati ücretine göre çalışmaktalar. Büyük çoğunluğu neredeyse ayda bin ile 2 bin TL arasında değişen ücretlere çalışmak durumunda kalmaktadırlar ve bunlar dönemseldir. Yani Eylül’de başlar, dönem bittiğinde de görevi biter. Yeni dönem için yeniden bir başvuru yapmak durumunda kalır. 2019-2020 eğitim-öğretim yılında MEB bünyesinde çalışan ücretli öğretmen sayısı 83 bindir. Nasıl oluyor da öğretmen ihtiyacı olmuyormuş? Yani 83 bin ücretli öğretmen alımı demek en azından 83 bin öğretmenin o anda ihtiyaç olduğu anlamına gelir. Bir açık var ki ücretli öğretmen alımı gerçekleştiriliyor. Bir diğeri 2020-2021 eğitim-öğretim yılında çalıştırılan ücretli öğretmen sayısı 80 binin üzerindedir. Valilikler tarafından tespit edilen norm kadro ihtiyacı kimi verilere göre 106 bin düzeyindedir, kimi verilere göre ise 109 bin düzeyindedir. Yani resmi verilere göre 110 bin civarı öğretmen ihtiyacı söz konusu. Bir de buna 2020’de Sayıştay’ın denetim raporundaki 138 bin ihtiyacı ekleyip, aradan geçen 2 yıllık süreci, artan öğrenci ve derslikleri de dikkate aldığınızda öğretmen açığının bugün 138 binlerin çok üzerinde olduğunu, 170 binlere hatta 200 binlere kadar dayandığını belirlemek mümkündür. Bu veriler bizim afaki söylediğimiz sayılar değildir. Sayıştay raporları ortadadır.
SONUÇ; EĞİTİMDE BAŞARISZLIK
Ortada iki tane somut veri var; birincisi Sayıştay Raporu, ikinci verimiz görevlendirilen ücretli öğretmen sayısı. Siz her eğitim-öğretim yılında 80 bin civarında ücretli öğretmen çalıştırıyorsunuz. Bu ücretli öğretmenlerin özlük, hukuksal hakları neredeyse hiç yok, açlık sınırı düzeyinde bir ücretle görev yapıyor ve önemli bir kısmı eğitim alanının gerektirdiği pedagojik formasyon eğitimlerinden uzak. Yani lisans, ön lisans arkadaşın mecburen işsiz kaldığı için gidip başvurabildiği yerler.
Eğitime böyle yaklaşırsanız ortaya da tabi LGS’de ki büyük başarısızlık tablosu çıkar” dedi.
İktidarın son olarak 20 bin öğretmen ataması gerçekleştirdiğini ancak bunun da gerçeği yansıtmadığını söyleyen Muşlu, “Bu atamalar yeni şeklinde lanse edildi ama emekli olan öğretmen sayısına baktığımızda bunların da bir o kadar olduğunu görüyoruz.
Yani siz 20 binin üzerinde insan emekli olmuşken, 20 bin öğretmen atadığınızda aslında yeni bir atama yapmış olmuyorsunuz. Yeni bir açıklama ile 15 bin ek öğretmen ataması yapılacağı ilan edildi. Daha sonra MEB, ‘biz bunun üzerinde biraz çalışacağız, branşlar düzeyinde bir çalışma yürüteceğiz ve tarihi konusunda açıklama yapacağız’ dedi. Bu ne demek; onlarda yeni duymuşlar, yani bir hazırlık yok. Yani bu yeni gelişmeyi ben nasıl duyduysam MEB’de öyle duymuş. Hiçbir hazırlık olmadığı belli. Yapılan açıklama bu yönde. Böyle bir kaos, milli eğitim yönetimi olabilir mi? Türkiye’de şuanda eğitim sisteminin içine girmiş olduğu bu kaos durumundan iktidar, MEB sorumludur. Neredeyse 20 yıllık iktidar döneminde kaç MEB bakanı değiştirildiği kamuoyu tarafından unutulmuş durumda. Bu kadar sık bakanın değiştirildiği, milli eğitim alanında bu kadar sık politika değişikliğine gidildiği başka bir iktidar döneminde bu düzeyinde görülmemiştir” şeklinde konuştu.
“MEB, 1,5 YILDIR PANDEMİYE HAZIRLIKLAR NOKTASINDA NEREDEYDİ?”
Bir diğer sorunun ise pandemi başlangıcından bu yana görülen tedbir ve hazırlıkların yetersizliği olduğunu belirten Muşlu, açıklamasını şöyle sürdürdü; “6 Eylül itibariyle okulların tam zamanlı yüz yüze eğitime başlaması ile birlikte; MEB hiçbir konuda hazırlık yapmamıştır. Bu ülkemiz açısından acı bir gerçektir. Bu ülkemizin çocukları, evlatları açısından acı verici bir durumdur. Bu ülke 1,5 yıldır pandemi kapsamında eğitime hazırlık yapılması noktasında hemen hemen tüm kesimler açıklama yapmıştır. Köşe yazarları değerlendirmeler yapıyor, meslek örgütleri raporlar yayınlıyorlar. Bir çok eğitim kuruluşu bu konuda görüşlerini, araştırmalarını, incelemelerini ortaya koyuyor ve MEB’e çeşitli öneriler yapma gayreti içerisindeler. Ancak ortaya çıkan tablo nedir? Okulların açıldığı gün Diyarbakır’da, Aydın’da okullar yıkıldı, kapatıldı. Binlerce öğrenci başka okullarla birleştirildi. MEB, 1,5 yıldır bu hazırlıklar noktasında neredeydi de, şimdi okulların açıldığı böylesi bir dönemde, ‘depreme dayanıklı değil’ diyerek okul yıkıyorsunuz?
Ülkenin bir ucundan diğer ucuna eğitimde müthiş bir kaos, keşmekeşlik var.
“MİLLİ EĞİTİME AYRILAN BÜTÇE 2-3 KATINA ÇIKARILMALI”
Eğitimle uzaktan ya da yakından bilgisi olmayan insanların bile çok net ortaya koyabileceği bir gerçeklik var ki pandemi kurallarına uygun eğitim şartlarının oluşturulmaması. Sınıflarda mesafeyi nasıl uygulayacağız? En az 1,5 metre mesafe olmalı diyoruz. Sınıf ortamına mesafeyi nasıl uygulayacaksınız? Bunun tek yolu sınıf mevcudunu azaltmak. Bilim insanlarının ortaya koyduğu verilere göre; 20’nin altında sınıf mevcuduna sahip sınıflar olmalıdır. Tabi bu sınıfların metrekaresine göre değişebilir.
Biz, bilim insanları ve sağlık örgütleri bunu 1,5 yıldır dile getiriyoruz. Sınıfların eğitim alanında pandemi koşullarına hazırlıklı olabilmesi için mevcudunun 20 kişinin altında olacak şekilde düzenlenmesi gerekiyor. Bunların hayata geçirilebilmesi için bir seferberlik ruhu ile eğitim alanına yaklaşmak gerekirdi. İktidarın milli eğitime ayırmış olduğu bütçeyi 2-3 katına çıkarması gerekirdi.
“İLERİDE OLANLAR, ÖĞRENCİ VE ÖĞRETMENE EN YÜKSEK DEĞERİ VEREN ÜLKELER”
Demokrasi, bilim, teknoloji anlamında dünyanın en ileri ülkeleri öğrenci ve öğretmene en yüksek değeri veren ülkelerdir. Siz öğretmene vereceğiniz maaşları yük olarak görüyorsanız bu her şeyden önce ayıptır, bir milli eğitim bakanına yakışmayacak sözlerdir. MEB’de değil 15 bin, hızla en az 100 bin öğretmen ataması gerekmektedir. 2016’daki 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL ve kararnamelerle birlikte Türkiye’de artık kadrolu öğretmen ataması yapılmamaktadır. Alınan öğretmenlerimiz sözleşmeli alınmakta, 3 yıl çalıştıktan sonra kadroya geçirilmektedir. Sözleşmeli tüm öğretmenlerimizin kadroya geçirilmesini, ücretli öğretmenlik uygulamasına son verilmesini talep ediyoruz. Bu durum; bu çağda ucuz iş gücü yaklaşımı ile eğitim emekçisine köle gibi yaklaşmak anlamına gelir”.