Haber Merkezi
Evrensel Gazetesinden Yusuf Yavuz’un haberine göre; Mersin Anamur’a bağlı Korucuk köyünde yaklaşık 2 bin dekarlık ormanlık alanda iki ayrı mermer ocağı izni verildi. Bölgede tescil edilmemiş arkeolojik kalıntılar olduğu belirten köylüler, geçtiğimiz yıl ilgili kurumlara başvurarak alanda inceleme yapılmasını talep etti. Ormanlarla kaplı tepede yapılan incelemede, mermer ocağı ruhsatı verilen arazi yakınında daha önce tescil edilmemiş kaya mezarları ve kilise kalıntılarıyla çeşitli yapılara ait duvar kalıntıları tespit edildi. Antik çağ ve Geç Roma dönemlerine ait olduğu düşünülen kalıntılar, Adana Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilerek koruma altına alındı.
Anamur’a bağlı Korucuk köyü, sarp kayalıklar ve ormanlarla çevrili. Yoğun maki örtüsünün dikkat çektiği bölgede yerel halk tarımsal üretimle geçimini sağlıyor. Ancak köyün başı iki yıldır mermer ocaklarıyla dertte. Yaklaşık 2 bin dekarlık ormanlık alanda iki ayrı mermer ocağı için ruhsat verilen köyde yerel halk hem yaşam alanlarını hem de tarihi korumak için hukuksal mücadele yürütüyor.
MAHKEME BİRİNİ İPTAL ETTİ, DİĞERİNİN DAVASI SÜRÜYOR
Mersin Çevre ve Doğa Derneği (MERÇED) Anamur Temsilciliğinin öncülüğünde açılan davaların ardından mermer ocaklarından biri için verilen "ÇED gerekli değil" kararı mahkeme tarafından iptal edilmişti. İkinci mermer ocağı için açılan davanın bilirkişi keşfi ise 5 Ekim’de yapıldı. Dava süreci ise halen devam ediyor.
KOPYALA YAPIŞTIR PROJELERLE DOĞA YAĞMASINA TEPKİ
Kopyala yapıştır bilgilerle hazırlandığı eleştirileri yöneltilen ÇED raporlarının özensizliğinin yanında, bölgede bulunan kültür varlıklarının da bugüne kadar tescil edilmediği ve korumasız kaldığı ortaya çıktı. Korucuk köyündeki tarımsal üretimin de mermer ocaklarının tehdidi altında olması yerel halkın tepkisini çekiyor.
HALK HEM DOĞAYI HEM DE TARİHİ KORUMAK İÇİN SEFERBER OLDU
İki ayrı mermer ocağı izni verilen Korucuk köylüleri, dağlık bölgede çeşitli yapı kalıntılarının bulunduğunu belirterek geçtiğimiz yıl Anamur Müze Müdürlüğüne başvurdu.
Konuyla ilgili gelişmeleri gündeme getirdiğimiz haberimizde, vatandaşların bölgede arkeolojik kalıntılar ve mağaralar bulunduğu yönündeki görüşlerine ve söz konusu doğal ve kültürel varlıkların tescil edilmesine yönelik taleplerine de yer vermiştik.
KÖYLÜLER UYARDI, KORUMA BÖLGE KURULU TESCİL ETTİ
Yerel halkın girişimlerinin ardından arkeologlar tarafından bölgede yapılan incelemelerde antik çağ ve Geç Roma dönemine ait olduğu düşünülen kalıntıların olduğu tespit edildi.
Korucuk köyü sınırlarında bulunan Sarnıçtepe ve Küllüin tepesi olarak bilinen alanın çevresinde yapılan incelemede tespit edilen arkeolojik kalıntılar, çevresiyle birlikte Adana Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından "1. Derece Arkeolojik Sit Alanı" olarak tescil edilerek koruma altına alındı.
Koruma Bölge Kurulu’nun tescil kararı ve belirlenen sit sınırları, ilgili kamu kurumlarına da gönderildi.
ANTİK YAPILAR, KİLİSE VE KAYA MEZARLARI BULUNDU
Adana Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun kararının ekinde, alandaki taşınmaz kültür varlıklarına ilişkin şu bilgilere yer verildi: “Alanın çok sık bir ormanlık olduğu görülmüş ve tepeye çıkabilmek için patika orman yolu takip edilerek yapı kalıntılarına ulaşabilmek için belli kesimlere tırmanarak ulaşmak zorunda kalınmıştır. Söz konusu tepenin zirvesinde muhtemel kilise kalıntısı olduğu düşünülen antik döneme ait duvar kalıntıları, temel yapı duvarları, yapı elemanları olduğu görülmüştür.
Alanın yoğun ormanlık olması görüşü ve incelemeyi zorlaştırmış olup bitki örtüsü ve topografyanın izin verdiği ölçüde gözlemler gerçekleştirilebilmiştir.
Yapılan gözlemlerin devamında kaya mezarları tespit edilmiş olup, kaya mezarlarının bir tanesinin ormanlık alan içerisinde, diğerinin bir tepede dağın yamacında olduğu tespit edilmiştir.
Her ne kadar yoğun ormanlık alan ve bitki örtüsü olsa da incelenen alanın 2863 sayılı yasanın 6. Maddesi kapsamında tanımlanan yerlerden olduğu anlaşılmaktadır.
Antik yapılara ait dağılmış yapı kalıntıları ve seramik parçaları örnekleri gözlemlendiğinde, tepede bulunan alanın Geç Roma dönemine ait bir kilise kalıntısı olduğu düşünülebilir.
Alanın geçmiş zamanda doğal afet sonucu tahribata uğradığı düşünülmektedir. Şimdiki tehlikeler: Kaçak kazı ve tahribat.”