GİZEM EKİCİ
Gıda Mühendisleri Odası Mersin Şubesi, Ziraat Mühendisleri Odası Mersin Şubesi ve Kimya Mühendisleri Odası Mersin Temsilciği tarafından Dünya Gıda Günü nedeniyle basın açıklaması yapıldı. ZMO Mersin Şube Başkanı Necmi Birim ve KMO İl Temsilcisi Emre Üresin’in de katıldığı basın açıklamasında konuşan GMO Şube Başkan Yusuf Değirmenci, BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nun "Dünya Gıda Günü" dolayısıyla belirlediği farklı bir tema bağlamında her yıl 16 Ekim’de çeşitli etkinlikler gerçekleştirildiğini söyledi.
Dün Gıda Günü’nün bu yılki temasının “Eylemlerimiz Geleceğimizdir” vurgusu olduğunu anlatan Değirmenci, “Yaptığımız ve yapacaklarımız geleceğimizi belirleyecektir. Sürdürülebilir bir tarım-gıda sistematiğine dönüşümün desteklenmesi; daha iyi üretim, daha iyi beslenme, daha iyi bir çevre ve daha iyi bir yaşamı da beraberinde getirecektir. Hala etkisini sürdüren Koronavirüs salgını (Covid-19) döneminde; gıda egemenliği, gıda güvencesi ve gıda güvenliği en fazla gündeme gelen konular olmuştur. Bu süreçte insanların sağlık hakkı kadar yeterli ve dengeli beslenme, temiz su hakkı yanında yeterli ve sağlıklı gıdaya erişiminin gerekliliği de bir kez daha ortaya çıkmıştır” dedi.
“DÜNYADA 9 KİŞİDEN BİRİ YATAĞA AÇ GİRİYOR”
Dünyada 800 milyonun üzerinde insanın yani her dokuz kişiden birinin yatağa aç girdiğini anlatan Değirmenci “Yılda yaklaşık 1,3 milyar ton gıda çöpe giderek heba olmaktadır. Tüketilmeyen ve çöp olan bu gıda ile açlık çeken 800 milyon insanı doyurabilmek mümkündür. Ülkemizde ise insanlarımızın yüzde 22`si dengeli ve yeterli beslenememekte, yüzde 8,5`i ise açlık sınırında yaşamaktadır. Unutulmamalıdır ki dünya üzerinde üretilen tarım ve gıda ürünleri 7,5 milyarı geçen dünya nüfusunu beslemeye yetecek miktardadır. Yaşanan bu açlık; bitkisel ve hayvansal ürünlerin yetersizliğinden değil adil olmayan gelir ve gıda dağılımından kaynaklanmaktadır” şeklinde konuştu.
DÜNYADA HER YIL 600 MİLYON KİŞİ HİJYENİK OLMAYAN GIDA TÜKETİYOR
Tüketilen gıdaların güvenilir olmasının önemi; dünyada her yıl yaklaşık 600 milyon kişinin hijyenik olmayan gıdaları tükettikten sonra hastalanması ve önemli bir bölümünün yaşamını yitirmesinden anlaşıldığını anlatan Değirmenci “Kamu sağlığını gözetmeyen merdiven altı üretim yanında, stokçuluk ve fahiş fiyatlar ile doğru, etkin ve hızlı şekilde mücadele edilmelidir. Gıda denetim sistemi bütünüyle ele alınıp yaşanan sorunların ivedilikle çözülmesi gerekmektedir. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de temel ihtiyacımız olan gıda harcamaları gider kalemlerimizde önemli bir yer tutmaktadır. Bu durum dar ve orta gelirli aileleri birçok ihtiyacını ertelemek veya tamamen vazgeçmek zorunda bırakmaktadır. Derinleşen ekonomik kriz ortamında artan yoksulluk nedeniyle toplumun önemli bir kesimi temel gıda maddelerinde dahi kısıtlamalara gitmekte, dengeli beslenme bir yana, yokluk, yoksunluk ve açlıkla yüz yüze kalmaktadır” ifadelerini kullandı.
“TARIMSAL SORUNLAR ÇÖZÜLMEK YERİNE DIŞALIM POLİTİKASI İLE ÇÖZÜLMEYE ÇALIŞILIYOR”
Ülkemizin tarımsal üretimde yaşanan yapısal sorunlara kalıcı çözümler üretmek yerine kolaycı yaklaşımlarla sorunları dışalım politikalarla çözmeye kalktığını vurgulayan Değirmenci şöyle devam etti: “Bu durum kâr elde edemeyen çiftçilerimizin üretmekten vazgeçmesi sonucunu doğurmaktadır. Tarım alanlarının, tarımsal üretimin, çiftçi sayısının ve kırsal alan nüfusunun sürekli azaldığı bu süreçte en büyük pay aracılara, tüccarlara ve sözleşmeli tarımla çiftçiyi taşeronu olarak kullanan büyük şirketlere ve market zincirleri ile ithalatçı firmalara gitmektedir. Yaşanan bu politikalar nedeniyle tarımsal girdi fiyatları ve marketteki gıda fiyatları enflasyonun üstünde artmakta buna karşılık tarımsal ürünlerin tarladaki fiyatı ise enflasyonun altında kalmaktadır. Bu durum üreten çiftçinin para kazanamamasına tüketicilerin ise pahalı gıda tüketmesine yol açmaktadır. Bu sonuç önümüzdeki süreçte ülkemizi ciddi anlamda gıda güvencesi ve gıda tedariki sorunlarıyla karşı karşıya getirecektir. Üretim yeterliliği sorununu çözmeden, üretim maliyetini düşürmeden, sözleşmeli üretim modelini üreticiler lehine düzenlemeden ve demokratik kooperatiflerle tedarik zincirine müdahale etmeden göstermelik denetimlerle gıda enflasyonunun düşmeyeceği açıktır.”
“EKOLOJİNİN BOZULMASI KAYGILARIMIZI ARTIRIYOR”
Dünyada ve ülkede yaşanan iklim değişikliği, su kaynaklarının kirlenmesi, ormanların, sulak alanların ve ekosistemin tahrip edilmesi, tarım alanları ve meraların amaç dışı kullanılması, yoğun girdi kullanımına dayalı endüstriyel tarım, nüfus artışı gibi sorunların yakın gelecekte başta su krizine, toprak kıtlığına ve dolayısıyla gıda krizine yol açacağı gerçeğinin kaygılarını artırdığını vurgulayan Değirmenci şunları söyledi: “Bu olumsuz gidişe dur demek zorundayız. Dünyanın ve ülkemizin geleceği için her koşulda üretmeye devam etmek, üretimi ve üretenleri desteklemek zorundayız. Çiftçilerimizin bitkisel ve hayvansal tarım ürünlerini üretebileceği olanaklarını güçlendirmek, yerli ve yeterli üretime geçmek, tüketicilerimizin de bu gıdalara uygun fiyatlar ile sürdürülebilir bir şekilde ulaşmasını sağlamak zorundayız. Gıda krizi riskinden kurtulabilmek ancak üretim ekonomisini, sermayenin öncelikleri yerine kamusal çıkarları, gündelik politikalar yerine planlı kalkınmayı önceleyen “Kamucu Tarım ve Gıda Politikaları”nı savunmakla mümkündür. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği`ne bağlı Gıda, Kimya ve Ziraat Mühendisleri Odaları olarak; açlığın, yokluğun ve yoksulluğun son bulduğu, hakça eşit ve adil paylaşımın olduğu bir ülke ve dünya özlemiyle bilimden, üretimden, insandan, emekten, doğadan, kamu yararı ve toplum çıkarından yana tutumumuz sürecektir. Kamuoyuna saygıyla duyururuz.”