Mersin’de Kadın Platformu bileşenleri 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü etkinlikleri kapsamında kadın mahpuslara kart gönderirken etkinlikte konuşan İHD Kadın Komisyonu üyesi Zeynep Benli, sığınma evlerinin ihtiyaca cevap vermediğine dikkat çekerek, “Kasım’da 37 kadın derneğimize başvurdu” dedi.
Hediye Eroğlu
Mersin’de Kadın Platformu bileşenlerinin 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetli Mücadele gününe yönelik etkinlikleri sürüyor. Kadınlar bu defa İHD Mersin Şubesi’nde hazırladıkları kartları mahpus kadınlara gönderdi. Mersin Kadın Platformu adına kart gönderme etkinliği öncesi bir açıklama yapan İHD Kadın Komisyonu üyesi Zeynep Benli, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ne doğru giderken bir program hazırlamıştık. 25 Kasım öncesi yapılacak etkinlikler arasında mahpus kadınlara kart gönderme programımız vardı. Mersin Kadın Platformu’ndaki kadın arkadaşlarımızın emekleri ile kadın mahpusların güncellenmiş adreslerine kart gönderiyoruz” dedi.
“MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEK”
Kadına yönelik şiddete karşı mücadelelerinin devam ettiğini ifade eden Benli “Mirabel Kız Kardeşlerin katledildiği tarih olan 25 Kasım Günü 1981 yılında BM tarafından “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü” olarak ilan edilmiştir. Mirabel Kardeşlerin katledilişinin üzerinden 60 yıl geçmesine rağmen kadınlar halen katledilmekte, şiddete uğramakta, yok sayılmakta ve hakları ihlal edilmektedir. Buna karşın kadınlar, her zaman ve her yerde şiddete karşı çıkarak, mücadeleleri devam edecektir” şeklinde konuştu.
“ŞİDDETTEN EN ÇOK KADINLAR ETKİLENİYOR”
Har alana yayılan şiddetten kadınların, fiziksel, psikolojik, ekonomik ve sosyolojik olarak etkilenmeye devam ettiğini anlatan Benli, “Covid-19 pandemisi döneminde ekonomik ve sosyal olarak mağdur edilmişlerdir. İhlale uğrayan kadınlar çeşitli kurumlara başvuru yaparak çözüm aramak zorunda kalıyorlar. Derneğimize yapılan başvurulardan bunun yansımaları görülüyor. Türkiye’nin de mevcut ekonomik ve politik yapısı Toplumsal Cinsiyet Eşitliği normlarını yok saymakta ve bu anlayış, şiddetin daha da tırmanmasına zemin hazırlamaktadır. Kadını ev içinde tutmaya dönük anlayış, toplumsal yaşamda ve iş alanındaki varlığına engel olmaktadır. Kadını, her alanda temsili yetindeki eşitsizliği görmek için siyasete katılımına baktığımızda görmekteyiz. Türkiye’de cinsiyete dayalı eşit temsiliyet önünde önemli bir siyasi iktidar engeli olduğu görülmektedir” ifadelerini kullandı.
“KADINLAR EN ÇOK EV İÇİ ŞİDDETE UĞRUYOR”
Kadınların şiddete uğradığı alanların başında ev içi şiddetin geldiğini vurgulayan Benli şöyle devam etti: “Çoğunlukla en yakınları tarafından şiddet görmekte olan kadınlar, tacize, istismara uğramakta ve katledilmektedirler. Yüzlerce kadın şiddete uğramakta ve bunun büyük bir kısmı kayıt altına alınamamaktadır. Kadınlar uğradıkları şiddeti güvenlik güçlerine şikayet etmelerine rağmen herhangi bir çözüm bulamadıkları gibi egemen kültürün yansıması olarak ötekileştirildikleri tutumla karşılaşmaktadırlar. Şiddete uğrayan kadınlar güvenlik güçlerince evlerine gönderilmekte; kadın sığınma evlerinin yetersizliği ve ihtiyaca cevap vermemesi nedeni ile tekrar şiddet gördüğü alana döndüğünde ise ölümle yüz yüze kalmasına neden olmaktadırlar. İyi hal indirimleri, haksız tahrik gibi gerekçelerle failler adeta ödüllendirilmektedir” şeklinde konuştu.
“KADIN SIĞINMA EVLERİ İHTİYACA CEVAP VEREMİYOR”
Kadın sığınma evlerinin yeterli olmaması nedeniyle ihtiyaca cevap vermediğini anlatan Benli şöyle devam etti: “Kadınların kazanılmış hakkı olan nafaka hakkı ortadan kaldırılmak istenmekte, çocuklarına bakmak zorunda kalan kadına, ekonomik anlamda ortak sorumluluk gerektiren ve ödenmesi zorunlu olan nafaka, haksız bir kazanç olarak görülmekte ve ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Mülteci kadınların maruz kaldıkları şiddet, dil problemi, işini kaybetme riski, sınır dışı edilme olasılığı, şiddet görme korkusu ve başka pek çok nedenlerden dolayı yargıya taşınamamaktadır. Yargıya taşınabilen durumlarda ise cezasızlık politikası devreye girmektedir. Nadira Kadirova cinayeti bunun somut örneğidir.”
“İHLAL BAŞVURULARI KOVUŞTURMAYA YER YOK DİYE İŞLEM YAPILMIYOR”
Cezaevlerinde hak ihlallerine uğrayan kadınların kurumlarına başvuruda bulunduğunu belirten Benli şunları söyledi: “İhlal vakaları gerek cezaevi içerisinde gerekse sevkler esnasında kolluk tarafından gerçekleştirildiği belirtilmektedir. Derneğimize, kadın mahpuslar tarafından yapılan başvurularda; çıplak aramaya maruz bırakıldıkları, çıplak arama ile yüz yüze kalmamak için sağlık hizmetlerinden yararlanamadıkları, doktor muayenesi sırasında güvenlik görevlilerinin de yanlarında kalmakta ısrar ettikleri, Hipokrat yemini etmiş doktorların buna göz yummaları nedeniyle muayene olmaktan vazgeçtikleri gözlenmiştir. Ancak bu ihlal vakalarında yapılan başvurular “Kovuşturma ve soruşturmaya gerek yoktur” denilerek işlem yapılmamaktadır. Ayrıca mahpus çocuklu annelerin yaşamış oldukları sorunlara çözüm üretilmemektedir.
“KASIM AYINDA 37 KADIN DERNEĞİMİZE BAŞVURDU”
2021 yılın Kasım ayına derneklerine yapılan başvurulardan 37’sinin kadın başvurusu olduğunu vurgulayan Benli şunları söyledi: “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesine ve Bunlarla Mücadeleye dair sözleşme” olan İstanbul Sözleşmesi 2011 yılında tüm partilerin ortak olarak imzalanmasına rağmen, tek kişinin imzası ile hukuksuz bir şekilde geri çekilerek hükümsüz sayılmıştır. Kadına yönelik şiddete karşı en etkili yolun kadınların mücadelesi olduğunu ve bu mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğimizi “İstanbul Sözleşmesi” bizim demekten vazgeçmeyeceğimizi belirtiyoruz. Biz kadınlar eşitlik, özgürlük ve daha iyi bir yaşam taleplerimizden, doğuştan gelen haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Toplumsal yaşamın her alanında varız demeye, haklarımız için yüksek sesle haykırmaya, mücadelemizde kararlı olduğumuzu vurgulamaya devam edeceğiz.”
Basın açıklamasının ardından kadınlar postaneye giderek mahpus kadınlara kart gönderdi.