İŞ DÜNYASI ENDİŞELİ


 

Yeni ekonomik modele ilişkin risklerin endişe yarattığını açıklayan MTSO Başkanı Ayman Kızıltan, “Düşen kur piyasalara olumlu yansıyacak mı? Faizlerde, benzin fiyatlarında, ham madde fiyatlarında, gıda ve hayat pahalılığında da bu düşüşü görebilecek miyiz?” sorularına yanıt istedi.

Haber Merkezi

 

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, yaptığı yazılı açıklama ile ekonomiye dair değerlendirmelerde bulundu.

Öncelikle TL mevduat faizi hesaplarının getirisinin döviz getirisi altında kalması durumunda aradaki farkın devlet tarafından ödenmesine ilişkin yeni ekonomik modeli değerlendiren Kızıltan, uygulamanın risklerine dikkat çekti. 

“Kur belirsizliği ortadan kalkıyor. Ama devlet, hazine ve bütçe adına rasyonel bir risk mi? Burada hazinenin üstleneceği büyük bir risk ve yük var” diyen Kızıltan, “Bir gün önce yüksek kur düşük TL’nin ekonomik politika olduğu söyleniyordu ve dönüş yok deniyordu, bugün değerli TL, düşük kur çözümüne başvuruluyor. Mademki kuru bir günde düşürmek mümkündü, neden daha önce yapılmadı? İhracata yönelik yüksek kur ekonomi politikası modelinden neden vazgeçildi, bu konular iyi irdelenmeli ki, bir daha böyle bir sorun yaşanmasın. Tüm bunların ötesinde düşen kur piyasalara olumlu yansıyacak mı? Faizlerde, benzin fiyatlarında, ham madde fiyatlarında, gıda ve hayat pahalılığında da bu düşüşü görebilecek miyiz?

Elbette bu kararın bir de enflasyon sonucu var. Kısa vadeli olumlu yanları, orta ve uzun vadede ciddi riskleri var.  Sorun güven sorunudur.  Türkiye’de TÜİK’ten Merkez Bankası’na kadar kurumlara bir güvensizlik var. Bu kurumların verdiği karar ve bilgilere dayanarak alınan makro kararların yarattığı bir güvensizlik var. Sonuçta ekonomi güven üzerine inşa edilir” dedi.

 

“ANADOLU KENTLERİNİN EKONOMİK GÜCÜNÜ GÖRMELİYİZ”

Tüm bu güncel sorunların ötesinde, ülke ekonomisinin orta ve uzun vadeli sorunları ile yapısal sorunları olduğuna değinen Kızıltan, iktidarı Anadolu kentlerinin ekonomik gücünü görmeye çağırdı. “Yeni ekonomi bölgelerini desteklemeliyiz” diyen Ayhan Kızıltan, “Uzun süredir sürekli gündeme getirdiğimiz bir şey var: Marmara Bölgesi, özellikle Kuzey Marmara, İstanbul ve Körfez bölgesi sanayi anlamında kapasitesini tamamlamış, hatta aşmıştır. Türkiye son 50 yıldır tüm üretimini, hatta tüm stratejik yatırımlarını- ki bunların içinde savunma, enerji gibi ulusal güvenlik konuları da var- tüm ekonomisini Marmara ve özelinde İstanbul ve körfez çevresine yığmış durumdadır. Bu, güvenli de, stratejik de değildir. Aynı zamanda, bu bölgeler artık kaldıramayacağı kadar çok sanayiye maruz kalınca yaşanan çevresel sorunları da açıkça görüyoruz. Bir de buna bölgenin ciddi bir deprem bölgesi olduğu, daha yakın geçmişte meydana gelen İzmit depreminde uğradığımız zararlar düşünüldüğünde, ülkenin tüm ekonomisini tek bir yere sıkıştırmasının ne kadar yanlış olduğunu söylemekten yorulduk.

 

“ÇUKUROVA EKONOMİ BÖLGESİ’ İLAN EDİLSİN”

Bugün Mersin ve Adana bir ‘Çukurova Ekonomi Bölgesi’ olarak destek görmelidir. Burası ekonomik değeri ile yeni bir İstanbul olur. Mersin, Adana, Hatay, Osmaniye ve Kahramanmaraş illerini içeren Doğu Akdeniz Bölgesi tam bir yeni ekonomi bölgesidir. Buna göre desteklenmelidir. Burası üretim, ticaret, lojistik ve liman gücüyle Türkiye’nin yeni Marmara’sı neden olmasın? Türkiye’de yeni bir Marmara yaratmak ülke ihracatını, istihdamı ikiye katlamak demektir, zenginliğimizi iki kat arttırmak demektir. Göçün durması, insanların kendi toprağında ekmeğini kazanması ve refahın ülke geneline homojen, eşit, adil dağılması demektir. Bu vizyon Ulusal Kalkınma Planımızda da var aslında. Ama bir türlü hayata sokamıyoruz. İstanbul ve Marmara takıntısından kurtulamıyoruz. Rantı sadece burada kurguluyoruz.

 

“YATIRIMLARDA MARMARA VE İSTANBUL TAKINTISINDAN KURTULMALIYIZ”

Bugün sadece Mersin’in satış hacmiyle, kar oranıyla, ihracatıyla ve yarattığı istihdamla İSO 500 ve İSO 1000 listelerine giren firmalarımızın dışında, Anadolu’nun ilk 500 büyük firması araştırmasında bu listeye giren 13 değerli Mersin şirketi var. Bu şirketler gıdadan ticarete, tekstilden madene, metal işleri sanayisinden makine sanayisine, ambalajdan inşaata farklı sektörlerde iş yapan, hem de küresel ölçekte çalışan, dünyanın bildiği firmalarımız. O halde neden hala İstanbul ve Marmara takıntısından kurtulamıyoruz? Neden bu zenginliği Anadolu’ya yaymak için daha önce verilen kararları hayata geçirmiyoruz? Türkiye artık önceliklerini belirlemeli ve adım adım bunlara odaklanmalıdır. Öncelikle planlı bir ekonomiye geçilmeli, yeni ekonomi bölgeleri desteklenmeli, ekonomide “üretim ve üretici”  odak destek alanı olmalı, üretilen her şey ihracata entegre edilmeli ve ekonomideki yenilikçi, yüksek teknolojili, katma değer üreten dijital sistemler ve yaklaşımlar şirketlerimizin vizyon programlarına alınmalıdır. Eğer bir rant yaratılacaksa, üretimde yaratılmalıdır.

 

“YATIRIM ALGISI DEĞİŞMEK ZORUNDADIR. GERÇEK YATIRIM ÜRETİME OLAN YATIRIMDIR”

Bugün medya vasıtasıyla pompalanan bir yatırım algısı var: Türkiye’de yatırım demek döviz, altın, hisse senedi veya gayrimenkul olarak algılanıyor. Bu yatırımlar çoğu zaman istikrarı olmayan, yarını belli olmayan spekülatif şeyler. Ülkeye, kentimize, topluma katkısı olmayan konular. Oysa gerçek yatırım demek üretime yatırımdır. Sermayesi olan girişimciler üretime yatırım yapmalı, hangi sektör olursa olsun üretime yatırım özendirilmelidir. Rant üretene verilmelidir. Üretim demek katma değer, istihdam, ihracat demektir. Üretim gerçek ekonomidir. Diğerleri sanal bir ekonomi yaratmakta ve sadece spekülatörler kazanmaktadır. Ben az ya da çok sermayesi olan her vatandaşımızı üretimin bir parçası olmaya davet ediyorum. Üretim yapan firma sayımızı arttırmak zorundayız. 100 yıllık Cumhuriyet tarihimizde 1,5 milyon girişimci yaratabilmişiz. Aynı nüfusa sahip olduğumuz Almanya’da girişimci sayısı, firma sayısı bizim 4 katımız. Bundan dolayı Almanya bizden en az 4 kat daha zengin. Onun için parası bizden daha değerli.  Üretime yatırım yapalım.  Devlet olarak, yerel yönetimler olarak, elinde yetki ve icra gücü olan hangi kurum varsa, üretime ve üretene her konuda destek ve yardımcı olmalarını, üretmek isteyenin önünü açmalarını istiyorum. Üreten Türkiye günümüzde yaşanan sorunları gelecekte yaşamayacaktır. Çünkü üreten ülke bağımsız bir ülkedir, üreten ülke zengin bir ülkedir” diye konuştu.


   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!


  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA