HEDİYE EROĞLU
Halkevleri Mersin Şubesi, “Yoksulluğa ve hayat pahalılığına karşı susmuyoruz” diyerek sokağa indi. Mersin’de Atatürk Caddesinde bir araya gelen Halkevi üyeleri, pankartlar açıp sloganlar atarak bir basın açıklaması yaptı.
“HEPİMİZ TOK YAŞAYALIM”
Açıklama öncesi kısa bir söz alan Yılmaz Bozkurt, “Gelin Halkevlerinde örgütlenelim, gelin insanca ve kardeşçe bir arada yaşamanın olanaklarını yaratalım. Bu ülke zengin bir ülke. Bu ülkede hiç kimse yatağa aç girmez. Aralık ayında bütçeer açıklandı mecliste ama bir avuç patron için bütçe hazırlanıyor. 85 milyon için bütçe hazırlanmıyor. Ekmeğe her gün zam geliyor. İnsanca ve kardeşçe bu ülkede çok rahat yaşayabiliriz.
Öte yandan dün Şebnem hocayı 5 saat kelepçe ile getirdiler Ankara’ya, bunu kabul etmemiz mümkün değil. Bu ülkede muhalif olduğu için siyasi parti binaları basılıyor, onlarca yurtsever gözaltına alınıyor. Bunları da kınıyoruz.
Bir yanda geçim derdi var bir yanda bu ülkede demokrasi barış derdi var. Bu şehir kardeşlik şehri, bu şehirde hepimiz tok yaşayalım. Birbirimiz arasında kinlik, ötekileştirme olmasın” dedi.
“EŞİT VE NİTELİKLİ İSTİHDAMA ULAŞAMIYORUZ”
Daha sonra genç işsizliği ile ilgili söz alan Elmas Kara ise mezunlar için istihdam alanı oluşturmayıp, dev bir işsiz ordusu kuranlara seslendi. “Bu dev işsizler ordusunu kuranlar biz üniversite mezunu gençlerin daha ucuz, daha esnek, daha güvencesiz işlerde çalışmak zorunda bırakıp, zenginliklerine zenginlik katıyorlar. Üniversiteden mezun olduktan sonra biz mesleğimizi yapabileceğimiz bir iş edinemiyoruz. Marketlerde kasiyer olmak zorunda bırakılıyoruz. Nitelikli olarak kendimizi geliştirdiğimi mesleği icra edemiyoruz. Uzmanlaşıp belli bir alanda çalışmak istiyorsan; yabancı dilin çok kuvvetli olmak zorunda, bir sürü bilgisayar programı öğrenmek zorundasın ve kendini geliştirecek eğitimler almalısın. Ama bu da bütçe gerektiriyor. Eğitimde ciddi bir adaletsizlik var. Eşit ve nitelikli istihdama ulaşamıyoruz. Özellikle kadınlar ve LGBT+ bireyler büyük zorluk çekiyor” dedi.
“HEPİMİZİN ORTAK SORUNU GEÇİM DERDİ”
Daha sonra Halkevleri GYK üyesi Çiğdem Serin basın açıklamasını okuyarak, iktidara seslendi. Yoksulluk ve hayat pahalılığının ülkede büyük sorun haline geldiğini söyleyen Serin, “Hangi tarafa baksak, kiminle konuşsak, bir avuç patronun ve yandaşın dışında hepimizin ortak sorunu geçim derdidir.
Ancak bu sorun ya seçim malzemesi haline getirilip oy devşirmenin aracı olarak kullanılmakta ya da bir takım yardımlar ve vaatlerle geçiştirilmektedir. Bizlerse bu sorunun siyasi, ekonomik ve toplumsal nedenlerini ortaya koyarak somut çözümlerin ne olduğunu göstermek istiyoruz.
“BARINAMIYORUZ, BESLENEMİYORUZ, ISINAMIYORUZ”
Ülkemizde ciddi bir barınma krizinin, gıda krizinin ve enerji krizinin olduğunun altını çiziyoruz. Önümüz kış ayları. Birçok insan kirasını ödeyememekle karşı karşıya ve evsiz kalmak zorunda kalacak. Birçok insan gıda krizinden kaynaklı yeterince beslenemiyor. Bunun en ileri örneği okullarda beslenme yetersizliği yüzünden derslerde bayılan öğrencilerdir. Evlerde kombiyi açmadan ya da en düşük düzeyde yakarak oturuyoruz, dolayısıyla ısınamıyoruz. Ve aldığımız ücretler bunların hiç birini düzeltmeye yetmiyor. Geçtiğimiz günlerde açıklanan 2023 yılı asgari ücreti bir oldu bittiye getirilerek, bir avuç azgın azınlığın çıkarları doğrultusunda 8500 tl olarak açıklandı. Bu miktarı sırtlarındaki küfeyi gerekçe göstererek açıklayanlar bu ülkede yaşayanların en az yarısının geçim derdini görmezden gelerek tercihini bir kez daha sermayeden yana yapmıştır. Onların sırtlarındaki küfe şirketlere nasıl servet akıtacaklarını düşünmektir, bizlerin ise insanca yaşayacak bir koşul oluşturmaktır. Yine onların sırtlarındaki küfe sarayın bir aylık milyonlarca lira giderleri, bizlerin ise kirayı nasıl ödeyeceğimiz, sağlıklı gıdaya nasıl ulaşacağımız, nasıl ısınacağımızdır. Bugün tek başına yaşayan bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ortalama 10 bin 171 TL iken yoksulluk sınırı ise 25.364 TL’dir.
KIŞ İÇİN ACİL ADIMLAR ATILMALI
Bu şartlar altında önümüzdeki kış aylarında halkın derdine bir parça çözüm olacak acil adımlar atılmalıdır.
Her haneye 140 m3 doğal gaz, 230 Kwh (kilovatsaat) elektrik ücretsiz bir şekilde verilmelidir.
Asgari ücret belirlenirken açlık sınırı değil 4 kişilik hane halkının yaşam maliyeti veri kabul edilmelidir ve asgari ücret insanca yaşayacak bir seviyeye çekilmelidir.
Kiralar denetlenmeli ve bölgeye göre üst sınır getirilmelidir.
Her okulda, öğrencilere günde bir öğün ücretsiz yemek verilmelidir.
Bu adımlar halkın yaşadığı yoksulluğun en ağır düzeylere ulaşmasının önüne geçmek için acilen atılmalıdır. Ancak sorun bununla bitmemektedir. Kalıcı çözümler geliştirilmelidir.
HALKIN ELİNDE HAK OLARAK NE VARSA ÖZELLEŞTİ
20 yıllık AKP iktidarı boyunca uygulanan piyasacı, neoliberal politikalar ülkemizde yaşanan çöküntünün, krizin, yoksulluğun, hayat pahalılığının asıl kaynağıdır. Halkın elinde hak olarak ne varsa özelleşmiştir ve bu yüzden temel haklarımıza fazladan paralar ödeyerek ulaşmak zorunda kalıyoruz.
Örneğin hem doğal gazda hem de elektrikte dağıtımın özel şirketler üzerinden yapılması halkın sırtına fazladan yük bindirmektedir. Doğal gaz dağıtım şirketleri kamulaştırılacak ve halkın enerjiye ulaşmadaki aracı ve kar marjı ortadan kalkacaktır. KDV ve ÖTV faturalardan kaldırılacaktır. Patronların silinen vergi borçları tahsil edildiği takdirde zaten halktan alınan dolaylı vergilerden elde edilecek gelirden çok daha fazlası elde edilebilir. Yani çözüm enerjide acil ve bedelsiz kamulaştırmadır!
KİRALARA ÜST SINIR GETİRİLMELİ
Kentimizde ise kiralık ev bulma zorluğu ve yüksek kiralar ile yakıcılığını hissettiğimiz konut sorununda acil olarak yapılması gerekenin kiralara üst sınır getirilmesi olduğunu söyledik. Ancak bununla birlikte hala devletin belirlediği zam üst sınırından daha fazla zam yapan ev sahiplerinin de denetlenmesi ve bunun için kiracıların da dahil olduğu denetleme mekanizmaları kurulması gerekmektedir. Bununla birlikte sosyal konut kalıcı çözümlerden birincisidir. Ancak açıklanan sosyal konut projeleri sosyal olmaktan uzaktır ve emekçileri kent dışına sürmenin birer aracı halindedir. Dolayısıyla emeğiyle geçinen insanların kent merkezlerinde de yaşayabileceği şekilde sosyal konut üretilmelidir.
Ayrıca konut vergisi birden çok eve sahip olanlarda ev sayısı arttıkça arttırılmalı ve bu sayede konut bir yatırım aracı olmaktan çıkarılmalıdır.
“GIDA KRİZİ BİZE HAYAT PAHALILIĞI OLARAK YANSIMAKTADIR”
Her okulda, öğrencilere günde bir öğün ücretsiz yemek verilmelidir. Çünkü yaşadığımız gıda krizinin en büyük ceremesini öğrenciler çekmektedir. Gıda krizi bize hayat pahalılığı olarak yansımaktadır.
Gıda krizine karşı çok yönlü politikalar geliştirmek gereklidir ama ilk olarak tarımın halk yararına, halkın ihtiyaçları gözetilerek planlanması ve böylece hem üreticinin hem de tüketicinin çıkarına dönüştürülmesidir. Tarım şirketlerinin, emperyalist tekellerin ihtiyaçları doğrultusunda belirlenen tarım politikaları ülkemizde gıda krizinin en büyük sebeplerinden biridir.
“SAĞLIKTA KAMUSAL BİR DÖNÜŞÜME İHTİYACI VAR”
Asgari ücretin dört kişilik hane halkının ihtiyaçları doğrultusunda belirlenmesi ve insanca yaşayacak bir düzeye çekilmesi enflasyona, pahalılığa karşı geliştirilecek acil önlemdir. Ancak asıl sorun ücrete bağımlılıktır. Yani temel hakların piyasalaşması. Halk sağlığa, eğitime, enerjiye, gıdaya, barınma hakkına ulaşmakta ciddi paralar ödemek zorunda kalıyor. Bu temel hakların ya parasız ya da cüzi miktarlarda paralar verilerek ulaşılması sağlanmalıdır. Bunun yolu kamulaştırmadan ve kamusal dönüşümden geçmektedir. Eğitim ve sağlık gibi en temel ihtiyaçlarda, okulların ve hastanelerin çoğu hala kamu kuruluşu gibi gözükmesine rağmen içeriği piyasacı ve gerici bir dönüşüme tabi tutulmuştur. Ortaya çıkan sonuç; randevu alamadığımız hastaneler, ilaç bulamamak, şehir hastaneleri gibi projelerle sağlık kuruluşlarının kent merkezlerinden taşınması ve sağlığa ulaşamamaktır. Bu yüzden sağlığın, sağlık kuruluşlarının halkın ihtiyaçları gözetilerek, sağlık emekçilerinin katılımıyla kamusal bir dönüşüme ihtiyacı vardır.
“İNSANCA YAŞAYABİLMEK İSTİYORUZ”
Derdimiz basit, derdimiz ortaktır! Geçinebilmek, barınabilmek, ısınabilmek, beslenebilmek yani kısacası insanca yaşayabilmek istiyoruz.
Bu konuda atılması gereken acil adımlarda, gerekli kapsamlı dönüşümler de yapılabilir. Türkiye’nin kaynakları bütün bunları yapabilecek potansiyele sahiptir. Ancak bunu yapabilmenin temel şartı bir avuç patronun çıkarını değil halkın çıkarını öne koymaktır. Halka şirin gözükeyim, ama esas olarak patronların çıkarlarını temel alayım diyenler bu adımları atamaz, ikisi bir arada olamaz.
Tam da bu yüzden bunu gerçek anlamda gerçekleştirecek tek güç halkın örgütlü gücüdür! Tam da bu yüzden herkese çağrımızdır, örgütlü ve bir arada mücadele etmemiz gerekiyor. Kendi sorunlarımızı kendimizin konuşacağı, kendimizin talep edeceği, kendimizin çözeceği bir hareket kurmamız gerekiyor. Bu yüzden ‘Bizden çalınanları geri alacağız!’ diyoruz ve bu mücadeleyi birlikte büyütmeye çağırıyoruz” diye konuştu.